10 Temmuz 2009
Sayı: SİKB 2009/26

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzen içi çatışmanın gölgesinde sınıfa yönelik kapsamlı saldırılar
  Sermayenin saldırılarına ortak olanlar
hesap verecekler!
Devletin Kürt halkına yönelik “ez ve çöz” politikasının ürünü saldırıları artıyor...
2 Temmuz eylem ve etkinliklerinden...
Sabra saldırısında yaralanan Tahsin Alıcı ile saldırı ve sonrası gelişmeleri konuştuk...
  Sabra protestolarından...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Bahar döneminin kazanımları
  DESA direnişinin deneyimleri
ve kazanımları
  Entes direnişi güncesinden...
  “Emekçi Kadın Buluşması” gerçekleşti!
  “Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı” üzerine Düzenleme Kurulu Başkanı Erhan Karaçay ile konuştuk...
  Suç işleyen polis ödüllendirilecek!
  Hrant Dink davasının 10. duruşması...
  Temmuz bültenlerinde
mücadele coşkusu var...
  Kriz derinleşiyor, açlık kitleselleşiyor!
  AGİT sosyalizme saldırmak için tarihi çarpıtıyor!
  Honduras’ta emekçiler
faşist cuntaya karşı direniyor!
  Barack Obama’nın “büyük savaşı”
Afganistan’da başladı!
  İsrail Gazze’de savaş suçu işledi!
  Çatışma, uzlaşma ve
“çözüm” tartışmaları…
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Uluslararası Af Örgütü Raporu:

İsrail Gazze’de savaş suçu işledi!

İsrail savaş makinesinin kuşatma altındaki Gazze’ye düzenlediği vahşi saldırılarda, defalarca savaş suçu işlediği bir sır değildi elbette. Zira 2008 yılının sonunda başlayıp 22 gün süren saldırı sırasında Gazze’den yansıyan barbarlık tablolarının savaş suçu olduğunu anlamak için uzman olmak gerekmiyor. Buna karşın Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) gibi bir kurumun, İsrail’in iğrenç suçlarını bir kez daha tescil edip dünya kamuoyuna açıklamasının bir önemi var.

ABD ile Batılı emperyalistlerin İsrail saldırısına destek verdiği, UAÖ’nün ise bu güçler tarafından denetlendiği dikkate alındığında, İsrail’in işlediği savaş suçlarının bizzat failler tarafından itiraf edildiğini söylemek de mümkündür. Zira ABD ile Batılı emperyalistlerin sınırsız desteği, Tel Aviv’deki ırkçı-siyonist rejimin işgalci, katliamcı, yıkıcı ve pervasız davranmasını mümkün kılan esas nedendir.

İsrail saldırısıyla ilgili ayrıntılı rapor hazırlayan Af Örgütü, İsrail’in suçlarını birkaç başlık altında toplamış. İsrail savaş makinesinin Filistin halkı şahsında insanlığa karşı işlediği suçlar o kadar bariz ki, sözü dolandırmadan bu suçları belgelemek durumunda kalmış.

Evler, işyerleri, kamu binaları kasıtlı olarak yıkıldı!

Filistin’in bir ordusu olmadığı için, gerçekte Gazze’de “askeri hedef” tanımına uyan yerler bulunmuyor. Siyonist işgalcilerin zihniyetine göre bile, ancak İsrail işgaline karşı direnen gerillalar “askeri hedef” olabilir. Oysa İsrail savaş makinesinin katlettiği bin 500 civarındaki Filistinli’nin pek azı gerilla idi. Katledilenlerin üçte biri çocuk, diğerlerinin ise çoğu sivillerden oluşuyor. Çatışmalarda hayatını kaybeden gerillalar, İsrail savaş makinesine karşı silahlı direnişi yükseltenlerdi. Kısacası, İsrail’in hava saldırıları doğrudan sivilleri hedef almıştır. Katledilen çocuk sayısındaki yüksek rakam da bunun kanıtıdır.

Af Örgütü raporu, yıkımların büyük ölçüde kasıtlı olduğunu, evlerin, işyerlerinin, kamu binalarının yıkımının askeri bir zorunluluktan kaynaklanmadığını belirtiyor. Demek oluyor ki evler, işyerleri ve kamu binaları planlı bir şekilde yıkılmıştır. Gazze etrafındaki ablukayı sürdürerek, inşaat malzemelerinin bölgeye girişini halen izin vermeyen siyonist rejim, böylece yıkılan binaların yeniden yapılmasını engelliyor. Bu ise, İsrail ordusunun, Filistin halkını sürmeyi amaçlayan ırkçı-soykırımcı plana göre hareket ettiğini bir kez daha kanıtlıyor.

Çocuklar dahil siviller “canlı kalkan” olarak kullanıldı!

İsrail savaş makinesinin bir diğer taktiği, direnişçilerin olduğu düşünülen binalara girmek için çocuk veya yetişkin sivillerin canlı kalkan olarak kullanılmasıdır. Siyonist barbarlığın alamet-i farikalarından biri olan bu uygulamaya, Gazze saldırısı sırasında da yaygın bir şekilde başvuruldu.

Af Örgütü raporu, “İsrail askerlerinin pek çok kez, Filistinlileri evlerinin tek bir odasına hapsedip, evin geri kalanını üs olarak kullandığını, böylece hem çocukları hem yetişkinleri kalkan olarak kullanıp hayatlarını tehlikeye attığı”nı vurguluyor. Bu uygulama, “sivilleri canlı kalkan olarak kullanmak savaş suçudur!” şeklinde tanımlanıyor.

Siviller kasten toplu şekilde öldürüldü!

