5 Eylül 2014
Sayı: KB 2014/36

12 Eylül rejimi sürüyor...
AKP 12 Eylül düzeninin devamcısıdır!
Düzenin çözümsüzlüğü derinleşiyor
Erdoğan – IŞİD ortaklığı devam ediyor
Dershaneler özel okul oluyor, eğitimde gerici uygulamalar arttırılıyor!
Bir rant ve iktidar kavgası alanı: Dershaneler
“Çözüm süreci” savaş ve saldırganlık projesidir!
"Mücadeleyi, örgütlenmeyi tartışmalıyız!"
İhanet derinleşiyor
“Sağlığımızı çalanlar
işimizi de elimizden alıyorlar”

Ege MİB Eylül Ayı Olağan Toplantısı gerçekleşti!

‘Kölelik Sarayı’nda
adaletsizliğe karşı direniş!

Kamu emekçileri hareketi ve görevler

Şişecam grevi, sendikal bürokrasi ve ihanet çemberi
20. yıl: Sınıfın, devrimin ve sosyalizmin sesi!
Lear patronu öncü işçileri kafese kapattı!
“Denizlere çıkar sokaklar”
DGB’den kayıt dönemi faaliyetleri
İşte devletin koruduğu çocuklar!
Sosyalizm ve çocuk
Mamak'ta binler festivalde buluştu!
Mamak Kültür Sanat Festivali devrimci kitle mücadelesinin tok bir sınıf mevzisidir! - Evrim Erdoğdu
Devrim sinemasında delikanlı bir komünist, militan bir Don Kişot: Yılmaz Güney
Kavganın tüm kızıllığıyla Kızıl Bayrak’a selam olsun!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Denizlere çıkar sokaklar”

 

Bak işte yaklaşıyor fırtına
Bak yine yükseliyor dalgalar
Yollardan sonra
Y
ıllardan sonra
Şark
ılar söylüyor çocuklar
Yollardan sonra
Y
ıllardan sonra
Yeniden yan yana onlar

***
Ne geçmiş tükendi
Ne yar
ınlar
Hayat yeniler bizleri
Geçse de yolumuz bozk
ırlardan
Denizlere ç
ıkar sokaklar…

Geçtiğimiz yıl bir fırtınayı geride bıraktık, Haziran fırtınasını, direnişini... Öyle bir fırtınaydı ki bizleri bir araya getirdi, kitleleri ayağa kaldırdı, korku duvarlarını yıktı, yeni tohumlar saçtı toprağa ve o günden beridir yeni fırtınalara gebe bir dönemdeyiz.

“Bak işte yaklaşıyor fırtına”, “yeniden yan yana” geleceğiz “yollardan sonra, yıllardan sonra”. Geçmişin devrimci mirasının tükenmediğini, bu kokuşmuş sömürü düzenine mahkum olmadığımızı kendi ellerimizle yarınları kuracağımızı göstereceğiz. Bu kokuşmuş düzenden kurtulmak için kalktığımızda ayağa, yepyeni bir ‘biz’ olacağız. Direniş özgürleştirecek bizleri, biz özgürleştireceğiz yarınları. Bugünün kuraklığına bakma. Elbet patlayacak yeni Haziranlar. Denizlere çıkacak sokaklar. Daha nice Denizler yaratacak barikatlar, daha nice direniş ezgileri söylenecek hep bir ağızdan.

İşte bu yüzden yaklaşan fırtınaya hazırlık yapmalıyız. Biz istesek de istemesek de miladını doldurmuş kapitalist sistem, yeni fırtınalar yaratacaktır. Bu onun kaçınılmaz çelişkilerinin bir sonucudur. Önemli olan kopacak olan fırtınaya bizlerin yön verebilmesidir. Bunun için ayağımızı yere sağlam basabilmeliyiz. Bu da ancak devrimci bir örgütle ve bu güce dayanarak kitleleri mücadeleye kazanmakla olur. Bu yüzden devrimci politikayı etkin kılacak, kitleleri taraflaştıracak, kopacak olan fırtınalara göğüs gerecek ve ona yön verecek olan gençliğin devrimci birliğini yaratabilmeliyiz.

