29 Mart 2013
Sayı: KB 2013/13

 Kızıl Bayrak'tan
Obama emretti: AKP-İsrail kucaklaştı
Çetelere silah sevkiyatının merkezi Esenboğa Havaalanı
Roboski raporu onaylandı, sermaye devleti kendini akladı
Öcalan’ın mesajının anlamı
Sol hareketten ilk değerlendirmeler
İzmir KHK sözcüsü ile konuştuk
Birlik ve kardeşlik çağrısı yükseliyor!
Özelleştirmeye karşı topyekun mücadeleye!
DİSK olağanüstü kongreye giderken
Bosch’ta sudan sebeplerle işten atılan öncülerden Akan Yılmaz anlatıyor
Taşeron yasası, “taşerona çözüm” ambalajıyla meclise gidiyor
Sınıf hareketinden

Kürt Sorunu Üzerine Konferanslar / 3 Ulusal sorunda reform ya da devrim - H. Fırat

Avrupa’da yeni ve yıkıcı kriz dalgası - Volkan Yaraşır
Barack Obama’nın Ortadoğu ziyareti
Arap Birliği’nin 24. zirvesi
Dünyanın dört bir yanında şalterler indi
Kadın istihdamının artırılmasına dönük politikalarla ne amaçlanıyor?
Kamuya tasfiye, emekçiye sürgün!
Ankara’da faşist saldırı ve provokasyonlar
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Av. Gülizar Tuncer ile konuştuk
Kaybedilen bedenler, kaybedilmeyen savaşlar... - T. Kor
Ya kömür tutuşursa!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Jet, donanma, kurşun...

Ya kömür tutuşursa!

Tutanak
kanlı bir gömlekti omuzlarında Mart güneşi
düşünüyordu ozan
plâstik yerküreyi bir çocuk başı gibi okşayarak
bir başka şafağın irkiltisiyle çoğul
düşünüyordu ozan
vietnamı kongoyu ve kendi ülkesini
bir çocuk başı gibi okşayarak

1965 sularında
ellerinde çiğdem çiçekleriyle çocuklar
demirin kömürün petrolün kahrından uzak
işyerlerinde grev
gazetelerde kürk ve kadın
ve kadillak
evcil bir güvercin gibi sokulgan
sıcak
1965 sularında yoksulluk

Hasan Hüseyin Korkmazgil

27 Mayıs 1960’tan sonra Türkiye’de en büyük işçi grevi, Mart 1965 de, 40 binden fazla işçinin çalıştığı Zonguldak kömür havzasında patlak verir. Grev 9 Mart’ta Kozlu maden ocağında başlar, oradan Kadron, Kilimli ve diğer ocaklara sıçrar. 12 Mart’ta altı bin işçi, ücretlerinin azlığını ve kendilerine ayrılan altı milyon liralık primin yüksek memurlar arasında paylaşılmasını protesto etmek için büyük bir gösteri yaparlar. Hükümet Karabük ve Adapazarı askeri birliklerinden getirttiği askeri birlikleri, ağır topçu taburunu ayaklanan maden işçilerinin üzerine salar, çıkan çatışmada iki maden işçisi ölür, 10 işçi yaralanır. İlerici, demokrat basında çıkan haberlere göre, çatışma yerinde daha sonra 2000 mermi kovanı bulunmuş, askeri ve jandarma birliklerinin saldırısı, askeri uçaklar tarafından desteklenmişti.” (Dimitir Şişmanov – Türkiye İşçi ve Sosyalist Hareketi)

60’lı yıllar sınıf ve kitle hareketinin yoğun olduğu, sermayenin zor anlar yaşadığı bir dönemdi. 2. Emperyalist Paylaşım savaşından büyük bir iktisadi ve moral güçle çıkan ABD emperyalizmi, sömürge ülkelere yoğun bir sermaye akışı gerçekleştirdi. Bu ülkelerden birisi de Türkiye’dir. Kapitalizm bu aşamadan sonra palazlanarak önemli bir güç haline gelir. Bu gelişmişliğe paralel olarak sınıf hareketinde ciddi kıpırdanmalar gündeme gelir. İşçi sınıfı grevler, işgaller ve direnişlerle sermayeye korku salmaktadır. Saraçhane mitingi ve Kavel’le başlayan süreç Zonguldak ve Kozlu maden işçilerinin direnişi ve Paşabahçe, Derby, Singer, Demirdöküm işçilerinin direnişleriyle devam eder. On yıla yayılan bu birikim 15-16 Haziran Direnişi’ni yaratır.

