13 Şubat 2009
Sayı: SİKB 2009/06

  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıf hareketinin yönü ve iradi müdahale
  Kapitalist krize karşı onbinler Kadıköy’de buluşuyor!
NATO: Emperyalist saldırganlığın
vurucu gücü!
İzmir’de kapitalist krize karşı sempozyum...
Kurtiş’te direniş kazandı!
İşçi ve emekçi hareketinden…
  Grev ve direnişlerle sınıf dayanışmasını yükseltelim!
  BDSP yaklaşan yerel seçimlere ilişkin programını açıkladı…
  Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu seçim bildirgesi...
  Krize karşı faaliyet ve eylemlerden…
  Revolverli sakar olamayan gençlik
Yüksel Akkaya..
  Gün geçtikçe inandırıcılığını yitiren yalanlar!
  Türkiye Kyoto’yu imzaladı…
  Kadın işçilerin sendikalarda örgütlenmesinin önemi
  Emperyalistler arası ilişkilerde yeni dönem
  Gerici güç odaklarının Filistin sorununa “ilgisi”…
  Bir kez daha yerel seçimler üzerine; ya da ilkeli duruş mu, günübirlik şaşkınlık mı? M. Can Yüce
  Yeni döneme başlarken… - Ekim Gençliği
  Bültenlerden...
  Ocak ayı rakamları
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yeni döneme başlarken…

Baharı mücadeleyle kucaklayalım!

Düzen, birbirini izleyen saldırılarla bizleri açlığa, yoksulluğa ve sefalete mahkûm ediyor. Eğitim her alanda ticarileştiriliyor, sosyal haklarımız gasp ediliyor, güvencesiz bir gelecek dayatılıyor. Krizin faturası işçi ve emekçilere yüklenirken, seçim vb. oyunlarla kitleler düzene yedeklenmeye çalışılıyor. Filistin yakılıp yıkılırken, sermaye devleti emperyalizme ve siyonizme tam bağlılığını sunuyor. Kardeş Kürt halkına yönelik imha, inkar ve asimilasyon politikaları her geçen gün derinleştiriliyor.

Öte yandan, Türkiye’nin dört bir yanında işçi ve emekçiler onurlu bir yaşam için mücadelenin yolunu tutuyor. Kendisine hiçbir gelecek vaadedemeyen kapitalist düzene karşı gençliğin öfkesi dünyanın dört bir yanında bileniyor.

Bizler de baharı tüm direnenlerin, işçilerin, emekçilerin ve ezilen halkların mücadele ateşleriyle karşılamalıyız. Bizleri karanlığa mahkûm edenlere karşı direnişin ateşini harlamalı ve dört bir yana yaymalıyız.

Krizi yaratan kapitalizme karşı mücadeleye!

“Düzenin sözcüleri bile kapitalist rejimin krizinin ‘dünyayı cehennemin eşiğine taşıdığını’ söylüyorlar. Dünyayı bu cehennemden kurtarmanın yegâne yolu, kapitalizmi cehennemin dibine sürüklemekten geçiyor.” (Kızıl Bayrak, sayı: 2008/40, 10 Ekim 2008)

Kriz dünya ölçeğinde kapitalist sistemi büyük açmazlara sürüklemektedir. Krizi yaratanlar krizin faturasını işçi ve emekçilere çıkartarak, sınıfın haklarını gasp ederek yol almaya çalışmaktadır. Fakat krizin yakıcı sonuçlarıyla yüz yüze kalan işçi ve emekçiler daha bugünden direnişlerle, işgallerle ve eylemlerle krizi patronlar için kâbusa çevirmektedir. İşten atılan işçiler birçok fabrikada direniş bayrağını yükseltmektedir.

Genç komünistler, bu direnişlere güç vermek, çok yönlü bir desteği örgütlemek sorumluluğu ile yüzyüzedirler. İşçi sınıfının mücadele ruhunu çalışma alanlarımıza taşımak, alanlarımızdan direnişlere katkı sunabilecek olanaklar yaratmak görevi önümüzde durmaktadır.

