29 Haziran 2018
Sayı: KB 2018/25

Sermayenin diktatörlüğüne ve diktatörüne karşı mücadeleye!
Şaibeli seçimler zincirinde yeni halka!
Reformist solun ilk seçim değerlendirmeleri
Atı alan Fırat’ı geçemedi!
Seçim hileleri 24 Haziran’da da devredeydi
Hapishanelerde hücre saldırısının yolunu düzleyen saldırılar
Neo-liberal tarım politikalarının yarattığı tablo
Çözüm işçi iktidarında!
İstanbul’da direnen KESK’li emekçilerden açıklama
Derby işgali 50. yılında!
Karl Marks’ın 200. Doğum Yılı… / 2
‘İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Festivali’ gerçekleşti!
Avrupa’dan ilk seçim açıklamaları: Ne özgür ne de adil!
Dünyadan kısa kısa…
Türkiye IMF kapısına doğru yol alıyor
Şenyaşar: Dövdüler, bıçakladılar, kurşun sıktılar ölü taklidi yaptım
Kocaeli’nin 24 Haziran seçimi
Sermayenin öğrettiği çaresizlik
İşçi sınıfı bu oyunu bozmalı!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Derby işgali 50. yılında!

 

1960’lı yılllar tüm dünyada ve Türkiye’de yaygın direnişlerin, işgallerin yaşandığı bir dönemdir. İşçiler, öğrenci gençlik, köylüler çeşitli mücadele araçları ile haklarını ararlar. Öyle ki, bu dönem boyunca Türkiye’de 200’e yakın eylem gerçekleşir. Önemli işçi eylemleri arasında ise 1961 Saraçhane mitingi, 1963 Kavel direnişi, 1964 Bereç ve Sungurlar grevi, 1965 Zonguldak 1966 Paşabahçe grevleri, 1968 Derby İşgali, 1969 Singer ve Türk Demir Döküm işgalleri sayılabilir. Bu eylemlerin çoğunda işçiler ile devletin kolluk güçleri arasında büyük çatışmalar yaşanır. 60’ların çalkantılı mücadele yıllarının sonucu olarak ve icazetçi-sarı sendikal anlayışa karşı 1967’de öncü ve devrimci işçiler DİSK’i kurarlar. DİSK’in kuruluşu sonrası birçok sektörde örgütlenmeler başlar. Patronlar gelişmekte olan fiili-meşru mücadele hattına karşılık saldırılara başvurur. Yeri gelir öncü işçileri işten atarlar, baskı ve denetimi arttırırlar yeri gelir devlet kurumlarıyla işbirliği içerisinde ayak oyunları düzenleyerek işçilerin sendikal haklarının önüne geçmeye çalışırlar.

Kazlıçeşme’de bulunan ve lastik sektörünün o dönemin önemli bir fabrikası olan Derby fabrikası işçileri Lastik-İş’te örgütlenirler. 1967’de Lastik-İş Sendikası Türk-İş’ten ayrılarak DİSK’in kurucu sendikalarından biri olmuştur. Bu durumdan korkan patronlar ve özellikle Derby patronu Türk-İş’e bağlı Kauçuk-İş’i kurarlar. Sonrasında Derby patronu baskıyla, tehditle ya da işçilerin imzalarını taklit etmek gibi yollarla işçileri Kauçuk-İş’te örgütlü gösterir. Çalışma Bakanlığı ile işbirliği yapar, Derby’de yetkiyi Kauçuk-İş alır. Sözleşme için 4 Temmuz 1968 tarihi görüşme günü olarak belirlenir. İşçiler iradelerini yok sayan, onları icazetçi-sarı sendikaya mahkûm etmek isteyen patrona karşı cevaplarını 4 Temmuz günü fabrikayı işgal ederek verirler. Böylece 1600 Derby işçisi Türkiye’de ilk fabrika işgalini gerçekleştirir. İşçiler güvenlik önlemleri alır, kapılara kaynak yaparlar, herhangi bir saldırıya karşı hazırlanırlar. Kazanmaya endeksli ve büyük bir kararlılıkla 6 gün süren işgal en son fabrikada referandum yapılarak sonlandırılır. Normalde anayasada yazmasa da direnişin basıncı ile fabrikaya hâkimler gelir, referandum ile 950 işçiden 920’si Lastik-İş’i seçer. Patron Lastik-İş Sendikası ile masaya oturur, sosyal haklardan ekonomik iyileştirmelere kadar birçok hak kazanır işçiler. Bu süreçte Türk-İş işgalin başka fabrikalara da yayılmasından korkarak dönemin başbakanı Süleyman Demirel ve cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’la görüşerek işgale müdahale edilmesini talep eder. İşgal boyunca çeşitli karalamalar da yapılır. “İşçiler içeride makinelere zarar veriyor” ya da “işçiler birilerinin zoruyla fabrikadalar” vb. söylemler üzerinden kara propagandaya başvurulur. Basın organlarının içeri alınması ile bu tür karalamalar boşa düşürülür. Bu sayede işgal toplumun geniş kesimleri tarafından sahiplenilir.