1965 Madenci direnişi 10 Mart tarihinde başlar. Direniş, Ereğli Kömür İşletmesi’ne bağlı Gelik, Çaydamarı, Kilimli ocaklarında 6 bin işçinin “liyakat zamları”nın dağıtımındaki eşitsizliği prortesto için işbaşı yapmayı reddetmesiyle başlar. İşçiler tek yumruk halinde kenetlenerek ocaklara el koyarlar. Trenlerle gelen diğer işçileri ocaklara sokmazlar. Direnişi kırmak isteyen iki mühendis işçiler tarafından cezalandırılır. Zonguldak Valisi yanına bir tabur asker alarak direnişi bastırmak için bölgeye gelir. Ancak işçiler kazma ve küreklerle Valinin üzerine yürürler. 12 Mart günü devlet direnişi bastırmak için son derece kararlıdır. Askerler işçilerin üzerine sürülür. İşçiler dağılmayı reddederler. Asker işçileri kurşunlar ve işçilerden Satılmış Tepe ile Mehmet Çavdar şehit düşer. Bir çok işçi yaralanır, ancak kararlılık kırılamaz. Bu kez işçilerin hedefinde Kozlu vardır. Binlerce işçi Kozlu’da buluşur. Gözlerinde arkadaşlarını katleden devlete karşı bir öfke vardır. İşçiler burada patron yanlısı bir mühendisi rehin alır. Devletin Mehmet Çavdar’ın cenazesini istemesine karşı çıkarlar ve arkadaşlarının cenazesini devlete teslim etmezler. Devletin verdiği yanıt savaş jetlerini işçiler üzerinden alçak uçuş yaptırmak şeklinde olmuştur. İşçiler korkutulmak istenmiştir. Ancak işçilerin gözlerinde korkudan eser yoktur. 12 Mart akşamı işçiler şehri gerçek anlamda kuşatırlar.

İşçiler sık sık asker barikatlarını taciz ediyor ve yüklenir. Bunun sonucunda barikat adım adım geri çekilir. Bölgede bulunan tüm resmi daireler kapatılır. Bölgeye yoğun bir şekilde asker sevkedilir. Valiliğin emriyle bölgeye donanma sevkedilir.

13 Mart sabahı devlet artık direnemez. İçişleri Bakanı, Çalışma Bakanı ve Enerji Bakanı Zonguldak’a gelirler ve işçilerle görüşürler. Bakanlarla görüşerek pazarlık yapan işçiler akşamüstü ocaklara inmeyi kabul ederler. Direnişte yüzü aşkın işçi tutuklanır.

Türk-İş işçi düşmanı tavrını burada da ortaya koymuştur. Bölgede aylardır komünist bildiri dağıtılarak işçilerin kışkırtıldığı açıklamasını dönemin sendika başkanı Seyfi Demirsoy tarafından yapılmıştır. Ancak buna rağmen maden işçisinin bu direnişi Türk-İş içerisinde çatlaklara neden olmuştur. Ağır çalışma ve sömürü koşullarına maruz kalan maden işçisi sonraki dönemlerde de kendini tarih sahnesinde ortaya koyar. 1968 yılında yeniden ayağa kalkan maden işçisi Zonguldakta sarı sendikayı hedef alır ve taşlarla saldırarak camlarını kırar. 80 cuntasından sonra da maden işçisi ‘91 büyük madenci yürüyüşüyle yeniden boy verir. Tarih, sadece maden işçisinin değil, fakat aynı zamanda bir bütün olarak işçi sınıfının ayağa kalkışına tanıklık edecektir.

 

 

 

 

Kuzu Deri’de 100. gün etkinliği

Deri-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan Kuzu Deri işçileri, fabrikanın önünde 100. gün etkinliği gerçekleştirdiler. Birçok kurumun katılarak dayanışma gösterdiği etkinlikte, mücadele kararlılığı ortaya kondu.

İsmaco ve direnişçi THY işçilerinin de katıldığı etkinlik, ilk olarak Deri-İş Sendikası Genel Başkanı Musa Servi’nin yaptığı konuşma ile başladı. Servi, işçilerin anayasal haklarını kullandıkları için itşen atıldığını belirterek başladığı konuşmasında, Kuzu Deri patronunun sendikal örgütlenmeyi kırmak için işçilere baskı uyguladığını, istifaya zorladığını ve işten çıkardığını belirtti. Servi, işkazaları, düşük ücretler ve işten atılmalara karşı işçilerin sendikal haklarını kullandıklarını, işçilerin onurlu bir yol olarak mücadeleyi seçtiklerini vurguladı. Direnişlerin önemine vurgu yapan Servi, taleplerin kazanılması için dayanışmanın da örülmesi gerektiğine, çözümün emekten yana olanlarla ortak mücadeleden geçtiğine dikkat çekerek, zaferlerin sokaklarda kazanılacağını belirtti.

Konuşmanın ardından, 100. gün için hazırlanan pasta kesildi. Etkinlik Kuzu Deri direnişçileri adına Yücel Atasoy’un konuşması ile sürdü. Atasoy, direniş sürecine değinerek, sendikal haklarını kullandıkları için işten atıldıklarını ve direnişe başladıklarını vurguladı. Atasoy, direnişin başından itibaren, sendikanın ve kitle örgütlerinin hep yanlarında olduklarını dile getirerek katılımcılara teşekkür etti. İsmaco’da direnişri sürdüren işçilerden Fikriye Aygül de bir konuşma yaparak, direniş süreçlerini anlattı. Tüm işçileri örgütlenerek, mücadele etmeye çağırdı. Direnişçilerin konuşmalarının ardından katılımcı kurumlar da birer konuşma yaparak destek açıklamalarında bulundular.

Konuşmaların sonlandırılmasının ardından Kuzu Deri direnişçileri, desteği hergün yanlarında görmek istediklerini belirterek, katılımcılara teşekkür ettiler. Etkinlik katılımcılara ikram edilen pilav ve pastanın ardından halaylarla sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul