3 Ağustos 2018
Sayı: KB 2018/30

İçeride kriz, dışarıda gerilim tırmanıyor
Sermayenin kriz çözümü; yoksuldan al, zengine ver!
Ekonomide kriz çanları çalmaya devam ediyor
Büyüme rekorları eşliğinde sefalet derinleşiyor
6 ayda bin polis baskını, yüzlerce gözaltı
Pragmatik politikanın son örneği: Brunson davası
Krizin bedelini patronlara ödetmek için örgütlenelim!
“Hani işçiye OHAL yoktu: İş cinayetleri yüzde 14 arttı”
Toplu işten çıkarmalar ve Kayseri İşçi Birliği
Çel-Mer İşgali’ni hatırlamak...
“Engels’in adı ve yaşamı her işçi tarafından bilinmelidir!” - V. İ. Lenin
PYD Şam yönetimiyle görüşmelere başladı
Trump-Juncker uzlaşması...
Küba, anayasa, sosyalizm…
Macron zor durumda…
Kapitalizm insanı ve doğayı katlediyor
Temmuz ayında en az 15 kadın katledildi
İmam hatip projesi çöktü: 200 bin öğrenci sistem dışında kaldı
Hiroşima, Nagazaki ve atom bombası
Patrona cennet, işçiye cehennem bir fabrika: Bross
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kapitalizm insanı ve doğayı katlediyor

 

Geçtiğimiz haftalarda Yunanistan’da çıkan yangında hayatını kaybedenlerin sayısı 90’ı aştı. Yangının çıkış nedenine dair ise pek çok fikir ortaya atıldı. Kundaklama iddiasından elektrik kablolarının kopmasına; kuraklıktan bir sigara izmaritine kadar birçok neden öne sürüldü. Amvrosios adlı bir Yunan piskopos ise bizlere çok tanıdık gelecek bir açıklama yaparak yangını başbakan Tsipras’ın ateist olmasına bağladı!

Tüm spekülatif iddiaları bir kenara bırakırsak yangının asıl nedeninin ve bir katliam boyutuna varmasının sebebinin doğayı kendi ihtiyaçları çerçevesinde talan eden sistem olduğunu görüyoruz. Yunan İtfaiyeciler Federasyonu Başkanı Dimitris Stathopoulos yaptığı açıklamalarla katliamdaki ihmaller zincirini sıraladı. İlgili bölgenin tahliye edilmesi tavsiyesini hükümete ilettiklerini ancak dikkate alınmadıklarını belirtti. Ayrıca meteorolojinin de bölgedeki yüksek rüzgar hızını öngöremediğini dile getiren Stathopoulos, “Uçaklar o rüzgârda kalkamadılar. Eğer meteoroloji kurumu tehlike seviyesini yükseltip uyarıda bulunmuş olsaydı, uçaklar başka bir havalimanına gitmiş olabilirdi. Rüzgâr öngörülemediği için kaynaklarımız dağınık halde kaldı” dedi. Yunanistan’daki kemer sıkma politikası nedeniyle Yunan itfaiyesine yönelik bütçe kesintilerine de değinen Stathopoulos, kurumun yangın söndürme araç ve gereçlerinin yüzde 30’unun kullanılmaz durumda olduğunu aktardı.

Londra’daki Westminster Üniversitesi’ndeki öğretim üyesi olan Yunan hukukçu Ioannis Glinavos ise ülkedeki her seçim öncesi gelenekselleşen “imar barışı”na ve inşaat sektöründeki yolsuzluklara dikkat çekti: “Yunanistan’da, biraz çalıyı temizleyip veya bir ormanın bir kısmını kesip bir binanın temelini atabilir, yerel yetkililere rüşvet vererek kamu hizmetleri için bağlantıyı çekebilir ve sonra da, yasadışı binalar için düzenli olarak, çoğunlukla da bir genel seçim yaklaşırken çıkarılan affı bekleyebilirsiniz. Son yasallaştırma çabası (af), ekoloji yönetimi ve yangın güvenliği gibi alanlardaki sonuçları dikkate alınmaksızın bir kâr elde etme girişimi olarak alkışlanmıştı. Girişimciler işte orman yangınlarından bu şekilde faydalanıyor; yangın, onların erişim olmayan, çoğunlukla kendilerinin sahibi de olmadıkları bölgelerde, kuralları dikkate almadan inşaat yapmalarının önündeki engeli kaldırıyor. Orman yanıyor, insanlar ölüyor, inşaatçılar inşa ediyor ve oylar kazanılıyor.” Yangının çıkışına dair yayılan spekülasyonlara dair ise; “Kıvılcım nasıl çakmış olursa olsun, Yunanistan’ın korkunç trajedisinin kaynağı takdir-i ilahi değil. Bu trajedi, oy avcılığına çıkan sahtekâr bir siyasi sınıfın, para kazanan inşaatçıların, el altından verilen rüşvetin sonucu. Bu, talancı bir devlet ile suç ortaklığı yapan bir halkı birbirine bağlayan, kurumsallaşmış bir trajedi” diyerek yangının gerisindeki çarpıcı gerçeği ortaya koydu.

Yakın zamanda Çorlu’da yaşanan tren faciasında da ihmalin ve rant hırsının nelere yol açtığını görmüştük. Özelleştirme sonucu TCDD bünyesinde personel sayısının düşürülmesi ve yol bekçiliği uygulamasının kaldırılması, devletin yapması gereken denetim ve kontrol işlemlerinin özel şirketlere devredilmesi, maliyeti azaltmak için travers ve dolgu malzemelerinin kalitesinin düşürülmesi ve yapı ruhsatlarından mimar ve mühendislerin imzasının kaldırılması 25 insanın canına malolmuştu.

Odağına insan hayatını ve toplum çıkarlarını koymayan kapitalist sistem için rant ve kâr önde geliyor. Kendi sefil çıkarları için doğayı talan eden sermaye, büyük çoğunluğu doğal dengenin bozulmasından kaynaklanan afetler konusunda maliyetten kaçarak gerekli önlemleri almıyor, küçük bir doğal afet onlarca insanın hayatını kaybettiği bir katliama dönüşüyor.

 

 

 

 

Irak’ta kitlesel protestolar

 

Irak’ta kamu hizmetlerindeki sorunlara, işsizliğe, yolsuzluğa karşı kitlesel protestolar 27 Temmuz’da da devam etti.

Başkent Bağdat’ta Tahrir Meydanı’nda toplanan kitleler, yolsuzluğa ve siyasi iktidardaki çürümeye karşı sloganlar attı. Hükümetin protesto edildiği eylemde polis ablukası dikkat çekerken, barikatları aşmak isteyen eylemciler polisin saldırısına uğradı. Ayrıca eylemde polisin basına yönelik de baskı ve dayatmalarda bulunduğu bildirildi.

Başkentin yanı sıra Basra, Misan, Zikar, Kerbela, Babil, Divaniye, Necef ve Müsenna kentlerinde de gösteriler yapılırken, yolsuzluk ve hükümet protesto edildi.

Yaklaşık 3 hafta önce ülkenin güneyinde patlak veren kitlesel protestolarda 14 kişi yaşamını yitirirken, 700’den fazla kişi yaralandı.





İran’da kriz protestosu: Yüzlerce kişi sokakta

 

İran’da ekonomik sorunların yarattığı sonuçlardan bunalan işçiler ve esnaf, protesto eylemlerini sürdürüyor.

1 Ağustos’ta İsfahan’da yüzlerce kişinin katıldığı bir gösteri daha düzenlendi. Pahalılığı ve elektrik kesintilerini protesto eden kitle “Diktatöre ölüm” sloganları attı.

Sosyal medyada eyleme ait video görüntülerin paylaşımı yapılırken, şehirde çatışmaların yaşandığı da iddia edildi.

Döviz kurundaki ani artışın ardından krizin etkileri İran hükümetinin “tedbir” adımlarına rağmen yakıcı olarak hissediliyor. İşçi ve emekçilerin alım gücü giderek düşerken, iş yerleri üst üste kapanıyor. Son aylarda ülkede yapılan yürüyüş ve kepenk kapatmaların yanı sıra genel grev çağrıları da dile getiriliyor.

 

 

 

 

Paris’te Yves Rocher boykotunda 9. hafta

 

Grev ve Direnişlerle Dayanışma Komitesi, Flormar işçilerine destek için 9. eylemini 27 Temmuz’da gerçekleştirdi.

Boykot için bu defa hedef alınan mağazası Paris’in ünlü alışveriş merkezlerinden Passage de Havre oldu. Eylemciler Yves Rocher mağazası önünde afiş ve bildirileriyle yerlerini aldılar. Pasaj içerisinde sloganlar eşliğinde yankılanan boykot çağrısı üzerine özel güvenlikler kısa süre içerisinde mağaza önüne geldi. Özel güvenlikler pasaj içerisinde eylem yapılamayacağını söylerken eylemciler bir süre daha mağaza önünde boykot çağrısını sürdürdüler.

Daha sonra daha canlı bir sirkülasyonun olduğu pasaj önüne geçildi. Pasaj kapısında da bildiri dağıtımı ve sloganlarla bekleyiş devam ederken yoğun yağmur yağışı nedeniyle alandaki kitlenin sayısı azalınca eylem sonlandırıldı.