30 Temmuz 2010
Sayı: SİKB 2010/30

 Kızıl Bayrak'tan
Amerikancı düzenin temsilcileri “cunta karşıtlığı” demagojisine sarılıyor.
BDSP: Düzen içi dalaşmayı boykot ediyoruz!
Referandum tezgahında
solculuk iddiası ve sınırları
TÜSİAD’ın referanduma ilişkin
tutumu ve ötesi
Kürt halkına karşı örgütlü
linç taburları devrede.
İşçiler mücadeleyi ortaklaştırıyor
İşçiler iş cinayetlerine karşı yürüdü.
İşçi ve emekçi hareketinden.
Toplu görüşmelere giderken kamu emekçileri hareketinin durumu ve görevler
Sendikalarda sınıf işbirliğinin
yeni adımı: “Tüketimden gelen güç!”
Çel-Mer ve Samka işçileri direniyor!!
UPS Kargo işçileri hakları için
direniyor!
TÜMTİS İstanbul Şube Başkanı Çayan Dursun’la konuştuk
İşgalci zorbalar için bataklıktan
çıkış yolu arıyorlar!
Savaş baronları Kore Yarımadası’nda gerilimi tırmandırıyor!
Şiddete dayalı düzen kadına
yönelik şiddeti engelleyemez!.
Linç ve katliamlara karşı
durmak… - M. Can Yüce
“Beşikçi ve Şimşek değil, inkar ve asimilasyon yargılansın!”…
Sarıgazi Geleneksel Halk Festivali
bu yıl yapılamıyor...
UPS direnişçisinden mektup…
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Şiddete dayalı düzen kadına yönelik şiddeti engelleyemez!

Güldünya, Şeyma, Kadriye, Dilek … Daha adlarını sayamadığımız yüzlerce kadının bir öyküsü var. Farklı yaşam hikayelerine rağmen ortak olan tek şey ise yaşadıkları acılar… Töre ve namus adına, erkek egemenliği adına, eşlerinin, ağabeylerinin, babalarının kurşunlarına, bıçak darbelerine kurban gittiler. Ya da “kaderlerine kendileri karar verip” intihar yolunu seçtiler. Ya da ölmeseler bile Sıdıka Platin’in yaşadığı gibi ölümden beter bir şekilde şiddete maruz kaldılar. Bin yıllardır süren kadınların ezilmişliğinin bedelini ödediler ve ödemeye devam ediyorlar.

Sıdıka’nın öyküsü…

Van’ın Saray ilçesinde yaşayan 30 yaşındaki Sıdıka Platin, 20’sinde başlık parası karşılığı evlendirilir. 10 yıllık evliliği boyunca neredeyse eşinden her gün dayak yer. 2004’te eşinin ağır şiddetine maruz kalır. Karakola sığınır ve ardından rızası alınmadan yeniden evine geri gönderilir. 2 yıl önce bir çocuğunu kaybedince eşinin uyguladığı şiddet daha da artar. 2008’de yine ciddi oranda şiddet görür, karakoldaki polisler onu yine “evine” yollarlar.

Sıdıka, 25 Eylül 2009 günü eşi tarafından feci şekilde dövülür, bıçakla yüzü çizilip, kulağı kesilir. Olayın ortaya çıkmasının ardından günlerce hastanede yatan Sıdıka, eşinden alınarak Kadın Sığınma Evi’ne yerleştirilir. Eşi Faruk Platin ise Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na “karımı zorla kuruluşta tutuyorlar” diyerek, kendisine teslim edilmesi için dilekçe verir. İki gün sonra Sıdıka Platin de, istemeyerek savcılığa verdiği dilekçede “babasının evine dönmek istemediğini, dönerse zorla evlendirileceğini, eşini sevdiğini, kuruluşta tutulmak istemediğini” söyler. Böylece Sıdıka 45 gün sonra mahkeme kararı ile tekrar eşine teslim edilir. Sıdıka’nın şikayetini geri alması sonucu mahkeme tarafından bir yıl üç ay hapisle cezalandırılan Faruk Platin’in cezası da “aynı suçu 5 yıl içinde işlememe” koşuluyla ertelenir.

Mahkemenin “suçu tekrarlamamak” şartına rağmen, Faruk Platin, eşini dövmeye eder. Sıdıka Platin 17 Temmuz 2010 günü eşi tarafından yeniden feci şekilde dövülerek hastaneye kaldırılır. Beyninde ödem oluşan Sıdıka Platin’in Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Araştırma Hastanesi’nde tedavisi halen devam ediyor.

Suçlu kim?

Suçlu, gözü dönmüşcesine eşini döven, şuurunu kaybetmesine yol açacak dahi hastanelik eden Faruk Platin mi? Yoksa kocasından yediği her dayak sonrasında gittiği karakolda rızası olmadan evine gönderen, yaşanan şiddete daima göz yuman, Faruk Platin’in devletle işbirliğinden dolayı hakkında hiçbir yasal işlem yapmayan kolluk güçleri mi? Yaşanan şiddetin ardından Faruk Platin hakkında arama kararı dahi çıkarmayan, Sıdıka Platin’in can güvenliğini güvence altına almadan sığınmaevinden salınmasına izin veren, Sıdıka Platin’in verdiği dilekçeyi yeterli görerek eşi hakkında kamu davası açmayan, Koruma Kanunu’nu uygulamadan eşine teslim eden yargı mı? Ailenin Korunmasına Dair Kanun’un uygulanmasıyla ilgili 2008’de çıkarılan yönetmeliğe dahi uymadan şiddete uğrayan kadını eşine teslim eden bakanlığın görevlileri mi? Yoksa, daha önce bizzat Sıdıka Platin hakkında soru önergesi verilmesine rağmen yaşanan saldırıları engellemeyen Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı mı?

