12 Ekim 2018
Sayı: KB 2018/38

Kriz derinleştikçe saray rejimi saldırganlaşıyor
Kriz derinleşiyor, enflasyon artıyor
İşçi ve emekçiden alınan vergiler gericiliğe akıtılıyor!
“Enflasyonla mücadele programı” faturayı emekçilere ödetme seferberliğidir!
Sağlık hakkına erişim giderek zorlaşıyor
“Sağlıkta dönüşüm” sağlık çalışanlarına şiddet ve ölüm getiriyor!
Teslim Demir yurtdışında kitlesel bir etkinlikle sonsuzluğa uğurlandı
Teslim Demir İzmir’de sonsuzluğa uğurlandı: Mücadelemizde yaşayacak!
4 ilde gözaltı terörü
Yasını tutmayacak, bize bıraktığın bayrağı her yerde dalgalandıracağız!
EKİM: Yeni bir çizgi, yeni bir kültür, yeni bir gelenek! - Teslim Demir
Siper yoldaşlarından Teslim Demir’e...
İşsizlik fonu yağması devam ediyor
Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için örgütlenelim!
“Greif işgaline açılan dava, sınıfın mücadelesine karşıdır”
Tutuklama saldırıları işçiler başını kaldırmasın diyedir
“Tüm işçi sınıfına gözdağı verilmek isteniyor”
IMF büyüme beklentilerini düşürdü
Özgürlüğüne ve geleceğine sahip çık
Sınırsız enerji
Bir Cuma hikayesi
Yeni Ekimler için!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sınırsız enerji

 

Enerji kullanımı ve ihtiyacı insan toplumunun temel meselelerinden biridir. Buharlı makinelerin geliştirilmesiyle sanayi üretim modeline geçilmiş, toplumsal üretimde devrim yapılmıştı. Ardından elektriğin keşfi yeni bir sıçrama yaratmıştı. Bugün neredeyse her teknolojik araç elektrik ile çalışmaktadır. İnsanlığın enerji ihtiyacının en temel kaynağını ise çok uzun süreden beridir fosil yakıtlar oluşturmaktadır. Petrol sadece enerji ihtiyacını karşılamıyor aynı zamanda kimya, plastik gibi pek çok sektörde de kullanılıyor.

Elektrik, petrol, doğal gaz, kömür vb. enerji kaynakları her ülkenin temel gündemlerindendir. Bu sektörden büyük kârlar elde eden kapitalist tekeller ve onlar adına devletler bu kaynaklara sahip olabilmek için savaşmaktadırlar. Ortadoğu’da sürdürülen kirli savaşın temel nedenlerinden biri emperyalistlerin bölgedeki petrol kaynaklarına hakim olabilme isteğidir.

Fosil yakıtlar dışında güneş, rüzgar, jeotermal enerji gibi yenilenebilir enerji kaynakları da mevcuttur, ancak bunların kullanımı geleneksel enerji kaynakları kadar yaygın değildir. Çünkü güneş enerjisini kullanılabilir hale getirip satmak petrol satmak kadar kolay değildir.

Emperyalist kapitalist egemenlik koşullarında insanlığa, uygarlığa ve doğaya karşı en büyük tehdidi oluşturan enerji kaynağı ise nükleer enerjidir. Atomun parçalanmasıyla birlikte dünyada bir eşik aşıldı. Atom fiziği kullanılarak nükleer bombalar yapıldı, kullanıldı. Halen ülkeler arası silahlanma yarışlarında bu bombalar/füzeler güç dengesini belirleyebiliyor. Öte yandan bilimin çeşitli alanlarında incelenen atom dünyası ile tıp alanında, örneğin kanser tedavisinde de önemli adımlar atıldı. Tıbbi görüntüleme teknikleri geliştirildi. Atom altı parçacık dünyası olan kuantum mekaniği ile bilişim sektörü başta olmak üzere her alanda daha da fazla ilerleme söz konusudur. Bilim camiası evrenin nasıl var olduğuna dair yaptığı araştırmalar ile yeni keşifler yapıyor. Her şeyin teorisini, yani evrenin tam tasvirini, işleyiş kanunlarını saptayabilmek amacıyla yapılan çalışmalar sonucu elde edilen tüm bulgular bugüne kadarki teknolojik ilerlemenin itici gücü oldu. Tabii ki ülkeler için asıl hedef askeri teknolojiyi üretmek ve geliştirmektir.

Çoktandır dünyanın gündeminde “sınırsız enerji üretilebilir mi” sorusu var. Amerika’nın prestijli üniversitelerinden biri olan MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) geçen sene “sınırsız ve temiz enerji” üzerinde tarihi bir yol kat ettiklerini açıklamıştı. 15 yıl içerisinde bunun mümkün olabileceği belirtilmişti. Peki, sınırsız enerji nedir?

