10 Aralık 2010
Sayı: SİKB 2010/47

 Kızıl Bayrak'tan
Haklarımız ve geleceğimiz için
örgütlü mücadeleye!
AKP hükümeti ırkçı-siyonist rejimle arayı düzeltiyor
Sermaye partileri kokuşmuş düzeni aklama derdinde!
Genç-Sen polis terörüne eylemlerle yanıt verdi
Düzen partilerine söz yok!
Polis terörüne tepkiler
Cüret ve kararlılıkla öne çıkamayanlar
ihanete ortak olurlar!
Şimdi cüret ve kararlılıkla öne çıkama zamanı!
Metalde mücadele sürüyor...
Akdeniz Çivi
işçisinden mektup
“Yeni asgari ücret yasası tasarısı geri çekilsin!”
İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret için mücadeleye!
Gericiliğin ağırlığı ve devrimci çıkış yolu
BETESAN’da direniş kazandı!
Buca direnişi dayanışmayla büyüyor
TEKEL işçileri 18 Aralık’ta Ankara'da
Evrensel Gazatesi kimin yanında? - Ç. İnci
KESK üyesi mücadele arkadaşlarımıza açık çağrımızdır
İrlanda krizi ve AB’nin
yeniden yapılanma süreci
Emperyalistlerin WikiLeaks korkusu
Şerzan Kurt davası
Eskişehir’de görüldü
Erdal Eren’den Alaattin Karadağ’a devrim bayrağı ellerimizde!
YTÜ’de imzalar verildi.
İşkence davasında ilk duruşma
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mücadele Postası

Sertleştirenler çeliği I

Tutuştu alaca karanlık.

Yürekler tek yumruk.

Bir martı kanatlandı

göğün derinliklerine doğru.

Savaşçılar aydınlık, dupduru.

Rayda kaydı tren,

Dilovası’na doğru…

II

Burası Gebze, dedi delikanlı.

- İşte sertleştirenler çeliği.

Çelik serttir elbette

ellerimiz gibi…

Tavında dövmeli demiri de.

Bir türkü yükseldi

hep bir ağızdan…

III

Tırmandı delikanlılar

yükseltilere doğru.

Tutuştu çelik eller.

Yırtıldı göğün derinliği.

Bir türkü daha yükseldi…

- Kazanacağız!

Saltanatsız sabahları.

Yaralı kuş bile ayaklandı

süzülüp gitti sahil boyu…

Zeynel Kızılaslan

artık daha umutlu.

Rahime Henden
05.12.2010
Çobançeşme



“Ekol’de kölelik düzeni hüküm sürüyor”

Lojistik, depolama ve antrepo işinde her türlü uygulama sermayenin kazanımlarına daha da güç katıyor. Size, etiketlenmiş markaların dağıtıltığı yerlerde çalışmanın zorluklarını anlatmak istiyorum.

Çalıştığım işyerinde üç vardiya ve bir sabit vardiya uygulaması var. İşyerinde hergün bilgisayarlı sistemle performansa göre ne kadar iş çıkardığımızı takip ediyorlar. Zaten yattığımız yok ama onlar abartıyorlar. Bazen kişilik haklarımıza bile müdahale ediyorlar. Günlük yaşantımız onların kontrolünde, kapı güvenlikleri onların markalarını giyip giymediğimizi kontrol ediyor ve rahatsız edici aramalar yapıyorlar. Sermayeleri gibi markaları da çok değerli ki, onurumuzu zedelemeye çalışıyorlar. Politikaları “muhtaç et, itaat etsin” politikası.

Ekol’de kölelik düzeni hüküm sürüyor. Kırbacımız asgari ücret, değişmeyen kaderimiz yoksulluk. Dört yanımız kameralarla çevrili. Baskı altında çalışmak o kadar zor ki, başımıza silah dayalı sanki.

Kriz dönemini fırsat bilip maaşlarımızı ve sigorta primlerimizi düşürüp büyük yatırımlar yaptılar. Bu yatırımlar hala sürüyor. Onlar için büyüme ceplerinden başladı, bizim için ise küçülme kemerimizden. Aşağılamayı prensip haline getirdiler. O “değerli” eşyalarını çalacak kadar küçülmedik. Herkesi kendileri gibi hırsız sanıyorlar. Evimizde hergün yemek bulamasak bile onurumuzdan ödün vermeyiz.

