21 Haziran 2013
Sayı: KB 2013/25

 Kızıl Bayrak'tan
Zorbaların saltanatı sarsıldı, direniş kazandı!
Daha fazla siyaset, daha fazla örgüt!
Direnenler ve çark edenler...
Taksim Direnişi ve
düzen partileri
Sermayenin gericiliğine karşı
devrimci sınıf kavgasına!
Kitlelerin direnme iradesi örgütlenmeli
ve süreklileştirilmelidir!
Polis şiddetinde
‘ustalık’ dönemi
Sermaye medyasının
direniş düşmanlığı
Taksim’de direniş iradesi kazandı!
Direniş illerde büyüyor!
“AKP’nin oyalama çabası boşunadır”
Direnişle dayanışma grevi
İllerde grev eylemleri
Düzen cephesi ve rejim krizi - H. Fırat
31 Mayıs patlaması
ve devrimci sorumluluklar
Yalan, şantaj ve şiddet makineleri parçalanıyor... - K. Ali
“Diren Taksim yalnız değilsin!”
G8 Zirvesi’ne Suriye çekişmesi damga vurdu
İran seçimlerinden yansıyanlar

Brezilya’da halkın
direnişi büyüyor

Ethem’in hesabını emekçiler soracak!
Ankara BDSP’den açıklama...
43. yılında 15-16 Haziran Direnişi selamlandı
İstanbul’da dönüşüm ideolojiktir!
Halk hareketinin kazanımları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İstanbul’da dönüşüm ideolojiktir!

 

İstanbul’da kentsel dönüşümün yeni bir döneminden geçiyoruz. Taksim’in yayalaştırılması, Topçu Kışlası’nın inşası, Kanal İstanbul ‘çılgın projesi’, 3. Köprü gibi bir dizi proje ile birlikte şehrin silüeti değişiyor. Ama geçmişe dönüp bakmadan bu dönüşümü anlamak ve anlatmak çok da mümkün değil. Zira her geçmişin izi bugünün adımlarında kendine yer bulurken, gelecek için de işaretler taşır. Bu yanıyla Tayyip Erdoğan’ın süreçteki tek doğru sözüne atfen şunu diyoruz: “Gezi Parkı ideolojiktir!”

Şu anda 12 ağaca gösterilen tepkiyi çevrecilik değil ideolojik olarak size ifade etmek istiyorum. Çünkü yapılan da budur” diyen Erdoğan haklı. Sonuçta kendisinin attığı adım ideolojik olduğu noktada ona karşı örülen tepkinin sadece çevreci kaygılar taşıması hem ortaya konan direnişe saygısızlık hem de gerçeğin dışına çıkmak olur.

Erdoğan’ın adımı ideolojiktir. Çünkü tek başına bir alana yapılacak bir bina tartışması yürütülmüyor. Bu İstanbul’un baştan aşağı değişimi ve temelde ideolojik-sınıfsal niyetiyle emekçileri kent merkezlerinden dışlayan tutumun inşasıdır. Taksim emekçiler için yayalaştırılmıyor. Yeni kurulan ilçe-şehir projeleri, Topçu Kışlası’nın ilk açıklanan projesinde AVM, Rezidans, Otel yerleşkesi olması, “Yenikapı’da Türkiye’nin en büyük miting alanının inşası”, Taksim-Şişhane-Yenikapı metro hattı ve Haliç Geçiş Köprüsü vb. adımlarla birlikte düşünüldüğünde parçalardan varılan bütün amacı da yansıtıyor. Projelerin tamamlanması uzun yıllar alacak olsa da amaç yeni bir şehir merkezi inşasıdır. Yeni şehrin merkeziyse Unkapanı İMC Blokları’nda olduğu gibi “prestijli villalar” satın alabilecek olanlarındır. Taksim’e iki kilometre mesafede villalara sahip olanlar için Topçu Kışlası, AVM gerekiyor. Ya da şehrin bilmem kaç yüz kilometre ötesinden arabasıyla gelip en lüks mağazalardan alışveriş yapacaklar için.

Bir de Topçu Kışlası’nın tarihsel özüyle ideolojik yanı var. Topçu Kışlası bu şehrin gayrı-müslimlerinin sonsuz uykularına yattığı bölgeye kurulmuştur. Ermenileri bu ülke topraklarından canlı-cansız atma, tarihten çıkarma, asimile etme projelerinden biri olarak Taksim merkezindeki mezarları ortadan kaldırılıp yerine bu bina dikilmişti. Keza bugün yeniden “kentsel dönüşüm” kapsamındaki İMC bloklarının olduğu alanda geçmişte Rum ve Ermeni halkına ait yapılaşmaların olduğu bir alanken aynı talan ve yağma zihniyetiyle gasp edilmişti. O dönem talanın şefi Fahrettin Kerim Gökay’dı. Bugün iş valiye, belediye başkanına bırakılmayacak kadar önem kazandığı için Erdoğan şefliğinde gerçekleşiyor.

Bir de parantez açalım. Kışlanın inşası kendi döneminde kibirle, kendi bildiğini okuyan sistemin erkini temsil ediyordu, bugün de.