Güneş gibi bir enerji kaynağının yeryüzünde taklidi olabilecek füzyon reaktörü fikri üzerine çalışmalar devam ediyor. Güneşte durmadan füzyon tepkimeleri (atom çekirdeklerinin birleşerek daha büyük atomlar oluşturmaları) gerçekleşmekte, hidrojen atomları helyum atomlarına dönüşmekte ve bu tepkimeler sonucu açığa çıkan muazzam enerji tüm güneş sistemine yetmektedir. Füzyon enerjisini mümkün kılmak için güçlü manyetik alanlar oluşturmak gerekli. MIT bu konuda tarihi adım atıldığını açıkladı. ABD, AB, Çin, Güney Kore, Hindistan, Japonya ve Rusya dev bir füzyon reaktörü yapmak için güçlerini birleştirdiler. ITER (Uluslararası Deneysel Termonükleer Reaktörü) adı verilen bu projeye büyük ölçeklerde bütçeler ayrılıyor.

Bir diğer üzerinde durulan konu parçacık hızlandırıcılarda elde edilen bulgulardır. Bilindiği gibi evrenin nasıl var olduğuna dair ortaya atılan çeşitli teorilerden biri Big Bang (Büyük Patlama) teorisidir. 1950’li yıllardan beri bu teori için kanıt aranmaktadır. 2013 yılında CERN’de (Avrupa Nükleer Merkezi) “Higgs Bozonu” adı verilen bir parçacığın varlığının kanıtlandığı açıklandı. Atom altı parçacıkları bir araya getirerek bugün bildiğimiz anlamdaki maddeyi oluşturan Higgs Bozonu’nun saf enerjiyi, kütlesi ve hacmi olmayan enerjiyi maddeye dönüştürdüğü belirtiliyor. Fizik dünyasının karmaşık kavramlarına çok girmeden, bilim insanlarının bu parçacığın doğasını kavrayıp onu yönlendirerek sınırsız enerjiye ulaşma çabasında olduğunu belirtmek gerek. Birçok ülke kendi parçacık hızlandırıcılarını kurma planları yaparak bu arenada yarış başlattı.

Bilim dünyası “sınırsız enerji” elde etmek için sürekli yeni adımlar atıyor. Bu projeleri en başta emperyalist devletler destekliyor. Bu tür bir enerji elde edilirse temiz olacağı da vurgulanıyor. Yıldızlararası mesafeleri kat edebilecek mekikler yapılabilir, uzay-zaman bükülebilir, solucan delikleri yaratılabilir vs. deniliyor. Bu gelişmelerin yaşanmasının zaman meselesi olduğu söyleniyor. Ancak halen emperyalist kapitalist bir dünyada yaşamaktayız. Bilimsel araştırmaları sadece iyi niyetle insanlık adına yapılan keşifler olarak görmek hata olur. Atom bombasını da bilim yaptı. Sınırsız enerji eğer ki elde edilirse ne için kullanılır ya da tüm insanların enerji ihtiyacı ücretsiz olarak karşılanır mı, gezegenin sorunları çözülür mü? Bu soruların cevabı için emperyalist kapitalist sistemin özüne ve bugüne kadarki temel işleyişine bakmak yeterlidir.

U. Aze

 

 

 

 

2°C’lik ısınmanın sonuçları geri döndürülemez”

 

Emperyalist kapitalist sistem, yarattığı doğa tahribatıyla dünyayı geri dönüşü olamayacak şekilde yaşanacak yıkıma doğru adım adım sürüklüyor. Hükümetlerarası İklim Paneli’nin (IPCC) hazırladığı küresel ısınmaya ilişkin rapor, yeryüzünün Sanayi Devrimi öncesi döneme göre 1°C ısındığını ortaya koydu. Isınmanın durdurulması için çok kapsamlı adımlar atılması gerektiği ifade edilirken, emperyalist kapitalist düzende sermayenin buna yanaşmayacağı gerçeği ise dikkat çekici. Rapor Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) çağrısıyla onlarca ülkeden uzmanlar tarafından hazırlanırken, emperyalist kuruluş BM’nin küresel ısınmaya çözüm üretme adına adımlar atma yeteneğinden yoksun olduğu ise biliniyor.

Isınmanın etkileri şimdiden görülüyor”

Raporda küresel ısınmanın 1,5°C olması durumunda Arktik Okyanusu’nun yazın buzsuz olma ihtimalinin 100 yılda bir, 2°C artış olması durumunda ise on yılda en az bir kez olacağına dikkat çekildi. Denizdeki mercan resifleri 1,5°C artışla yüzde 70 ile yüzde 90 arasında azalacakken, ısınmanın 2°C olması durumunda ise resiflerin yüzde 99’u yok olacak. 1,5°C ve 2°C sıcaklık artışı arasındaki farkın, 2100 yılı itibariyle deniz seviyesindeki 10 santimetre artış olacağı da kaydedildi.

Öte yandan halihazırda 1°C’lik sıcaklık artışının kendisini Arktik deniz buzlarının erimesi, aşırı hava olayları ve yükselen denizler olarak gösterdiğine yer verilen raporda 1,5°C sınırının aşılması durumunda sonuçlarının dünyayı kalıcı olarak etkileyebileceği söylendi.

Bunun önlenmesi için atmosfere salınan gazların 2030 yılında, 2010 yılına göre yüzde 45 azaltılması gerektiği söylenirken, hükümetlerin Paris İklim Anlaşması’nın gereklerine uymadığına dikkat çekildi.

Hazırlanan raporun, Paris İklim Anlaşması’nın hükümetler tarafından değerlendirileceği Aralık ayındaki Katowice İklim Değişliği Konferansı’nda temel alınacağı ifade ediliyor.