10 Şubat 2017
Sayı: KB 2017/06

Dinci-faşist iktidarın bekası için kuralsız saldırganlık
Krizin bedelini ödememek için örgütlü mücadeleye!
“Gerici-faşist ablukayı püskürtmek boynumuzun borcu olmalıdır”
İşçi sınıfına yasaklı meydan: Taksim!
Kamu Çalışanları Birliği Programı üzerine-4
İş cinayetlerine dur demek için, daha fazla mücadele, daha fazla örgütlenme!
Dağılsak da göç yollarında, yarın bizimdir bütün dünya
Sınıftan haberler
İşçilerin Birliği Sempozyumu başarıyla gerçekleştirildi!
MESS işe giriş taban ücretlerini fiilen düşürdü
Sınıflı toplumlar ve sınıf mücadeleleri
Metal sektöründe kadın işçilerin durumu ve sorunları-II
KHK’lara karşı “kadın direnişi” üzerine
İEKK’nin 8 Mart çağrısı
Boşanmak zor, öldürülmek kolay!
"Bu pazar kanlı pazar!"
Hem okuyor hem “ölüyoruz”
Dinci iktidar kamu kaynaklarıyla sermayeyi besleyecek
Basına sansürde son nokta: Haber yapmak yasak!
Merkel’in Türkiye ziyareti
10 Ekim Ankara Katliamı davasında 2. duruşma
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dinci iktidar kamu kaynaklarıyla sermayeyi besleyecek

 

5 Şubat günü Resmi Gazete’de yayınlanan kararla, kamuya ait büyük ölçekli işletmelerle turistik bölgedeki bazı araziler, Türkiye Varlık Fonu’na devrildi. Bu kararla dinci-gerici AKP iktidarı, sermayeyi kamu kaynaklarıyla besleme konusunda bir adım daha attı.

OHAL fırsatıyla Türkiye Varlık Fonu “şirketi” kuruluyor

15 Temmuz darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak tanımlayan dinci-gerici iktidar, bunu izleyen dönemde her alanda saldırılarına hız verdi. Saldırıların yoğunlaştığı alanlardan biri de sermayenin kaynaklarını büyütmek için kamu kaynaklarının gasp edilmesi oldu. Türkiye Varlık Fonu da bu kapsamda gündeme getirilerek, OHAL fırsatıyla sorunsuzca yasalaştırıldı.

Uygulandığı kimi ülkelerde “var olan nakit fazlasının geleceğe aktarılması” olarak tanımlanan Varlık Fonu'nun Türkiye için gasp anlamına geleceği ilk anda ortadaydı. Zira Türkiye kapitalizmi; bütçe ya da cari fazlası bulunmazken bunun da ötesinde milyarlarca dolar borç ve cari açık içinde debeleniyor.

Bu iktisadi gerçeğe karşın, sermaye hükümeti tarafından OHAL fırsatıyla yasalaştırılan Varlık Fonu adı altında başbakanlığa bağlı bir “şirket” kurulmuştu. Bunun ardından 684 sayılı KHK ile kamuya ait ticari işletmelerin fona devredilmesinin önü açıldı.

“Tek adam” yönetiminde fon şirketi

Bunun ardından 5 Şubat günü ise büyük ölçekli işletmeler ve araziler gasp edilerek bu “şirkete” devredildi. Kamu kaynakları üzerinden elde edilen “şirket sermayesi”, kapitalizmin piyasa koşullarına göre işletilecek. Ayrıca bu “şirket” hem Sayıştay ve parlamento denetiminden, hem de her türlü vergiden muaf bulunuyor.

Ayrıca, bir dizi kamu kaynağı “tek adam diktatörlüğü” hayali peşinde koşan Erdoğan’ın yönetimine devredilmiş bulunuyor. Öyle ki, Türkiye Varlık Fonu kukla başbakana bağlı olarak kurulurken, son olarak da “şirket” yönetimine Mehmet Bostan, Yiğit Bulut, Kerem Alkin, Himmet Karadağ ve Oral Erdoğan gibi Tayyip Erdoğan’ın “yaverleri” atandı.

Sadece referandum bütçesi değil

Kamu kaynaklarının Varlık Fonu'na devredilmesi, bir yandan dinci-gerici iktidarın referandum bütçesini karşılayacak olsa da, gerçek mahiyetiyle bu sınırları aşmakta, Türkiye burjuvazisinin kamu kaynaklarıyla beslenmesi amacını taşımaktadır.

Şöyle ki, sermaye düzeninin ekonomi politikaları doğrultusunda işletilecek olan bu “şirket”, özelleştirme ve devasa projelerin fonlanması gibi işleri yine sermaye düzeninin ihtiyaçlarına göre yapacak. Dinci-gerici iktidar “şirket” eliyle sermayeye büyük kaynaklar aktaracak. Elbette burada öncelik ‘yandaş’ sermaye gruplarının olacak.

Buna karşın, kamu kaynaklarının sermayeye peşkeş çekilmesi Türkiye kapitalizminin yapısal sorunlarını çözemeyecek. Hatırlanırsa, 1996-97 yıllarında koalisyon hükümeti tarafından hayata geçirilen ‘Kamu Kaynak Havuzu’ adlı uygulamayla bütçe dışındaki kamu kaynakları bir havuzda toplanmış ve buradan sermayeye aktarılmıştı. Ancak bu “havuz” uygulaması, piyasa işleyişindeki dengesizlikleri pekiştirici bir etken olmuştu. Türkiye kapitalizminin 1999-2001 ekonomik krizlerine doğru gitmesine engel olunamamıştı.

Gaspın bilançosu

5 Şubat günü yapılan gaspla, Antalya, Aydın, Isparta, İstanbul, İzmir, Kayseri ve Muğla kentlerindeki toplam 2 milyon 229 bin 834 metrekare taşınmazın tahsisi kaldırıldı ve Türkiye Varlık Fonu’na devredildi. Ayrıca, Ziraat Bankası, Boru Hatları İle Petrol Taşıma Anonim Şirketi (BOTAŞ), PTT, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Borsa İstanbul ve TÜRKSAT anonim şirketlerinin sermayelerinde bulunan hisselerin tamamı Fon’a devredildi. Türk Telekom’un sermayesindeki yüzde 6.68 oranındaki Hazine hissesi de Fon’a aktarıldı. Aynı kararla Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ile Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün de Türkiye Varlık Fonu’na aktarılması sağlandı.

Bunlarla beraber, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptığı açıklamada, “Özelleştirme kapsam ve programında bulunan THY’nin yüzde 49.12 ve Türkiye Halkbank’ın yüzde 51.1 oranındaki hisselerinin özelleştirme kapsam ve programından çıkartılarak gerekli izinlerin alınmasına müteakip Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 19 Ağustos 2016 tarihli Kanun uyarınca Türkiye Varlık Fonu’na devrine karar verilmiştir” denilerek THY’de de gasp yapıldı.

 

 

 

 

Yeni KHK ile binlerce eğitim emekçisine ihraç

 

686 Sayılı KHK 7 Şubat tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı.

OHAL’i kamu emekçilerine yönelik saldırının fırsatına çeviren sermaye devleti son KHK ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) başta olmak üzere devlet kurumlarında çalışan 4 bin 464 kişiyi daha kamu görevinden ihraç etti. MEB’de çalışan 2 bin 585 kişi, Yüksek Öğrenim Kurumu’ndan da büyük çoğunluğu öğretim üyeleri olmak üzere 330 kişi kamudan atıldı.

YÖK’ten ihraç edilen akademisyenlerin 115’ini ise Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzalayanlar oluşturuyor.

Jandarma Genel Komutanlığı’ndan 893 kişi, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden de 417 kişi memuriyetten ihraç edilirken Yargıtay’dan 10, YSK’dan 10, TRT’den 88, Dışişleri Bakanlığı’ndan 48, Ekonomi Bakanlığı’ndan 15 kişi ihraç edildi. Yürürlüğe giren KHK ile birlikte 17 kişi ise mesleğine iade edildi.

Ayrıca kayyım atanan şirketlere ilişkin de, şirketler hakkında soruşturma başlatıldığı tarihten sonra şirket ortakları tarafından yapılan devir ve temlik işlemlerinin geçersiz sayılacağına karar verildi. “Muvazaalı devir işlemleri” başlıklı maddede, “şirket ortakları tarafından yapılmış olan devir ve temlik işlemleri muvazaalı kabul edilerek geçersiz sayılır ve ticaret sicilinden resen terkin edilir” ifadeleri yer aldı.





Hayır” bildirisi dağıtanlara saldırı

 

“Yeni” anayasa referandumunda “hayır” oyuna yönelik faşist saldırı tehditleri yapılırken sermaye devletinin kolluk güçleri de “hayır” çalışması yürütenlere yönelik saldırılarını sürdürüyor.

4 Şubat günü de İstanbul Kadıköy’de, referandumda “hayır” oyu vermeye çağıran bildiri dağıtanlara polis saldırdı. Polis, saldırıya tepki gösterenlere silah çekerek “sıkarım” diye tehdit savurdu.

Polis saldırısında Devrimci Parti MYK üyesi Gözde Tenikeci ve EMEP üyesi Elif Baydur’un da arasında olduğu 4 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar ertesi gün Kadıköy Rıhtım Karakolu’ndan serbest bırakıldı.

 
§