9 Ekim 2015
Sayı: KB 2015/38

Devrimci bir sınıf hareketi için ileri!
Sermaye düzeninin Suriye politikası çöktü
Parlamenter hayaller değil, devrimci sınıf mücadelesi!
'Oy avcısı' CHP'den emekçilere sahte vaatler
CHP'nin gençlere vaatleri ve gerçekler
Sermaye sınıfının "adaleti"
Kürt halkına yönelik saldırılar sürüyor
Genetiği kirli ve kanlı devlet!
Direnişçi Kocaer işçileri: Kölelik düzenini bitireceğiz!
Mücadeleci ve demokratik bir Birleşik Metal-İş için birleşelim!
Muhasebesiz, muhalefetsiz, umutsuz!
Birleşik Metal-İş Bursa ve İzmir şubelerinde genel kurul
Kale Kilit’te patronların kavgası!
Devrimci gençlik hareketi - H. Fırat
Birleşik sosyalist devrim!
Alman emperyalizminin “mülteci severliği”
Kutlanan ne?
Emekçiler sokakları boş bırakmıyor
Kahrolsun sömürgecilik!
“Cenazenin gösteriye dönüşmesinden korkuyorlar”
Gözaltı ve tutuklama terörü sürüyor
Tutsak sınıf devrimcilerine süngerli oda işkencesi
ORS deneyimi ve öğrettikleri
Önlemler alınmıyor, işçiler katlediliyor
DLB’lilerin ailelerine polis tacizi
'İsimsizler ülkesine döndük!'
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Parlamenter hayaller değil, devrimci sınıf mücadelesi!

 

7 Haziran sonrası yaşananlar her yanıyla çürümüş bu düzende seçim sandığından çıkanların çok da belirleyici olmadığını gösterse de, ülkede yeniden seçim rüzgarları esmektedir. Yıllardır emekçiler seçimler yoluyla bu düzene bağlandı, her seçimde giderek ağırlaşan sorunlarına derman aradı.

7 Haziran seçimleri ise sandığın nasıl bir aldatmaca olduğunu tüm açıklığıyla gösterdi. O çokça işaret edilen sandık iradesi göz göre göre yok sayıldı. Kürt halkına yönelik kirli savaş politikaları arttırılarak, ülke içinde dozu giderek artan bir saldırganlık devreye sokuldu. Zaten kısıtlı olan demokratik hak ve özgürlükler hızla askıya alındı. Gelinen yerde her şey 1 Kasım seçimlerine endekslenerek, bir kez daha emekçiler sandık “çözümüne” bağlanmak isteniyor. Böylelikle her yanıyla çürümüş olduğu ayan beyan ortada olan kurulu düzen 1 Kasım seçimleriyle kendi meşruiyetini kazanmaya bakıyor. Her şey seçim sandığına bağlıymış gibi gösterilmekte, çözüm yolunun sadece sandıktan geçtiği yanılsamasına devam edilmektedir. Özetle 1 Kasım’da tekrarlanacak olan, parlamenter sistem üzerinden pompalanan dayanaksız hayalleridir. Bu hayallere soldan destek olan HDP ise seçim barajını aşmış olmanın getirdiği güvenle, açıklanan bildirgesinden de anlaşılacağı üzere her zamankinden fazla mecliste çözüm yolu aramaktadır.

Bilindiği gibi devrimci sınıf çizgisi gereği komünistler olarak seçimlere katılmayı ve devrimci amaçlarla meclis de dahil tüm kurumlardan yararlanmayı ilke olarak reddetmiyoruz. Amacımızın kurulu düzeni devrimle yıkmak olduğunu, gerçek çözümün işçi ve emekçilerin devrimci mücadelesinden geçtiğini söylemek için seçimlerde tarafız. Öte yandan, mevcut kapitalist düzen yıkılmadan gerçek ve kalıcı hiçbir çözüm olamayacağı gerçeğinden hareketle, işçi ve emekçilere parlamenter hayaller yayanlara karşı da ideolojik mücadele görevlerimiz bulunmaktadır. Bu nedenle seçim beyannamesini kamuoyuna tanıtan ve kendini emekçi halklar nezdinde alternatif olarak sunan HDP’nin politik platformunu ve programını devrimci sınıf çizgisi çerçevesinde ele almakta fayda vardır.