Türkiye tarihinde işgal eylemleri aslında 2. Meşrutiyet dönemlerinden itibaren işçi sınıfının kullandığı bir yöntemdir. Ancak 1968 yılında gerçekleştirilen Derby işgali ile işgal eylemleri yaygınlaşır, etkili bir yöntem olarak meşruiyet alanı kazanır. 1968-1969 arasında Singer ve Alpagut deneyimleri de yaşanır. Ve bu süreç 15-16 Haziran büyük işçi direnişini mayalar. ‘71 muhtırası ile önü kesilmeye çalışılsa da, işçi sınıfının bu eylemli dönemi 1980 darbesine kadar yoğun bir şekilde devam eder.

Günümüzde işgal eylemleri yer yer küçük ve orta ölçekli işletmelerde de yaşanıyor. Ancak uzlaşmacı sendika bürokratlarının gerici tutumları ile işçilerin hak arama eylemleri daha ileriye çıkamadan engellenebiliyor. Patronun, sendika ağalarının ve devletin saldırılarına rağmen işçi sınıfının fiili-meşru mücadele yöntemlerine giderek daha çok eğilim gösterdiğini 2014’te yaşanan Greif çuval fabrikası işgali ve 2015 yılında patlak veren Metal Fırtına ile görmüş olduk.

Geçmişin militan eylemleri ile kazanılmış birçok hak bugün işçilerin elinden tek tek alınıyor. Sendikalaşma hakkı anayasal bir hak iken, sendikalaştığı için işçiler topluca işten atılıyor. Grev hakkı fiilen gasp ediliyor, OHAL bahane edilerek yasaklanıyor. Kapı önü direnişlerine, çadırlara polisler azgınca saldırıyor. Kırıntı düzeyinde kalan son haklar böylece işçi ve emekçilerin ellerinden alınıyor.

Tüm bunlar karşısında ne yapılması gerektiği konusunda ise Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinin zengin deneyimleri ile yol göstermeye devam ediyor.

U. Aze

 

 

 

 

Flormar’da direniş sürüyor

 

Flormar’da direniş bir buçuk ayı geride bırakırken patron vali ve kaymakamı devreye koyarak işçiler üzerinde baskı kurmaya çalışıyor.

Sendikalaştıkları için işten atılan Flormar işçilerinin direnişi bir buçuk ayı geride bıraktı.

Seçimlerin hemen ertesi günü (25 Haziran) direnişlerini sürdüren işçilere fabrika içindeki arkadaşlarından da alkışlarla destek sürüyor. İçeriden gelen bu destek patronun işçiler üzerinde oluşturmaya çalıştığı baskı ortamının kırılmaya başladığını, işçilerdeki korkunun yerini direnişle dayanışma isteğinin aldığını gösterdi.

Flormar direnişçileri bu desteği bir adım ileri taşıyarak içerideki işçileri kazanmak için adımlar atıyor, içerinin örgütlenmesinin gerekliliğini gün geçtikçe daha iyi kavrıyor.

Flormar’daki ilk eylemden ve direnişin ilk gününden beri direnişin bir parçası haline gelen sınıf devrimcileri direniş alanında işçilerle bir arada direnişin sorunları ve kazanmak için yapılması gerekenler üzerine konuşmalar yapmaya devam ettiler.

Hafta sonu BDSP’nin düzenlediği etkinliğe gelemeyip nasıl geçtiğini soran işçilerle etkinlikte konuşulanlar, direniş deneyimleri üzerine konuşmalar yapıldı.

Patron vali ve kaymakamla baskı peşinde

Direnişin 43. gününde öğle paydosunda bahçeye çıkan, üretimde olan işçilere coşkulu bir şekilde seslenildi. Ayrıca taşeron işçilerine özel olarak seslenildi. Taşeron çalışmanın sendikalaşmanın önüne nasıl bir engel olarak konulduğu vurgulanarak, Flormar’da çalışan taşeron işçilerinin buna alet olmaması gerektiği söylendi.

İçeriye yönelik yapılan konuşmalarda Flormar patronunun vali ile görüştüğü, valinin de aracılığıyla Gebze Kaymakamlığı üzerinden işçilere baskı oluşturmak istendiği dile getirildi. İşçiler bu durumu kınadıklarını, direniş iradelerini hiçbir şekilde kıramayacaklarını söylediler. Sloganlarla, marşlar ve halaylarla 43. gününde de direniş devam etti. Direnişin 44. gününde de ESP ve SGDF direniş alanını ziyaret etti.