Kadın istihdamının artırılmasına dönük politikalarla ne amaçlanıyor?
Son süreçte, AKP iktidarının kadın istihdamının artırılmasına dönük olduğu iddia edilen politikaları gündemde. Hazırlıkları halen devam eden kadın istihdamını teşvik paketinin son hali verilmemesine rağmen ayrıntıları parça parça yansımış bulunuyor. Aynı zamanda bir süredir kadınların çalışma yaşamına katılımını artırmaya yönelik AB fonlarından hibe edilen bütçelerle İŞKUR üzerinden bir takım projeler basına yansıyor. Kimi sermaye temsilcileri (Borusan vb.) bu projelere sponsorluğa soyunuyor. Mart ayının başından itibaren ise, teşvik paketinin ayrıntıları hükümetin sözcüleri tarafından büyük övgüler eşliğinde basına yansımaya başladı. Teşvik paketinde neler yok ki! Kadın çalışanların doğum izinlerinin artırılması, doğum izninin ardından kadınların işe dönüşlerinin güvencelenmesi, çocuk yardımı, çocuk sayısına göre emeklilik yaşının kademeli olarak düşürülmesi, çeşitli illerde Organize Sanayi Bölgeleri’nde kreşler açılması, kadınlara “aile yaşamına uyumlu bir şekilde” esnek çalışma imkanlarının sağlanması vb. vb.
2005 yılından itibaren AKP iktidarının kadın istihdamının artırılmasına yönelik olduğu iddia edilen kimi adımlarının, başbakanın “3 çocuk-5 çocuk doğurun” talimatlarının, kürtaj yasaklanmasına yönelik adımların ardından gündeme gelen teşvik paketinin bir bütün olduğunu söylemek mümkün. Tüm bu politikaların alt yapısını oluşturan nedenlerin ötesinde, teşvik paketin kadınların istihdamının artırılmasını sağlayacak “sosyal politikaları” içermediğini çok rahatlıkla söyleyebiliriz.
Zira, teşvik paketinden yansıyanlara göre, doğum izninin hangi koşullarda uzatılacağı belirsizlik taşırken, doğum izninden sonra işe geri dönüşlerin güvence altına alınması yeni bir adımmış gibi gösterilmesine rağmen, zaten bugünkü yasalarda da (her ne kadar ihlal edilse bile) bu madde bulunmaktadır. Yine, çocuk doğurulmasını teşvik etmek amacıyla gündeme getirilen çocuk yardımı ise, çocuklarının bakımı için gerekli olan maddi ihtiyaçların yanında neredeyse devede kulak kalmaktadır. Çocuk sayısına göre erken emeklilik ise, genç iş gücü ihtiyacı karşılığında kadınlara verilen yıpranma payından başka bir şey değildir. Pakette kreşlere ilişkin geçen madde ise tam anlamıyla göz boyamadır. Zira 10 ilde 10 OSB’de kreş açılması önerilmekte, bunların ücretsiz olduğuna dair bir tanımlama yapılmamakta, ancak “kreşleri açacak sermaye kuruluşlarına vergide indirim” yapılacağı ifadesi, asıl niyeti açıklıkla ortaya koymaktadır. Paketin kuşkusuz ki, en can alıcı maddesi, kadının aynı zamanda aile içi sorumluluklarını da yerine getirmesi gerekçesi ile, esnek çalışma biçimlerinin önünün açılması ve part-time, çağrı üzerine çalışma vb. esnek biçimlerin yasal hale getirilmesidir.
Görüldüğü üzere, kadın istihdamının artırılması, ne kadınların sağlıklı, güvenceli koşullarda çalışmasına olanak tanımakta, ne de kadının çalışma yaşamına katılımında en temel engel olan toplumsal sorumlulukları (ev ve çocuk bakımı) üzerinden almaktadır. Tam tersine son olarak açıklanan teşvik paketinde olduğu gibi, “aile yaşamına uyum” adı altında bu sorumluluklara dayanarak, genç kadın nüfusunun ucuz iş gücü olarak nasıl değerlendirileceğinin hesabı yapılmaktadır.
