9 Kasım 2012
Sayı: SİKB 2012/11 (44)

 Kızıl Bayrak'tan
Zorlu bir mücadele dönemine girerken
Açlık grevleri kritik aşamada, AKP “iyi polis-kötü polis” oynuyor!
Zindanda direniş, sokakta direniş!
Dışarda güçlü eylemlilikler olmadıkça ölümler engellenemez!
Açlık grevleri ölüm sınırında!
Güngören katliamının failinin kontrgerilla olduğu ortaya çıktı
"Ölüm haberi yapmak istemiyoruz!"
Sermaye hükümeti AKP 2013 yılı programını açıkladı
Direniş ve grevler
işçi sınıfı mücadelesine aittir!
Metal İşçileri Birliği (MİB) MYK Kasım ayı toplantısı
Sosyalizm bayrağı
Ege’de dalgalanıyor!
Volkan Yaraşır’ın
İzmir gecesine mesajı
Başarılı bir etkinlikliğin ardından
Ekim Devrimi üzerine
Yaygın birlik ve kardeşlik çağrısı
Stuttgart’ta coşkulu etkinlik
Açlık grevine Avrupa’dan destek
Gençlik YÖK’e karşı
alanlara çıktı!
Açlık grevi üniversitelerde selamlandı
Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin
Suriye açmazı büyüyor!
Yerel seçimler için
hazırlıklar başladı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yerel seçimler için hazırlıklar başladı…

Kentsel yağma ve talan için yeni düzenlemeler yapılıyor

 

AKP şefi başbakan Erdoğan 6 Kasım’da yaptığı açıklama ile yerel seçimlerin Mart 2014’te, normal zamanında yapılacağını duyurdu. Böylece yerel seçim tarihi üzerinden yapılan tartışmalara da son nokta konulmuş oldu. Yerel seçim tarihi netleştirilirken bu sürece hazırlık kapsamında değerlendirilebilecek olan yeni bir rant yasası için de düğmeye basıldı.

“Hizmet anlayışının yeniden düzenlenmesi” olarak tanıtımı yapılan ve “Büyükşehir Yasası” olarak bilinen “Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” Ekim ayı sonunda TBMM İçişleri Komisyonu’nda kabul edildi. Yasa ayrıntılı bir şekilde incelendiğinde “Büyükşehir Yasası” ile kentsel yağma ve talan için yeni düzenlemeler yapılmasının planlandığı açık bir şekilde görülmekte.

Köyler mahalle oluyor…

Yasanın kamuoyuna duyurulmasında mevcut 16 büyükşehire 13 ilin (Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van) eklenmesi ön plana çıkartılmakta. Ayrıca “Büyükşehir Yasası” ile birlikte yeni belediye kurulması için beş bin nüfus şartı getirilirken, nüfusu iki binin altındaki mevcut belediyeler de kapatılacak. Ancak yasayla birlikte yapılan düzenlemeler arasında asıl altı çizilmesi gereken nokta köylerin mahallelere dönüştürülerek belediyelere devredilmesi. Çiftçi-Sen, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama ile “Büyükşehir Yasası”nın bu şekilde yasalaşması halinde binlerce köyün yok olacağını, yasanın köylülüğe çok ağır bir darbe indireceğini vurguladı.

Yeni düzenleme ile Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun büyükşehir belediyelerinin sınırları, il mülki sınırı olarak belirlenip bu sınırlar içerisinde köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği, ayrıca bu illere ek olarak İstanbul ve Kocaeli’ndeki orman köyleri de dahil köylerin tüzel kişiliği sona erdirilecek. Bu köyler mahalle olacak ve böylelikle köy arazileri belediyelere devredilecek. Böylece köylerin mahalleye dönüştürülmesi ile köylülerin tarım için devletten aldığı yardımlar kesilecek. Tarım için gerekli olan suya para ödemeyen köylüler yeni düzenleme ile suyu para ile almak zorunda kalacaklar. Ayrıca köylülerin hayvan yetiştiriciliği yapması engellenecek.

Büyükşehir Yasası” ile tarım ve gıda tekelleri ile Avrupa Birliği’nin “tarımda köylü nüfusunun yüzde 10’un altına düşürülmesi” talebi büyük oranda karşılanmış olacak. Yeni düzenlemenin doğal bir sonucu olarak kırsal nüfus azalacak ve tarımsal üretim düşecek. Böylece emperyalist tarım ve gıda tekelleri Türkiye pazarındaki etkisi de arttırılmış olacak.

Köy arazileri ranta açılıyor

“Büyükşehir Yasası” ile tarımsal üretime önemli darbeler vurulurken bir yandan da köylere ait toprak, harman yeri, mera ve yayla gibi “boş” alanların tasarrufu belediyelere geçecek. Böylece köy arazileri ranta açılmış olacak.

Kentsel yağma ve talan için başlatılan ve 20 yıllık uzun erimli bir plan çerçevesinde hayata geçirilmesi planlanan kentsel dönüşüm projeleri düşünüldüğünde köy arazilerinin de “yağma ve talan”a dahil edileceğini tahmin etmek güç olmamaktadır. Kentsel toprağı rant alanı olarak gören sermaye düzeni, kırsal ve doğal alanları da bu kapsama sokarak ranta açmaktadır. Sermaye düzeni gerektiğinde yasalarda yapılan “münferit izinlerle”, yeri geldiğinde ise kendi koyduğu yasaları dahi çiğneyerek doğal çevrenin geri dönüşü olmayacak bir şekilde tahrip edilip yapılı çevreye dönüştürülmesine göz yummaktadır.

Ekolojik dengenin bozulması tehlikesi dahi rant hırsını engelleyememektedir. “2B Yasası” olarak bilinen “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun” örneğinde olduğu gibi “Büyükşehir Yasası” ile de doğal çevrenin ranta kurban edilmesinin yasal dayanakları oluşturulmaktadır. Bir yandan da yasanın gerekçesinde “etkin, etkili, vatandaş odaklı, katılımcı, saydam ve olabildiğince yerel bir yönetim anlayışı” vurgusu yapılmaktadır. Ancak yasayla birlikte yerel yönetimlerin yeni idari düzenlemesiyle bu tamamen imkansız hale getirilmektedir.

“Büyükşehir Yasası” köylülüğe vuracağı darbe ile bir yandan emperyalist tekellerin ihtiyaçlarına cevap verirken bir yandan da hem yerel yönetimlerde yaptığı idari değişikliklerle hem de köy arazilerinin belediyelerin tasarrufuna geçmesiyle önümüzdeki yerel seçimler için bir “hazırlık” olarak değerlendirilebilir. Kısacası bu yasayla birlikte rant odaklı dönüşümler ­­için kapsamlı düzenlemelerin önü açılmaktadır.