22 Temmuz 2011
Sayı: SİKB 2011/28

 Kızıl Bayrak'tan
Eşitlik ve özgürlük iradesini kırmak için ırkçı-şoven saldırganlık…
Uşak etkin taşeronluğa hazırlanıyor! ..
Kürt halkına karşı topyekün
saldırıya geçtiler
DTK’dan ‘Demokratik Özerklik’ ilanı
Faşist güruhlar sokaklara salındı!.
Sermayenin saldırı stratejisi
ortaya çıktı!
Kıdem tazminatı hakkı gaspedilmek isteniyor
"Yalanlarla göz boyayıp dikensiz gül bahçesi yaratmayı hedefliyorlar”
Kamu TİS’leri ve
sendikal ihanet gerçeği!
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Temmuz Ayı Toplantısı Sonuçları!
GEA’da kanunsuz lokavt
Mas-Daf’ta engeller aşıldı
Tunus-Mısır
dersleri - H. Fırat
Mısır’da sınıfsal çizgiler netleşiyor, talepler farklılaşıyor
Yemen’de halk hareketinin
dinamikleri ve açmazları
Douwe Egberts’te direniş kazandı!
Şili’de öğrencilerden militan gösteri
Artık tek bir zayıf halka yok! - Volkan Yaraşır
Libya Temas Grubu İstanbul’da toplandı
Kıbrıs’tan kirli elinizi çekin!.
“Ben bölücü ve terörist
değilim, bir Kürdüm”
Parti değerlerini
özümsemenin önemi
“8. Mamak Kültür-Sanat
Festivali’nde buluşuyoruz!”.
Kapitalizm, yabancılaşma ve DÖNÜŞÜM
Cumartesi Anneleri’nden
sessiz protesto.
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ben bölücü ve terörist değilim,
bir Kürdüm”

Muş’un Bulanık ilçesinde yaşayan 18 yaşındaki Evrim Demir 17 Temmuz günü bedenini ateşe verdi.

Eylemini Kemal Pir, M. Hayri Durmuş, Ali Çiçek ve Akif Yılmaz’ın ölümsüzleştiği ÖO direnişinin yıldönümünde gerçekleştiren Evrim Demir, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybederken geriye eyleminin nedenlerini anlatan bir mektup bıraktı.

Mektubunda “Ben bölücü ve terörist değilim, Kürdüm” diyen Demir, evlerinin bahçesinde gece saat 02.30 sularında bedenini ateşe verdi.

Ailesi ve komşuları tarafından yaralı bir şekilde Bulanık Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Demir, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Mektubunda Türkiye halklarına seslenen Demir, Kürt halkının kardeşçe yaşamak istediğini ama bunun yanısıra haklarının da tanınmasını istediğini belirtti. İsyanlarının kuşaktan kuşağa devam edeceğini dile getirdi.

Evrim, Diyarbakır’da Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin yıldönümü nedeniyle bedenini ateşe veren lise öğrencisi Mustafa Malçok’un yanına gömülmek istedi.

Evrim Demir’in yaptığı feda eyleminin ardından Bulanık’ta esnaf kepenk kapattı.

Evrim Demir mektubunda şöyle seslendi:

Tüm gücümüzle bu hakları savunuruz ve isteriz”

(...) Bir gün herkesinde benim gibi bir dünya düşlemesidir. Bu eylemle barışın sesi olmak istiyorum. Kan kanla temizlenmez kan kanı getirir. Bu MHP anlayışında Kemalistlerin anlayışından hiçbir farkı yoktur. Kürt halkı sınırları önemsemiyor, devleti önemsemiyor. Çünkü bir devlet bir toplum var. Bir toplum dili, kültürü ve tarihi var eder. Bizim sınırımızı kültürümüz çizecektir, tarihimiz ve dilimizdir. Biz kardeşiz ama ‘Haklarınız yok, Kürt sorunu yoktur’ denilirse biz de tüm gücümüzle bu hakları savunuruz ve isteriz. Bütün zorluklara rağmen 36 milletvekili seçildi fakat bir milletvekilimiz düşürüldü. Benim sesim hukuk adı altında susturuluyor. Böyle hukuksuzluğu kabul etmeyeceğiz. Hatip Dicle ve diğer tutuklu vekillerimiz onurumuzdur.”

Özgürlük için ölecek bir Kürdüm”