İşte bu bakışla adımlarımızı sıklaştırıyoruz. Bu düzenin gençliğe verebileceği hiçbir şey yoktur, biliyoruz! Tüm gelecek söylemleri, vaatleri bir bir çökmektedir. Kapitalist sistem tarihsel olarak miladını dolmuştur. Son çırpınışlarını yaşamaktadır.

Gençliğin taşıdığı devrimci potansiyel
harekete geçecek yol ar
ıyor

Böylesi bir düzende, gençlik kitlelerinin hiçbir gelecek bulamadığı bir ortamda, bunca baskı, kısıtlama, zorbalık karşısında direnişin ve özgürlüğün tadına varmış olan milyonlar, bu düzenin yıkılmasından başka hiçbir çözümün kendilerini karşılamayacağını ortaya koymuştur.

Gençlik devrimci politikaya açıktır, hatta onun için bir ihtiyaçtır. Her dönem toplumsal sorunlara ilgili olan gençlik, kendi geleceğini toplumun geleceğinden ayrı düşünmemektedir. Bu tüm dünyada böyledir. '68 Baharı’nda tüm Avrupa’da gençlik, ayağa kalkan işçi sınıfının yanında yer almıştır, Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’nde gençlik kitleleri Che’nin Bolivya’da katledilmesi üzerine emperyalizme bir yanıt oluşturmak için üniversitelerini işgal etmiştir. Keza aynı dönemin Türkiye’ye yansımaları yükselen gençlik hareketi olmuştur ve 6. Filo eylemlerinden işçi direnişlerine, yıkımlara, kadar birçok toplumsal sorunda ayağa kalkmıştır.

O gün yükselen gençlik hareketinin politik ve örgütsel ihtiyaçlarını karşılayabilen bir örgütlülük vardır: Dev-Genç. Dev-Genç gücünü gençliği politik olarak kucaklaması ve farklı eğilimlere sahip gençlik kitlelerini bünyesinde toparlayabilmesi ile sağlamıştır. O gün birileri meclisi-parlamentarizmi, orduyu yani kısacası düzeni adres gösterirken, devrimi hedef olarak ortaya koyanlar kitleleri peşinden sürüklemiştir ve bu hareketin içinden Denizler, Mahirler, İbolar çıkmıştır. Bugünlere miras kalan devrimci kopuş o günlerden mayalanmıştır. O günlerden bugüne yer yer geri çekilmeler yaşansa da, bu geri çekilmeler yükselişlerden daha da uzun sürse de, bu durum gençliğin içinde barındırdığı devrimci potansiyelin varlığından şüphe ettiremez. Zira yakın zamanda gençlik ODTÜ’de ayağa kalktı, “Başkaldırıyoruz” dedi, Dolmabahçe eylemleriyle yaprak kıpırdamıyor denilen havayı dağıttı. Haziran’da, Berkin Elvan’ın cenazesinde, Soma’nın katillerinden hesap sormak için milyonlar olup sokağa aktı. Gençlik tüm toplumsal sorunları önüne aldı. Ancak gençliğin bu enerjisini 60’larda olduğu gibi bugün de seçimlere kanalize etmeye çalışanlar oldu. Gençliğin devrimci potansiyelini düzen içi kanallara akıtarak heba etmeye çalışanlar oldu ve olmaya devam ediyor.

Mücadeleyi salt AKP-Tayyip karşıtlığına indirgeyen dar bakış, alternatif olarak hiçbir şey sunamamaktadır. Düzeni bir bütün olarak karşısına almayan her pratik, her bakış düzen sınırlarına hapsolmaya mahkumdur.

İşte bu yüzden kitlelerin ihtiyacı devrimci politikalardır. Bu politikaların gençlik içinde ete kemiğe büründürülmesidir, güç olmasıdır.

Gün Deniz olma günüdür

Emperyalist savaşlar, müdahaleler, işgaller ve katliamlar karşısında emperyalizme karşı mücadele çağrısını yükseltmek bugün hiç olmadığı kadar yakıcıdır. Ortadoğu coğrafyası Türkiye’nin de içinde yer aldığı bir savaşın, kan gölünün, yangının içindedir. Türk sermayesi bu savaşta bir taraftır. Emperyalizmden, Siyonizm’den sermayeden, çıkar ilişkilerinden yana taraftır. Savaş karşısındaki tüm tutumları bu rezil çıkar ilişkilerine göre belirlemektedir. Sözde Ortadoğu halklarına yaptığı yardımlar da kendi çıkarlarını korumak içindir. IŞİD ve ÖSO’ya yıllardır başta silah olmak üzere her türlü desteği sunanlar, İsrail ile hiçbir askeri ve ekonomik ilişkisini kesmeyenler Ortadoğu’da akan her damla kandan mesuldürler.

Savaştan beslenen, kan içici asalakların çıkarı ortadadır. Sözde bu savaşta taraf olan Esad’ından diğer gerici odaklara kadar her biri aynı çıkar hesaplarının içindedir. Bu boğazlaşmaların içinde, bu kan gölünün ufkundan kızıl bir güneş doğacaktır. Bu kızıl güneş Ortadoğu halklarının ortak mücadelesinden doğabilir ancak. Ulus, din, mezhep ayrımı olmaksızın yürütecek ortak mücadele ile olanaklıdır kurtuluş.

Denizler mücadelenin yolunu göstermiştir bizlere. 6. Filo’yu denize dökenler, Amerika’yla işbirliği içinde olanlara karşı mücadeleyi yükseltenler, Filistin’de mücadeleye omuz verenler, emperyalizme karşı halkların kardeşliği yolunu göstermektedir. İçeride ve dışarıda Kürt halkına karşı imha politikaları devam ederken darağacında da “yaşasın Türk-Kürt halklarının kardeşliği” sözünü haykıranlar bizlere yürünmesi gereken yolu göstermektedir.

Gençlik birliğe, devrime, DGB’ye!

Toplumsal sorunlara karşı gençliğin var olan duyarlılığını örgütlemek gerekiyor. Baskı ve zorbalık karşısında gençliğin özgürlük taleplerini, gericilik ve geleceksizlik karşısında ise gençliğin gelecek taleplerini haykırmalıyız.

Bu düzen içinde özgürlük bir hayaldir. Özgürlük bu düzenin yıkılmasında, onu yıkma mücadelesinde ve bu mücadeleyi yürüteceğimiz örgütlülüklerimizdedir. Baştan aşağıya örgütlü olan sömürü mekanizmasına, devlet mekanizmasına karşı örgütlenmekten başka çaremiz yok. Bakın burjuvazi tepeden tırnağa örgütlü; silahlı güçleri, yargısı, üniversiteleri, YÖK’ü, medyası vd... Bu düzenin bütün kurumları koskoca bir örgütün bileşenleri. Bu örgütlü zor aygıtını bireyci bağımsızlıkçılıkla yıkmayı düşlemek bile bu düzene tutsaklıktır.

Tam da bu nedenle, genç komünistlere düşen en temel görev devrimci politikayı etkin kılacak örgüt ve araçların yaratılmasıdır. Bu araçların başında ise bir yılı aşkındır adımlarını attığımız Devrimci Gençlik Birliği vardır. Bir dizi tartışmanın ardından gerçekleştirilen kampımızın ardından, gençliğin devrimci birliği yolunda ilk somut adımlar atılmış, ilk birikimler ve örgütsel zeminler oluşturulmuş bulunuyor. Elbette gerçek zeminine kavuşması için DGB’nin gençlik içerisinde olgunlaşan mücadele potansiyelleri ile buluşması, devrimci politikaya kazanması ve bu potansiyele yanıt verecek örgütsel zeminler oluşturması gerekmektedir. Bizler, genç komünistler olarak önümüzdeki dönem içerisinde DGB’nin politik ve örgütsel olarak güç kazanabilmesi için tüm çabamızı, düşünsel ve örgütsel gücümüzü, olanaklarımızı seferber edeceğiz.

Gençlik içerisindeki tüm samimi unsurlara, Haziran barikatlarında dövüşmüş on binlere çağrımızdır; birleşik, kitlesel, devrimci bir gençlik hareketi yaratma yolunda, gençliğin devrimci birliği saflarında buluşalım.

Ekim Gençliği

(Ekim Gençliği’nin Eylül 2014 tarihli 152. sayısından alınmıştır...)

 
§