27 Temmuz 2012
Sayı: SYKB 2012/30

 Kızıl Bayrak'tan
Sendikal bürokrasi sermayenin saldırılarını izlemekle yetiniyor
Suriye’de Kürt çıkmazına düştüler!.
CHP kurultayı üzerine...
Erdoğan orucunu çığırtkanlıkla açtı!.
“Saldırı sokakta çözülür!”..
Eleştiriler karşısında hazımsızlık ve saldırganlık sendikal bürokrasinin
tipik özelliğidir
Sermayenin saldırıları ve çıkış yolları
“Grev komiteleri kurulmalı”
Sanayi havzalarında
mücadele çağrısı
“Birleş, örgütlen, sendikalı ol!”
Mahle Mopisan’da grev kararı
“Yetkiler beklenmeden fabrikalarda çalışmalar yürütülmeli!”
Gerici/emperyalist savaşa karşı halkların birleşik direnişi yükseltilmelidir!
Batı Kürdistan’da
“özgürlüğe” doğru
Suriye için işgal senaryoları
Dortmund’da anti-faşist eylem
İş cinayetlerine karşı
örgütlü mücadeleye!
Dönüştürseniz de bu sokaklar emekçilerindir! - TMMŞP
Düzenin yeni yalanı: “Harçlar kalkıyor!”
“Meydanı onlara bırakmayacağız!”
Meclis komisyonu
Roboski’yi aklıyor
Hedef gösterilen devrimci katledildi!
Katledilen bir devrimcinin ardından
Kemal Türkler mezarı başında anıldı
“Son ölen bu düzen olduğunda
katliam kelimesi tarihten silinecek!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dirençle...Umutla kalın...”

Değerli arkadaşlar merhaba,

Evvela, selam ve sevgilerimizi gönderip çalışmalarınızda başarılar dilediğimizi belirtelim.

Güzel bir haberle başlayıp devam edeyim. Kuvvetle muhtemel haberini almışsınız. Biz yine de aktarıp sevincimizi siz dostlarımızla paylaşalım. 6 Temmuz Cuma akşamı Ali Abbas’ı tahliye ettiler. Şu bildik “3. yargı paketi”nin onaylanmasının akabinde, dilekçeyle tahliye istemimizi yazmıştık. İki gün sonrasında da karar iletilmiş oldu. Bugüne kadar onlarca -hatta yüzlerce de diyebiliriz- dostumuzu ve yoldaşımızı sizlerin yanına gönderdik, her defasında o anlatılması imkansız hüzünlü sevinci yaşadık... Ali Abbas’ın gidişiyle o duygu yine bizi buldu. Tabii ki uzun sürmeyeceketir... Ama tekrardan yaşayacağımız da garantidir!

22 tarihli mektubunuzu ve beraberinde göndermiş olduğunuz kitabı almış, A. Abbas’la cevap yazmayı planlamıştık. Öncesinde, Ali mektubunu hazırlamış beni bekliyordu. Kendisini uğurlayınca size yazmış olduğu mektup bende kaldı. Bu zarfın içinde o mektubu da gönderiyorum.

Gönderdiğiniz kitap için teşekkürlerimizi bildirelim.

Bildiğiniz üzere Kandıra 2 Nolu F tipi hapishanedeyken yayınlarınız düzenli geliyordu. İki ay evvel Erzurum’da görülmekte olan bir dosya nedeniyle getirildim. Mahkeme jet hızını dahi geride bırakacak bir sürede dosyamızı karara bağladı. Kendi hukuklarını hiçe sayıp taleplerimizi dikkate almayarak Abidin Kahraman’a 15 yıl bana da müebbet hapis cezası verdiler. Şayet dosya hakkında bilgi edinmek isterseniz avukatımız Meral Hanım’a sorabilirsiniz. Durumu, gelişmeleri ayrıntılı anlatacaktır. Dosyanın açılma biçimi yargılanmamıza sebep olan olay sizleri şaşırtacaktır.

