21 Haziran 2013
Sayı: KB 2013/25

 Kızıl Bayrak'tan
Zorbaların saltanatı sarsıldı, direniş kazandı!
Daha fazla siyaset, daha fazla örgüt!
Direnenler ve çark edenler...
Taksim Direnişi ve
düzen partileri
Sermayenin gericiliğine karşı
devrimci sınıf kavgasına!
Kitlelerin direnme iradesi örgütlenmeli
ve süreklileştirilmelidir!
Polis şiddetinde
‘ustalık’ dönemi
Sermaye medyasının
direniş düşmanlığı
Taksim’de direniş iradesi kazandı!
Direniş illerde büyüyor!
“AKP’nin oyalama çabası boşunadır”
Direnişle dayanışma grevi
İllerde grev eylemleri
Düzen cephesi ve rejim krizi - H. Fırat
31 Mayıs patlaması
ve devrimci sorumluluklar
Yalan, şantaj ve şiddet makineleri parçalanıyor... - K. Ali
“Diren Taksim yalnız değilsin!”
G8 Zirvesi’ne Suriye çekişmesi damga vurdu
İran seçimlerinden yansıyanlar

Brezilya’da halkın
direnişi büyüyor

Ethem’in hesabını emekçiler soracak!
Ankara BDSP’den açıklama...
43. yılında 15-16 Haziran Direnişi selamlandı
İstanbul’da dönüşüm ideolojiktir!
Halk hareketinin kazanımları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İran seçimlerinden yansıyanlar

 

İran’da 14 Haziran’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini, Şeyh Hasan Ruhani kazandı. İlk turda yüzde 50’nin üzerinde oy alan Ruhani, beş rakibinin toplamından fazla oy aldı.

İran rejiminin etkili isimlerinden biri olan Ruhani, seçimlere, “reformcu/yenilikçi aday” olarak katıldı. 30 yıldır askeri, siyasi ve diplomatik alanlarda üst düzey görevler üstlenen Ruhani, İran koşullarında “reformcu/yenilikçi” olarak niteleniyor. Seçim kampanyasında ekonomik, sosyal, siyasal alanlarda reformlar vaat eden yeni cumhurbaşkanının, sekiz yıl bu görevde kalan Mahmud Ahmedinecat’tan çok farklı bir politika izlemesi beklenmiyor. İslamcı rejimde bazı yüzeysel değişimler gündeme gelse de, işçi ve emekçiler ile ilerici güçler lehine bir şey yapması beklenmiyor.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve 16 yıl Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreterliği yapan Ruhani, halen Milli Güvenlik Yüksek Konseyi’nde dini lider Ali Hamaney’in temsilciliğini yapıyor. Ayrıca rejimin en temel kurumları Düzenin Yararını Teşhis Kurulu ve Uzmanlar Meclisi’nde de üye olan Ruhani, Stratejik Araştırma Merkezi’nin de başkanı. Rejimin bu has adamının emekçiler lehine bir şey yapması mümkün mü?

Burjuvazinin farklı temsilcileri yarıştı

Tüm elemelerden geçebilen altı adayın katıldığı seçimlerde, kıran kırana bir yarış yaşandı. Emperyalistlerin dayattığı ekonomik ambargonun bedelini İranlı emekçiler işsizlik, yoksulluk ve baskıya maruz kalarak öderken, İran burjuvazisi bu sürede palazlanmaya devam etti. İktidar ve ranttan daha büyük bir pay kapma peşinde koşan burjuva kesimler arasındaki çekişmenin belirgin bir hal aldığı seçim sürecinde adaylar, bol keseden vaatlerde bulunarak, halktan oy istediler.

Muhafazakarlar, reformcular, merkezciler diye anılan adayların ortak özelliği, şu veya bu burjuva kesimin temsilcisi olmak ve zorba İslami rejime tam bağlılık... Dolayısıyla vaatler farklı olsa da İranlı işçilerin, emekçilerin, yoksulların, kadınların ve ezilenlerin temel sorunlarını çözebilecek aday bulunmuyor. Nitekim ekonomik, sosyal, siyasal alanlarda bol keseden vaatlerde bulunmasına rağmen Ruhani de seçildikten sonra yaptığı ilk açıklamada, İran’ın ekonomik sorunlarının kısa sürede çözülemeyeceğini belirtti.

