3 Mart 2017
Sayı: KB 2017/09

Devrimci baharın coşkusu ile dinci-faşist rejimi geri püskürteceğiz!
Karanlıklar düzeni aydınlığa saldırıyor
Referandum ve işçi sınıfı
Aldatmaca ve oyalamanın yeni adı: OHAL Komisyonu
İdam tartışmaları eşliğinde sandık hesabı
Dinci-gerici AKP iktidarı emperyalizmin ve işbirlikçi burjuvazinin ortak eseridir
Mesut Barzani Türkiye’de ne arıyor?
Ajitasyon-propaganda faaliyetimizi güçlendirelim!
Devrimci sınıf mücadelesinde sendikalar
Çifte sömürüye, baskıya, gericiliğe HAYIR!
8 Mart’ta ücretli izin ve resmi tatil istiyoruz!
Çocuk bakımı toplumsallaşmalı, ücretsiz-nitelikli kreşler açılmalıdır!
Regl izni istiyoruz!
MİB MYK Mart ayı toplantısı sonuç bildirgesi
Ankara İşçi Meclisi Bahar Buluşması sonuç deklarasyonu
Dinci faşist diktaya HAYIR! Düzene karşı devrim!
ABD-AB ilişkilerinde yeni dönem ve çatışan çıkarlar!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Eşitlik, özgürlük ve haklarımız için...

Çifte sömürüye, baskıya, gericiliğe HAYIR!

 

2017 bahar sürecine referandum tartışmalarının yoğunluğu ile girdik. Her yerde referandumu konuşuyoruz; fabrikalarımızda, işyerlerimizde iş arkadaşlarımızla; mahallede konu komşu, akraba ile; evin içinde eşimiz, abimiz, annemiz, babamız, çocuklarımızla; sokakta, meydanda, okulda; kısacası çifte sömürüyü yaşadığımız yaşamın her alanında. Bizden susmamızı, itaat etmemizi, kabullenmemizi, görmezden gelmemizi istedikleri yaşamımızın her alanında. Her şey bu kadar üstümüze üstümüze gelirken, gerici söylemler üzerimize saçılırken, etrafımızı saran karanlık büyürken, hak gaspları ile sömürü derinleşirken, emperyalist savaşın ve krizin bedeli bizlere ödetilirken “çifte sömürüye, baskıya, gericiliğe HAYIR” demek için, “mücadelede biz de varız” demek için daha ne bekliyoruz?

İşçi ve emekçi kadınlar soruyoruz size:

Yoksulluk ya da açlık sınırının altında bir ücrete çalışmaya, kazancımıza göre yüksek vergiler kesilmesine, hatta aynı işi yaptığımız erkek işçi kardeşlerimizden sırf kadın olduğumuz için daha düşük ücret verilmesine razı mısınız?

Krizi bahane ederek işten atıyorlar, ‘iş yok‘ diyerek ücretsiz izne çıkartıyorlar. İş güvencesinden yoksun, her an işten atılma tehditi altında çalışmaya razı mısınız?

Taşeron çalışmanın, kiralık işçiliğin, esnek çalışmanın denemeleri bizler üzerinden gerçekleşiyor. Sigortanın eksik yatmasına, kuralsızlığın kural olmasına, güvenceden yoksun kalmaya razı mısınız?

Patronlar kârlarından gidecek diye iş güvenliği önlemlerine özen göstermiyorlar. OHAL döneminde (7 ayda) ölen işçi sayısı 1180; bunların içlerinde tarlaya giderken devrilen traktörde, fabrikada makinasının başında ölen işçi kadınlar da var. İş cinayetlerinde ölmeye, iş kazalarına, meslek hastalıklarına maruz kalmaya razı mısınız?

Tüm bunların üzerine bir de zorunlu BES kesintisine, referandumdan sonra gerçekleşeceği söylenen kıdem tazminatının gasp edilmesine razı mısınız?

Haklarımızı kazanmak için çıktığımız grevlerin yasaklanmasına razı mısınız?

Bakıma muhtaç yaşta çocuğu olanlarımız çalışma yaşamının dışında kalıyor. Patronlar kreş açmak yerine cezasını ödemeyi tercih ediyor. Devlet kreş açmak yerine büyükannelere harçlık vermeyi öneriyor. 7/24 açık, ücretsiz, sağlıklı ve nitelikli kreş hakkından yoksun bırakılmaya razı mısınız?

Özgecan Aslan, Cansel Buse Kınalı ve niceleri... Kadınların töreler, namus, boşanmak istemesi, sevgili olmak istememesi gerekçe gösterilerek öldürülmesine razı mısınız? Kadın cinayeti işleyenlerin aklanmasına, iyi halden ceza indirimi almasına razı mısınız?

Tacizin, tecavüzün, çocuk istismarının görmezden gelinmesine, fetvalarla normalleştirilmesine razı mısınız? Tecavüze uğrayanın tecavüzcüsü ile evlendirileceği tecavüz yasasına razı mısınız?