Sevgili arkadaşlar, bulunduğumuz “mekana” dair haberleri basından takip ediyorsunuz. Değişen pek bir şey yok. Aynen devam ediyor. Yalnız önümüzdeki hafta Kandıra’da verilmiş olan “hücre cezası” nedeniyle tek kişilik hücreye konacağım. Yıldırmak, sindirmek amacıyla uygulanacak 20 günlük hücre cezasının nedenlerini anlatmama gerek yok. Sanırsam bildik keyfi sebepler desem yeterli olur. Her hapishanede disiplin cezalarının infazı da farklı olmakta. Mesela 2000 Ölüm Orucu nedeniyle Adli Tıp’ın bana verdiği Wernice Korsakof raporu var. Rapordan kaynaklı hücre cezası veremezler fakat veriyorlar. İnfazını ise farklı uyguluyorlar. Şöyle, hastane ya da hapishane doktoru “hücrede kalamaz” raporu verirse 6 ay kapalı görüşten men, iyi halin olmadığı için 2 yıl da açık görüş yaptırmıyor. Yine iki yıl sevk isteme hakkın olmuyor. Yetmezmiş gibi etkinliklere çıkarılmıyorsun. Şimdi iki seçeneğim var: Ya 20 gün hücreye konulacağım ya da 2 yıl tüm haklarım gasp edilecek. Anlattığım bu durumun sonucunu ve ayrıntılarını ilerleyen zamanlarda yazacağımız mektuplara konu eder, sizleri bilgilendiririz.

Yayınlarınızı düzenli gönderirseniz mutlu oluruz. Belirttiğiniz kitapları bekleyeceğiz. Burada bulunan arkadaşların selamlarını aktarayım.

Tüm çalışanlarınıza ve okurlarınıza selamlarımızı gönderiyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.

Dirençle... Umutla kalın...

Özgür Çelik

H Tipi Hapishanesi-C1

Erzurum


 

 

 

 

Çiğli İKSE’de film gösterimi

Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi Derneği, her ay düzenli bir şekilde gerçekleştirdiği film gösterimlerine devam ediyor. Çiğli İKSE Temmuz ayındaki film gösterimi kapsamında Yılmaz Güney’in “Duvar” filmini gösterildi. Cezaevlerinde çocukların tutuklu ve hükümlülerin yaşadıkları taciz, tecavüz ve baskıları konu alan film 24 Temmuz Salı akşamı gösterildi.

Film öncesinde kısa bir konuşma yapılarak cezaevlerinde çocukların yaşadıkları sorunlara değinilerek aradan yıllar geçmesine rağmen cezaevlerinde tecavüzlerin, tacizlerin baskıların artarak devam ettiği söylendi.

Pozantı Cezaevi’ndeki olaylara değinilerek son dönemde KCK operasyonları adı altında binlerce insanın cezaevlerine doldurulduğu, cezaevlerindeki yer sıkıntısı ve baskılar nedeniyle de isyanların baş gösterdiği ve devletin zihniyeti değişmediği sürece bu yaşananların da değişmeyeceği vurgulandı.

Film sonrasında da sohbetler edilerek filmde yaşananlar ve günümüzdeki benzer olaylar üzerine tartışıldı. Film öncesi yürütülen hazırlık çalışmasında telefon, mailler kullanılırken bire bir görüşülerek emekçiler filme çağrıldı.

Kızıl Bayrak / Çiğli



 

“Cezaevleri, işkence merkezleri”

Urfa F Tipi Cezaevi'nden Adana Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi'ne sürgün edilen BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan'ı, BDP Adana Milletvekili Murat Bozlak ile BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ziyaret etti.

Ziyaretin ardından açıklamalarda bulunan Bozlak, "Cezaevleri işkence merkezlerine döndü" dedi.

Bozlak ile Binici, cezaevinden ayrılırken basın mensuplarına kısa bir açıklama yaptı. İbrahim Ayhan’ın cezaevinde tutulmasının yanlış olduğunu söyleyen Bozlak, "Seçildiği gün tahliye edilmesi gerekiyordu. Nakledilip, Adana’ya getirildiğinde 2 gün tecritte tutulup zor koşullar altında yaşamaya zorlanmıştı. Adalet Bakanlığı’ndan açık görüş için izin almamıza rağmen, cezaevi yönetiminin keyfi tutumu ve kararıyla, disiplin cezası aldığı gerekçe gösterilerek açık görüşe izin verilmedi. Yani cezaevleri tam bir işkence merkezlerine döndü" dedi. Bozlak, Türkiye’nin bütün cezaevlerinde benzer sorunların yaşandığını söyledi.