Bu mesaj, vaatlere kanarak Ruhani’ye oy veren emekçilere yöneliktir elbette. “Seçim kampanyası sırasında size vaatlerde bulundum; bunun için elimden geleni yapacağım ama bu sorunları çözmemi beklemeyin” demeye getiren Ruhani, hangi sınıflara hizmet edeceğini, bu açıklama ile de belli etmiştir.

Halkın değişim isteği

Seçim kampanyaları, bütün kapitalist ülkelerde vaatlerin havada uçuştuğu bir tiyatroya benzetilebilir. Sahneler ve kostümler farklı olsa da bu oyun ABD’de, Avrupa ülkelerinde, Türkiye’de ve hemen tüm ülkelerde sergilenir. Elbette bu durum İran için de geçerlidir. Buna rağmen, kimi zaman seçim sandıklarına yansıyan tercihler, şu veya bu halkın özlemleri hakkında bir fikir verebilir. Beklenenin aksine, Ruhani’nin seçilmesi de, İran halkının beklenti ve özlemlerine dair mesajlar içeriyor.

Bazı adaylar karşısında pek şanslı sayılmayan Ruhani’nin ilk turda oyların yarıdan fazlasını alması, diğer “reformcu/yenilikçi” adayların çekilmesi ve bazı etkili şahsiyetlerin desteğini alması ile açıklanıyor. Bu olguların seçim sonuçlarına yansıması olmakla birlikte, sonucun ortaya çıkmasında belirleyici olan etken, halkın ekonomik ve sosyal sorunların çözümü ve yoğun siyasal baskıların hafifletilmesini istemesidir. Bu sorunların çözümü konusunda vaatlerde bulunan adayın büyük bir farkla seçimden galip çıkması, halkın bu yöndeki beklentilerinin dışa vurumu olmuştur.

Ruhani’nin İranlı emekçilerin beklentilerine yanıt vermesi imkansız gibi bir şey. Zira baskıcı İslamcı rejiminin, demek oluyor ki, İran burjuvazisinin önde gelen temsilcilerinden biri olması, söz konusu talepleri karşılama gücü, yeteneği ve iradesinden yoksun olduğuna işaret eder. Bundan dolayı halkın bir kez daha hayal kırıklığı yaşaması kaçınılmaz görünüyor.

Emperyalist müdahale ve beklentiler

İran seçimleri ülke içinde olduğu kadar bölgesel ve uluslararası çapta da ilgi konusu oldu. Zira halen Ortadoğu’da emperyalist/siyonist planların önündeki en büyük engellerden biri olan, İran ekonomik ambargo ve siyasal kuşatma ile dize getirilmek isteniyor. Dolayısıyla batılı emperyalistlerle iyi geçinebilecek, dayatmalara boyun eğecek bir anlayışın İran’a egemen olması için çaba sarf ediyorlar. Ancak ABD/İsrail kuklası Şah’ın yıkılmasının üzerinden 35 yıl geçmesine rağmen halen bu konuda muvaffak olamadılar ve görünen o ki, yakında bu emellerine ulaşmaları da olası değil.

ABD ve işbirlikçileri, önce seçimlerin başarısızlığı için çalıştılar. Gayr-i meşru olduğunu iddia ettiler. Ancak katılımın %72 düzeyinde gerçekleşmesi, bu girişimleri boşa düşürdü. Zira Barack Obama başkan seçildiğinde, katılım %58’le sınırlı kalmıştı. Seçimlere katılım oranı bazı emperyalist ülkelerde %50’ye kadar gerileyebiliyor. Bundan dolayı emperyalist merkezler Ruhani’yi kutlamak zorunda kaldılar. Fakat ilk açıklamalarda, “havuç/sopa” göstermekten de geri durmadılar.