Şort giydiği için bir kadının otobüste tekmelenmesine razı mısınız? Belediyelerin nasıl dövülmemiz, nasıl diz çöküp hizmet etmemiz gerektiğini anlatan broşürler dağıtmasına razı mısınız? Son 15 yılda kadına yönelik şiddetin % 1400 artmasına ve her geçen gün bu oranı arttıran örnekler yaşanmasına razı mısınız?

Kaç çocuk doğurmamıza dair devlet erkanının kararlar vermesine, patronların fabrikalarda çocuk doğurmak isteyen kadınları hamile kalma sırasına sokmasına razı mısınız?

Kürtajın, sezeryanın yasaklanması sonucunda kadınların sağlığını tehdit edecek sonuçlar oluşabilir. Kadının istemediği veya bakamayacağı bir çocuğu dünyaya getirmesi kadının ve çocuğun ekonomik, psikolojik geleceği açısından kötü sonuçlar yaratabilir. Kürtajın yasaklanmasına razı mısınız?

Çocuk gelinliğin önü açıldı, kız ve erkek öğrencilerin birlikte okuma koşullarını ortadan kaldırmak için adımlar atıldı, eğitim müfredatı gerici bir eksene oturtuldu. 4+4+4 eğitim sistemine, gerici müfredatlarla gençliğin zehirlenmesine razı mısınız?

Ensar Vakfı’ndaki çocuk istismarına, Adana’daki Aladağ kız yurdunun yanmasına razı mısınız?

Basın emekçilerinin işten atılmasına, gözaltına alınmasına, tutuklanmasına razı mısınız?

Çocuklarımızın öğretmenlerinin, üniversitelerde akademisyenlerin açığa alınmasına, meslekten ihraç edilmesine razı mısınız?

OHAL’e, KHK’lara razı mısınız?

Kapitalizmde kadın olduğumuz için ikincil, işçi olduğumuz için ücretli köle olarak görülmemize razı mısınız?

Referandum tam da bunların cevabını bizlerden istemektedir. Bunlardan birine bile hayır dediyseniz, referandumda hayır tutumumuzu göstermeliyiz. Çünkü referandum vesile edilerek varılmak istenen tek adam diktası ile tüm bunlar daha da katmerlenecektir, hayatımızın tüm kararlarını teslim etmemiz istenecektir. Bizler yaşamın yarısı olan kadınlarız; bizler sınıfımızın yarısı olan işçi ve emekçi kadınlarız. Mücadelenin de yarısı olmak varken neden hayatımıza, çalışma koşullarımıza, yasal haklarımıza dair kararları ücretli kölelik düzeninin tek adamı olma anlayışına teslim edelim ki? İşçi ve emekçi kadınlar olarak HAYIR sesini yükseltemezsek, sokakta mücadeleyi büyütemezsek, direniş ruhunu kuşanamazsak yetinebileceğimiz kırıntılar bile kalmayacak, oysa bizlerin hak ettiği eşit ve özgür koca bir dünya var!

16 Nisan'daki referandumda vereceğimiz karar 17 Nisan sabahına sihirli bir değnek değmiş gibi uyanmamızı elbette sağlamayacak. Ama referandum sürecinde eşitliğimiz, özgürlüğümüz, haklarımız için kararı alan, mücadeleyi ören, örgütlülüğü büyüten olursak güzel günler yakınlaşacaktır. Yaşadığımız sömürü de kadın cinayetleri de taciz de tecavüz de gerici eğitim müfredatı da çocuk istismarı da şort giydiğimiz için tekme atılması da ve daha sıralayabileceğimiz birçok şey de; ne kader ne de fıtrattır. İşçi ve emekçi kadınlar olarak “bu kaderi biz yazmadık, bozacak olan biziz” inancıyla bir adım öne çıkmalıyız. Başını kaldıramayan kadınların başını kaldırmasını, susan kadınların soru sormasını, yürüyemeyen kadınların koluna girmesini başarabilmeliyiz. Başkaldırmalıyız, direnmeliyiz, kenetlenmeliyiz!

Referandum gündemi üzerinden sermaye düzenine, tek adam diktasına ve kadının çifte sömürüsüne “HAYIR!” yanıtını vermeliyiz. Bu sene referandum sürecinin içerisinde bir 8 Mart geçireceğiz. 8 Mart’ın biriktirdikleri ile hemen ardından referandum süreci devam edecek. Ve referandum sürecinin geliştireceği dinamikler ile 1 Mayıs’ın ön günlerine ve 1 Mayıs’a varacağız. 8 Mart, referandum ve 1 Mayıs süreçlerini işçi ve emekçi kadınlar cephesinden hesaplaşma süreçlerine dönüştürmeliyiz. Bu bahar da önce bizler yürümeli, baharı kazanarak geleceğe ilerlemeliyiz.

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları

 
§