12 Şubat 2010
Sayı: SİKB 2010/07

 Kızıl Bayrak'tan
Saldırılara yanıt
genel grev-genel direnişle olmalıdır!
“Her yer TEKEL, her yer direniş” şiarıyla genel direnişi yükseltelim!
TEKEL işçileri kime karşı direniyor!
MİB Merkezi Yürütme Kurulu’nun
Şubat ayı toplantısı ve sonuçları
TEKEL’de her gün eylem, her gün direniş!
TEKEL direnişine
açlık greviyle destek
Sınıf devrimcilerinin
TEKEL faaliyetleri sürüyor
Maden ve enerji işçilerinden özelleştirme saldırısına yanıt...
Kobatan Entes patronuna rahat vermiyor
İşçi ve emekçi hareketinden...
Geleneksel solda ciddiyet ve samimiyet bunalımı
İşçi sınıfı direnişlerle kendi ideolojisine yaklaşıyor!
Sermaye devleti direnişi kırmak için çırpınıyor!....
TEKEL işçisi kadınlarla 8 Mart üzerine...
BİR-KAR’dan kriz ve
TEKEL panelleri
Savaş baronları İstanbul’da toplandı
Dünyada işçi ve emekçi eylemleri
İstanbul DLB tatilde mücadeleye ara vermedi
Türkiye’de demokratikleşme sorunu hakkında kısa notlar - M. Can Yüce
Adana’da baskı ve yasaklara
karşı eylem
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Savaş baronları İstanbul’da toplandı…

NATO insanlığın geleceğini
tehdit ediyor!

Kapitalist emperyalizmin vurucu gücü NATO, halklar üzerindeki emperyalist egemenliğin devamını sağlamak amacıyla uğursuz yeni planlar hazırlıyor.

Geçen hafta İstanbul’da bir araya gelen NATO üyesi 52 ülkenin savunma bakanları ya da bakan yardımcılarının, savaş aygıtının uygulamaya hazırlandığı yeni planlar üzerinde anlaşmaya vardığı açıklandı. Ankara’daki Amerikancılar’ın ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıda alınan kararlar, NATO’nun insanlığın geleceği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu, dahası bu tehdidin giderek büyüdüğünü gözler önüne serdi.

Afganistan’a doktor, mühendis, mimar, öğretmen değil işgalci asker takviyesi!

Sekizinci yılını geride bırakan emperyalist işgal, Afganistan’ı tam bir harabeye çevirmişken, NATO şefleri halen bu ülkenin yeniden imarı ile meşgul olduklarını iddia edebiliyorlar. Oysa işgalin üzerinden geçen sekiz yılı aşkın süre boyunca Afganistan halklarına bomba ve kurşun dışında bir şey sunulmuş değil. “Afganistan’a yardım” adı altında işgalcilerin yaptığı harcamalar ise, emperyalist orduların finansmanı ve Kabil’deki kukla yönetimin şeflerine dağıtılan rüşvetten ibarettir.

Hal böyleyken İstanbul’daki toplantının açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Arkamızda imar edilmiş bir ülke bırakmalıyız; yollar, okullar hastaneler kurmalıyız” diye konuşabiliyor.

ABD Savunma Bakanı Robert Gates ise, “Arkamızda ayakları üstüne kalkmış bir Afganistan bırakacağız” şeklinde konuşarak, Afganistan halklarının celladı oldukları gerçeğinin üstünü örtmeye çalışıyor.

Savaş baronlarının bu demagojik vaazlarına rağmen NATO şefi Anders Fog Rasmussen’in yaptığı açıklama, kirli emeller hakkında fikir vermeye yetiyor. İşgal gücü ISAF’taki asker sayısını 39 bin artıracaklarını açıklayan NATO şefi, Afganistan’da bulunma nedenlerinin imar değil işgal olduğunu dolaysız bir şekilde ortaya koydu.

NATO askerlerinin faaliyet gösterdikleri alanlarda ihtiyaç duydukları desteği almalarını sağlayacak önlem paketi üzerinde anlaşıldığını açıklayan savaş aygıtının şefi Rasmussen, emperyalist zorbaların nelere öncelik tanıdığını gösteriyor. Savaş baronları Afganistan’ı imar etmekten söz ederken, NATO şefi bu ülkedeki önceliklerinin işgalci güçleri takviye etmek ve ihtiyaçlarını karşılamak için “yeni önlem paketi” hazırlamak olduğunu ilan ediyor.

Savaş aygıtının şefleri, rüşvetle imaj düzletme hazırlığında…

Saldırganlık ve savaş politikası güden ABD’den nefret eden ezilen halklar, ABD adına tetikçilik yapan savaş aygıtı NATO’dan da aynı şekilde nefret ediyorlar. Emperyalist Amerikan rejiminin efendileri, yerlerde sürünen imajlarını düzeltmek için siyahi başkan Barack Obama’yı kullanırken, NATO şefleri bu işi rüşvet karşılığında satın almayı umdukları Arap/Müslüman gazeteci, “sivil toplum” önderleri veya akademisyenlere yaptırmayı tasarlıyor.

NATO’nun İslam alemindeki imajının düzeltilmesi için özel bir plan hazırladıklarını açıklayan Fog Rasmussen, Müslüman ülkelerin gazetecilerine, akademisyenlerine, farklı alanlarda görev yapan “sivil toplum” önderlerine büyük miktarda paralar dağıtılacağını, onlara ve onların aracılığıyla Müslüman ülke vatandaşlarına NATO’nun ‘insani’ bir örgüt olduğu propagandası yapılacağını belirtti.