Ruhani’ye, “İsrail’i rahatlatan bir politika izlersen, Washington’da müttefiklerin olacak” mesajı gönderen Beyaz Saray şeflerinin, hayal kırıklığına uğramaları kaçınılmaz. Zira, Ruhani’nin ABD dayatmalarına boyun eğmeyi göze alması olası görünmüyor. Uluslararası ilişkilerde “meydan okumaya değil, diyaloga dayalı” bir politika izleyeceğini belirten Ruhani, ekonomik ve siyasi ambargoyu kırabileceğini söylüyor. Ancak Ruhani’nin bu beklentisinin gerçekleşmesi de olası görünmüyor. Siyonist İsrail rejiminin şeflerinin ilk açıklamaları da buna işaret ediyor. İran’a uygulanan baskının yoğunlaştırılması gerektiğini savunan siyonist şefler, bu politikanın değişmemesi gerektiğini söylüyorlar. Emperyalistlerin İsrail’in onayı olmadan İran etrafındaki ablukayı hafifletmeleri, en azından verili koşullarda ihtimal dışıdır.

Bilindiği üzere İran’a uygulanan kuşatmanın temel nedenlerinden biri nükleer programını uygulamakta ısrarcı olması ve bölgede İsrail’e karşı savaşan direniş hareketlerine destek vermesidir. Elbette Suriye’de yönetim değişikliğine karşı çıkmasını da buna eklemek gerekiyor. İran’ın bu iki temel konuda tutum değişikliğine gitmeden ablukanın kaldırılması mümkün değil.

Seçildikten sonra yaptığı ilk açıklamada, “İran’ın bölgesel politikada değişiklik yapma veya nükleer programdan vazgeçme gibi bir gündeminin bulunmadığını” belirten Ruhani’ni, İran’ın bu iki temel alanda öze dair bir değişiklik yapmayacağı mesajını verdi. Dolayısıyla hem batılı emperyalistlerin hevesleri bir kez daha kursaklarında kalacak hem Ruhani’nin ablukayı kaldırma vaatleri boşa düşecektir.

Emekçilerin talepleri
ancak mücadele ile gerçekleştirilebilir

“Reformcu/yenilikçi” adaya güçlü bir destek vererek ekonomik, sosyal, siyasal alanlarda biriken sorunların çözümünü istediğini dile getiren İran halkının bu beklentilerinin karşılık bulması, Ruhani döneminde de mümkün olmayacak. Zira Ruhani de selefleri gibi İran burjuvazisinin has temsilcisi ve bu sınıfın çıkarlarının savunucusudur. Bundan dolayı işsizlik, yoksulluk gibi temel sorunların çözülmesi veya baskıcı rejimin icraatlarında kayda değer bir değişiklik olması beklenmiyor. Ekonomik ambargonun bedeli yine emekçilerin sırtına yıkılacak ve bu arada burjuvazi de palazlanmaya, servetine servet katmaya devam edecektir.

İranlı işçi ve emekçilerin ekonomik, sosyal, siyasal sorunlarının çözümü yönünde somut adımlar atılması, ancak mücadele ile mümkün olabilir. Zorba İslamcı rejimin şu veya bu temsilcisinin bu talepleri karşılaması ve sorunlara çözüm üretmesi mümkün değil.

İşçi ve emekçilerin mücadelesini azgın bir baskıyla sindirmeye çalışan rejim hem burjuvazinin sınıf çıkarlarını koruyor hem halkın çoğunluğunu sindirmeyi hedefliyor. Elbette emperyalist kuşatmayı da bu politikayı meşrulaştırmanın bir aracı olarak kullanıyor.

Bu politikanın etkisi olsa da, işçi sınıfıyla emekçilerin tüm baskılara rağmen mücadele araç, yol ve yöntemlerini geliştirmeleri kaçınılmazdır. Dolayısıyla ancak o zaman sorunların çözümü yönünde somut adımlar atılabilir, talepler hayatta kullanılan birer kazanıma dönüşebilir. Her ülkede olduğu gibi, İran’da da...