25 Mart 2016
Sayı: KB 2016/12

Savaş, sömürü, baskı, zulüm...
Sokakların sessizliği!
Sınıf eksenli birleşik devrimci direniş
Gözaltı ve tutuklamalar sömürü düzeninin devamı için
Güçlü bir 1 Mayıs için seferber olalım!
Belirleyici olan işçilerin birliği ve üretimden gelen gücünü kullanma başarısıdır!
Topyekûn saldırılara karşı topyekûn direnişe!
Kölelik yasalarının önünü açmak için “taşeron kalkıyor” yalanı
Samba’dan mı ithal edelim yoksa Vals’ten mi?
Mercedes işçileri ilk önemli adımı attı
Bu mücadele devam ediyor, yeni dönemin bilinci, güçleri ve unsurlarıyla…
Yasaklara rağmen Newroz ateşleri yakıldı
Amed’de on binler Newroz’u coşkuyla kutladı
Avrupa Newroz’una coşku ve direniş kararlılığı hakimdi
Rojava’da kırılgan federasyon ilanı
Obama Küba’da “değişim” peşinde
Dinci-gericiliğin tecavüzü aklama çabaları
Devrimci Gençlik Birliği II. Genel Kurulu gerçekleşti
“Vurulup düşseler de her kuşatmada, serüvencidirler onlar ve hiç ölmezler”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dinci-gericiliğin tecavüzü aklama çabaları

 

Geçtiğimiz günlerde Karaman’daki bir Ensar Vakfı hocasının onlarca çocuğa tecavüz etmesinin gündeme oturmasıyla birlikte, düzen cephesinden tecavüzü ve tecavüzcüyü aklama çabaları da yoğunlaştı. Ardı ardına yapılan açıklamalarla gericilik yuvası Ensar Vakfı’na sahip çıkıldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, tecavüze “bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” dedi. Devamındaysa “Ensar Vakfı’nı da tanıyoruz, hizmetlerini de takdir ediyoruz” diyerek Ensar Vakfı’nı “yedirtmedi”. AKP Muğla Milletvekili Nihat Öztürk de yaptığı basın açıklamasıyla Ensar Vakfı’nda yıllardır çalışan bir öğretmenin onlarca çocuğa tecavüz etmesini sanki normal karşılarcasına Ensar Vakfı’na gösterilen tepkiyi “hazımsızlık” olarak tarifledi. “Biz inadına Ensar Vakfı'na destek olmaya devam edeceğiz” dedi. Yine meclisteki AKP’li milletvekilleri ‘Çocuk İstismarını Engelleme Komisyonu’ kurulmasını, verdikleri hayır oylarıyla geciktirdiler.

Tecavüzcüleri kollayanları bir hevesle savunma örneği

Son olarak Yeni Şafak yazarı Özlem Albayrak yazdığı yazıda gericilik kustu. Ensar Vakfı’nı savunmanın yanı sıra, tecavüzlere karşı çıkan insanların, düzenin o kendine has mide bulandıran diliyle ne “Geziciliğini” bıraktı, ne “darbeciliğini”. Yazısında sermaye düzeninin temsilcileri gibi toplumu “dindar-laik” sahte ikileminde kutuplaştırmayı da ihmal etmedi. Yazının başlığı dahi Albayrak’ın niyetini ele vermeye yetiyor: “Bir dindar dövme sopası olarak pedofili”

Özlem Albayrak’ın yazısı da Ensar Vakfı’na arka çıkan tüm gericilerin dili gibi gerçekleşen tecavüzü usulen “kınayarak” başlıyor. Albayrak buna ek olarak pedofilinin, yani çocuk istismarcılığının dünyanın belki de en ağır suçu olduğunu da belirtiyor. Çocuk istismarının “tarihsel arka planını” kendince sunduktan sonra Albayrak, “sadede” gelerek “Dolayısıyla, pedofili AK Parti'yle, Ensar Vakfı'yla ya da dindarlarla yaşıt ya da sadece Türkiye'de rastlanan bir suç değil; ama bazıları öyleymiş gibi yapıyorlar. Hatta neredeyse pedofiliyi hükümet devirmek, Cumhurbaşkanı karalamak için bir araca dönüştürdüler” diyor. Sonra da “baştan alalım olay şöyle oldu” diyerek yine kendince olayın gelişimini anlatıyor. “Çocukların afişe olmasının engellenmesi için” dava dosyasında gizlilik olduğunu iddia ediyor. Devamında “Bir vakıfta işlenmiş yüz kızartıcı ve bireysel bir suçtan Cumhurbaşkanı'na ve hükümete ışınlanabiliyorsunuz” diyerek gerçekleri örtbas etmek için elinden geleni yapıyor.

Tartışmayı yalnızca son olaya sıkıştırıp “bireysel bir suç” tanımlamasını kullanan “yazar”, bu gibi kurumlarda yaşanan, hatta bizzat Ensar Vakfı’nda yönetici görevlerde bulunan “eğitimci”lerin işlediği çocuk istismarı suçlarını gizliyor. Son tecavüz olayında sanki onlarca çocuğa yönelik saldırıda bulunulmamış gibi, bunun da üzerini örtmek için “bireysel” bir mesele olduğunu iddia ediyor. Bu arada yazının başında “dünyanın en ağır suçu” dediği suç ise “yüz kızartıcı suç” haline geliyor. Bu sayede “yazar”, tecavüzcülere, kadın katillerine “iyi hal indirimi” veren bir mahkeme yaklaşımı sergiliyor. Ya da polise şikayette bulunan tecavüz mağduruna “şu formu doldur bakarız” diye ilgisizce yaklaşan bir polis edasıyla işlenen suçu meşrulaştırmaya çalışıyor.

Bu gerici yaklaşımların aynılaşması tesadüf mü, bunlar bireysel yaklaşımlar mı? Bu düzen kurumları bireysel mi hareket ediyor? Hiç de değil... Bu gerici “yazar” da tam da bu yaklaşımıyla düzenin nasıl da gericilik yaydığının yeni bir örneği oluyor. Bir de ek olarak, Ensar Vakfı’nın içinde olduğu onlarca tarikatın, cemaatin, vakfın vb. sermaye devleti tarafından beslendiğini, bu gericilik yuvalarının sermaye devletiyle bin bir bağı olduğunu es geçiyor, bir kez daha işini yaparak gerçekleri çarpıtıyor. Savaş ve saldırganlığa bütçe ayrılırken öğrenci yurtlarını “unutan” sermaye devletinin böylece yönlendirdiği “ücretsiz” cemaat yurtlarında, dershanelerde, Ensar Vakfı gibi kurumlarda çocukları ve gençliği kendi gerici fikirleri ve politikalarıyla zehirlediğine değinmiyor. Tüm bunların yanında Ensar Vakfı’nın kurucuları arasında Kadir Topbaş ve AKP’li İstanbul İl Genel Meclis üyeliği yapmış İsmail Cenk Dilberoğlu’nun olması, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Ensar Vakfı’ndan “davetli ihale” ile yıllarca kitap satın alması bu ilişkinin somut örnekleri. Bu bağın son örnekleri işte bu vakfa sahip çıkma yarışına girenlerin açıklamaları.

Ensar Vakfı’nı da, tecavüzcüyü de besleyen kapitalizmdir

Elbette ki Özlem Albayrak gibilerinin Ensar Vakfı’na sahip çıkması anlaşılır bir durum. Zira Ensar Vakfı gibi gerici kurumlarla düzen kendi ihtiyaçlarına uygun insanlar yetiştiriyor. Yaşamın her alanına dağılmış olan böylesi gerici kurumlar işte bugün IŞİD çetelerine eleman kazandırıyor. Aldığı ücretle geçinemeyen, fazla mesailere kalan, iş güvencesi olmayan milyonlarca emekçinin “şükretmesini” sağlayan tam da böylesi kurumların yaydığı gericiliktir. Bu şükretme sayesinde saltanatlar kaçak saraylarda, köşklerde sürülüyor. Bugün düzen yargısı onlarca davada tecavüzcüleri “haksız tahrik indirimi” gibi gerekçelerle aklarken, düzen medyası ve sözcüleri hep bir ağızdan “orada ne işi vardı” derken, tecavüzcüleri yaratan düzenle tecavüz olayları arasındaki bağı kurmak için hiç de “ışınlanmak” gerekmiyor.

 

 

 

 

Din derslerinde ayrımcılık öğretiliyor: “Alevilik günahtır”

 

Sermaye devletinin okullarında gericilik, ayrımcılık ve mezhepçilik aşılanmaya devam ediliyor. Son olarak Ordu Fatsa'daki Sakarya Ortaokulu'nda din dersi öğretmeni E.C. “Alevilik günahtır” dedi. Okul yönetimine şikayet edildiğini öğrenen gerici öğretmen E.C, sınıfa giderek "Bu sınıfta kimler Alevi?" diye sordu. Bir öğrencinin “Ben Aleviyim” cevabı vermesi üzerine E.C.’nin, "Bu sınıfta konuşulanları ailenizle mi paylaşıyorsunuz?" taciziyle karşılaştı. Öğrencinin de "Evet, ben her şeyi ailemle paylaşırım" demesi üzerine öğretmen, "Siz kelime-i şahadet getiriyor musunuz?" diye sordu.

Fatsa İlçe Milli Eğitim Müdürü Ekrem Cinoğlu ise, şikayetlerin kendilerine iletildiğini doğrulayarak soruşturma başlatılması için İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yazı yazdıklarını söyledi. Cinoğlu söz konusu öğretmenin kendilerine verdiği ifadede böyle bir şey söylemediğini iddia ettiğini de belirtti.

 
§