31 Mayıs 2013
Sayı: KB 2013/22

 Kızıl Bayrak'tan
İşçi sınıfı grev ve direnişlerle çıkış arıyor
MESS Grup TİS sürecinde kritik günler ve olası gelişmeler
Seçim hesapları aynasında “çözüm süreci”
AKP gericiliği topluma egemen kılmak istiyor
Erdoğan’ın Reyhanlı şovu sonuç vermedi
Alaattin Karadağ’ın
katilleri aklandı
Av. Zeycan Balcı Şimşek ve Av. İbrahim Ergün’le Alaattin Karadağ Cinayet Davası üzerine konuştuk
Yasağa karşı eyleme polis saldırısı
Polis tacizlerine karşı açıklama
Bosch direnişçisi
Akan Yılmaz ile konuştuk
Gebze’de metal işçilerine mücadele çağrısı
THY’nin oyunlarına karşı grev kararlılıkla sürüyor
THY’de grev ve mücadele sürüyor
Atilay Ayçin ile
THY grevi üzerine konuştuk
15-16 Haziran’ın yolunu açan işgal, grev, direniş ve özyönetim deneyimleri
Çin çalışma rejimi küreselleşiyor! - Volkan Yaraşır
Dünyanın sokakları hareketli

Fransız emperyalizminin
Afrika politikası

Tetikçileri kurtarma telaşı
Suriye’de yıkıcı savaş ve krizden çıkış arayışları
Rusya: S 300’ler Suriye’ye teslim edilecek!
Bu kuşun kanatlarında
barış yok! - T. Kor
“Marjinal” değil özgürlük ve gelecek isteyen yüzbinleriz!
AKP gölgesini satamadığı tüm ağaçları kesiyor
Deli Dumrul’un sahte cenneti
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP gericiliği topluma egemen kılmak istiyor...

Gericiliğe, baskılara ve yasaklara karşı mücadeleye!

 

Alkol ile ilgili düzenlemeleri de içeren “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, geçtiğimiz hafta TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Böylelikle alkol tüketimine, satışına, reklamına biçimsel yasaklar geldi. Tayyip Erdoğan, bu yasaklamayı savunarak şunları söyledi: “Gece gündüz kafa kıyak dolaşan bir nesil istemiyoruz”.

Dinci-gerici AKP’nin şefi Erdoğan’ın, nasıl bir demagoji ustası olduğu artık biliniyor. Her gerici uygulama öncesi ortaya bir laf atıyor, tartıştırıyor, arkasından o konunun yasağı geliyor. Örneğin, “Her kürtaj bir Uludere’dir!” dedi, kürtaja ve sezaryen doğuma sınırlama ve yasaklamalar getirildi. Şimdi de önce “milli içkimiz ayrandır” dedi, sonra “kafası kıyak nesil istemiyoruz” diyerek alkol kullanımına yasaklama getirildi. Her seferinde de bu konular önemli siyasal gelişmelerin olduğu bir zamanda gündeme getirilerek ayrıca gündem değiştirmenin vesilesi haline getirildi. Kürtaj tartışmalarıyla Uludere katliamı gölgelenmek istenirken, şimdi de alkol tartışmalarının Reyhanlı katliamının ortaya çıkan yeni belgelerle AKP’yi zora soktuğu bir dönemde apar-topar meclise sunulması, aynı taktiğin uygulandığını göstermektedir.