Kriz içerisinde debelenen ve çıkış arayan kapitalizme karşı çıkışın kapılarını kapatmak için, krizi devrim cephesinden fırsata çevirmek için, “Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!” şiarını çok daha güçlü haykırabilmek gerekmektedir. Çünkü toplumun önemli bir kesimi umutsuzluk ve öfke içerisindedir ve giderek bu düzenden umudunu kesmektedir.

Gençlik de burjuvazi tarafından vaadedilmiş “geleceğin” sonuna çoktan gelinmiş olduğu gerçeğiyle yüzyüzedir. Artık “işçi ve emekçi çocuklarına üniversite kapıları kapanıyor” demek bile yetersiz kalmaktadır. Çünkü artan paralı eğitim uygulamalarıyla işçi ve emekçi çocuklarının eğitim hakkı tamamen gasp edilmektedir. Eğitim masraflarını karşılamak için çalışmak zorunda kalan öğrenciler daha şimdiden işsizlik gerçeğiyle karşı karşıya kalmaktadır.

Çelişkilerin gittikçe derinleştiği bu süreçte, yerel sorunların genelle bağını kurmalı, eylemli süreçleri örgütleme hedefiyle hareket etmeliyiz.

Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!

Zincirlerinden boşalmış emperyalist-siyonist barbarlık kendisini Gazze’de bir kez daha gösterdi. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren emperyalist-siyonist güçler, on yıllardır Filistin halkını katletmeye devam ediyorlar.

Türkiye’deki sermaye iktidarı da, İsrail ile askeri anlaşmalar yaparak, Konya Ovası’nda İsrail pilotların eğitim yapmasına izin vererek, bu katliamlarının dolaysız sorumluluğunu taşıyor. Türkiye’nin İsrail’le sürdürdüğü stratejik ortaklık devam ederken, siyasi, ticari, ekonomik, askeri, diplomatik vb. ilişkiler olduğu gibi korunurken, Erdoğan’ın Davos’taki çıkışı seçimlere yönelik bir yatırım ve tam bir ikiyüzlülüktür. İsrail’le yapılan antlaşmalar orta yerde duruyorken, İsrail sermayesi ve ordusuyla ilişkilerin kesilmesine yönelik bir adım atılmazken, yapılan çıkış, Erdoğan’ın da deyimiyle, “salt moderatöre karşı” bir çıkıştır. Bu noktada, sermaye iktidarın ikiyüzlülüğü teşhir edilmeli, İsrail’le yapılan açık-gizli tüm antlaşmaların yırtılması, İsrail siyonizmi ile bütün ilişkilerin kesilmesi talepleri yükseltilmelidir.

İsrail’le sürdürülen stratejik ortaklık çerçevesinde Türkiye nasıl ki Gazze’deki katliamın dolaysız sorumluluğunu taşıyorsa, derinleşen krizle beraber daha da boyutlanacak olan emperyalist savaşların ve işgallerin de dolaysızca parçası olacaktır. ABD emperyalizminin Türkiye’yi çevreleyen bölgeler üzerinden sürdürdüğü saldırgan politikada Türk devletine düşen görev, emperyalizmin taşeronluğunu yapmaktır.

Kapitalizm sonunu geciktirmek için barbarca dört bir yana saldırmaktadır. Ortadoğu halkları ve ezilen diğer halklar için kurtuluşun tek adresi sosyalizmdir. Önümüzdeki dönemde daha da boyutlanacak olan emperyalist saldırganlığa karşı gençliğin anti-emperyalist mücadelesini büyütmeliyiz. Sermaye devletinin bu emperyalist saldırganlık politikasının hayata geçirilmesinde üstlendiği rolü teşhir etmeli, kapitalist düzen varolduğu sürece bu saldırganlığın sona ermeyeceği gerçeğini gençlik kitlelerine anlatabilmeliyiz.

Seçim oyununa hayır!

Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!

Bir seçim süreci daha yaklaşıyor. Yüzbinlerce işçi krizle beraber işsiz kalırken, hak gaspları ve zamlarla işçi ve emekçiler açlığa mahkûm edilirken, düzen bir seçim oyunuyla daha karşımıza çıkıyor. Seçim sandığı burjuva gericiliği tarafından emekçilerin dikkatini mücadeleden uzaklaştırmak için kullanılıyor.

