12 Ekim 2018
Sayı: KB 2018/38

Kriz derinleştikçe saray rejimi saldırganlaşıyor
Kriz derinleşiyor, enflasyon artıyor
İşçi ve emekçiden alınan vergiler gericiliğe akıtılıyor!
“Enflasyonla mücadele programı” faturayı emekçilere ödetme seferberliğidir!
Sağlık hakkına erişim giderek zorlaşıyor
“Sağlıkta dönüşüm” sağlık çalışanlarına şiddet ve ölüm getiriyor!
Teslim Demir yurtdışında kitlesel bir etkinlikle sonsuzluğa uğurlandı
Teslim Demir İzmir’de sonsuzluğa uğurlandı: Mücadelemizde yaşayacak!
4 ilde gözaltı terörü
Yasını tutmayacak, bize bıraktığın bayrağı her yerde dalgalandıracağız!
EKİM: Yeni bir çizgi, yeni bir kültür, yeni bir gelenek! - Teslim Demir
Siper yoldaşlarından Teslim Demir’e...
İşsizlik fonu yağması devam ediyor
Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için örgütlenelim!
“Greif işgaline açılan dava, sınıfın mücadelesine karşıdır”
Tutuklama saldırıları işçiler başını kaldırmasın diyedir
“Tüm işçi sınıfına gözdağı verilmek isteniyor”
IMF büyüme beklentilerini düşürdü
Özgürlüğüne ve geleceğine sahip çık
Sınırsız enerji
Bir Cuma hikayesi
Yeni Ekimler için!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Tüm işçi sınıfına gözdağı verilmek isteniyor”

 

3. havalimanı işçilerinin insanlık dışı çalışma koşullarına karşı gerçekleştirdiği eylemlerinin kitlesel gözaltı ve tutuklamayla yanıtlanması ve ardından gelişen süreç üzerine DİSK’e bağlı Devrimci Yapı İşçileri Sendikası (Dev Yapı-İş) İstanbul 3. Bölge Temsilcisi Hasan Oğuz’la konuştuk...

İnşaat işçilerinin sıkıntılarından bahsetmeden 3. havalimanındaki inşaat işçisi arkadaşların sıkıntılarını tam anlatamayız” diyen Oğuz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Orada bir talep listesi oluşturuldu mesela. Bu liste içindeki maddeler herhangi bir şantiyedeki koşullardan ne eksik ne fazla. Bizim yıllardan beri şantiyelerde mücadelesini verdiğimiz, sorun olarak yaşadığımız şeylerin aslında daha toplu bir şekilde ifade edilmesiydi. İşçilerin ayağa kalkmasıyla ayyuka çıkan sorunlar oldu, başka bir şey değil.”

Eskiden çok daha kötü koşullar olduğunu, ancak “kurumsallaşma” ile kimi sorunların aşıldığını, başka sorunların ortaya çıktığını belirten Oğuz şunları kaydetti:

Eskiden şantiyelerde biz şunu yaşıyorduk; mesela burada bir şantiye var, az ileride tahtadan yapılmış bir kulübe, çukur kazılmış, bir kontrplak serilmiş, ortasına delik açılmış, adı tuvalet. İçeri girmeyi bırak yakınına yaklaşmayı insanın midesi kaldırmaz ama inşaat işçileri öyle bir dönemde çalışmak zorunda kalıyorlardı. Şimdi prefabrik yatakhaneler mevcut, eskiden çadırlarda kalıyorlardı ya da inşaat belli bir noktaya geldikten sonra duvar örüp orada kalıyorlardı. Ki bunlar çok tehlikeli. Bu tarz şeyler biraz daha geride kaldı. Yemekleri kendileri yapıyorlardı. Bir grup çalışırken bir tanesi yemeğe yarım saat, bir saat kala yemek alıyordu veya yemek hazırlıyordu.”

“Kurumsallaşma denen şey iş cinayetlerini de arttırdı”

Yeni süreçte yemeklerin dışarıdan gelmeye başladığını, yatakhanelerin konteynerlerden yapıldığını anlatan Oğuz, buna karşın ağır bir çalışma temposunun geliştirildiğini şöyle anlattı:

“Çalışma tarzı da değişti. İnşaat işçilerinin iş kazalarıyla bu kadar ön plana çıkmasının sebebi de biraz buradan geliyor. Bundan 15-16 yıl önce babamın yanında çalışırken birisi türkü söyler, birisi duvar örer, ötekisi sohbet eder, yorulunca oturur bir sigara içer, dinlenir, kendini çok yormaz... İşini yine çıkartır ama birisi sürekli ‘Hadi, hadi’ demez arkasından. Ama şimdi böyle bir çalışma koşulu mevcut değil. Bant usulü dediğimiz birbirini kovalayan bir iş söz konusu. Duvar örülecek, kalıp yapılacak, hemen arkasından demirci demirini örecek, betoncu beton dökecek, kat çıkılacak, kalıplar sökülecek, duvarlar örülecek, şap yapılacak, mermerci girecek, arkasından boyacı, elektrikçi girecek... Bunlar hep birbirini kovalayan tarzda bir iş haline gelmeye başladı. Bunun bu şekilde olmasının sebebi kurumsallaşma dediğimiz şeyden geliyor. İnsanların bu kadar iş cinayeti yaşamasının sebebi de o. Daha düşük tempoda ve daha kısa sürede çalışması lazım inşaat işçilerinin. İnşaata gittiğin zaman işçilerin koşar adım çalıştığını görebiliyorsun. Bir adam mola saatinden sonra 5 dakika daha fazla oturduğu zaman göze batar.”