Tayyip Erdoğan, alkol yasağıyla gençleri koruduğunu iddia ederek şöyle diyor: “Bir devlet gençliğini, insanını, tabii ki kötü alışkanlıklardan koruyacak. Yani biz bunu teşvik mi edelim” diyerek demagojisine devam ediyor. Ancak biliyoruz ki, dinci parti AKP’nin ve Erdoğan’ın derdi alkolizmle mücadele etmek değildir. Kuşkusuz alkolizm kapitalizmin ürettiği bir yozlaşma olarak kesinlikle mücadele edilmesi gereken toplumsal bir hastalıktır. Ancak dinci-gerici partinin zaten böyle bir niyeti yoktur. Onlar, toplumu gericilik temelinde yeniden biçimlendirme hevesindedirler. Gericiliği toplumsal yaşamın tüm alanlarında egemen kılmak istemektedirler. Onlar toplumsal sorunları çözmek değil, var olan sorunları bahane ederek kendi gericiliklerine dayanak olarak kullanmaktadır. Hatırlanırsa “dindar değil de tinerci mi olsun?” diyerek 4+4+4 gerici eğitim sistemi propaganda edilmişti. Şimdi de benzer şekilde “kafa kıyak dolaşan nesil” yetiştirmemekten bahsetmektedirler. 4+4+4 ile eğitim sistemiyle tinerci çocuk gerçeği değişmeyeceği gibi, söz konusu alkol yasağıyla da gençleri “kötü alışkanlıklardan” korumayacaklardır.

4+4+4 eğitim sistemi, gericiliğin elinde tam da istedikleri gibi sonuçlar üretmektedir. AKP iktidarının “dindar nesil” yetiştirme yolunda, gericiliğin hızla tırmandırıldığına dair örnekler artık daha fazla yaşanmaktadır. İlköğretim okullarını dahi imam hatiplere çevirmeye başlayan, din dersi saatlerini arttıran ve zorunlu kılan AKP gericiliğinin açtığı yoldan ilerleyen gericiler, “eğitim” kurumlarında esas “misyonlarını” yerine getirmektedir. Örneğin, Ankara’daki bir lisede mescit açmak isteyen tarih öğretmeni, dağıttığı dilekçeleri imzalamayan öğrencilere mezhepsel ayrımcılık uygulamış ve hakaret edebilmiştir. Dilekçeleri kabul etmeyen öğrencileri sınıfta Alevi ve Sünni olarak ayrı yerlerde oturtan öğretmen, öğrencilere “komünistler ve Aleviler kucak kucağa oturan milletlerdir” diyerek hakaret etmiştir. Benzer şekilde, Gemlik Endüstri Meslek Lisesi’nde din felsefesi konusunu anlatan bir felsefe öğretmeni Alevilikle ilgili olarak, “Ali’ye Allah diye taparlar. Bazıları da peygamber kabul ederler. Onlar mum söndü yaparlar” diyerek hakaret etmişti. Alevi derneklerinin ve ailelerin tepkisi üzerine ise öğretmenin bir sonraki hafta derste Alevi öğrencilere, “bu sınıfta 3-5 geri zekâlı beni neresinden dinliyor?” diyerek hakaretlerini sürdürmüştü. Basına yansıyan örnekler giderek çoğalıyor ancak basına yansımayan pek çok örnek gerek okullarda gerekse yaşam alanlarında emekçilere ve gençlere dayatılıyor.

Gericilik her yerde!

Eğitim kurumlarında yaşanan fiili uygulamalar dışında da gericilik, toplumsal yaşamın her alanında ve yerde karşımıza çıkmaya devam etmektedir. Gücünü AKP iktidarından alanlar, kendini “ahlak polisi” yerine koymaktadır. Son olarak Ankara’da Kurtuluş Metro Durağı’nda yolculara “lütfen ahlak kurallarına uygun hareket ediniz” anonsu yapılmıştı. Bu durumu protesto etmek için sosyal medya üzerinden örgütlenerek metro önünde eylem yapanlara da kendilerine “AK Ekip” diyen yaklaşık onbeş kişilik bir grup, “ya Allah bismillah allahuekber” diye bağırarak saldırmıştı. Benzeri örneklerin daha sık karşımıza çıkacağı ortadadır.

