29 Haziran 2007 Sayı: 2007/25(25)

  Kızıl Bayrak'tan
   Sivas katliamının 14. yıldönümünde katliamcı devletten hesap soralım!
  Sivas katliamının hesabı sorulacak!
Düzen pisliklerini ortalığa saçmaya
devam ediyor!
Düzen bekçileri yeni silah alımları için Pentagon kapısında...
Tırmandırılan polis terörüne karşı
mücadeleyi yükseltelim!
Kamuda satış sözleşmesi imzalandı!
  Mamak İşçi Kültür Evleri’nin düzenlediği etkinliğe 700 işçi ve emekçi katıldı…
  BDSP’nin sosyalist milletvekili adayları
işçi ve emekçilerle buluştu...
  İstanbul bağımsız sosyalist milletvekili adaylarıyla konuştuk...
  BDSP’nin seçim faaliyetlerinden...
  “Milli şirket” OYAK
yabancı sermayeye satılıyor!
  İşten atılan Esen Plastik işçileriyle
dayanışmayı yükseltelim!
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Petrol-İş Başkanlar Kurulu:
  Gaziosmanpaşa seçim çalışması üzerine…
  Bir çift güvercin havalandı...
  İlmeği tutan ellerle şenlik yapmak!..
  Binali Soydan’a özgürlük!
  Basından...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çiğli Organize Sanayi işçilerine çağrımızdır…

İşten atılan Esen Plastik işçileriyle dayanışmayı yükseltelim!

İşçiler, emekçiler!

Hemen yanı başımızda bir direniş ateşi yanıyor. Asgari ücrete, ağır çalışma koşullarına, insan yaşamına zerre kadar değer vermeyen bu kölelik düzenine “artık yeter” diyen Esen Plastik işçileri, Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde bir mücadele bayrağı yükselttiler. Petrol-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için işlerine son verilen Esen Plastik işçileri 5 Nisan’dan bu yana direnişlerine devam ediyor. Peki, Çiğli Organize Bölgesi’nde köle gibi çalıştırılan biz işçiler için bu direniş ne anlama geliyor?

Dünyanın her yerinde, her sektör ve fabrikada sermayenin karakteri aynıdır. Bu düzenin tek bir yasası vardır; o da patronun daha fazla kâr etme yasasıdır. Bu durumu en iyi Esen Şirketler Topluluğu’nun son dönemde sıkça televizyonlarda gösterilen ve insana gına getiren reklâm sloganı özetliyor:“Burada bizim borumuz öter”!

Çalışmakta olduğumuz Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan bütün fabrikalara şöyle bir baktığımızda, istisnasız hemen hepsinde “patronların borusu” ötüyor. Uzun çalışma saatlerinden sefalet ücretine, sigortasız çalıştırmaktan iş kazalarına, meslek hastalıklarına kadar hepimiz aynı sorunları yaşıyoruz. Hemen tüm fabrikalarda taşeron şirketler bünyesinde çalıştırılıyoruz. Arada girdi-çıktı yaptırdıkları için, işten atıldığımızda ya düşük tazminat alıyoruz ya da hiç alamıyoruz. En önemlisi de, 60 bini aşkın işçinin çalıştığı Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde sendikalı işyeri sayısının parmakla sayılacak kadar az olması.

22 Temmuz seçimleri ve işçi sınıfının tutumu

Arkadaşlar!

Ordu-muhalefet-hükümet arasındaki sahte laik-şeriat kutuplaşması, ordunun ve devletin derin güçlerinin yönlendirmesiyle birçok ilde düzenlenen Cumhuriyet mitingleri ve Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanlığı seçimini iptal etmesi... Peşpeşe yaşanan bu gelişmeler halka ait olduğu söylenen kurumların asıl sahibinin kim olduğunu, neyin kavgasını verdiklerini bir kez daha açıkça göstermiş oldu. O “yüce”, o “bağımsız”, o sözde “halkın seçtiği vekillerden oluşan” parlamento, ordunun tek bir el şaklatmasıyla erken seçim kararı aldı. Bir yandan işçi ve emekçiler “laik-şeriatçı” ikilemi içerisinde karşı karşıya getirilmeye çalışılırken, söz konusu olan işçi-emekçilere yönelik saldırılar ya da kardeş halklara karşı emperyalist efendilerine hizmet olduğunda, düzenin tüm kesimleri tam bir uyum ve bütünlük içinde davranıyorlar.

Laik-şeriat kutuplaşması yaratmak amacıyla gündeme getirilen bu mitingler aslında bize çok şey gösterdi. İşçi ve emekçiler hak arama mücadelesine giriştiklerinde görmezden gelen, kovuşturmaya uğratan, işkencelerle, gözaltılarla, hapishanelerle korkutup sindirmeye çalışan medya, ordu-polis ve onların sivil uzantıları, bu mitinglerin kalabalık geçmesi için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.

Bu mitinglerin en kitleseli ilimiz İzmir’de yapıldı. Yapılan konuşmalarda “sağcıların MHP’ye solcuların CHP’ye” oy vermeleri istendi. Egeli sanayiciler TV’lere yaptıkları açıklamalarda mitingleri desteklediler ve kitleleri eylem yapmaya çağırdılar. İşçilere aylarca tatil yaptırmayan, bayramlarda, resmi tatillerde çalıştıran birçok patron gibi Esen Plastik patronları da miting günü fabrikayı tatil ettiler.

Peki bu asalaklarla biz işçi-emekçilerin ne tür “ortak çıkarları” olabilir? Azgın çarklar içerisinde işçilerini semiren, ancak işçiler bu sömürüyü biraz sınırlandırmak isteyince de İş Kanun’un 25/2 maddesinden (hırsızlık vb. yüzkızartıcı suçlardan) işlerine son veren bu kan emicileriyle ne tür “ortak çıkarlarımız” olabilir? Geçmiş seçimlerde “sandık başına gitmenin bir ‘vatan borcu’ olduğu”nu söyleyen, işçileri toplayıp destekledikleri partilere oy vermeleri için yönlendirmeye çalışan bu kan emici Çiğli Organize patronlarıyla biz işçi ve emekçilerin ne tür ortak çıkarları olabilir?

Bu düzende hak hukuk da, özgürlük ve demokrasi de yalnızca bir avuç asalak içindir. Her şey onların servetine servet katıp sefahat içinde yaşamalarına göre düzenlenmiştir. Bu sömürü düzeninde biz işçilere ve emekçilere tanınan biricik özgürlük, köle gibi çalışıp sefalet içinde sürünme “özgürlüğü”dür.

Sınıfa karşı sınıf savaşı!

Kardeşler!

Onyıllardır bu ülkeyi hep asalak sermaye sınıfının temsilcileri yönetti. Sağıyla, sözde “solu”yla, faşist milliyetçisi, İslamcısı ve liberaliyle, sermaye düzeninin tüm partileri, sırayla hükümetler kurdular. Peki bugüne kadar hangi sorunumuzu çözdüler? Emeğiyle geçinenler açlıktan, işsizlikten ve sefaletten mi kurtuldu? Temel demokratik hak ve özgürlüklerimiz mi tanındı? Ülkemiz üzerindeki utanç verici emperyalist kölelik mi son buldu? İktisadi krizler, yolsuzluk ve hırsızlık, çürüme ve yozlaşma mı bitti? Bu düzen, bu düzenin kokuşmuş partileri, emekçilere bu güne kadar ne verdiler? Bundan sonra ne verebilirler?

Sorunlarımızı ne kokuşmuş düzen partileri, ne seçimler, ne hükümetler, ne parlamento çözebilir. Sorunlarımızı ancak kendi gücümüz ve mücadelemizle çözebiliriz, insanca yaşanılır bir geleceği ancak kendi ellerimizle kurabiliriz. Bunun için kenetlenip sömürücü asalak saltanatına son vermekten başka bir seçeneğimiz yok.

Bizi bekleyen seçim apaçık ortadadır: Ya sefalet içinde ve baskı altında diz çökerek, her gün daha ağır bedeller ödeyerek köle gibi yaşayacağız. Ya da artık yeter deyip ayağa kalkarak, özgürlüğümüz ve geleceğimiz için dövüşeceğiz! Başka bir yol, başka bir seçim yoktur!..

Esen Şirketler Topluluğu’nun sömürü çarkına çomak sokan, “borularına” çan tıkan Esen Plastik işçi kardeşlerimizle dayanışmayı yükseltelim. Bulunduğumuz her alanda soluklarına soluk, güçlerine güç katalım.

Çiğli Organize Sanayi İşçileri