22 Ekim 2010
Sayı: SİKB 2010/41

 Kızıl Bayrak'tan
Çürümüş burjuva cumhuriyeti
“ılımlı islam” kimliğine bürünürken.
Sermaye devleti ABD’ye “kalkan” olmaya hazırlanıyor!
Irkçı-inkârcı çizgide ısrarın
büyüttüğü açmaz
“Büyük birader” bizi izliyor!
Metal toplu sözleşmelerinde
kritik aşamaya girildi
Metal İşçileri Birliği sokağa çağırıyor
BMİS Genel Sekreter Yardımcısı
Mehmet Beşeli ile konuştuk
Sermayenin vurucu gücü
MESS 51. yılında
İşçi ve emekçi hareketinden...
Emekli Sen Buca Şubesi Örg. Sekreteri Orhan Saygınar’la konuştuk.
Meşaleler sendikal bürokrasiye
karşı yakıldı!.
BETESAN direnişi Tuzla tersanelerinde odak oldu
Sendikalar sorunu ve sendikal bürokrasiye karşı
mücadele görevleri
İGDAŞ ve İDO özelleştirme kıskacında sendika ağaları susuyor!
Türban tartışmaları ve
genç komünistlerin tutumu
YÖK’e ve düzenine karşı 6 Kasım’da Ankara’dayız!
Soruşturma-ceza terörüne karşı mücadele sürüyor!
Emekçilerin öfkesi
Fransa’yı sarsıyor
Sınıf hareketinin yeni odağı:
Akdeniz Havzası - Volkan Yaraşır.
Kapitalizm kirletir,
yozlaştırır ve öldürür!
Boyalı basının radikalliği ya da Radikal’in peynir devrimi - Z.Us
Bir şey çıkabilir miydi?
M. Can Yüce
ÇHD İstanbul Şubesi
Alaattin Karadağ Dava Takip Komisyonu’nun çağrıs
Kapitalizm kadın erkek
eşitsizliğini büyütüyor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye devleti ABD’ye “kalkan” olmaya hazırlanıyor!

ABD, “füze kalkanı sistemi” kurma hazırlığına birkaç yıl önce başlamıştı. Pengaton’daki savaş baronlarının basıncıyla gündeme getirilen bu proje, ilkin doğu Avrupa ülkeleri için planlanmıştı. Ancak Rusya’nın gösterdiği sert tepki, ABD şeflerinin geri adım atmasına neden olunca, gözler Türkiye’ye çevrildi.  

Dinci gericiliğin şefi Tayyip Erdoğan ile müritleri, savaş baronlarıyla yürüttükleri pazarlıkları uzun süre toplumdan sakladılar. Ancak bir Pentagon yetkilisinin açıklamaları, Washington-Ankara arasında devam eden kirli pazarlıkları örten perdenin açılmasına neden oldu. Kısacası pazarlıklar, bu sistemin Türkiye topraklarında kurulmasına odaklanmış bulunuyor.

Füze kalkanı sistemi “etkin taşeronluk” için “bulunmaz nimet…”

Vahşi emek sömürüsü sayesinde palazlanan Türk burjuvazisi ve onun devleti, emperyalistlerin güdümünde icra edilecek “etkin taşeronluk” rolüne hazır olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Bu yönde bazı fiili adımlar da atan sermaye iktidarı, bu uğursuz misyonu resmiyete dökmek için de çaba sarf ediyor. ABD emperyalizminin bölgesel politikalarına uygun, ancak belli inisiyatif alanları da içeren bir role talip olan işbirlikçi burjuvazi, bu sayede hem ekonomik hem siyasi etkisini daha da yaygınlaştırmayı hedefliyor.

Bu açıdan bakıldığında, füze kalkanı sisteminin Türkiye topraklarında kurulması, sermaye iktidarını, “bölgenin vazgeçilmez tetikçisi” mertebesine taşıyacaktır. Gerçi Ankara’daki Amerikancı rejim 60 yıldan beri emperyalist/siyonist güçler adına tetikçilik yapıyordu ama, füze kalkanı sisteminin kurulması, tetikçilikte yeni bir evreye işaret edecektir. 

Pentagon adına konuşan görevlilerin ifadelerine bakıldığında, Türk sermaye devletinin söz konusu sistemin kurulmasıyla ilgili pazarlıklara sıkı bir şekilde devam ettiği görülüyor. Açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, meseleyi teknik boyutuna kadar tartışan AKP şefleri ile diğer devlet görevlileri, füze kalkanı sisteminin Türkiye topraklarına kurulmasına razı olmuş görünüyorlar.

Örneğin ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pengaton) Avrupa ve NATO politikasından sorumlu yetkilisi Jim Townsend’in açıklamaları, kirli pazarlıkların hızla devam ettiğini kanıtlıyor. 