Diğer yandan ilkesiz seçim birliktelikleriyle sürece hazırlanan reformist-liberal ağırlıklı sol birlik ise, krizi seçim için bir fırsata çevirmeye çalışıyor. Yerel yönetimlerle iktidara yürüme, yerelden iktidarlaşma, sosyal belediyecilik vb. dayanaksız hayallerle kitlelerin bilinçlerini bulandırıyor.

Genç komünistler, kitleler nezdinde yaratılacak en ufak bir düzen içi hayalin dahi teşhirini yapacak, gençliği işçi sınıfının devrimci programının bayrağını yükseltmeye çağıracaklardır.

Seçimler elbette komünistler için de bir fırsattır. Kapitalizmin krizini derinleştirmek için, sınıf ve kitle hareketini büyütmek ve yaymak için, devrim ve sosyalizmin propagandasını çok daha yaygın ve güçlü yapabilmek için... Seçimler vesilesiyle politikaya daha açık hale gelen kitlelere bu düzenin bizlere en ufak bir umut veremeyeceğini anlatabilmek için...

Süreç kitleleri devrim ve sosyalizm mücadelesine çağırmak için önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu fırsat gençlik içerisinde kullanılabilmelidir. Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu’nun işçi sınıfının bağımsız devrimci programı çerçevesinde gösterdiği sınıfın bağımsız sosyalist adaylarıyla birlikte kitleler mücadeleye çağrılabilmelidir. Düzen ve devrim karşıtlığında gençlik taraflaştırılabilmelidir.

Toplumun önemli bir kesimini oluşturan ve büyük bir oy potansiyeli olarak görülen gençlik, seçimler sürecinde özel olarak hedeflenen bir kesimdir. Seçim sürecinde genç komünistler olarak bulunduğumuz her alanda düzenin teşhirini yoğun bir propagandaya konu edeceğiz. Devasa boyutlardaki sorunların seçimlerle, yerel yönetimlerin ele geçirilmesiyle çözülemeyeceğini, bunun yalnızca bir aldatmaca olduğunu, çözümün kurulu düzeni yıkmaktan ve sosyalizmi kurmaktan geçtiğini anlatacağız. Gençliğin gerçek kurtuluşunun seçimlerde değil düzene karşı devrim mücadelesinde olduğunu haykıracağız.

Düzen partilerinin sahte vaatlerini, özelde gençliğin yakıcı olarak yaşadığı ticari eğitim, işsizlik, geleceksizlik gibi sorunlarla birlikte teşhir edeceğiz. Gençliği, her seçim döneminde oynanan oyunun sessiz figüranları olmayı reddetmeye, geleceği için mücadele sahnesine çıkmaya çağıracağız.

Baharın coşkusuyla geleceği kazanmaya!

Önümüz bahar... 8 Mart, 16 Mart, 21 Mart, 30 Mart… Ardı ise 1 Mayıs!

Bahar tek başına kışın bahara dönmesi değil, aynı zamanda mücadelenin ateşiyle tüm karların ve buzların erimesidir. Bahar, emekçi kadınların mücadeleleri uğruna ölümü göze almalarıdır. Beyazıt Meydanı’nda gençliğin dinamizmi ve mücadelesidir, devletin katliamcı yüzüdür. Bahar, Newroz’dur, demirci Kawa’nın yaktığı ateştir, tüm ezilen halkların kurtuluşu için mücadele ateşidir. Bahar, Kızıldere’dir, devrime adanmışlığın sembolüdür. Ve bahar işçi sınıfının mücadelesidir, geleceğimiz ve özgürlüğümüz için mücadeledir. Bahar, devrime ve sosyalizme olan inanç, bağlılık ve bu uğurda mücadeledir.

Bahar, burjuvaziye karşı öfkedir, bu öfkeyi büyütmek ve yaymaktır.

Genç komünistler için de baharı kucaklamak hayatı kucaklamak ve mücadeleye dört elle sarılmaktır. Duraksamadan yürümektir. Bahar, “yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak, havaları boydan boya yarıp ikiye karanlığın gözüne bakarak yürümek”tir. Bahar, “dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup, kelleni orta yere yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek”tir.

Bahar mücadeleyle kazanılmayı bekliyor!

Ekim Gençliği

(Ekim Gençliği’nin 114. sayısından alınmıştır...)