21 Şubat 2014
Sayi: KB 2014/08

Greif işçilerinin davası kazanacaktır!
Greif işçileri: Ayak oyunlarınız boşa,
mücadele azmimiz zaferi getirecek!
DİSK’i kuran ruh Greif’ta!
DİSK’in Greif ziyaretinden yansıyanlar
Direniş kapıya dayanınca...
Birleştik ve direnişin kalesi yarattık!
Greif’te direnişin yaratıcılığı: Sınıf sahnede!
Greif’in işgalci kadınları...
Tariş’ten Greif’a dal Budak salan ihanet!
Türk-İş mitinginden yansıyanlar
BDSP 2014 yerel seçim bildirgesi
BDSP: Seçimlerde devrime çağıracağız!
Bir burjuva partisi, bin koltuk kavgası
Sansürü koyulaştırma yasası
Yerel seçim süreci ve kadınlar
Carrefour’da adım adım taşeronlaştırma
Enerji tekelleri için
Kıbrıs sorununa “çözüm”
“Çözüm süreci”nin son perdesi
Venezuela’da
karşı-devrimci çeteler işbaşında
Kuraklık kapıda!
Denizbank’a müşteri olmayacağız!
Gençliğin geleceği işçi sınıfı saflarında!
“Sizleri umutla takip ediyoruz”
Adana’dan Greif işçilerine selam…
Greif’ta işçi demokrasisi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Enerji tekelleri için Kıbrıs sorununa “çözüm”

 

40 yıldır çözülemeyen Kıbrıs sorunu konusunda, son günlerde “hızlı çözüm süreci”nden söz edilmeye başlandı. Göründüğü kadarıyla, adaya “özel ilgi” gösteren ABD, İngiltere, AB, BM, Tükiye, Yunanistan ve nihayet Kıbrıs’taki hem Türk hem Rum yönetimleri, hızla ortak bir çözüme ulaşılmasından yanalar. En azından söylemler çözümün gerekliliği konusunda birleşiyor.

Ada halkına rağmen, Kıbrıs’ta sorun yaratan ve 40 yıldır çözümü engelleyenler, yine bu aynı güçlerdir. Zira tarafların derdi adadaki yapay bölünmeye son vermek değil, Akdeniz’in bu staretejik öneme haiz adasını, kendi gerici çıkarlarının üssü haline getirmekti. On yılları bulan gerici güçlerin çıkar dalaşının yarattığı tahribatın bedelini ada halkları ödemiştir.

ABD taşeronu BM devrede

Yansıyan haberlere göre Barack Obama yönetimi, Kıbrıs soruna dolaysız bir şekilde el atmaya karar vermiş. Nitekim hem Obama’nın hem rejimin sözcüleri tarafından yapılan açıklamalar, ABD emperyalizminin BM’yi kullanarak adaya müdahale etme niyetini gösteriyor.

Adaya gelen BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Lisa Buttenheim, tarafları buluşturarak ilk somut adımı attı. Görüşmeye katılan Rum ve Türk liderler Nikos Anastasiadis ile Derviş Eroğlu’nun, Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik müzakerelerin yeniden başlatılmasına temel oluşturacak bir ‘ortak bildiri’ üzerinde uzlaştıkları bildirildi.

Özel Temsilci Lisa Buttenheim tarafından kamuoyuna açıklanan bildiri, liderlerin en kısa sürede çözüm için anlaşmaya varmasını ve bu anlaşmanın iki tarafta ayrı ayrı ve eş zamanlı olarak referanduma götürülmesini öngörüyor.

BM denetimindeki görüşme sonrasında Eroğlu ile Anastasiadis, ‘her şey normal seyrinde’ şeklinde mesaj yayınladılar. BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon da görüşmelerin yeniden başlamasını övgüyle karşıladı.

Varılan anlaşmayı değerlendiren Anastasiadis, “Umarım bugün, adamız ve halkımızı 40 yıldır ayıran kabul edilemez durumun sonunun başlangıcı olur” derken, sadece Türkiye tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da, kapsamlı çözüm müzakerelerinin uzun bir aradan sonra gecikmeli de olsa yeniden başlamasından memnuniyet duyduğunu ifade etti.

İlk kutlama Obama’dan

Anastasiadis-Eroğlu görüşmesinde ortak bildiri konusunda anlaşmaya varılması, Washinton’da memnuniyetle karşılandı.

Beyaz Saray sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, Eroğlu ve Anastasiadis’in “uzlaşı ruhu taşıyan ve sonuç temelli” ortak açıklamasına değinildi ve “Amerika, bu önemli açıklama konusunda anlaşmalarını sağlayan cesaret ve vizyonlarından dolayı iki lideri de kutluyor” denildi. ABD açıklamada ayrıca, yapıcı rollerinden dolayı Türkiye ve Yunanistan’a, bu ülkelerin başbakanlarına teşekkür etti.

Beyaz Saray sözcüsünün açıklamasında, adanın çift bölgeli, çift toplumlu bir federasyon çatısı altında bir an önce birleşmesi için taraflardan aralarındaki ana sorunları çözmesi de istendi.

AB şefleri memnun

Kıbrıs’ta Türk ve Rum liderlerin ortak bildirisi, AB şefleri tarafından da memnuniyetle karşılandı.

Görüşmelerle ilgili açıkalama yapan AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, hızlı bir çözüm çağrısında bulunarak AB’nin yardıma hazır olduğunu vurguladı.

