02 Kasım 2013
Sayı: KB 2013/42

HDP “yeni bir umut” mu?
Yurtta taşeron, cihanda taşeron!
Uzmanlar uyarıyor: Marmaray’a binmeyin!
Van’da depremzedelerin açlık grevi sürüyor
MGK toplantısına savaş ve saldırganlık damga vurdu!
Bu vahşeti durdurabiliriz!
Sermaye istiyor, hükümet uyguluyor!
Capital 500’ün gölgede bıraktıkları
Çocuk emeği sömürüsünde durmak yok, yola devam!
Sempozyum üzerine...
“Haklarımıza sahip çıkmak için ‘direnİŞÇİ’”
Sincan’da işçiler birliğini güçlendiriyor!
MİB MYK Kasım Ayı Toplantısı...
Büyük devrimin aynasında parti davası
Ekim Devrimi üzerine - V.İ. Lenin
Ortak tehdide karşı Irak-Suriye ittifakı
NATO füzeleri özgürlük değil kaos getirdi
Dünyadan grev sloganları yükseliyor!
İzmir’de Gezi’nin 6 Kasımı’na doğru
ODTÜ’ye destek eylemleri
Ethem’in katili Şahbaz davası ertelendi
Cinsel taciz ve şiddete karşı yükseltilecek her ses...
“Bilinçlenmeli, mücadele etmeliyiz”
Özgürlük, devrim, sosyalizm etkinliklerine hazırlık
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

NATO füzeleri özgürlük değil
kaos getirdi

 

Çeteler veya aşiretler tarafından idare edilen “devletçiklere” bölmek isteyenlerin etkili olduğu Libya’da hükümet, kendi güvenliğini bile sağlamaktan aciz.

Libya’da Muammer Kaddafi yönetimi, yedi ay süren NATO bombardımanın ardından yıkılmış, yakalanan Kaddafi ise, 20 Ekim 2011’de linç edilerek katledilmişti.

Yedi ay boyunca NATO adına fiili tetikçilik yapanlar, bu olayı “Libya devriminin zaferi” diye yutturmaya çalıştılar. Ne var ki, geçen yıl “zaferin 1. yıldönümü” diye kutlamalara konu edilen bu tarih, bu yıl sessizce geçiştirildi. Yani 2. yılında “büyük zaferi” pek hatırlayan olmadı ya da birileri hatırlamaktan kaçındılar.

Libya artık “yok” hükmünde

İki yıl önce medya tekellerinin manşetlerinden inmeyen Libya’nın, bugünlerde esamesi bile okunmuyor. Kaosun egemen olduğu bu ülkede artık ne devrimden ne zaferden ne demokrasiden söz eden var. Zira Libya’nın kaliteli petrolüne el koyan büyük tekeller, bu ülkede olup bitenlerle artık fazla ilgili değiller.

Libya’nın gündemin dışına itilmesi, bu ülkede her şeyin yolunda gittiği anlamına gelmiyor. Tersine, ülke tam bir keşmekeş içinde. Dolayısıyla çok büyük olaylar olmadığı sürece Libya’dan söz edilmemesi, emperyalistlerin hizmetindeki medya tekellerinin tercihlerinden kaynaklanıyor. Libya’da olup bitenlerin dünya kamuoyu tarafından öğrenilmesini istemiyorlar; çünkü o durumda NATO füzeleriyle Libya’ya taşınan şeyin özgürlük değil, rezil bir kaostan başka bir şey olmadığını herkes görecektir.

Kukla hükümetin aczi

Emperyalistlerin desteği ile kurulan Libya’daki kukla hükümet, başkent Trablusgarp’ta bile otoritesini sağlayabilmiş değil. Ülkeyi yönetmekte aciz olan bu kukla yapı, başkentin bile iki silahlı çete tarafından parsellenmesine katlanmak zorunda kalıyor.

Libya, halen çok sayıda silahlı çetenin bulunduğu, her çetenin belli bir bölgeyi kontrol altında tuttuğu bir ülkedir. Bazı kentlerin özerklik ilan ettiği, kimi bölgelerin paylaşımında anlaşamayan çeteler arası çatışmaların yaşandığı, ülkeyi çeteler veya aşiretler tarafından idare edilen “devletçiklere” bölmek isteyenlerin etkili olduğu Libya’da hükümet, kendi güvenliğini bile sağlamaktan aciz. Çetelerin geçen hafta başbakanı bile kaçırdıkları hatırlanırsa, kukla hükümetin aczi daha iyi anlaşılır.