“Türkiye, NATO içinde en başından beri çok güçlü ve çok aktif bir müttefik oldu ve dolayısıyla Türkiye ile çalışmak bizim için çok doğal bir şey” şeklinde konuşan Pentagon şefi, Ankara’daki işbirlikçiler için şu çerçeveyi çiziyor:“Türkiye ile çok iyi, derin görüşmelerimiz oldu. Şimdi Ankara bir karar verecek, hem Türkiye’nin rolü konusunda, hem de özellikle, İttifak içinde, füze savunma sistemini bir NATO kapasitesi olarak üstlenmeye dair siyasi kararla ilgili oylama olduğunda Türkiye’nin nerede duracağı noktasında…”

Düzen kalemşörlerinin belirttiğine göre, sermaye iktidarı adına Pentagon şefleriyle görüşen görevliler şu konularda pazarlık yapmaktadırlar: “Radar ve füze bataryalarının ikisi de Türkiye’de mi olacak? Yoksa sadece radar Türkiye’de, füze bataryası Bulgaristan veya Romanya’da mı olacak? Bu durumda ‘kalkan’ Türk devletinin elinde, ‘kılıç’ başkalarının elinde mi olacak? Vur emrini kim verecek? Genelkurmay Başkanlığı mı, NATO mu, tetik kimin elinde olacak? Vb. …”

Buna göre Ankara’daki işbirlikçi takımı, sistemin Türkiye topraklarına kurulmasına onay vermiş, ancak teknik meselelerde pazarlığa devam etmektedir.

Washington-Ankara hattındaki uğursuz trafikteki yoğunluk ve İngiliz yayın kuruluşu BBC’ye açıklamalarda bulunan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, Ankara’daki işbirlikçi rejime dizdiği methiyeler, kirli pazarlıklarda önemli bir ilerleme sağlandığı kanısını güçlendiriyor. 

Bu aralar Washington’da başlayan Amerikan-Türk Konseyi’nin 29. yıllık konferansına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan gibi AKP’nin etkin şeflerinin de katılması dikkat çekiyor. Amerikan tarafından ise Savunma Bakanı Robert Gates ile Ulusal Güvenlik Danışmanı James Jones’ın katılması da, füze savunma sistemiyle ilgili üst düzey pazarlıkların devamına işaret ediyor. 

Yine düzen kalemşörlerinin diplomatik kaynaklardan devşirdikleri bilgiye göre, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Savunma Bakanı Robert Gates’le yaptıkları görüşmelerde de, füze savunma sistemi, temel gündem maddesi olmuş.

Görünen o ki, Tayyip Erdoğan’la müritleri için tek sorun, bölge halklarını tehdit edecek bu sistemin, bölge ülkeleriyle kurulan çok yönlü ilişkileri zedeleyecek olmasıdır; özellikle de İran’la… Zira hem komşularla “sıfır sorun” politikasını sürdürmek hem füze kalkanı sistemini kurmak aynı anda olacak şeyler değildir. Bundan dolayı, bir yandan savaş baronlarıyla pazarlıklar sürdürülüyor öte yandan bu açmazı aşmak için uygun bir formül aranıyor.

Emperyalist zorbalarla düşkün tetikçilerinin riyakârlığı

Füze kalkanı sistemi, güya savaş aygıtı NATO üyesi devletleri hedef alacak balistik füze saldırılarını önlemek için kuruluyor. Oysa dünyadaki savaş, çatışma ve işgallere bakıldığında, halkları tehdit eden hâlihazırdaki en vahşi gücün emperyalist güçlerle onların savaş aygıtı NATO olduğu açıkça görülür.

Afrika halklarını birbirine kırdıranlar, Yoguslavya’yı paramparça edip halkları birbirine boğazlatanlar, Afganistan’ı işgal edenler, Irak’a karşı on yılda iki savaş ve vahşi bir abluka uygulayarak milyonlarca insanı katledenler, kural ve yasa tanımayan bir güç olan siyonist İsrail’e “özel koruma” sağlayanlar, emperyalist güçler ve onların vurucu gücü NATO’dan başkası değildir.

Görüldüğü üzere NATO üyesi devletler tehdit altında değil, tam tersine saldırgan konumdadırlar. Tek bahaneleri ise, Usame Bin Ladin tarafından planlandığı iddia edilen bazı eylemlerdir. Bilindiği üzere Bin Ladin ve örgütü El Kaide de emperyalistler tarafından imal edilmiştir.

Vurgulamak geriyor ki, Ankara’daki işbirlikçi takımı, emperyalistlerin insanlığa karşı işlediği bu ağır suçların çoğuna ortak olmuştur/olmaktadır. Füze kalkanı projesi de bu suç ortaklığının daha üst bir boyuta taşınmasından başka bir şey değildir.

NATO ve ABD üslerinin kapatılması mücadelesi yeniden yükseltilmelidir

Var olan ABD ve NATO üsleri yetmiyormuş gibi, sermaye iktidarının emperyalistler adına tetikçiliği yeni bir boyuta taşıyan bir proje için pazarlığa oturması, pervasızlığın doruk noktası sayılmalıdır. Egemenler, sınıf hareketi ve anti-emperyalist mücadelenin zayıflığından yararlanarak bu uğrusuz adımları atabiliyorlar.

İşçi sınıfı, emekçiler ve bu toplum kesimlerinin siyasi temsilcisi olan ilerici ve devrimci güçler, bu pervasızlığa dur demek için, zaman geçirmeden harekete geçmelidirler. Türkiye dahil tüm bölge halklarının geleceğini tehdit eden bu girişimi engellemek için mücadele yükseltilmeli, emperyalist güçlerle işbirlikçilerinin suç ortaklığı teşhir edilmeli, tüm NATO ve Amerikan üslerinin kapatılması şiarı gür bir şekilde yükseltilmelidir.