15 Eylül 2017
Sayı: KB 2017/35

Dikta rejimi ancak sınıf mücadelesiyle yıkılabilir!
Reza Zarrab davası ve AKP’nin zayıf karnı
Gerginliğe dayalı siyaset ve gerginliğin pazarlanması
Kontrgerillanın yeni katliam aracı: SİHA
Metalde kazanımın anahtarı Metal Fırtına ve Greif’tir!
EİB’den sempozyum çağrısı
İşçi sınıfı mücadeleyi sürdürüyor
12 saatlik çalışma süresi ve sınıfa dönük saldırılar üzerine...
Gece çalışması: Kapitalistin kan dolu kadehi
Kadına şiddet üreten kapitalizm, eşitlik sunan sosyalizm!
Yeni insanın inşasında eğitim
Eğitimdeki gericileşme ve TÜSİAD’ın serzenişleri
Gerici eğitime karşı başka bir dünya mümkün!
Üniversitelerde yeni mücadele yılı
Deyr ez-Zor savaşı, emperyalistler ve PYD
Asya-Pasifik’te sular ısınmaya devam ediyor
Bağımsızlık referandumu ve Kerkük sorunu
Bir fırtına bir “çaresizlik”
Şili halkının direniş sembolü: Victor Jara
Musa Anter Kürt halkının mücadelesinde yaşıyor!
Müziğe aşık bir devrimci ozan: Ruhi Su
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Üniversitelerde yeni mücadele yılı

 

Geçen sene OHAL’in karanlığında girdiğimiz üniversite eğitim-öğretim dönemini bu sene de yine OHAL koşullarında karşılıyoruz. Üniversiteler baskıların arttığı, Ortadoğu’da savaşın kızıştığı, işçi ve emekçilerin haklarının sürekli tırpanlandığı, eğitim müfredatının bilimsel içeriğinin boşaltılıp dinci-gerici bir şekle büründürüldüğü bir atmosferde açılıyor.

Geçen eğitim-öğretim döneminde OHAL bahane edilerek üniversitelerde siyaset yapmak yasaklanmış, yapılan her türlü eylem engellenmeye çalışılmıştı. Eyleme katılanlar gözaltına alınıp, bir sürü soruşturma ile, okuldan uzaklaştırma, atılma, tutuklanma ile karşılaşmıştı. OHAL’i fırsat bilen sermaye devleti binlerce ilerici-devrimci-muhalif akademisyeni üniversitelerden ihraç etmiş, yerlerine Tayyip Erdoğan’ın direk atadığı hocalar, rektörler yerleştirmişti.

Bu sene hocasızlıktan dolayı birçok bölümün kapatıldığı üniversitelerle, artan yasaklarla, yoğunlaşan dinci-gerici uygulamalarla ve birçok şeye yapılan zamlar ile karşı karşıyayız. Örneğin bu yaz MEB’e bağlı karma öğrenci yurtlarının Erdoğan’ın talimatıyla kız-erkek olarak ayrıştırılması yolunda adımlar atıldı. Öte yandan açıklanan verilere göre 239 bin öğrenci öğrenim kredisini ödeyemiyorken, örneğin Kocaeli Üniversitesi yeni dönemi zamlarla açıyor. Yeni yönetmeliğe göre, üniversite seçmeli dersler kategorisinde yer alan seçmeli dersleri seçen öğrenciler, bu derslerin uzaktan öğretim kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle harç ödemek zorunda bırakılacak. KOÜ’de ayrıca yemeklere de zam yapıldı. Diğer yandan ODTÜ öğrencileri, önceki senelerde eylemlerle engelledikleri “ODTÜ yol projesi”ne Melih Gökçek ve kayyum rektörün imza atması sayesinde ODTÜ ormanının yok edilme çalışmalarının başlamasıyla yeni dönemi karşılayacaklar. Hemen her üniversitede burada saydıklarımız ve daha bir dizi sorun bizleri bekliyor.

Bu arada Diyanet İşleri Başkanlığı, Kuran Kursları Yönetmeliği’nin “İhtiyaç Odaklı Kur’an Kursları” bölümünün 3’üncü maddesinde değişiklik yaparak tüm üniversiteleri ilgilendiren bir hamleye imza attı. Söz konusu değişiklikte “Orta ve yüksek öğretim kurumlarında ihtiyaç duyulması halinde öğrencilerin Kuran-ı Kerim ve dini bilgiler kapsamında taleplerini karşılamak için D grubu kurslar açılabilecektir” ifadeleri yer alıyor. Böylece ortaokul ve liselerle birlikte üniversitelerde de Kuran kurslarının yolu açılmış oldu. Demek oluyor ki dinci-gerici muktedirlerin istedikleri “kindar ve dindar” neslin yaratılma zemini daha da sağlamlaştırıldı.