Bu plana göre halkların celladı NATO, dağıtacağı rüşvetler karşılığında kendini “insani” bir örgüt olarak yutturmaya çalışacak. Demek oluyor ki, NATO, önümüzdeki dönemde Ortadoğu’da daha saldırgan bir politika izleyecek; aksi takdirde NATO’nun Müslüman ülke vatandaşları nezdinde imaj düzletme gibi bir çabaya girişmesi için bir neden olmazdı.

Tahran yönetiminin geri adım atma eğilimine rağmen İran’la ilişkilerin gerilmesi, körfez ülkelerine yapılan silah yığınağı, Yemen halklarına karşı geliştirilen saldırgan taktikler vb. ABD-NATO suç ortaklığının bölge halklarını hedef alan yeni saldırılara hazırlık yapıldığına işaret ediyor.

NATO’nun yeni planları savaş riskini arttırıyor!

Afganistan, Irak işgallerini kalıcı hale getirebilmek amacıyla taktikler geliştiren, Ortadoğu’daki silah yığınağını arttıran, İran’a askeri saldırıda bulunma tehditleri savuran ABD ile tetikçisi NATO, Doğu Avrupa’yı askeri üslerle donatarak Rusya’yı kuşatma stratejisini de uygulama çabalarını sürdürüyor.

“Yeni stratejiler geliştirmek” amacıyla eski ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright başkanlığında oluşturulan “NATO Akil Adamlar Komitesi”, savaş aygıtının daha saldırgan bir politika izlemeye hazırlandığının bir başka işareti kabul ediliyor.

Bu gelişmeleri yakından izleyen Rusya, özellikle Doğu Avrupa ülkelerine kurulan askeri üslerden rahatsızlık duyduğunu açıkça dile getiriyordu. Ancak Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev tarafından imzalanarak açıklanan yeni askeri doktrin, savaş tehlikesinin günden güne arttığına işaret ediyor.

Yeni savunma doktrininde, Rusya’nın güvenliğine yönelik birincil tehdidin, “NATO kuvvetlerinin Rusya sınırlarına yaklaşması” olduğu vurgulanırken, güvenlik tehdidinde ikinci sırada ABD’nin Doğu Avrupa’daki füze kalkanı projesinin yer aldığı ifade ediliyor.

NATO yayılmacılığının barış için tehdit oluşturduğunu vurgulayan yeni askeri doktrine göre, Rusya, nükleer silahları sadece kendisine yönelik bir saldırı durumunda değil, nükleer saldırı tehdidi hissetmesi durumunda da kullanabilecek.

Emperyalist güç odakları arasındaki rekabet ve çatışma eğilimi göz önüne alındığında, NATO’nun izlediği saldırgan/yayılmacı strateji, nükleer silahların kullanılacağı savaşların patlak vermesi riskini arttırıyor. Nükleer silahların kullanıldığı savaşların yaratacağı yıkımlar ve insan kıyımlarının varacağı boyut hakkında fikir edinmek için, ABD’nin atom bombası attığı Hiroşima ve Nagazaki’ye bakmak yeterlidir.

Genelde kapitalist/emperyalist düzenin, özelde bu düzenin vurucu gücü NATO’nun varlığı insanlığın geleceği açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Dolayısıyla verili koşullarda emperyalist işgallere, militarizme ve nükleer savaş tehdidine karşı mücadele büyük bir önem taşımaktadır. Ancak devrimci/komünist güçlerin, dünya proletaryası ve ezilen halkların geleceğini güvence altına alabilmelerinin tek yolu kapitalizmi yıkmaktan, her tür sömürü ve köleliği ortadan kaldıran sosyalizmi kurmaktan geçiyor. Savaşa ve militarizme karşı mücadele ise, ancak bu nihai hedefe bağlı olarak ele alındığında savaş baronları üzerinde kayda değer bir basınç yaratabilecektir.

 

 

İstanbul’da NATO protestosu... 

İlerici ve devrimci kurumlar, İstanbul Kongre Vadisi’nde gerçekleştirilen NATO toplantısını 5 Şubat günü protesto etti.

Gerçekleştirileceği son anda duyurulan NATO Savunma Bakanları Gayrı Resmi Toplantısı BDSP, DHF, Halk Cephesi, Partizan, Kaldıraç, Mücadele Birliği, Devrimci Proletarya ve PDD tarafından Taksim Elmadağ Durağı’nda gerçekleştirilen eylemle protesto edildi.

Elmadağ ışıklarda biraraya gelen devrimci ve ilerici kurumlar buradan sloganlarla Kongre Vadisi’nin hemen yanında bulunan ve toplantı katılımcılarının bir kısmının konakladığı Hilton Oteli önüne yürüdü. Eylemde, “Halkların katili NATO defol!” pankartı açıldı.

Elmadağ Durağı’nda kolluk güçleri tarafından barikat kurularak yürüyüşe izin verilmedi. Burada kurumlar adına ortak basın açıklamasını Aysu Baykal gerçekleştirdi. Baykal, İstanbul’da işçilerin, emekçilerin bilgisinden ve ilgisinden saklanarak, adeta gizlenerek, Kongre Vadisi’nde bir toplantı yapıldığını belirtti.

Bu toplantıda; dünya halklarının kanının nasıl döküleceği, hangi ülkede karşı devrimci faaliyetlerin nasıl örgütleneceği, emperyalizmin çıkarları uğruna işgal edilen hangi ülkeye kaç asker gönderileceğinin hesaplarının yapıldığını ifade etti.

Açıklamanın son bölümünde NATO’nun dağıtılması ve Türkiye’nin NATO üyeliğinden ve suç ortaklığından çıkması talep edildi. Halklara karşı işlediği suçların hesabını vermesi istendi.

Kızıl Bayrak / İstanbul