9 Ekim 2015
Sayı: KB 2015/38

Devrimci bir sınıf hareketi için ileri!
Sermaye düzeninin Suriye politikası çöktü
Parlamenter hayaller değil, devrimci sınıf mücadelesi!
'Oy avcısı' CHP'den emekçilere sahte vaatler
CHP'nin gençlere vaatleri ve gerçekler
Sermaye sınıfının "adaleti"
Kürt halkına yönelik saldırılar sürüyor
Genetiği kirli ve kanlı devlet!
Direnişçi Kocaer işçileri: Kölelik düzenini bitireceğiz!
Mücadeleci ve demokratik bir Birleşik Metal-İş için birleşelim!
Muhasebesiz, muhalefetsiz, umutsuz!
Birleşik Metal-İş Bursa ve İzmir şubelerinde genel kurul
Kale Kilit’te patronların kavgası!
Devrimci gençlik hareketi - H. Fırat
Birleşik sosyalist devrim!
Alman emperyalizminin “mülteci severliği”
Kutlanan ne?
Emekçiler sokakları boş bırakmıyor
Kahrolsun sömürgecilik!
“Cenazenin gösteriye dönüşmesinden korkuyorlar”
Gözaltı ve tutuklama terörü sürüyor
Tutsak sınıf devrimcilerine süngerli oda işkencesi
ORS deneyimi ve öğrettikleri
Önlemler alınmıyor, işçiler katlediliyor
DLB’lilerin ailelerine polis tacizi
'İsimsizler ülkesine döndük!'
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye sınıfının "adaleti"

 

Binlerce insanın gözaltına alındığı, onlarcasının polis kurşunu ve gaz fişeği nedeniyle hayatını kaybettiği ya da polis tarafından yoğun bir şekilde kullanılan biber gazı nedeniyle yaralandığı Haziran Direnişi davalarında polislere yönelik ciddi bir soruşturma ve yargılama süreci işletilmezken, hatta polis ve sivil faşistler tarafından gerçekleştirilen kimi ölüm ve yaralama vakalarında dava bile açılmazken, eylemciler hakkında yeni dava haberleri gelmeye devam ediyor.

İzmir 24. Asliye Ceza Mahkemesi, İstanbul Gezi Parkı eylemlerine destek olmak amacıyla 1 Haziran 2013 tarihinde gösterilere katılan 94 kişi hakkında, “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürütüşleri Kanunu”na muhalefetten 2 yıl ila 6 yıl arasında hapis cezası talebiyle dava açtı. Düzenlenen iddianamede, göstericilerin kamu mallarına zarar verdikleri, AKP binalarına yönelik saldırı gerçekleştirdikleri, aynı zamanda görevli polislere taş ve sopalarla saldırıda bulundukları ve gözaltı boyunca kolluk kuvvetlerine direndikleri belirtildi.

2 Haziran 2013’te yaşamını yitiren ve Haziran Direnişi’nin ilk şehidi olan 20 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş’ın eyleme katıldığı sırada, eylemcilerin arasına giren aracın çarpması sonucu ölümü ise basit bir trafik kazası olarak gösterildi. Hatta açıklama yapan İstanbul Valiliği, ölümün provakatif eylemler için suistimal edildiğini ileri sürebildi. Adliye binaları önünde biber gazı ve polis şiddetinin eksik olmadığı Mehmet Ayvalıtaş davasında ise 2 yıl aradan sonra yaşanan tek gelişme olay yerinde keşif yapılması kararı oldu.

3 Haziran’da polisin attığı gaz fişeğinin isabet etmesi sonucu yaşamını yitiren Abdullah Cömert’in davası ise “güvenlik bahanesiyle” Antakya’dan Balıkesir’e taşındı. Polislerin duruşmalara katılım dahi göstermediği, tutuksuz yargılandığı Abdullah Cömert davası da diğer davalar gibi sürekli olarak erteleniyor.

Polisin yakın mesafeden sıktığı kurşunla yaşamını yitiren Ethem Sarısülük davası ise devletin yasadışı müdahalelere en sık başvurduğu davalardan biri oldu.
Daha ilk duruşmada devlet katil polis Ahmet Şahbaz’ı aklama işine girişti. Katil polisin kılık değiştirerek duruşmaya katılımını sağladı. Peruk, gözlük ve takma bıyıkla duruşmaya katılan Şahbaz’ın peruğunun düşmesi üzerine mahkemeyi kamuoyuna kapattı. Bu dosya da “güvenlik gerekçesi” ile Ankara’dan kaçırıldı.

Yine Antakya’da polisin attığı gaz fişeği nedeniyle yaşamını yitiren Ahmet Atakan’ın ise soruşturmasında herhangi bir ilerleme kaydedilmedi.