***

Üniversiteler kurulduklarından itibaren mevcut sistemin ihtiyacı doğrultusunda, egemenlerin geleceği şekillendirmek için kendi ideolojilerini gençlere aşılama misyonuyla hareket etmiştir. Dönemin ihtiyacı olan mesleklere yatırımlar yapılmıştır. Günümüzde teknoparklar, teknokentler vb. aracılığıyla üretimin ucuza mal edilmesine hizmet etmektedirler. Keza üniversiteler üzerinden, sorgulamayan, köle zihniyetli, dindar bir beyin ordusu yaratmaya çalışılmaktadır. Her sene değişen yönetmelikler ile karşıladığımız üniversiteler, giderek bilimsellikten uzaklaştırılmış, üniversitelerde meslek edindirme değil, ucuz yedek iş gücü ordusu yaratma hedefinde adımlar atılmıştır.

Öte yandan toplumdan bağımsız olmayan üniversitelerimiz, toplumsal-siyasi olaylardan da bağımsız olmayıp, her zaman etkilenmiştir. Bugün toplumda korku atmosferi yaratılmaya çalışılırken, emekçiler işinden-aşından-mesleğinden edilerek açlıkla terbiyeye tabi tutulurken, kitleler suni ayrıştırmalara maruz kalırken, sistemin ekonomik krizi başta Ortadoğu olmak üzere diğer ülkeleri kasıp kavururken üniversitelerimiz de bu olaylardan etkileniyor ve etkilenmeye devam edecektir.

Yeni döneme böylesi bir karanlık tabloda girerken elbette gençlik olarak bizlere birçok sorumluluk düşüyor. Üniversitelerimizde yaşadığımız akademik sorunlar için, ülkemizde ve dünyada gerçekleşen toplumsal olaylara sözümüzü söylemek için daha fazla ısrar ve daha fazla cüret ile hareket etmeliyiz. Geleceğimizi kendi sınıf çıkarları doğrultusunda şekillendiren sermaye devletine karşı bizler de bu sınıfı yıkabilecek tek devrimci sınıf olan işçi sınıfı ideolojisi ışığında üniversitelerimizde mücadeleyi büyütmeli ve gençlik olarak üniversitelerimizde örgütlü bir güce dönüşmek için dünden daha güçlü hareket etmeliyiz.

 

 

 

 

ODTÜ’de “anlaşma” yalanıyla orman talan edildi

 

9 Eylül gece saatlerinde polis eşliğinde ODTÜ’ye giren iş makinaları ormanı talan etti. Belediye, ağaç katliamının ertesi gününde “bir gecede yaptığı çalışma” ile övünse de; okulun boş olduğu yaz tatili döneminde, polis eşliğinde yangından mal kaçırırcasına yaptığı kıyımın, kendi acizliğini gözler önüne sermekten başka bir karşılığı olmadı.

Öte yandan, ODTÜ’deki ağaç katliamının önünü açan “protokol anlaşması”na ilişkin gerçekler de ertesi gün itibarıyla gün yüzüne çıktı.

Belediye ile ODTÜ yönetimi arasındaki sözde “anlaşmazlık”, Erdoğan’ın talimatı üzerine valiliğin araya girmesiyle aşıldı. Böylece İ. Melih Gökçek başkanlığındaki Ankara Büyükşehir Belediyesi ile ODTÜ Rektörlüğü arasında “protokol” imzalanarak anlaşmaya varıldı.

Ortada “anlaşma” olduğundan söz edilse de, talan edilen bölgede yapılan inceleme, bu anlaşılan “protokol”ün de bir karşılığı olmadığını ortaya serdi. Sözde “protokol anlaşması”nda, açılan yolun 38 metre genişliğinde olacağı öne sürülürken bölgede yapılan inceleme, binlerce ağacın katledildiğini ve yol için açılan alanın 90-100 metre genişliğinde olduğunu ortaya koydu. ODTÜ ormanının 45 hektarlık alanının bölündüğüne değinilen raporda, ekosistemi bozulan alanın, bunun iki katı büyüklüğünde olduğu ve devam eden çalışmanın etkisiyle daha da büyüyeceği belirtildi. Kamyonların geçişi için de fazladan yollar açılarak ağaç kıyımı yapıldığı ifade edildi.

Devletin ilgili kurumlarının, bakanlıklarının ve rektörlüğün, bu talanın önünü açmaktan öte bir işlevi olmadığı ve bunların, bölgenin korunmasına dair sorumluluklarını yerine getirmedikleri üzerinde duruldu.

ODTÜ’lü öğrenciler, TMMOB, ODTÜ Mezunları Derneği 10 Eylül’de yol yapımının gerçekleştiği A7 kapısı önünde yaptıkları eylemle ağaç katliamını ve buna ortak olan rektörü protesto etti.

İlerleyen günlerde pek çok üniversiteden öğrenci toplulukları da ODTÜ’deki talanı protesto eden ortak açıklama yayınladı.

 
§