Keza tarihsel olarak 1 Mayıs’a sıkıştığı düşünülse de Taksim Türkiye’nin talepleri olan, haklarını savunan tüm kesimlerinin eylem merkezidir. Yapılan dönüşüm projesi bunu da ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Kendine muhalif her sesi susturmaya çalışan, susmayan ilerici-devrimci güçlerin Taksim gibi sistemin gayrı-resmi başkentinde sloganlarını yükseltmesinden duyulan rahatsızlık Taksim dönüşümün son sac ayağıdır. Bunun için “alternatif” alan inşalarına dayatmacı yasaklar getirilerek zoraki yönlendirme yapılıyor. 1 Mayıs’tan 31 Mayıs’a uzanan süreçte bu karara karşı örülen direniş sayesinde düzenin bu adımı fiilen işlevsiz bırakıldı.

Sermayeye rant, iktidarına destek, muhalefetine tecrit, emekçilerine banliyöler planlayan bir fikir olarak Taksim başta olmak üzere İstanbul’un kentsel dönüşümü ideolojiktir.

Fakat Taksim Direnişi tüm ezberleri olduğu gibi bu dönüşüm planlarını da bozdu. Emekçilerden alınmak istenen meydan hiç olmadığı kadar özgür oldu. Yapılmak istenen yayalaştırma projesinin inşaat süresi uzadı. Gezi Parkı’na yapılmak istenen Topçu Kışlası önce kullanım amacı değiştirilerek en sonunda geniş halkın destekleyebileceği cami ya da kent müzesi yapılması önerilerine dönüştü. Son olarak geri adım atılarak askıya alındı. Burada AKP şefleri inşaat kararlarından vazgeçmeyerek ideolojik davrandıklarını da göstermiş oldular. Sistemin ihtiyaçları için halka hükmedenler cami önerisiyle halkın dini değerlerini sömürmeye çalışırken kent müzesi gibi tam olarak hangi işlevi yerine getireceği belli olmayan bir yapı yapma manevrası, şimdiki ısrarlarının mazereti oldu. Aynı süreçte Gezi Parkı ise, 12 ağaçtan öteye ülkenin tüm susturulmuş, ezilmiş kesimlerinin baskı ve şiddete karşı ortaklaştığı bir mevzi olarak günlerce direnişin merkezi oldu. Gelinen aşamada düzenin ideolojik saldırılarının karşısında, devrimci ideolojinin gücüyle direnişi büyütme göreviyle yüz yüzeyiz.

Bunun için devrimci ideolojimize güvenerek ve her adımda düzen sınırlarını bertaraf eden büyük direnişin temsilcileri olma gururuyla mücadeleyi sürdürmeliyiz. Yüzbinlerin duyduğu öfke ve direniş kararlılığı, bugün Gezi Parkı’ndan çıkmış bulunuyor. Fakat yok etmeye güçlerinin yetmediği görkemli mücadele tarihimiz ve ideolojimiz, bize sınıfın uyanışını işaret ederken, örgütlülüğü büyütmek için görev başında olmalı, direnişi doğru okumalı, dersleriyle devrim yürüyüşünü güçlendirmeliyiz.

 

 

 

 

Ağaç katili AKP

 

AKP’ye ağaç katili sıfatını hak kazandıran yeni bir doğa katliamı daha ortaya çıktı. Gezi Parkı’nı AVM için talana açmaya hedefleyen, 3. köprü için de benzer bir katliama hazırlanan AKP bu süreçte hem Van’da hem de Bolu’da doğa katliamlarını sürdürüyor.

Van’da, Deprem Konutları bahanesiyle 200 bine yakın ağacın kesimine Haziran ayının ilk haftasında başlandı. Acil Durum Yönetim Başkanlığı’nın (AFAD) ihale yoluyla gerçekleştirdiği ve yeni konut alanı açmak için yapılan doğa katliamı, sermaye hükümetinin ağaçları ve doğayı korumaktan ne kast ettiğini de gözler önüne serdi.

Van’da 200 bine yakın ağacın kesimine başlanırken bir diğer ağaç kesim alanının Abant olduğu öğrenildi. Abant’ta 2 yıl önce kullanıma başlanan yolun ‘dik rampa’ ve ‘keskin virajları’ yüzünden genişletilmesi ve rampaların düzeltilmesi için ağaçlar kesiliyor. Bolu Abant Tabiat Parkı ile Mudurnu yolunu bağlayan noktada genişletme çalışmaları için kesilmesi gerekecek ağaçların onbinlerle ifade edildiği belirtiliyor. Yapımı 2 yıl önce tamamlanan bir yol için böyle bir ihtiyacın doğması sistemin işleyiş mantığını da gösteriyor. Günü kurtarma ve rant üzerine kurulu iş planları kısa sürede işlevsizleşiyor ve yeni çözüm arayışları dayatıyor. Sermaye düzeninin çözümden anladığıysa yeni çevre katliamları ve talan planları oluyor.

Sermaye hükümeti AKP’nin şefi Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkası Kadir Topbaş gibi isimler, Gezi direnişi üzerinden yaptıkları açıklamalarda tam bir ikiyüzlülükle ağaç sevgisinden bahsetmiş, sökülen ağaçların başka yerlere taşındığını, bir ağaç söküyorlarsa yerine on katı ağaç dikildiğini iddia etmişlerdi. Fakat Van Erciş’te, Bolu Abant’ta kesilen yüzbinlerce ağacın nerede tekrar dikileceğine dair sözleri yok. Erdoğan’ın çevreciliğini tariflerken ifade ettiği “Çevrecinin daniskasıyım” sözü ağaç katliyle anlamını buluyor.