20 Kasım 2015
Sayı: KB 2015/43

Fransa katliamı emperyalizmin kirli ve kanlı yüzüdür
Dinci iktidarın “Milli birlik ve beraberlik projesi” çökmeye mahkumdur
Kahrolsun sömürgecilik, Kürt halkına özgürlük!
Sıkıyönetimin ilk 5 günü: 2 ölü, 12 yaralı
Sahte gündemlerle gerçekleri karartmaya çalışıyorlar
“İstikrar” AKP ile gelemiyor!
Ekonomik ve sosyal yıkım programına karşı topyekûn mücadeleye!
İşsizlik kapitalizmin doğal ve kaçınılmaz bir sonucudur
MİB MYK Kasım Ayı Toplantısı
DEV TEKSTİL Kasım Ayı GMYK toplantısı gerçekleşti!
IFF Aroma’da direnişin 67. gününde eylem
Ekim Devrimi’nin öncesi ve sonrasında kadın çalışması deneyimleri
Kapitalizm öldürür; yaşamak için sosyalizm!
İşçi-emekçi kadın sorunu üzerine
Emekçi Kadın Komisyonları faaliyetlerinden...
Paris katliamı üzerine
AB’nin “Göçmen Krizi” ve kapitalizmin karanlık yüzü
Suriye’de “siyasi geçiş süreci”
Gençlik geleceği için kavgaya!
YÖK açıkladı: Gençler boş yere ümitlenmesin!
Kendi davan için dövüşmezsen, ölürsün başkalarının davası için
Yeni Greifler, yeni metal fırtınaları ile sınıfın Haziranları'na hazırlanmak
Zorbalığa karşı tek kurtuluş yolu devrimci sınıf mücadelesini yükseltmektir!
Alaattin'e...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Suriye’de “siyasi geçiş süreci”

 

Suriye’deki emperyalist savaş üzerinden geçtiğimiz günlerde yeni bir görüşme yapıldı. G20 öncesinde, 14 Kasım günü BM çatısı altında yapılan görüşmeye Avrupa ve Amerikan emperyalistleri, Arap Birliği, Rusya, İran, Çin olmak üzere birçok sermaye devleti sözcüsü katıldı. “Önemli noktalarda gelişme kaydedildiği” belirtilen 30 Ekim’deki toplantıdan sonra Suriye’de “siyasi geçiş süreci”nin takviminin belirlendiği duyuruldu. Sonuç metninde dikkat çeken bir nokta ise 2012 Cenevre Bildirisi’ne uygun adımlar atılacağı, BM temsilcisi Staffan de Mistura’nın “çözüm” planına uygun hareket edileceği vurgularının yer almasıydı. Çözümün önemli bir parçası olarak sunulan “geçici hükümet, Cenevre Bildirisi’nde geçtiği haliyle görev üstlenmelidir” denildi.

2015 bitmek üzere ve Suriye’de yıllardır binlerce kişi katlediliyor, milyonlarca kişi göçe zorlanıyor, emekçi sınıflar sefalete sürükleniyor. Bugünse BM çatısı altında kurulan bu masada, yaşanan barbarlığın bütün sorumluları çıkıp “2012 Cenevre Bildirisi”ne dayanan bir “siyasi geçiş süreci”nde anlaştıklarını söylüyor. Bu nasıl bir ikiyüzlülüktür ve nasıl bir pişkinliktir!

Bir kez daha kanıtlanmıştır ki, kurulan BM masaları, yalnızca emperyalist savaşın meşrulaştırılması ve tarafların birbirlerine karşı “diplomatik baskı” kurması için oluşturulan “resmi” platformlardır. Emperyalist savaşın baş yürütücüleri için esas olan, bu platformlar dışında, kapalı kapılar ardında, kendi tabirleriyle “yasa dışı” olarak kurdukları ilişkiler ve bu ilişkilerle bölgede kurmaya çalıştıkları emperyalist hegemonyalarıdır. Bu masalar bundan önce de böyle bir işleve sahipti, bundan sonra da aynı işlevi sürdürecektir. Varılan anlaşmanın ve “siyasi geçiş sürecinin” anlamı budur.

Bugün Suriye krizinin nereye doğru evrileceğine dair net olarak söylenebilecek tek şey, emekçi sınıflar açısından bu anlaşmanın bir çözüm olmayacağı, emperyalistler arasındaki rekabetin daha da keskinleşeceğidir.

Türkiye bataklığa daha fazla saplanacak

Türk sermaye devleti, Suriye’de kendi çıkarları için AB ve ABD’yi “tampon bölge”ye zorlamaya çalışmaktadır. “Her türlü terörist unsur”u hedef gösteren, ama kendisi Suriye’deki gerici çetelere her türlü desteği sunan Türkiye, bölgedeki çıkarlarını tehdit eden Kürt hareketine ve Esad rejimine karşı bölgeye nüfuz etmeye çalışmaktadır. Türkiye, AB ile arasında gündem olan “mülteci sorunu”nu, “tampon bölge” hedefi doğrultusunda kullanmak peşindedir.