“Taleplerin çözüleceğine dair belge imzalamaktan imtina ettiler”

3. havalimanında daha önce de ücret, servis, iş cinayetleri, barınma koşulları nedeniyle eylemler olduğunu ancak son eylemin kitleselliği nedeniyle geniş kesimlerce duyulduğunu belirten Oğuz, işçilerin taleplerini ilettiği İGA’nın daha önce olduğu gibi “çözeceğiz” dediğini, ancak güvence olarak yazılı protokol istendiğinde taleplerin yerine getirilmeyeceğini söylediğini aktardı. Alana gelen kaymakam ve valinin de benzer tutum takındığını, ardından polis ve jandarma yığınağı gerçekleştirildiğini, sonra gece saatlerinde baskınların ve gözaltıların başladığını hatırlatan Oğuz, gözaltı sürecinde işçilerin sesini çıkarmayanlar ile tepki gösterenler olarak ayrıştırıldığını, bu ayrıştırmanın sonunda da tutuklamaların gerçekleştiğini ifade etti. İlerleyen zamanda işçilerin kolluk güçleri nezaretinde çalıştığını, bir yerden bir yere giderken her zaman polis-jandarma gözetiminde tutulduklarını aktaran Oğuz, son olarak Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut’un tutuklandığını, ayrıca içeriğini bilmedikleri bir gözaltı listesi olduğunu öğrendiklerini belirtti. Hala kamera kayıtları izlenerek eyleme katılan işçilerin tespit edilmeye çalışıldığını söyledi.

Oğuz, işçilerin yeterli beslenemediği, dinlenemediği, tahta kurularından dolayı uyuyamadıkları durumda dikkatsizliğin kaçınılmaz olduğunu, bunun da iş cinayetlerine yol açtığına dikkat çekti.

“İnşaat işçilerine saldırıyla gözdağı veriliyor

İnşaat işçilerinin tarihinde gerçekleştirilen bir eyleme böylesi bir saldırı olmadığını ifade eden Oğuz, bunun nedenini şöyle dile getirdi:

Devlet sana şunu söylüyor: ‘Bakın 3. havalimanındaki işçilere, istedikleri kadar haklı olsunlar. Başkaldırdılar, isyan ettiler koşullarına. İstedikleri kadar haklı olsunlar, biz hiçbir şeye izin vermeyeceğiz. En ufak bir başkaldırıyı en ağır şekilde ezeceğiz.’ Zaten buradan inşaat işçileri nezdinde tüm işçi sınıfına bir gözdağı veriliyor. Gazeteci denilen çürümüş zihniyetli insanların yazılarına kadar yansıdı; ‘Zaten inşaat işçisi ne bekliyor ki? Hak ettiği şey bu...’ Hayır kardeşim, bir işçinin hak ettiği şey bu değil. Sizin gözünüzde böyle olabilir ama böyle değil. Böyle olmadığını da herkese göstereceğiz. O yüzden diyoruz, ‘İnşaat işçisi köle değildir!’ Çünkü orada tam bir kölelik uygulaması söz konusu. ‘Sesini çıkartamazsın, konuşamazsın, isyan edemezsin, hak talebinde kesinlikle bulunamazsın, patronun ne derse o, bitmiştir...’ Bakış açıları bu. Hayır, biz bunu kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz de. İnşaat işçileri de bunu kabul etmiyor. Koşulları değiştirmek, düzeltmek için de elimizden gelen her şeyi yapacağız. Her yerde övüne övüne bitiremediğiniz o yapıları bizler bizzat ellerimizle yapıyoruz. Kimse dışarıdan gelip gökten onları indirmiyor. İnşaat işçileri o binaları kanıyla, canıyla yapıyor. Ve en iyisini de onlar hak ediyor. Çünkü üreten biziz. İstedikleri kadar gözdağı versinler... Sadece burada da değil. Flormar’da da, Cargill’de de... KHK’lıları görüyorsunuz, kamu emekçilerini... Genel bir saldırı söz konusu işçi sınıfına yönelik.”

“Sorunlar örgütlü güçle aşılır”

Hakkını arayan, isteği dışında işten çıkarılmasına vb. karşı çıkan tek tek işçilerin patronların silahlı tehdidine dahi maruz kaldığını belirten Oğuz, işçi sınıfının karşılaştığı sorunları ancak örgütlü gücüyle aşabileceğini vurgulayarak şöyle devam etti: “İşçi sınıfı bunu, bilindik bir söz ancak, örgütlü gücüyle aşabilir. Bizim nezdimizde sözde kalmaması için elimizden geleni yapacağız. Bunu ancak örgütlü güçle aşabiliriz. Bugünden yarına olmasa bile kısa zamanda bu çalışmaların meyvesini alabileceğimizi düşünüyorum. İşçilerle bağlar kuruyoruz, onların çevreleriyle, toplantılarla, bilgilendirmelerle... Bunu ancak örgütlülükle aşabiliriz. Bunun için de hepimize çok görev düşüyor. Herkes koşturuyor. En yoğun çalışmayı ortaya koymaya çalışıyoruz. Büyük bir tempo var. Azalan değil, artan bir tempo. İnşaat işçileri örgütlenmeli. Patron karşısında güçlü durmanın başka bir yolu yok.” Oğuz, inşaat işçilerinin Dev Yapı-İş, İnşaat-İş ve İyi Sen’de örgütlenebileceğini kaydetti.

İnşaat işkolunun taşeron çalışma nedeniyle örgütlenmesi zor bir alan olduğuna dikkat çeken Oğuz, bunun hak kaybının yanı sıra işçileri fiziken de ayırdığını belirtti ve “Taşeronun kalkması en büyük talebimiz” dedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul