10 Şubat 2017
Sayı: KB 2017/06

Dinci-faşist iktidarın bekası için kuralsız saldırganlık
Krizin bedelini ödememek için örgütlü mücadeleye!
“Gerici-faşist ablukayı püskürtmek boynumuzun borcu olmalıdır”
İşçi sınıfına yasaklı meydan: Taksim!
Kamu Çalışanları Birliği Programı üzerine-4
İş cinayetlerine dur demek için, daha fazla mücadele, daha fazla örgütlenme!
Dağılsak da göç yollarında, yarın bizimdir bütün dünya
Sınıftan haberler
İşçilerin Birliği Sempozyumu başarıyla gerçekleştirildi!
MESS işe giriş taban ücretlerini fiilen düşürdü
Sınıflı toplumlar ve sınıf mücadeleleri
Metal sektöründe kadın işçilerin durumu ve sorunları-II
KHK’lara karşı “kadın direnişi” üzerine
İEKK’nin 8 Mart çağrısı
Boşanmak zor, öldürülmek kolay!
"Bu pazar kanlı pazar!"
Hem okuyor hem “ölüyoruz”
Dinci iktidar kamu kaynaklarıyla sermayeyi besleyecek
Basına sansürde son nokta: Haber yapmak yasak!
Merkel’in Türkiye ziyareti
10 Ekim Ankara Katliamı davasında 2. duruşma
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kapitalist sistemin kadınlar için özeti:

Boşanmak zor, öldürülmek kolay!

 

Hemen hemen her gününde bir kadın cinayetinin yaşandığı 2016 yılını geride bırakırken, yeni yılın ilk ayında da kadınlara biçilen “kaderde” bir değişiklik yaşanmadı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Ocak ayına ilişkin yayınladığı rapor, sadece Ocak ayında 14 kadının cinsel şiddete maruz kaldığını, 34 çocuğun cinsel istismara uğradığını, bir bebeğin cinsel istismar sonucu öldüğünü ve 38 kadının ise katledildiğini ortaya koydu. Raporda dikkat çeken bir diğer istatistik ise katledilen kadınlarının %31’ini boşanmak isteyen kadınların oluşturması idi.

Aile “kutsal”, kadın “köle”

Kapitalist sistem içerisinde ailenin “kutsallığı” kadını eve ve eşe bağlayan bir bağ olarak her daim öne çıkarıldı. Egemen sınıf, sistemin temellerini güçlendirmek ve çocuk-yaşlı bakımı gibi toplumsal sorumluluklardan kurtulmak adına bu ödevleri kadının omuzlarına yıktı. “Aile kurumunun korunması ve güçlendirilmesi” denilerek gündeme getirilen hemen her düzenleme, kadına biçilen ikinci sınıf cins konumu yargısını bir “yazgıya” dönüştürme işlevi gördü. Özellikle AKP iktidarı boyunca halihazırda güdükleşmiş bulunan “kadın ve çocuk hakları”, dinsel gericiliğin yarattığı kıskaçla bu argümanların ardından iyiden iyiye hiçe çevrildi.

Dinci-gerici iktidar yürüttüğü politikalar ile ailenin “kutsallığını” kadının aleyhine koruyor. Artan boşanma oranları bu düzen için ailenin bütünlüğünün bozulması demek oluyor ve acil çözülmesi gereken bir mesele olarak gündeme geliyor. Mecliste kurulan araştırma komisyonlarından düzenlenen eğitim çalışmalarına, ilgili bakanlığın yaptırımlarından evlenmeyi düşünen kişilerle evlilik hazırlıklarını sürdüren nişanlı çiftler için başlatılan Evlilik Öncesi Eğitim Programı’na kadar her adım ivedilikle atılıyor. Bununla da kalınmayıp “boşanmayı özendirecek” TV ve radyo yayınlarına müdahale ve aile danışmanlığı hizmeti verecek uzmanların “milli kültüre duyarlı” bir şekilde yetiştirilmesi gibi sosyal, kültürel “önlemlere” de yer veriliyor. Boşanan kadınların toplum içinde dışlanması ve ahlaki olarak damgalanması da dinci-gerici iktidarın beslediği toplumsal algı olarak “aileyi korumanın” yöntemleri olarak kullanılıyor.

Örnek vermek gerekirse, geçtiğimiz yıl bu zamanlarda TBMM’de kurulan ve kısaltılmış adıyla Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu’nun çokça tartışılan sonuç raporunda, nafakanın sınırlandırılması, mal paylaşım davasında süre kısıtlaması, istismara uğrayan çocukların tecavüzcüleri ile evlendirilmeleri gibi öneriler sunulmuştu. Adının içeriği ile kadın haklarına yaklaşım arasındaki ters orantıyı ortaya koyan bu örnek, sistemin aileyi ‘kutsal’ kılarken kadını köleleştiren pratiğinin tipik yansımasını vermektedir.

Tersine dönen silah: “Yasadışı danışmanlık hizmeti”

Toplumda boşanma oranlarını azaltmak için öne sürülen uygulamalardan biri de aile danışmanlık “hizmeti” olarak öne çıktı. Halihazırda oldukça zorlaştırılmış ve kadını ekonomik ve sosyal açıdan koruyan bir yapıdan uzak olan boşanma sürecinde, boşanmak isteyen kadınların önüne öncelikle bu “hizmet” konuluyor. Her ne kadar zorunlu olmasa da dava süreçlerinde aile mahkemeleri ilk elden “uzlaşmanın” koşullarını arayarak, pilot bölgelerde uygulanmaya başlanan ve artık yaygınlaştırılan bu “hizmetin” alınması gerektiğine vurgu yapabiliyor.

“Aile bütünlüğünü korumak” adına kullanılan ve sonuçta kadınları vuran bu “hizmet” de kapitalizmin kâr alanı olarak kendisine yer bulmakta zorlanmadı. Bakanlık onaylı özel danışmanlık merkezleri pıtrak gibi çoğaldı. Bakanlıkça “yasadışı” ilan edilen, bakanlık onayı bulunmayan merkezler ise cabası. Trajikomik olan olgu ise boşanmaları azaltmak için uygulanan bu silahın tersine dönmüş olmasıdır. İlgili bakanlık bu “yasadışı” merkezlerin kapısından girenlerin boşanarak çıktığını ve bu merkezleri mercek altına alacağını duyurdu.

Boşanmak zor, öldürülmek kolay!

Dinci-gerici AKP iktidarı yasal düzenlemeleri, fiili uygulamaları ve derinleştirdiği gerici toplumsal algı ile dört bir koldan boşanmaların önüne geçmeye çabalarken, boşanmak istedikleri için kadınların sokak ortasında katledilmeleri hız kesmeden sürüyor. Ve bu sonuç kadınların katilini ilk elden işaret ediyor: Katil, kendi temellerini aile kurumu ile güçlendirmekte ve bu uğurda kadını köleleştirmekte beis görmeyen kapitalist düzen ve onun siyasal temsilcilerdir. Bu düzenin kadınlar için özeti, boşanmanın zor, öldürülmenin ise oldukça kolay olmasıdır.

 

 

 

 

Kadın cinayetleri ve tecavüzler devam ediyor

 

Kadınların üzerindeki baskılar ve kadına yönelik şiddet dinci-gericilikle tırmanırken kadın cinayetleri ve tecavüzlerde her gün yaşanmaya devam ediyor.

İstanbul Küçükçekmece’de 2 Şubat gecesi Sinem Metin Şahin ve 3 Şubat Cuma günü Bursa’da Fatma Açıkgöz boşanmak istedikleri eşleri tarafından katledildiler. 7 Şubat Salı akşamı ise 24 yaşındaki Büşra Uzun evinin önünde eski erkek arkadaşı tarafından bıçaklanarak katledildi.

İstanbul’da bir AVM’de ise engelli bir kadına tecavüz edildiği ortaya çıktı. Sosyal medyadan tanıştığı Erol G. ile AVM’de buluşan ve cinsel ilişki teklifini reddeden kadın, gittiği engelliler tuvaletinde Erol G’nin tecavüzüne uğradı. Baygınlık geçiren ve kanaması durdurulamayan engelli kadın hastaneye kaldırılırken tutuklanan Erol G’nin savunması ise “rızası vardı” oldu.





IŞİD, kaçmaya çalışan kadınları hapsetti

 

IŞİD’in kontrol ettiği bölgelerde kadınlar tecavüzlerden, ölümlerden kurtulmak için kaçmaya çalışırken ya işbirlikçi devletler tarafından IŞİD’ci oldukları iddia edilerek ya da IŞİD tarafından yakalanarak tutuklanıyorlar. Son olarak IŞİD kontrolündeki Kerkük’ün güneybatısında IŞİD zulmünden ve kirli savaştan kaçmaya çalışan 17 kadının IŞİD tarafından kaçırılarak hapsedildiği ortaya çıktı. Kaçırılan kadınların Havice’ye götürüldükleri ve cihatçılarca “halifelik topraklarını terk etmek” ile suçlandıkları öğrenildi.

Geçtiğimiz ay da Libya’da IŞİD’in sistematik tecavüzünden kaçan kadınların BM destekli hükümet tarafından hapsedildiği basına yansımıştı.


 
§