Eskişehir’de dövülerek katledilen 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz davası da sermaye sınıfın adaletinin ibretlik bir örneği olmayı sürdürüyor. Eskişehir’den Kayseri'ye taşınan davada Ali İsmail’e son tekmeyi atan polis memuru Mevlüt Saldoğan “kasten adam öldürme”den değil, sadece “kasten adam yaralama”dan 13 yıl hapis cezasına çarptırıldı, mahkeme cezayı 10 yıla indirdi. 12 yıl hapis cezası istenen polis Yalçın Akbulut da indirim alarak 10 yılla yargılandı. Diğer sanıklar İsmail ve Ramazan Koyuncu ve Muhammet Vatansever’in ise 8 yıllık hapis cezaları “iyi halleri” gerekçe gösterilerek 6 yıl düşürüldü. 6 yıla hapsi talep edilen diğer sanık Ebubekir Harlar ise suçu yardım düzeyinde kaldığı gerekçesiyle 3 yıl ceza aldı, daha sonra ise tahliye edildi. Tutuksuz yargılanan sanık polis Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin ise delil yetersizliğinden beraat etti.

Gezi sürecindeki yaralanma ve ölümlerle sonuçlanan tüm davalarda tecelli eden bir kez daha sermaye sınıfının "adaleti" oldu, mahkeme süreçlerinin her aşamasında katiller aklandı.

 

 

 

 

‘Sondan başa’ doğru "adalet"

 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Nijeryalı Festus Okey’in ölümüne ilişkin davaya, ailesinin katılması yönündeki talebin reddi kararının bozulmasını istedi. Şayet Yargıtay Ceza Genel Kurulu (YCGK) da savcılığın görüşüne katılırsa, üzerinden tam sekiz yıl geçen davada başa dönülecek. Okey Ailesi’nin avukatı Alptekin Ocak, “Eğer YCGK da kabul ederse soruşturma genişletilerek sorumluların ortaya çıkması sağlanacak. Bu ilk günden yapılabilirdi. Ciddi bir zaman kaybı yaşandı” diyor.

Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, Nijeryalı Festus Okey, 20 Ağustos 2007’de Beyoğlu Polis Merkezi’nde polis Cengiz Yıldız’ın silahından çıkan kurşunla can vermişti. Olaya ilişkin davanın ilk duruşması, 27 Kasım 2007’de görüldü. Mahkeme, cinayetin ‘kasten adam öldürme’ suçuna girdiğini belirterek görevsizlik kararı verdi. Daha sonra Yıldız, müebbet hapis istemiyle yargılanmaya başladı. Beyoğlu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşınan davada, sanığın avukatı, “Adı Festus Okey değil, kaçak vizeyle gelmiş, adını Okey koymuşlar” dedi. Mahkeme, 2008’den itibaren Okey’in kimliğiyle ilgili Nijerya Büyükelçiliği’nden bilgi beklemeye başladı. Bekleyiş dört yıl sürdü. Bu süre içerisinde hiçbir müdahillik başvurusu kabul edilmediği için Okey Ailesi’ni de hiçbir avukat temsil etmedi.

2011: Ailenin başvurusu kabul edilmiyor

Kasım 2011’de, davayı izleyen Göçmen Dayanışma Ağı, Okey’in Nijerya ve Güney Afrika’daki ailesine ulaştı. Okey’in kardeşi Tochukwu Gameliah Ogu; avukat Burcu Özaydın, Muhsin Kemal Şimşek, Can Atalay ve Alptekin Ocak’a vekâlet verdi. Nijerya’dan yola çıkarılan vekâlet 27 Kasım 2011’de, 14. duruşmaya yetiştirildi. Ne var ki mahkeme, 13 Aralık 2011’de Festus Okey’in ailesi tarafından Avukat Ocak’a verilen belgeler ve vekâleti kabul etmedi. Aynı gün mahkeme, sanık polisi 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırdı.

2014: Yargıtay kararı bozuyor

Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 27 Ocak 2014’te, “Ogu’nun maktülle biyolojik bağı araştırılarak müdahillik talebinin kabulü konusunda bir karar verilmesi için” verilen kararı bozdu. İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi de 5 Haziran 2014’te kararında direnerek, dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na (YCGK) yolladı. Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Muzaffer Köse, hazırladığı tebliğnamede, yerel mahkemenin duruşmaya katılma talebini değerlendirmeden karar vermesini hatalı bularak, kararın bozulması yönünde görüş belirtti.

Okey Ailesi’nin avukatı Alptekin Ocak, 2007 yılından beri sekiz yıl geçtiğini ve ilk gün kendileri tarafından dile getirilen bir gerçeğin şimdi Yargıtay 1. Ceza Dairesi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca da kabul edildiği halde yerel mahkemenin direnmesi nedeniyle bu aşamaya gelindiğini söyledi. Ocak, “Eğer YCGK de kabul ederse soruşturma genişletilerek, vakanın sorumlularının ortaya çıkması sağlanacak. Oysa bu ilk günden yapılabilirdi. Ciddi bir zaman kaybı yaşandı” diyor.


 
§