(...) Biz Kürtçe söyleyip oynamak değil, statü istiyoruz. Biz kendi kendimizi yönetmek hakkını istiyoruz. Biz var olduğumuzu ve PKK hareketiyle bir bütün olarak kabul edilmek istiyoruz. Bu böyle bilinsin. Artık ‘PKK hareketini imha tasfiye ederiz’ deyimiyle 30 yıl daha savaşa hizmet ederler. Ben ve benden sonrakiler bunu kabul etmez. 70 yıl bile olsa tekrar ayaklanırız. Yani her açıdan bu durum imkansız ve yararsızdır. Ben bölücü, terörist de değilim, ben bir Kürdüm. Azadi (özgürlük) sloganıyla büyüyen ve onun için ölecek bir Kürdüm. Kürdistan’da hala çok kirli bir savaş yürütülüyor. Kürt halkının evlatlarını ölüme mahkûm edenler, Türkiye halklarında temennimdir ki bir gün onların da ölecek olmasıdır. Bölücülük adı altında Türk halkı korkutuluyor ve korku imparatorluğu inşa ediliyor. AKP, MHP çok net bir şekilde bunu kullanıyor. Türkiye halkları bizi anlamalı bize kimlik vermek zorunda neden dağlara çıkıldığını böyle yaptığımızı sorgulamalı. Unutulmamalıdır ki Kürt halkı Dersim halkı gibi değildir. Geçmişini unutmaz geçmişindeki değerler için ölür. Bu değerlerini yaşar ve yaşatır. Kürt halkı Bedirhanlardan, Şeyh Saitlerden ve Seyit Rızalardan gelir. Kürt halkı bunu nesilden nesile evlatlarına anlatır. Daha çok şey yazmak isterdim. Fakat artık gerçekle bütünleşme ve var etme zamanıdır. Tüm Kürt halkını Türkiye halklarını Önder Apo’yu savaşlarda evlatlarını kaybetmiş, tüm anneleri ve babaları değerli tüm gerillalarımızı ve özellikle Amed ve Hakkari halkını kucak dolu selamlıyorum. Gün Barışa ve Önder Apo’ya özgürlük günü olması dileğiyle.”


 

 

Evrim-Mustafa yan yana!

Evrim 18 Temmuz günü Diyarbakır’da toprağa verildi. Cenaze törenine BDP’li yöneticiler ve Demir Ailesi katıldı.

Evrim’in cenazesi, ölmeden önce bıraktığı notta belirttiği gibi, Mustafa Malçok’un yanına gömüldü.

Evrim’in cenazesi, yüzlerce kişi tarafından Eğil ilçesine bağlı Akalın Köyü’ne getirildi. Kadınların taşadığı PKK ve KCK bayraklarına sarılı tabut köy mezarlığına getirildi.

Defin işlemi sırasında kadınların bir taraftan Evrim için ağlarken, diğer taraftan Mustafa’nın mezarına sarılarak ağıt yakmaları duygulu anların yaşanmasına neden oldu. Cenazenin defnedilmesinin ardından “Çerxa şoreşê” marşını okuyan kitle, saygı duruşu gerçekleştirdi.

MEYA-DER Muş Şube Başkanı Hanefi Yalçınkaya, BDP Diyarbakır İl Başkanı M. Ali Aydın, BDP Muş Milletvekili Demir Çelik tarafından yapılan konuşmaların ardından tören sona erdi.

 

 

Düzen medyasının “gör” dediği

Kürt hareketine dönük askeri operasyonlar ve Kürt halkını hedef alan ırkçı-faşist saldırılar yoğunlaşırken, düzen medyası da kirli haberleriyle bu denklemde “üzerine düşeni” yapıyor.

Linç taburlarının faşist saldırganlığını “hassasiyet” adı altında meşrulaştıran, gerilla katliamlarını ise adeta kutsayan düzen medyası, gerillalarını her koşulda sahiplenen Kürt halkının bu gerçekliğini ya görmezden geliyor ya da bu durumu çarpıtarak işliyor.

Düzen medyasının söz konusu manipülasyonuna son olarak HPG gerillası Mahfuz Aykaç’ın cenazesi malzeme yapılmak istendi.

Gerilla cenazesine yoğun polis ablukası

Siirt’te 15 Temmuz günü polis aracına düzenlenen silahlı eylem sonrası çıkan çatışmada yaşamını yitiren Demhat kod adlı HPG gerillası Mahfuz Aykaç’ın kitlesel biçimde uğurlanmasına polis tarafından izin verilmedi.

19 Temmuz günü aile ile birlikte aralarında BDP’li yöneticilerin de aralarında bulunduğu kitle, Aykaç’ın cenazesini Bilali Habeş Camisi’ne getirdi. Camiyi ve cenazenin defnedileceği mezarlığı yoğun abluka altına alan polis cenazeyi kucaklamak isteyen halkın mahalleye girmesine izin vermezken, Aykaç’ın kitlesel olarak defnedilmesini de açıkça engelledi. Polis, defin işlemi için sadece aile dışında kimseyi mezarlığa almayacağını söyleyerek tehditler savurdu. Polisler, cenaze namazını kıldıran imamı tartaklayıp orada bulanan birçok BDP’liye de saldırdı.

Halk cenazeyi sahiplenmedi” yalanı

Kürt halkına düşmanlıkta ortaklaşan düzen medyası ise, bir kez daha tüm bu çıplak gerçeklerin üzerinden atlayarak, bir fotoğraf karesi üzerinden çarpık haberler sundu.

Yoğun polis ablukası ve estirilen polis terörünü görmezden gelen burjuva kalemşörler, arkalarından gelen çevik kuvvet ekiplerine rağmen gerilla Aykoç’un cenazesini omuzlayan aile mensubu altı kişinin fotoğrafını cımbızlayarak, “PKK’lı teröristin cenazesine 6 kişi katıldı” şeklinde haberler yaptılar.

Oysa ki, toprağa düşen her gerillasını binlerin katılımıyla kucaklayan, gerektiğinde sınırların ötesine varıp cenazelerini namlulara göğüs gererek omuzlayan Kürt halkı, “Şehîd namirin!” sloganlarıyla alanları doldurarak düzen sözcülerinin ve medyasının “gör” dediği uğursuz yalanı gerektiği gibi bozuyor.