Gerici her uygulamaya gereken örgütlü tepki hak ve özgürlüklere sahip çıkma bilinciyle verilmelidir. Bu alkol yasağına da verilmesi gereken tepki, bunun gericiliği yaşamın tüm alanlarında egemen kılmak için atılan adımlardan biri olduğu bilinciyle gösterilmelidir. Zira biliyoruz ki, alkol kullanımına karşı olmak, dinci görüşün sembolik olarak sürekli vitrinde tuttuğu bir konudur. Daha önce de bu konu karşımıza çıkarılmıştı. Ders kitaplarındaki alkolle ilgili ibarelerin kaldırılması, THY’de alkol yasağı, Afyon Valiliği’nin alkol yasağı vb. örnekler yaşanmıştı.

Değinilmesi gereken bir diğer konu da Erdoğan’ın “kafası kıyak” nesil eleştirisidir. Erdoğan’ın istediği gençlik ise: “Uyanık olacak, diri olacak, bilgi ile mücehhez (donanımlı) olacak!” Oysa bilimsel içeriklerinden tamamen arındırılmış eğitim müfredatlarıyla, sansürlenen ve yasaklanan kitaplarla, görmemeyi, duymamayı ve söylememeyi ilke edinen sahibinin sesi medyasıyla, satışı sokak ortasında rahatlıkla devlet gözetiminde yapılan uyuşturucusuyla ve diğer yozlaştırma araçlarıyla aslında sistem kendi istediği gibi “kafası kıyak” gençler yetiştirmektedir. Gericiliğin gerisindeki sömürü düzeni gerçeğini görmeyi, sorgulamayı ve ona karşı mücadele etmeyi seçenlerse copla, biber gazıyla, TOMA’larla, zindanlarla susturmak istenmektedir.

Ancak her çabaları beyhudedir. Karanlıkların içinden gelecek güzel günlerin ışığını görenler, yolu açmıştır bir kere. İstedikleri kadar gericiliğin dozunu artırsalar, yasaklamalarla, baskılarla, zulümle toplumu esaret altında tutmak isteseler de örgütlü gücünü kuşanan işçiler, emekçiler ve gençler buna izin vermeyeceklerdir. Hak ve özgürlüklerine, geleceklerine ve yeni bir dünya özlemlerine sahip çıkacaklardır.

 

 

 

 

Demokrasi ve Barış Konferansı

 

25-26 Mayıs tarihlerinde Ankara Sürmeli Otel’de “Demokrasi ve Barış Konferansı” yapıldı. Burjuva basının yoğun ilgi gösterdiği konferans Sırrı Süreyya Önder’in açılış konuşmasıyla başladı.

Konferansın ilk günü, seçilen delegelerin ve çağrılan kurumların katılımıyla gerçekleştirildi. Açılış konuşmasının ardından çağrıcıların konuşmalarıyla devam eden etkinlikte “Hukuk, yol temizliği ve yeni anayasa”, “Hakikat, yüzleşme ve adalet”, “Müzakere sürecinde barışın toplumsallaşması ve demokratik siyaset” başlıklı üç atölye oluşturuldu. Öğleden sonraki oturumda üç farklı salonda gerçekleştirilen atölye çalışmalarında aydın-sanatçılar, milletvekilleri ve siyasi parti temsilcileri bulundu.

Konferansın ikinci gününde, ilk olarak atölyelerin hazırladıkları raporlar okundu. Komisyon sunumlarının ardından, tartışma bölümüne geçildi. Bu bölümde birçok kurum, kişi söz alarak “çözüm süreci” ve konferans üzerine düşüncelerini dile getirdiler. Konuşmaların neredeyse tümünde tarihsel süreç değerlendirmesi yapıldı. Ayrıca devlet ile süren görüşmelerde Öcalan’ın elini güçlendirecek olanın gerçekleştirilen konferans olduğu ifade edildi.

Tüm konuşmaların sonunda sonuç deklarasyonu hazırlandı ve tartışmaya açıldı. Tartışmaların ardından metne son hali verilerek basına açıklandı.

Kızıl Bayrak / Ankara