Zafer”i kutlayamadılar

1. yıldönümünde “devrim kutlaması” yapan kukla yönetim, bu yıl ise, “görkemli zafer”i uyduruk bir açıklama ile geçiştirmek durumunda kaldı. Çünkü böyle bir seremoni, kukla yönetimi gülünç duruma düşürürdü. Kendilerini bile korumaktan aciz olanların, hal böyleyken, “ülkeyi diktatör Kaddafi’den kurtardık, halkı özgürleştirdik” diye nutuk atmaları, ancak rezil olmalarını sağlayabilirdi. Belli ki, onlar da bu durumun farkındaydı ve bundan dolayı olsa gerek, ortalıkta görünmemeyi tercih ettiler.

Kukla yönetimin içine düştüğü bu alçaltıcı durum, emperyalistlerin füzelerine binerek yönetime gelenlerin, halklara sunacak hiçbir şeylerinin olamayacağını kanıtlamaktadır. Bu da, halkın gücüne dayanarak diktatörlüğü yıkıp yönetime gelmek ile savaş aygıtı NATO’nun ölüm saçan uçaklarıyla yönetime taşınmak arasındaki derin uçurumu göstermektedir.

Emperyalistler himayesindeki büyük tekeller ile onlar adına tetikçilik yapanlar ülke zenginliğini yağmalarken, kaos ortamının bedelini yazık ki, Libyalı emekçiler ödüyor. Geçmişte bir diktatörle baş etmek zorunda olan emekçilerin işi, şimdi çok daha zordur. Zira artık karşılarında kukla hükümetin yanı sıra çok sayıda savaş ağası da var.

 

 

 

 

Hamburg’da göçmen politikası
protesto edildi

 

Almanya’nın göçmen politikalarını protesto etmek, “kâğıtsız” Afrikalı mültecilerle ve Lampedusa mültecileriyle dayanışmak için 26 Ekim Cumartesi akşamı Hamburg’da 10 bin kişilik kitlesel bir gösteri gerçekleşti. Protesto yürüyüşüne 110 dernek, spor kulüpleri, taraftarlar derneği ve semt aktivistleri destek verdi.

Almanya’nın ikinci lig takımlarından St. Pauli takımı ile SV Sandhausen karşılaşmasının sona ermesinden sonra biraraya gelen 10 bin kişilik kitle, Avrupa’nın tanınmış eğlence merkezlerinden St.Pauli / Reeperbahn semtine doğru açtıkları dövizlerle yürüyüşe geçerek eyalet hükümetini protesto etti.

Eylem Hamburg Park Fiction’da (Hamburg Gezi Parkı) yapılan konuşmalar ve Lampedusa Mültecileri ile dayanışmanın devam edeceğine vurgu yapılarak bitirildi.

Lampedusa mültecileri şehrin merkez tren istasyonu yakınında kurdukları bir çadırda ve St.Pauli Kilisesi’nde barınıyorlar. NATO’nun Libya’yı işgali sonrasında ülkeyi terk etmek zorunda kalan bu mülteciler önce İtalya’ya, oradan da Hamburg’a gelmişlerdi.

Altona Belediye Meclisi, Hamburg Senatosu’nun tutumuna karşın, aldığı bir kararla, Nordkirche’ye bağlı 5 kilisenin arazisi üzerine mültecilerin barınması için 25 konteyner yerleştirme kararı aldı.

Eyalet hükümetinin göçmenlere ve ilticacılara karşı “insani olmayan tutumu”, geçen hafta Belediye başkanı Olaf Scholz’un konuşması esnasında sahneye çıkan FEMEN üyesi kadınlar tarafından da protesto edilmişti.

Göçmenlerin yoğun bir şekilde yaşadığı Berlin’in Kreuzberg semtinde de 25 Ekim akşamı “polis şiddeti ve Alman devletinin iltica politikasına karşı” 700 kişilik bir korsan gösteri düzenlenmişti.

 

 

 

 

Washington’da binler yürüdü

 

ABD ve emperyalist merkezler, dinleme skandallarıyla sarsılıyor. Washington’a son tepki sokaklardan geldi. Washington sokaklarında binlerce kişi Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA)’nı ve ABD yönetimini protesto etti.

Dinleme skandalına karşı binlerce kişinin katılımıyla düzenlen en büyük gösteri olan yürüyüşe Hollywood’dan da katılım oldu.

Colombus Meydanı’nda toplanan binlerce kişi “Teşekkürler Edward Snowden”, “Bizi izlemeyi durdurun”, “NSA: Ellerini benim verilerimden çek” yazılı dövizler taşıdı.

Sokaklara dökülen tepkiler de ABD yönetimini fazlasıyla sıkıştırırken ABD’nin istihbarat faaliyetlerinin sorumlusu John Clapper ve Ulusal Güvenlik Kurumu Direktörü General Keith Alexander, Temsilciler Meclisi’nde ifade vermek zorunda kaldı.

Clapper, yaptığı savunmada dinlemenin gerekli olduğunu ifade ederek meşrulaştırmaya çalıştı.

 
§