13 Şubat 2009
Sayı: SİKB 2009/06

  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıf hareketinin yönü ve iradi müdahale
  Kapitalist krize karşı onbinler Kadıköy’de buluşuyor!
NATO: Emperyalist saldırganlığın
vurucu gücü!
İzmir’de kapitalist krize karşı sempozyum...
Kurtiş’te direniş kazandı!
İşçi ve emekçi hareketinden…
  Grev ve direnişlerle sınıf dayanışmasını yükseltelim!
  BDSP yaklaşan yerel seçimlere ilişkin programını açıkladı…
  Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu seçim bildirgesi...
  Krize karşı faaliyet ve eylemlerden…
  Revolverli sakar olamayan gençlik
Yüksel Akkaya..
  Gün geçtikçe inandırıcılığını yitiren yalanlar!
  Türkiye Kyoto’yu imzaladı…
  Kadın işçilerin sendikalarda örgütlenmesinin önemi
  Emperyalistler arası ilişkilerde yeni dönem
  Gerici güç odaklarının Filistin sorununa “ilgisi”…
  Bir kez daha yerel seçimler üzerine; ya da ilkeli duruş mu, günübirlik şaşkınlık mı? M. Can Yüce
  Yeni döneme başlarken… - Ekim Gençliği
  Bültenlerden...
  Ocak ayı rakamları
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Savaş aygıtı NATO’nun 45. Münih Güvenlik Konferansı kitlesel protestolar eşliğinde gerçekleşti!

NATO: Emperyalist saldırganlığın vurucu gücü!

Kapitalist-emperyalist düzenin efendileri, savaş aygıtı NATO’nun 60. yılı vesilesiyle Nisan ayında yapılması planlanan etkinlikler öncesinde Almanya’nın Münih kentinde “Güvenlik Konferansı”nı topladılar. Afganistan ve Irak işgalleri gündemde önemli yer tutarken, gerici güç odakları arasında cereyan eden kirli pazarlıklar da yoğundu.

Dünya jandarması ABD emperyalizmi, konferansta Obama’nın ulusal güvenlik danışmanı General James Jones, Pakistan ve Afganistan özel temsilcisi Richard Holbrooke, Akdeniz’den Afganistan’a kadar uzanan bölgedeki ABD işgal güçlerinin komutanı General David Petraeus tarafından temsil edildi.

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Rusya Başbakan Yardımcısı Sergey İvanov, İran Meclis Başkanı Ali Laricani, NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer gibi isimlerin buluştuğu konferansa Türkiye’den Dışişleri Bakanı Ali Babacan katıldı.

Aralarında devlet yöneticileri, savaş baronları ve silah tekellerinin yöneticilerinin de bulunduğu konferansa toplam katılımcı sayısının 350-400 arasında olduğu bildirildi. Binlerce kişiden oluşan polis ordusu tarafından korunan konferansta, her zamanki gibi küresel silahlanma yarışı ve emperyalist saldırı stratejileri gündemin merkezindeydi.

Kapitalizmin küresel krizinin devam ettiği, Afganistan’ın ise işgalci NATO orduları için bataklığa dönüştüğü bir dönemde gerçekleşen savaş konferansında, emperyalist güç odaklarının birlik olmaktan uzak olduğu görüldü. Parçalı görünümden rahatsız olan savaş aygıtının şefi De Hoop Scheffer, NATO’nun öneminin kaybolmadığını ve gelecekte de süreceğini savunarak, Avrupa ülkelerinden NATO’ya daha fazla destek olmalarını istedi. NATO’daki transatlantik ortaklığın karşılıklı dayanışmaya dayandığını iddia eden De Hoop Scheffer, Avrupalı NATO müttefiklerinin ABD’nin Afganistan işgali için daha fazla çaba gösterme hedefine destek olmadığından yakındı.

Savaş aygıtı şefi De Hoop Scheffer’in “NATO ve AB arasındaki ilişkiler istendiği gibi gitmiyor. NATO ve AB arasındaki işbirliği bazı üye ülkelerce önlenmemeli” şeklindeki ifadeleri, dünyadaki tüm zenginliklerin yağmalanması etrafında süren çatışmanın derinleştiğine işaret ediyor. Emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı direnen güçlerin ezilmesi konusunda ortak tutum alabilen savaş baronları, yağmadan parsa kapmak söz konusu olduğunda farklı kamplara ayrılmaktadır.

Konferansa katılan Rusya rejiminin temsilcileri, bir yandan bölgesel çıkarları gereği NATO güçleri ile karşı karşıya gelirken, öte yandan yağmadan uygun bir pay karşılığında batılı emperyalistlerle işbirliği yapmaya hazır olduklarını bildirdiler. Görüldüğü üzere taraflar, ekonomik, siyasi, askeri güçleri oranında yağmadan pay alma derdindeler. Bu olgu, emperyalist güç odakları arasındaki çatışmanın kaçınılmazlığını ortaya koymaktadır. 

ABD’nin kuşatmasından rahatsız olan İran’daki molla rejim ise, Münih Konferansı’na temsilci göndererek, emperyalist güçlerle işbirliğini geliştirmeye hazır olduğunu göstermeye çalıştı.

AB emperyalistleriyle zaten işbirliğini sürdüren molla rejimi, temel çıkarlarının gözetilmesi şartıyla ABD emperyalizmi ile de işbirliğine hazır olduğu mesajını verdi. Nitekim Gazze saldırısı sırasında sessiz kalan molla rejiminin tutumu, Barack Obama yönetimine “işbirliğine hazırız mesajı” şeklinde yorumlanmıştı. ABD yönetiminin PKK’nin İran kolu olarak nitelendirilen PJAK’ı terör örgütleri listesine alması da molla rejimine jest olarak yorumlanıyor.

İran rejiminin izlediği politika, ABD karşıtlığı ile anti-emperyalizmin farklı şeyler olduğunu bir kez daha somut olarak göstermiştir. Zira mollalar rejiminin emperyalizmle herhangi bir sorunu bulunmuyor. Onların derdi ABD ambargosunun kaldırılıp İran’la ilişkilerin normalleştirilmesidir. “Uluslararası toplum seçilmiş Hamas’ı terörist diye yaftalamayı sürdürürse, barış süreci ilerlemez. Hamas’ı desteklemekten şeref duyuyoruz. İran’a eski havuç-sopa politikası bırakılmalı. Bu ABD için altın fırsat. Yeni yönetim hataları kabul edip politika değiştirirse köprüleri inşa edebilir” açıklamasını yapan Ali Laricani, İran yönetiminin görüşünü özetlemiştir.

Irkçı-siyonist İsrail rejiminin İran yönetimiyle sorunu olmasaydı, Laricani’nin çizdiği çerçeveye uygun adımlar atılması zor olmayacaktı. Zira normal şartlarda ABD emperyalizminin İran gibi bir ülkeyi fiilen AB emperyalistlerine terk etmesi söz konusu bile olamazd

Emperyalist saldırganlığa hizmet edenlere “barış” ödülü!

Savaş baronlarının yer yıl düzenledikleri bu “Güvenlik Konferansı”nda “diyalog ve barış ödülü” vermeleri, savaştan arınmış bir dünya isteyen halklarla alay etmek anlamına geliyor. “Barış” ödülünün ilki 2005’te, o zaman BM şefi olan Kofi Annan’a verildi. 2006’da John McCain, 2007’de Javier Solana ödül alırken, 2008’de ise ödül Kanadalı “barış gücü” askerlerine verildi. Görüldüğü üzere, ödüle layık görülenlerin ortak özelliği, emperyalist saldırganlık ve savaş politikasına hizmet etmeleridir. Bu ödül mizanseni, kapitalist-emperyalist sistemin efendilerinin barıştan ne anladıklarını ortaya koyuyor.

Emperyalist güç odaklarının sergilediği parçalı görünüme rağmen, Münih Konferansı, dünyanın işçi-emekçileri ile ezilen halkları açısından uğursuz sonuçlara yol açacaktır.

Savaş aygıtı NATO’ya karşı büyüyen öfke ve protesto hazırlıkları

Kolluk kuvvetlerinin yoğun ablukasına rağmen anti-emperyalist/anti-militarist güçlerin konferansı protesto etmeleri, emperyalist güçlerin saldırganlık ve savaş politikasına duyulan öfkenin göstergesi olmuştur.

Saldırganlık ve savaş politikasına karşı sesini yükselten çok sayıda kitle örgütü, sendika ve parti, savaşa ve militarizme karşı mücadelenin bugün her zamankinden daha fazla önem kazandığını vurgulamaktadır. Mücadele çağrısında bulunan bu güçler, NATO’nun 60. kuruluş yıldönümü vesilesiyle 3-4 Nisan tarihlerinde yapılması planlanan etkinlikleri protesto etme hazırlığına şimdiden başlamış bulunuyorlar. Bu tarihte, dünyanın dört bir yanında onbinlerce savaş karşıtının meydanlara çıkıp, NATO şahsında emperyalist saldırganlık ve savaş politikalarını protesto etmesi bekleniyor.

Halkları köleleştirmek için küresel çapta silahlanma ve savaş stratejileri geliştiren kapitalist-emperyalist düzenin efendileri, kuruluşundan bu yana NATO’yu vurucu güç olarak kullanmaktadırlar. Tepeden tırnağa bir savaş aygıtı olarak örgütlenen NATO’ya karşı etkili bir mücadele ancak, anti-kapitalist/anti-emperyalist bir temelde örülebilir.