Üçte biri çocuk, ezici çoğunluğu sivil bin 500’e yakın Filistinli’yi katleden İsrail savaş makinesinin bu toplu kıyımı kasten yaptığı ayan beyan ortada. Nitekim İsrail’in tersi yöndeki iddialarına rağmen Af Örgütü de bu barbarca kıyımın kasti olduğunu vurguluyor.

Af Örgütü raporunda; saldırı boyunca yüzlerce sivilin nokta atışı yapan İsrail askerleri tarafından öldürüldüğünü, yüzlercesinn ileri teknoloji ürünü silahlarla öldürüldüğünü, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda sivilin de, İsrail askerlerine herhangi bir tehdit oluşturmayacak durumda oldukları halde, yakın mesafeden açılan ateşte hayatını kaybettiği saptanıyor.

“İsrail ordusunun sivillerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere yaygın topçu ateşi açtığı ve fosfor bombası attığı”nı da kayıt altına alan rapor, “Sivillerin doğrudan ya da dolaylı olarak ayrım gözetilmeksizin kasten öldürülmesi savaş suçudur” vurgusuna yer veriyor.

İsrail’in beyaz fosfor kullanmasının da uluslararası hukukun ihlali anlamına geldiğinin belirtildiği raporda, sivillerin tıbbi ve insani yardım almalarının da, İsrail askerleri tarafından engellendiği belirtiliyor.

Hamas sivilleri kalkan olarak kullanmadı

Çocuklar dahil Filistinli sivilleri canlı kalkan olarak kullanan İsrail savaş makinesi, medyadaki borazanlarının da katkısıyla, aynı suçlamayı Hamas’a yöneltmişti. Af Örgütü raporu, halen bu iddiayı tekrarlayan ırkçı-siyonist rejimi yalanlıyor.

“Filistinli militanların, sivilleri askeri hedefleri korumak için kullandığına, militanlar tarafından kullanılan evlerde kalmaya ya da saldırı amaçlı kullanılan binalarda kalmaya zorlandığına dair bir kanıta rastlanmadı” ifadelerine yer veren rapor, ırkçı-siyonistlerin Filistin direnişini karalamak için ortaya attıkları yalanları ortaya seriyor.

Hal böyleyken UAÖ, Hamas’ın Güney İsrail’e yönelik saldırılarını gerekçe göstererek, örgütü İsrail’le aynı kefeye koymaya da çalışıyor. Af Örgütü’ne göre, Hamas’ın İsrail’e ev yapımı füzeler atması da savaş suçudur.

Bu vurgu, ırkçı-siyonist rejiminin savaş suçlarını belgelemek zorunda kalan Af Örgütü’nün İsrail’e şirin görünme kaygısıyla açıklanabilir ancak. Zira İsrail barbarlığı ile bu barbarlığa karşı direnen Filistinli gerillaların eylemlerini aynı kefeye koymak ne akla ne mantığa sığar.

Af Örgütü raporu, ırkçı-siyonizmi varlık nedeni kabul eden İsrail’in terörist bir devlet olduğunu, tartışmaya yer bırakmayacak şekilde kanıtlıyor.

 

 

Güney Kore’de
öğretmenlere tutuklama terörü!

Güney Kore Öğretmenler ve Eğitim Emekçileri Sendikası (KTU), hükümeti protesto eden gösteriler düzenlediği gerekçesiyle ağır baskı koşullarıyla karşı karşıya kalıyor.

29 Haziran’da Seul Savcılığı, insan haklarına saygı gösterilmesi ve kaliteli toplumsal eğitim verilmesine ilişkin hazırlanan deklarasyonda imzası bulunan 88 sendikalı öğretmen hakkında arama emri çıkardı.

88 öğretmenden KTU merkez yürütme komitesi üyesi olan ve aralarında KTU Başkanı Jeong Jin-hoo’nun da bulunduğu 10’unun görevine son verileceği, 78’inin görevinden uzaklaştırılacağı açıklandı.

Toplam 17 bin öğretmen KTU’nun hazırlamış olduğu deklarasyonun altına imzasını attı ve hemen hepsi “uyarı ve kınama gibi hafif disiplin cezası” gibi yaptırımlarla karşı karşıya bırakıldı.

29 Haziran günü KTU, sendikaların gücünü zayıflatmak için hükümetin öğretmenleri cezalndırmasını kınayan bir basın toplantısı örgütledi. Başkanlık bürosuna gidiş esnasında polis öğretmenlerin önüne barikat kurdu ve 16 öğretmeni gözaltına aldı. KTU Başkanı Jeong Jin-hoo ve merkezi yürütmeden 15 KTU üyesi tutuklandı.

KTU, hükümetin öğretmenlere verdiği cezaları geri çekmesi talebini içeren bir açıklama yaptı. Açıklamada şunlar söylendi: “Hükümet yetkisini kötüye kullanmıştır ve ceza uygulamalarının hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. Bizler öğretmenlere uygulanan cezalar geri çekilene dek mücadelemizi sürdüreceğiz.”

KTU, hükümeti protesto eden ikinci bir deklarasyon için öğretmenlerden 40 bin imza toplayacağını söyledi. Sendika diğer sivil toplum örgütlerinden de destek beklediğini açıkladı. 

KTU, Kim Dae-jung hükümetinin sendikayı meşru bir işçi örgütlenmesi olarak kabul ettiği 1999 yılından bugüne dek bu kadar ağır saldırılarla karşılaşmamıştı. Daha önceki hükümetler KTU üyesi yüzlerce öğretmenin görevine, “işçi” olarak kabul edilemeyecekleri gerekçesiyle son vermişti. 1989’de kurulan KTU’nun şu anda 76 bin üyesi bulunuyor.