7 Haziran seçimlerinde “Bizler Meclis’e” sloganını kullanan HDP, 1 Kasım’da “İnadına HDP, inadına barış” sloganıyla seçimlere giriyor. Seçim bildirgesinde, “radikal demokrasi” vurgusu ile “demokratik özerklik” öneren HDP, Türkiye’yi yeniden kuracak bir ‘Toplumsal Sözleşme’den bahsetmektedir. Burada seçim bildirgesindeki vaatlere tek tek girecek değiliz. Ancak 7 Haziran’da olduğu gibi sosyal devlet talepleriyle, iyileştirilmiş kapitalizmi aşmayan bir programdır söz konusu olan. Mesele seçim bildirgesinde yer alan siyasal, ekonomik ve sosyal sorunlar üzerinden sunulan vaatler değildir. Bundan öte, bu vaatlerin sanki HDP hükümette olursa yerine getirileceğinin iddia edilmesidir. Sermaye düzeni gerçekliğine dokunulmayıp, bu vaatlerle düzen reforme edilmek istenmekte, “Demokratik bir Cumhuriyet” hedeflenmektedir. Kürt sorunu başta olmak üzere tüm diğer sorunların çözümü parlamenter sistemin içinde ve anayasal düzenlemelerde aranmaktadır. Söz konusu olan bu haliyle bu sosyal demokrat bir programdan başka bir şey değildir.

Bildirgeden de anlaşıldığı üzere, tıpkı 7 Haziran öncesinde olduğu gibi, hala seçimlerde elde edilecek başarıya fazlaca anlam yüklenilmektedir. Oysa yaşanan son birkaç ayın kirli ve kanlı tablosunun da gösterdiği gibi bu ülkede parlamento formaliteden ibarettir. Ne oyların ne de yasaların bir kıymeti yoktur. Çünkü kapitalizmin tüm vahşiliğiyle hüküm sürdüğü Türkiye’de işler başka türlü yürütülmektedir. Bu açıdan; “… parlamenter olarak yönetilen herhangi bir ülkeye bakın: asıl 'devlet' işleri, kulislerin ardında daireler, özel kalem odaları, genel kurmaylar tarafından yapılır. Parlamentolarda sadece laklak edilir, hem de 'sıradan halk'ı kafese koymak özel amacıyla” diyen Lenin’in ifade ettikleri güncelliğini koruyan önemli bir tespittir.

Bugün siyasal hak ve özgürlüklerden, emeğin, doğanın korunmasından, kadın özgürlüğünden bahsedilecekse bunun yolu mücadeleden geçmektedir. Bu da mevcut kapitalist düzene karşı devrime dayalı bir programla mümkündür. Vahşi kapitalizmin katı gerçekliğinde başka yol yoktur. Bu mücadele sonucunda elde edilecek kimi haklar olsa da gerçek ve kalıcı çözüm sosyalizmdedir. Bundan dolayı kapitalizmin katı gerçekliği atlanarak önerilecek her formül, niyetlerden bağımsız, sonuçta bu sömürü düzeninin devamına katkıda bulunmaya yarar. Sermayeyi dolayısıyla kapitalizmi iktisadi ve siyasi olarak korumayı temel görev sayan parlamentoyu bu şekilde çözüm yeri diye sunmanın başka bir izahı yoktur. Selahattin Demirtaş’ın HDP seçim beyannamesini açıklarken ifade ettikleri bu açıdan dikkat çekicidir: “Bir an HDP’nin olmadığı bir Türkiye hayal edin, öyle bir Türkiye risk altındaki bir gemi gibidir. HDP’yi bu gemiden atmaya çalışanlar şunun farkında olmalılar. HDP bu gemide olmazsa bu gemi batar. Türkiye’nin HDP’ye ihtiyacı var.”

Türkiye’nin parlamenter hayallere değil
devrime ihtiyacı var!

Batması gereken Türkiye’nin kapitalist düzenidir. Kurulu bu düzeni iyileştirme misyonunu kendine iş edinenler tarihe bu amaçlarıyla birlikte not edilecektir. HDP çatısı altında “radikal demokrasi”de birleşen solun geldiği yer ise bellidir. Hala “devrim” iddiasını taşıdıklarını söyleyenlerin altına girdikleri ortak çatıyı bir takım politik gerekçelerle izah etmeye çalışmaları ise beyhude bir çabadır.

 

 

 

 

Manisa HDP’den protesto

 

Manisa’da aday tanıtım toplantısı için 4 Ekim sabahı parti binasına bayrak asma çalışmaları yapan HDP’liler, ‘trafik engelleniyor’ bahanesiyle, polis tarafından engellenmeye çalışıldı. HDP’lilerin polisle tartışması sırasında, üst düzey bir komiser, HDP eşbaşkanına “sen karılığınla konuşma” diyerek cinsiyetçi bir saldırıda bulundu.

Tartışma sürerken parti binası önüne çevik kuvvet yığınağı yapıldı. HDP ise parti binası önünde basın açıklaması yaparak keyfi engellemeyi ve ülke genelindeki devlet terörünü protesto etti.

Kızıl Bayrak / Manisa

 
§