9 Şubat 2018
Sayı: KB 2018/06

İşçi-emekçi barikatlarını yükseltelim!
Kirli savaşın kiralık kalemşörleri
Sosyal demokrasinin sözde savaş karşıtlığı
“Yaşamdan, barıştan yana tutumumuzu sürdürüyoruz!”
Tabutluk hücrelere sağlıklı girip tabutta çıkmak
Hapisanelerde sürece yayılan katliam
Metal işçilerinin birliği ve mücadelesi kazanacak!
10 Şubat 2014, Greif: İşgal, Grev, Direniş!
Onursuzluk dayatmalarına ve sömürüye karşı direnişi ve mücadeleyi büyütelim
Ekim Devrimi, işçi sınıfı ve sınıf örgütleri
Kapitalist kriz, siyasal gericilik ve sınıf mücadeleleri
Emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı birleşik devrimci direniş!
Almanya’da metal TİS’lerinde anlaşma
Ekim Devrimi’nin 100. yılında Kollontay’ı okurken… / IV
Liseliler birliğe, mücadeleye!
Çocuk işçiliğin yasal hali: Çıraklık!
Yeni bir sendikal hareket için ileri!
“Birleşirsek tok, birleşmezsek yok oluruz!”
Greif İşgali işçi sınıfına yürünmesi gereken yolu gösteriyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı birleşik devrimci direniş!

 

2011’de Suriye’ye karşı yıkıcı bir savaş başlatan şebekenin başında ABD vardı. Batılı emperyalistler destekçi; Suudi Arabistan, Türkiye, Katar gibi Amerikancı rejimler ise icraatçıydı. Dünyanın dört bir yanından devşirilen tetikçileri Suriye’ye taşıyan savaş şebekesi, “iç dayanak”larını dinci-mezhepçi Müslüman Kardeşler ve uzantılarında buldu. Amaç; Suriye’yi ABD kuklası, İsrail işbirlikçisi İslami gericiliğin eline teslim etmekti.

Vahşette sınır tanımayan cihatçılar sahaya sürüldü, Körfez şeyhleri yüz milyarlarca dolar harcadı, AKP iktidarı araçlarını/imkanlarını bu komşu ülkenin yakılıp yıkılması için seferber etti. Nitekim Suriye’nin yarısını yakıp yıktılar, yüz binlerin öldürülmesine neden oldular, milyonları yerinden yurdundan ettiler ancak emellerine ulaşamadılar.

Bu başarısızlık, savaş şebekesinin parçalanmasına neden oldu. Katar-AKP ikilisi ile Suudi Arabistan’ın arası açıldı. Taraflar, birbirini cihatçı terörü desteklemekle suçluyorlar. Kuşkusuz ki, tümünün sağlam kanıtları var. Zira insanlığa karşı bu suçu birlikte işlediler. Bu uğursuz savaş Suriyeli emekçilerin ekonomik/sosyal, demokratik/siyasal talepler için yükselttiği mücadeleyi de geri plana itti.

***

Suriye’yi yıkma savaşında suç ortaklığı yapan ABD ile Ankara’daki işbirlikçileri Rojava konusunda ayrıştılar. ABD Suriye’den bir parça koparabilmek adına PYD’yi desteklerken, Kürt halkının kazanımlarına tahammül edemeyen AKP iktidarı ise Efrîn’i hedef alan yeni bir savaş cephesi açtı. Buna rağmen PYD’nin hamisi havalarındaki ABD emperyalizmi, “Efrîn, IŞİD’le savaş alanımızın dışındadır” diyerek Ankara’daki işbirlikçilerine saldırı icazeti verdi.

Kuşkusuz ki, Erdoğan AKP’si Washington’daki efendileriyle uzlaşmak için her yola başvuruyor. ABD, Kürt halkının taleplerini desteklemek için değil, fakat Suriye’ye müdahale konusunda dayanabileceği başka bir güç olmadığı için PYD’yi destekliyor (tüm cihatçı çeteleri denedikten sonra sıra PYD’ye gelmişti). Bu desteğin ömrü de, kapsamı da Suriye’deki gelişmelerin seyrine bağlıdır. Efrîn’de PYD’yi ortada bırakan ABD, Türkiye’yi PYD ile değiştirmek istemediğini, ancak verili koşullarda her iki tarafla işbirliği yapmayı uygun gördüğü mesajını veriyor. Nitekim PYD’ye sağlanan lojistik destek halen İncirlik Üssü’nden kalkan uçaklarla taşınıyor. Yani iç politika malzemesi kapsamında yapılan vaazlarda atıp-tutan AKP şefleri, Washington’daki efendilerine hizmette kusur etmiyor. Öte yandan arayı düzeltmek amacıyla Washington’a heyetler yolluyor, bu uğurda milyonlarca doları lobi faaliyetleri için harcıyor.