Bu arada Almanya Başbakanı Angela Merkel de, ortak bildiriyi “çözümü esas alan müzakereler için sağlam bir temel” olarak nitelendirerek, memnuniyetle karşıladığını açıkladı. Hükümet sözcüsü Steffen Seibert tarafından yapılan yazılı açıklamada ise, “Almanya’nın, AB’nin bu süreçte daha faal bir rol üstlenmesinden yana olduğu” ifade edildi.

AKP şefleri, Obama’dan “aferin” kazandı

AKP hükümeti de, ortak bildiri konusunda anlaşmaya varılmasını ve görüşmelere devam kararı alınmasını memnuniyetle karşıladığını açıkladı.

Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “Türkiye, liderlerin ortak açıklaması ve süreçte sağlanmış olan yakınlaşmalar çerçevesinde, iki tarafın siyasi eşitliği ve iki eşit kurucu devletin oluşturacağı yeni ortaklık temelinde Kıbrıs meselesine adil, kalıcı ve yaşayabilir bir çözüm bulunması hedefine en kısa zamanda ulaşılmasını arzu etmektedir” denildi.

Açıklamada, Eroğlu’nun, müzakere sürecinin yeniden başlatılmasında “takdire şayan siyasi liderlik” sergilediği iddia edildi. Oysa Eroğlu’nun yaptığı, ABD’nin BM elçisi aracılığıyla sunulan bildiriye imza atmaktan çok öte bir şey değil. Belli ki, yolsuzluk ve rüşvet bataklığında çırpınan AKP şeflerini heyecanlandıran şey, yağmadan alacakları pay ve bu arada Obama’dan bir “aferin” kazanmış olmalarıdır.

Bilindiği üzere, “ılımlı siyasal islam” projesinin iflasından sonra, Beyaz Saray’da “Ankara’daki atı değiştirme arayışı” gündeme gelmiş, yıpranmış dinci-gerici şefler, ABD emperyalizmi nezdindeki çekiciliklerini yitirmeye başlamışlardı. Dolayısıyla Obama’dan gelecek bir “aferin”e çok ihtiyaçları vardı.

Yansıdığı kadarıyla, son yıllarda krizle boğuşan Yunanistan hükümetinden resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak müflis Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından yapılan açıklamada, Kıbrıs’taki sürece bağlı olarak Ankara-Atina arasındaki görüşme trafiğinin de yoğunlaşacağı belirtildi. Buna göre Türkiye-Yunanistan ikilisi, “garantör devlet” sıfatıyla sürece katılacak ve hızla anlaşmaya varılması için çaba harcayacak.

Meselenin sırrı!..

40 yıldır Kıbrıs sorununun çözülmesini engelleyen gerici güç odaklarının, birden bire “hızlı çözüm” savunmaya başlamaları dikkat çekici. Bu tutum değişikliğinin sırrı ise, Akdeniz’de devasa miktarda doğalgaz kaynaklarının keşfedilmiş olmasıdır.

İsrail’in işgal ettiği Filistin toprakları sahillerinden başlayarak Kıbrıs’a uzanan bölgede, trilyonlarca metre küp doğal gaz olduğu tespit edildi. Rezervlerin miktarı henüz belli olmasa da, İngiltere’de yayımlanan Daily Telegraph gazetesi, söz konusu bölgde 60 trilyon metreküp civarında doğalgaz olabileceğini iddia etti.

Bu doğal servetin paylaşılması için yapılan kirli hesaplar, gerici güç odaklarını Kıbrıs sorununa “çözüm” aramaya sürüklemiş görünüyor. Daha önce gündeme gelen doğalgaz arama girişimleri, Türk devletinin tehditlerine neden olmuş, paylaşımdan pay isteyen sermeye devleti, bunun için gerekirse askeri güç kullanabileceği tehidini bile savurmuştu. Nitekim Daily Telegraph, iki hafta önce Kıbrıs açıklarında keşif çalışmaları yapan MV Princess adlı Norveç gemisinin Türk savaş uçakları tarafından bölgeden ayrılmaya zorlandığını da yazdı. Bu koşullarda gündeme getirilen Kıbrıs sorununa emperyalist çözüm, bir anlamda, bu doğal servetin yağmalanması için hazırlık işlevi de görecek.

Nitekim enerji tekelleri, bu serveti yağmalamaya başlamak için çoktan el ovuşturmaya başladılar bile. Enerji tekellerinin çıkarlarını savunmakla mükellef olan kapitalist/emperyaist devletlerin Kıbrıs sorununun çözümüne bu kadar hevesli olmaları, esas olarak tekellerin ihtiyaçlarına yanıt verme çabasından kaynaklanıyor. Nitekim enerji tekellerinin harekete geçtiği ve Amerikan Noble Energy, İtalyan ENI, Fransa Total gibi büyük tekellerin, şimdiden milyarlarca dolarlık yatırım yaptıkları bildiriliyor.

Kıbrıs’ta taraf olan tüm gerici güç odaklarının “çözüm” konusunda anlaşmaları, ada halklarını düşündükleri için değil; -ki, öyle bir dertleri olsaydı, sorun 40 yıl boyunca süründürülmezdi- esas hedef, keşfedilen doğal serveti yağmalamak için koşulları hazırlamaktır. Bu “çözüm”, enerji tekellerini memnun edebilir. Bununla birlikte ada halklarını memnun etmesi pek olası görünmüyor. Zira halklarla tekellerin çıkarları, hiçbir koşulda çakışmaz.

 
§