Suçlu saydıklarımızın hepsidir. Suçlu sömürü egemenliğine dayanan, bin yıllık gelenek ve göreneklere yaslanarak kadını ikincil gören, erkek egemen sistem ve onu güvence altına alan yasaları ve düzen kurumlarının hepsidir.

Sıdıka yarın güvence olacak mıdır?

Sıdıka’nın başına gelenler, şiddet üzerine kurulu bu devletin kadına yönelik şiddeti engellemek, şiddet görenleri korumak ve kollamaktan ne denli aciz olduğunu göstermiştir. Aynı günlerde Birleşmiş Milletler, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) toplantısına katılan Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, cinsiyete dayalı ayrımcılığı besler nitelikteki toplumsal gelenek ve uygulamaların eşitlik temelinde dönüştürülmesi vb. konularında Türkiye’nin gerekli kararlılığa ve iradeye sahip olduğunu ifade etmesi ise ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.

Sıdıka’ya hastaneye yatırılmasının ardından “devletin şefkatli kolları” uzanır. Vali ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın ziyaretlerinin sonrasında kendisinin ve çocuklarının güvence altına alınacağı sözü verilir.

Ya sonrası? Sığınma evleri şiddet gören kadınlar için kısa sürelik bir misafirhane işlevi görüyorken, milyonlarca insan iş güvencesi ve sosyal haklardan yoksun iken, şiddete uğrayan kadınlar için devlet hiçbir ekonomik ve sosyal tedbir almıyorken, toplumsal gelenek ve görenekler kendini ağır bir şekilde hissettiriyorken, Sıdıka yarın da güvencede olacak mıdır?

 

 

 

Kadın intiharları artıyor…

Özellikle Kürt illerinde kadın intiharları son süreçte artış göstermeye başladı. Urfa’da son bir ay içinde resmi kayıtlara göre 23 kadın intihar girişiminde bulundu. Son 5 gün içinde toplam 7 kadın kendini öldürmeye çalıştı. Geçtiğimiz hafta Urfa merkezde 2, Akçakale’de 2, Birecik’te 1, Ceylanpınar’da 1 ve Hilvan’da 1 olmak üzere toplam 7 kadın intihar girişiminde bulundu. Emniyet ve jandarma bölgelerinde resmi kayıtlara intiharların sebebi ailevi sorunlar olarak yansıdı.

Ayrıca Ağrı’nın Diyadin ilçesinde Emniyet Müdürlüğü’nden alınan rakamlara göre bu yıl 4 kişi intihar etti. Yine sadece ilçe merkezinde beş yıl içerisinde 10 intihar, 23 de intihar girişimi kayıtlara geçti.

Kadın ölümlerinin nedenlerinin başında geleneksel feodal yapı ve bizzat devlet tarafından bilinçli bir şekilde sürdürülen aşiretçilik geliyor. Kız çocuklarının dinlenmesinin ve iradelerinin tanınması bile söz konusu olmadığı bu tablonun kendisi genç kadınlara yalnızca “yaşamına son vermek” seçeneğini bırakıyor.



DÖKH Canan ve Sıdıka için yürüdü

Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) 23 Temmuz günü Van’da gerçekleştirdiği yürüyüşle Canan Saldık’ın Hacıbekir Kışlası civarında kafasına isabet eden kurşunla yaşamını yitirmesine ve Sıdıka Platin’in aile şiddetine maruz kalmasına yönelik tepkilerini dile getirdi.

BDP’li belediye ve parti yöneticilerinin de katıldığı eylem için sebze halinde toplanan kitle buradan “Uğur, Ceylan, Canan dün yaşıyorlardı bugün katledildiler yarın hesap soracaklar”, “Şehirdeki kışlalar şehrimizden defolun” pankartlarıyla Hacıbekir Kışlası’na yürüdüler. Kışla önünde basın açıklamasını Filiz Arslan gerçekleştirdi.

Arslan konuşmasında Kürt kadınının özgürlüğünü kazanmada büyük bedeller verdiğine dikkat çekerek Kürt kadınının ve Kürt halkının karşı karşıya olduğu imha, inkar politikalarına ve vahşi saldırılara karşı serhıldan ruhunda olduğunu dile getirdi.

“Uğurların, Eneslerin, Ceylanların ve son olarak 16 yaşındaki Canan’ın bedenlerindeki kurşunlar ve bombalar uluslararası imha planlarının Kürt halkına karşı savaş ilanıdır. Çatışmalarda yaşamını yitiren HPG’lilerin cenazelerine yapılan işkenceler topyekün uluslararası savaş konseptinin ürünüdür.” denilen açıklamada Kürt çocuklarının da bununla paralel olarak öldürüldüğü, tutuklandığı, işkenceye maruz bırakıldığı ifade edildi.

Son olarak da Canan Saldık’ın, yaşamını yitirdiğinin hatırlatıldığı açıklamada eşi tarafından işkenceye uğrayan Sıdıka Platin’e yapılanların da aynı zihniyetin ürünü olduğu belirtildi.