Kürt sorunu açısından Türkiye’yi “çözüm süreci”ne geri dönmeye çağıran ABD ise bölgede kendi çıkarlarını koruyabilecek, güvenebileceği güçlere ihtiyaç duymaktadır. Bu açıdan en temel ortağı elbette ki Türk sermaye devletidir. Ayrıca ABD gerici çeteler başta olmak üzere, onların arkasındaki gerici devletlerle de işbirliğini sürdürmekte, fakat bölgeye doğrudan dahil olmak istememektedir. “Tampon bölge” oluşturulmasının yükünü kaldıramayacağı kaygısı içerisindedir. Ancak başta Türk sermaye devletiyle olmak üzere, yeni operasyonlara hazırlanmaktadır. Medyada bu adımlar “kara operasyonu”, “Rakka harekatı” vb. olarak isimlendirilmekte ve IŞİD’e karşı operasyon olarak tanımlanmaktadır. Oysa ki mesele, IŞİD’den de öte, ABD’nin ve müttefiklerinin bölgedeki hegemonyalarını sağlamaktır.

Diğer taraftan Rusya da Esad ve İran ile işbirliğini genişletmeye çalışmakta, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan gibi devletlerle bu yönde ilişkiler kurmakta, bölgedeki gerici çeteleri muhatap almaktadır. Onun için de esas olan, kendi çıkarlarını korumasına hizmet edecek güçleri kazanmak, ABD’ye karşı kendi hegemonyasını kurmaya çalışmaktır.

Bütün bu netleşmeyen ve sonu olmayan çıkarlar çatışması, Suriye krizini “çözüm”den uzak tutan etkendir. Belki bu ülkeler arasındaki tek sorun Suriye olsa, kısa süreli de olsa bir anlaşma sağlanabilir. Fakat günümüzde, Afrika’da, Asya-Pasifik’te, Kafkasya’da, Balkanlar’da, Latin Amerika’da giderek şiddetlenen emperyalistler arası nüfuz mücadelelerine tanık olunmaktadır. Zira en büyük tehlike de bundan kaynaklanmaktadır. Bunun ardında tam da kapitalizmin doğasından kaynaklanan kâr etme dürtüsü yatmaktadır. Bu bir “hırs” ya da açgözlülük değil, sermaye sınıflarının ‘yaşam sıvısı’dır. Emekçi sınıfların yaşamı ise bunu kabullenmemeye bağlıdır. Suriye’deki tek çözüm yolu budur.

 

 

 

 

ABD: YPG “ılımlı”larla
hareket ediyor

 

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi (NSA) Danışman Yardımcısı Ben Rhodes, G20 Zirvesi’nde yaptığı açıklamada, Suriye’deki hedeflerine yönelik hazırlıklarını ele alarak kaygılarını dile getirdi. Bölgeyi kan gölüne çevirenlerin başında bulunan emperyalist şef, Türk sermaye devletiyle ortak operasyonlara hazırlandıklarını ifade etti. Bu noktada YPG ile ilişkilerine dair de Türk sermaye devletinin kaygılarını gidermeye dönük sözlere yer verdi.

YPG Sünni Arap muhaliflerle çalışıyor”

PKK’yi “terör örgütü” olarak gördüklerini açık bir şekilde ifade eden Rhodes, bunun yanında IŞİD’in Rakka’da geriletilmesi açısından YPG’nin “ılımlı” muhalefetle birlikte hareket ettiğini sözlerine ekledi. “Türkiye’nin kaygılarını anlıyoruz” diyen Rhodes, Türk sermaye devletinin YPG tartışmalarını giderme çabasıyla, “Biz sadece Kürt güçlerden bahsetmiyoruz, o alanda desteklemeyi istediğimiz Sünni Arap güçler de var. Onlarla (Türklerle) neleri yapıp neleri yapmadığımız noktasında diyaloga devam edeceğiz. Geçmişte onların (Türklerin) mesela bazı Irak Kürtleriyle iyi ilişkileri vardı, dolayısıyla işbirliği için bir alan var” dedi.

Operasyonel görüşmelerde bulunduk”

Rhodes, bu tartışmalara rağmen Türk sermaye devletiyle operasyonlar için yoğun hazırlıklar içerisinde olduklarını, yalnızca “Türklerle, Türk ve Amerikan kaynaklarını ve muhaliflerle koordinasyonu içerecek ve etkili olacak, uygulanabilir bir modele sahip olduklarından emin olmak” istediklerini öne sürdü. Rhodes, kaynakların doğru kullanılması açısından “güvenli bölge” önerisine de sıcak bakmadıklarını kaydetti.

 
§