AKP’nin kadına dönük istihdam politikaları
emeğe dönük saldırıdır!
AKP hükümetinin kadın istihdamını artırmaya dönük olduğu ifade edilen teşvik paketleri, sermayenin sadece kadın emeğine dönük saldırıları ile açıklanamaz. R.Tayyip Erdoğan’ın “3 çocuk doğurun” vaazları ile, kadın istihdamının artırılmasına dönük politikaları kendi içinde çelişki değil, tam tersine bir bütünlük taşımaktadır. Resmi rakamlara göre Türkiye’de genç nüfusun artışında belirgin bir azalma sözkonusudur. Sermaye sınıfı, uluslararası rekabet koşullarının ihtiyaçlarına göre genç ve ucuz iş gücüne her geçen gün daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Çocuk sayısının arttılmasıyla, uzun vadeli olarak genç nüfus ihtiyacı, kadınların çalışmasıyla da ucuz işgücü ihtiyacı karşılanmak istenmektedir. Muhafazakarlık sosuna bulandırılan söylemler, tümüyle sermayenin azami kar hırsının ürünüdür. Yapılmak istenen tüm düzenlemeler ise birbiriyle içiçe geçen 2 temel ihtiyacı karşılamaya dönüktür.
Teşvik paketinin en kritik maddesini ise, kadınlar için esnek çalışma modellerinin “teşvik edilmesi” oluşturuyor. Üretimi bir bütün olarak esnek, güvencesiz, kural dışı bir biçime dayandırmaya çalışan sermaye sınıfı, bir dönemdir bu doğrultuda çalışmalarını yoğunlaştırmış bulunuyor. UİS (Ulusal İstihdam Stratejisi) parça parça hayata geçirilmek istenirken, stratejinin en temel öğesi olan esnek çalışma, öncelikli olarak kadınlar üzerinden yasalaştırılmak isteniyor. Dolayısıyla bu paket, sadece kadın işçileri değil, erkek işçileri de doğrudan etkiliyor. “Kadınların aile sorumlulukları” gerekçe gösterilerek, sınıfın bütününü hedefleyen esnek çalışma, teşvik paketiyle resmileştirilmeye çalışıyor.
Bir başka nokta ise, yıllardır ulusal baskı ve eşitsizlikle karşı karşıya kalan kürt kadınlarının emeğinin azgınca sömürülmesi hedefleniyor. Kadın istihdamını artırmaya dönük projeler kapsamında çoğunluğu Kürt illerinden oluşan “büyüme merkezleri” ve “artalanlar” tanımlanıyor. Bu alanlarda kadın istihdamının artılması demek, kadınların ucuz iş gücü olarak çalıştırılmaları anlamına geliyor. Bir dönemdir sözü edilen bölgesel asgari ücret uygulaması ile hedeflenen vahşi sömürü, öncelikli olarak kadın emeği üzerinden gerçekleştirilmek isteniyor.
Kadın emeğinin korunmasına dönük mücadele,
sınıf mücadelesinin parçasıdır!
“Kadın istihdamının artırılması” adına öne sürülen projelerin gerçek mahiyeti açıklıkla görülmelidir. Paket, sermayenin ucuz iş gücü ihtiyacının ürünüdür ve bir bütün olarak işçi sınıfını hedeflemektedir.
Bu ve benzeri projelerle görülmektedir ki, kadın emeğine dönük saldırılar, çalışma yaşamında kadın erkek eşitsizliği, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden değil, bizzat kapitalizmin sınıfsal karakterinden kaynaklanmaktadır. İşçi sınıfı iktidarı ele geçirmediği sürece, verilen toplumsal mücadeleler ile kısmi kazanımlar elde edilse dahi, kadının ikincil konumu esasta değişmeyecektir. Dolayısıyla kadın emeğinin korunmasına dönük mücadele sınıf mücadelesinin bir parçası olarak ele alınmalı, kadın-erkek birleşik mücadele örülmelidir. |