***

İdlib’i cihatçı çetelerden temizlemek isteyen Rusya, bunun için Türkiye ile ilişkileri bozmamaya çalışıyor. Sınırlı olsa da Efrîn saldırısına izin veren Rusya, bu hamle ile PYD’ye, ABD’ye angaje olmanın olası risklerini hatırlatmış da oluyor. Buna rağmen Rusya ile PYD arasında hem siyasi hem askeri ilişkiler devam ediyor. Rojava’nın ABD işgali altında kalmaması, PYD’nin Rusya aracılığıyla Esad yönetimiyle anlaşmasına bağlı görünüyor.

Suriye’deki savaşı bitirmek için çaba harcayan, bu konuda belli bir başarı da sağlayan Rusya’nın yeni bir cephenin açılmasından hoşnut olduğu söylenemez. Nitekim cihatçı çetelerin bir Rus uçağını düşürmesinden sonra Suriye hava sahasının kapatıldığı bildirildi. Türk sermaye devleti ise Efrîn’e yönelik savaş uçaklarının pervasızca kullanılmasına rağmen işgal saldırısında kayda değer bir ilerleme sağlayamadı. Hava sahasının kapalı tutulması durumunda ise, saldırının fiyaskoyla sonuçlanma ihtimali yüksek olacak.

Suriye ile Rusya’nın starejik müttefiki olan İran’ın Efrîn saldırısının bitirilmesi yönünde çağrı yapması, Türk devletinin yayılmacı emellerinden duyulan rahatsızlığı dışa vuruyor. Bu açıklamanın Rusya’dan habersiz yapılması mümkün olmadığına göre, saldırı için yakılan yeşil ışığın yakında sarıya ya da kırmızıya dönmesi ihtimal dahlindedir.

Beşar Esad yönetiminin ne Erdoğan’a ne AKP’sine güvenmediği aşikar. Perde arkasında birtakım pazarlıklar yapılmış olsa bile, cihatçı çetelerle kol kola giren Türk ordusunun Suriye topraklarını işgal etmesinden ciddi bir rahatsızlık duyuyor. “3.5 milyon Suriyeliyi evlerine göndereceğiz” diye vaazlar veren AKP şefleri, işgalci emellerini saklamıyorlar. Dinci gericiliğin gözünü bürüyen yeni Osmanlıcı hırs ise, sadece Suriye’yi değil tüm Arap dünyasını rahatsız ediyor. Astana ve Soçi görüşmelerine katılsa bile, AKP iktidarına hiçbir taraf güvenmiyor. Zira ‘yeni Osmanlıcı’ zihniyet, koşullar elverdiği anda yayılmacı yüzünü pervasızca sergiliyor.

***

Türkiye’nin saldırısı, batılı emperyalistlerin Suriye’yi hedef alan küstahça çıkışlar yapmasının bahanesi de oldu. Güya Rojava konusunda endişeli olan emperyalistler, Suriye’nin kimyasal silahlar geliştirdiği safsatasını ortaya atarak, Esad yönetimiyle gerilimi tırmandırmaya başladı. Bu girişim, batılı emperyalistlerin Suriye’deki yıkıcı savaşın sürmesi için ellerinden geleni yapmaya devam ettiklerini gözler önüne seriyor.

***

Suriye savaşının bitirilmesi önünde halen iki ciddi engel var: Biri ABD’nin PYD kontrolündeki bölgeleri egemenliği altına alma planı, diğeri Türk devletinin izlediği işgalci/yayılmacı politikadır.

Hiçbir zaman Suriye’de etkin olamayan ABD, ‘Fırat’ın doğusu’nu Suriye’den koparıp sorunlar yumağı haline getirmeye çalışıyor. AKP iktidarı ise hem Suriye topraklarını işgal ederek hem İdlib’deki cihatçı çetelere kol/kanat gererek savaşı bitirme çabalarını baltalıyor. Seçim hezimetini engellemek için kirli bir savaşa muhtaç olan Erdoğan AKP’si, bundan dolayı Efrîn saldırısını kısa sürede bitirmekten yana değil. Savaşı uzatabilmek için İdlib’deki ‘cihatçı çeteler kozu’ dahil elindeki tüm imkanları kullanacaktır.

***

Rusya-İran ikilisinin desteği ile ülkenin bütünlüğünü korumaya, yıkılan kentleri yeniden inşa etmeye çalışan Suriye yönetimi ise, zaman alsa bile hedefine ulaşma konusunda kararlı görünüyor. Suriye’nin çabası Rusya-İran ikilisi tarafından destekleniyor. Kuşkusuz ki bu destek her iki devletin bölgesel çıkarlarına dayanıyor; her iki devletin de kendine göre hesapları var.

***

Emperyalistlerle işbirlikçileri tarafından kışkırtılan yıkıcı savaşların faturasını yazık ki halklar ödüyor. Emperyalistlerle bölgedeki iç dayanakları olan gerici rejimler yıkılana kadar, halkların bu belalardan kurtulmaları mümkün değil. Bu koşullarda etnik, dinsel, mezhepsel ayrımları bir kenara atıp emperyalizme, siyonizme, gericiliğe karşı halkların birleşik direnişini örgütlemek dışında bir çıkış yoktur.

 
§