Kıdem tazminatı hakkının gaspında sona gelindi
Sosyal yıkım saldırılarını geri püskürtmek için genel grev, genel direniş!
AKP iktidarı, referandumun hemen ardından işçi sınıfı ve emekçileri hedef alan kapsamlı yıkım saldırılarını hayata geçirmek için kolları sıvamış bulunuyor. Kıdem tazminatı hakkının gaspı anlamına gelen fon uygulamasında sona gelindiği ise hükümet yetkilileri tarafından sıklıkla dile getiriliyor.
Kıdem Tazminatı Fonu’nda
son rötuşlar
Kıdem tazminatı hakkının gaspına yönelik düzenlemelerin sermayenin uzun bir süredir gündeminde yer aldığı biliniyor.
AKP iktidarına bu yönlü isteklerini sık sık hatırlatan, hemen her seçim öncesinde ve sonrasında “yapısal reformlar”ın hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan sermaye güçleri; işçi ve emekçilerin kıdem tazminatı konusunda ortaya koyduğu duyarlılık nedeni ile bugüne kadar rahat adımlar atamamıştı.
Fakat bugün, bizzat AKP gericiliği tarafından yaratılan baskı ortamı ile birlikte uygun koşulların oluştuğunu düşünen sermaye güçleri, kıdem tazminatı hakkını gasp etmek için son hazırlıklarını yapıyor.
Saldırı karşısında işçi ve emekçiler açık bir bilince sahip olmalıdır
Sermaye, hükümet ve sendikal bürokrasi işçi sınıfı ve emekçileri Kıdem Tazminatı Fonu konusunda ikna etmek için her türlü aracı kullanıyor.
Saldırının gerçek içeriğini karartıp, Kıdem Tazminatı Fonu’nu emekçilerin lehine bir düzenlemeymiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Uygulamanın işleyişi üzerinden sınıfı bölüp, karşı karşıya getirecek kirli politikaları devreye sokuyorlar. Bu durum, kıdem tazminatına dönük saldırı hazırlığı karşısında işçi ve emekçileri bilinçlendirmenin, aydınlatmanın önemini bir kez daha arttırıyor.
Bu sorumluluk herkesten önce sınıf devrimcilerinin ve öncü işçilerindir. Sınıf bilinçli öncü işçiler ve sınıf devrimcileri vakit kaybetmeksizin emekçileri saldırı karşısında bilinçlendirecek, taraflaştıracak bir pratik ortaya koymalıdır. Fabrika fabrika, havza havza kıdem tazminatına dönük saldırı hazırlığının mahiyeti işçi ve emekçilere anlatılmalı; bu kapsamda genel seslenme araçlarının yanı sıra işçi toplantıları, söyleşi ve forumlar gerçekleştirilerek, oluşacak duyarlılığa akacak zeminler oluşturulabilmelidir.
Pazarlık yok! Kıdem tazminatı haktır gasp edilemez!
Kıdem tazminatına dönük saldırının gündeme geldiği ilk günden itibaren hemen her sendikal konfederasyon kıdem tazminatı hakkının “kırmızı çizgileri” olduğunu belirtmişti. Fakat bu konuda basın toplantıları ve açıklamalar dışında dişe dokunur hiçbir şey yapmadıkları biliniyor.
Mevcut sendikal düzen ve onun temsilcileri, böylesine kapsamlı bir saldırı hazırlığı karşısında süreci bir kez daha masa başı pazarlıklara indirgemiş bulunuyor. Sermaye ile oturdukları masada saldırıyı sözde “hafifletecek” kısmi düzenlemeler koparıp kendi misyonlarını oynamaya hazırlanıyorlar.
Bütün bu olgular mevcut sendikal düzenin saldırı karşısındaki gerçek pozisyonunu da gözler önüne seriyor. Bu nedenle işçi ve emekçiler hem sermayenin hem de sendikal bürokrasinin karşısına “Pazarlık yok! Kıdem tazminatı haktır gasp edilemez!” bakışı ile çıkmayı başarabilmelidir. Mücadeleyi, kurulu sendikal düzenin sınırlarına hapsolmadan ve sendika ayrımı gözetmeden, taban inisiyatifini esas alarak örmeli, sermayenin karşısına kendi öz gücü ile çıkabilmelidir.
Saldırıları geri püskürtmek için; genel grev, genel direniş
Sınıfın genelini hedef alan bu denli kapsamlı bir saldırı, yine işçi ve emekçilerin topyekûn mücadelesi ile geri püskürtülebilir. Zira, üretimden gelen gücü kullanarak birleşik, kitlesel, fiili ve meşru bir direniş hattı örülmeksizin sermayenin yıkım programını dizginlemek ve bertaraf etmek mümkün olmayacaktır.
Böylesi bir direniş ve mücadele hattının örülebilmesi her şeyden önce sermaye, devlet ve sendikal bürokrasi tarafından oluşturulan ve sınıfı kuşatan gerici cenderenin parçalanmasını zorunlu kılmaktadır. Son yıllarda yaşanan gelişmeler (Greif İşgali, Metal Fırtına vb.), işçi sınıfı içerisinde bu türden eğilimlerin potansiyel olarak şekillendiğini açıkça ortaya koymuştur. Son 1 Mayıs tablosu ise, işçi ve emekçiler arasında kıdem tazminatı konusundaki duyarlılığın hâlâ güçlü olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Şimdi görev, işçi sınıfı içerisinde biriken bu hoşnutsuzluğu adım adım bir sınıf hareketine doğru büyütmek, örgütlemek ve sermayenin karşısına bir güç olarak çıkarmaktır. |