Mafya dizilerindeki karakterler gibi hergün ayrı yasa kesiyorlar. 24 kapı var. Beğenmeyen birinden çıksın gitsin diyorlar. Mantık aramak ve sormak bile sıkıcı geliyor. Çünkü hep aynı senaryo. Zam zamanı geldiğinde işçiyi tutmak için kokteyl verip göz boyamaya çalışıyorlar. Sonra hep aynı sahneler. Senede bir gün, senede bir gün...

Değişmeyen tek şey, çok çalışıp az yiyiyoruz. Bu adaletsizlik böyle gitmez. Bir yerden başlamalıyız.

Gebze EKOL Lojistik’ten bir işçi



Nevin Berktaş’tan mektup

Ben, Nevin Berktaş. İstanbul Bakırköy Hapishanesi’nden yazıyorum size. “İnancın Sınandığı Zor Mekanlar: Hücreler” kitabını yazdığım için 10 ay hapis cezası kesildi ve 2 Kasım 2010 tarihinde tutuklandım.

“… Hücreler” kitabını 2000 yılı başında Gebze Hapishanesi’nde yazmıştım. Yani neredeyse 11 yıl oluyor. Kitap, Nisan 2000’de baskıdan çıktıktan bir hafta sonra toplatıldı. Hakkımda da dört ayrı dava açıldı. Ayrıca “Yediveren Yayınları” Yazı İşleri Müdürü Elif Çamyar ve “Berdan Matbaacılık” sahibine de dava açıldı. Hakkımdaki -biri hariç- üç dava dosyası kapandı (para cezası, beraat vs. nedenlerle), diğeri “örgüte yardım yataklık yapmak”tan devam etti. Ve dört yıla yakın hapis cezası verildi. Sonra bir yasa değişikliği yapıldığı için, avukatım, “yeni yasaya göre dosyanın yeniden görülmesi” isteminde bulundu. Böylece infaz durdurulmuş oldu.

Bu arada ben 2007 Şubat’ında tahliye oldum. Avukatım, tahliye edilmem için uğraşırken yaklaşık altı yıl kadar da fazla yatırıldığımı açığa çıkardı. Bu fazlalık yanlışlıkla olmuş!

Örgüt üyeliği ve bazı ek davalar nedeniyle 1995-2007 yılları arasında on üç yıl kalmıştım hapishanede. Daha önce de 1983-1991 yılları arasında sekiz yıl… Yani, toplam 21 yıl hapishanede geçirdim. Şu anda 52 yaşındayım.

Kitap davası, 2007’de ben tahliye olduktan sonra yeniden görüldü. Ve 10 ay hapis cezası geldi. Avukatım, bu sürenin, fazladan yatırıldığım altı yıllık süreden düşürülmesi için savcılığa başvurdu. Savcılık fazladan yatırıldığım süreyi incelemekteydi ve resmi kanallardan bazı eksik evraklar gelmesini beklemekteydi.

Savcılığın dosya inceleme süreci bitmemişken tutuklama kararını çıkartmış olması ve beni adresini bildikleri evimin kapısından almaları oldukça anlamlı.

Öte yandan, 19 Aralık 2000’de yaşadığımız katliam ve hücre tipi hapishanelere geçiş öncesinde, 12 Eylül’ün en ağır işkencelerini yaşamış biri olarak, kitabım, 12 Eylül uygulamaları ve hücre politikasına karşı nasıl direndiğimizi anlatıyordu. Sömürülen ve ezilenlerin yanında insanlığın kurtuluşu mücadelesini veren biri olarak, yaşadıklarım üzerinden zor ve işkence karşısında direnmeyi anlatmaktan daha doğal ne olabilir?

Düşüncenin suç olmadığına dair ve 12 Eylül işkenkencehanelerinde ne çok haksızlık yapıldığı üzerine çokça konuşulduğu bir dönemde, bunları anlatan kitabım nedeniyle ceza verilmiş olması ve apar-topar yeniden tutuklanmam, bana göre iki yüzlü bir politika yürütüldüğünün göstergesi.

İlgilenmeniz dileğiyle…

Selamlar