19 Temmuz 2019
Sayı: KB 2019/27

Tek yol devrim!
S-400’ler sermayeye lazım
Sermayeye peşkeşler, işçi ve emekçilere yeni saldırılar
AKP-Erdoğan iktidarını işçi ve emekçiler görevden alacak!
“Ağaç Dikme Bayramı”
Suruç Katliamı: IŞİD taşeronluğuyla korku imparatorluğu
Sendikal bürokrasinin panzehiri: Sınıf bilinci, taban örgütlülüğü
Hak-İş 14. Genel Kurulu’ndan yansıyanlar
MKE işçilerinin kararlılığı geri adım attırdı
KESK kamu TİS taleplerini açıkladı
Partinin gençlik çalışması
Lise çalışmamızın üç ayağı
“Popüler kültür” üzerine…
ABD’nin İran’a 40 yıldır dinmeyen öfkesi
LSG Sky Chefs’te direniş ve dayanışmayla kazanabiliriz!
“Doğu Almanya” işçisi eşit haklar için direniyor
Almanya’dan silah sevkiyatında Türkiye yine başta
Kadınlar Clara Zetkin’e ne borçludur? / 2
İmamoğlu’nun kreş vaadi ve TÜSİAD’ın raporunun gösterdikleri
Tutsak sınıf devrimcisi Hasan Akman’dan mektuplar
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kadınlar Clara Zetkin’e ne borçludur? / 2

Ç. Petek

 

Clara’nın soluklu mücadelesi

Clara, örgütlü yaşamının başından beri kadının ezilmişliği sorununa ilgi duymuştur. Soruna hep Marksizm’in perspektifinden bakmış, bu konuda açık ve berrak bir bilince sahip olmuştur.

Oysa Clara’nın annesi Josephine Vitale burjuva kadın hareketinin temsilcilerindendir. Yaşadığı köyde dernek kuran aktif bir kadındır. Bu dernek dönemin feministlerinden Luise Otto Peters ve Auguste Schmidt ile bağlantılıydı. Clara da annesi sayesinde Auguste Schmidt tarafından yönetilen Leipzig’de kız öğretmen okulunda okudu. Burada herkes burjuva feminist harekete ilgi duyuyor ve katılıyordu. Annesi ve öğretmeni Clara’yı gelecekte kendi geliştirdikleri hareketin parlak bir temsilcisi olarak görüyorlardı. Oysa o yaşamını geleceğin sahibi olan işçi sınıfının mücadelesine adayacak, kadınların ancak sosyalizmle kurtulabileceğini tüm yaşamı boyunca savunacaktı.

Kadın işçiler arasında çalışma

Almanya’da kadınların siyasal partilere ve derneklere üye olmaları ve çalışma yürütmeleri yasağı 1908’e dek sürmüştür. Alman işçi hareketinin tarihinde ise ilk kez 1891 yılında, kadının politik, ekonomik ve hukuksal açıdan tam eşitliği maddesi SPD’nin Erfurt Programı’nda yer almıştır.

Clara Almanya’ya döndükten bir süre sonra, Stuttgart’ta yeni gelişen sosyalist kadın hareketinin propaganda organı olan “Die Arbeiterin” (Kadın İşçi) adlı yayının yazı kurulu yöneticiliğini üstlenir. İyi bir örgütçü ve ajitatör olarak kadınları Sosyal Demokrat Partisi’ne örgütlemeye başlar. Clara daha sonra (1892-1917 yılları arasında) editörlüğünü yapacağı “Gleichheit” (Eşitlik) dergisiyle kadın işçiler arasında çalışma yürütecektir.

Kadınlara ilişkin örgütlenme yasağını aşmak için parti bünyesinde kadınlar arasında ajitasyon ve propaganda komisyonları oluşturulur. Bu komisyonlar 1895’de yasaklansa da, 1900’de partinin ilk legal kadın konferansı gerçekleştirilir.

Kadın işçi hareketinin gelişmesi üzerine 1892 yılında sendikalar kadın işçileri örgütleme kararı alır. Parti bünyesinde oluşturulan kadın komisyonları da 1907’de tekrar aktif çalışma başlatır. Aynı yıl içinde II. Enternasyonal bünyesinde ilk sosyalist kadın konferansı toplanır. Tüm bu çalışmaların başarısında Clara’nın önderliği ve emeği önemli bir rol oynamıştır.

Marx, proleter ve burjuva kadın hareketi arasındaki bağı kesip atan kılıcı dökmüş ve onu kullanmayı öğretmiştir; ama o aynı zamanda, birincisini (proleter kadın hareketini) kopmaz biçimde sosyalist işçi hareketiyle birleştiren, proletaryanın devrimci sınıf mücadelesine bağlayan anlayış zincirini de yaratmıştır. Böylece o, mücadelemize, hedef açıklığını ve büyüklüğünü, üstünlüğünü kazandırmıştır” diyen Clara, bu kılıcı hayatının sonuna kadar en etkin bir biçimde kullanmıştır.

Clara, proleter kadın hareketinin gelişiminin önünü açan örgütleme biçimleri, mücadele ve ajitasyon yöntemleri üzerinde yazınsal büyük bir miras bırakmıştır.

Feminizme karşı mücadele

İşçi kadınlar, kadınların eşitliği sorununun bağımsız bir sorun olmadığının kesinlikle farkındalar; aksine bu sorunun daha büyük olan sosyal sorunun bir parçası olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu sorunun günümüz toplumu sürdükçe, şimdi olduğu gibi hiçbir zaman çözülmeyeceğinin ve bunun ancak, toplum şeklinin köklü bir biçimde değiştirilmesiyle mümkün olabileceğinin kesin olarak bilincindeler.” Clara’nın bu vurguları kadın işçi çalışmasının nasıl ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Öte yandan, “ister ekonomik, ister düşünsel-ahlaki açıdan olsun, burjuva kadın hakları savunucularının çabalarını” yerinde çabalar olarak değerlendirir. Ancak proleter kadının bağımsızlık mücadelesinin, “burjuva kadınının kendi sınıfının erkeğine karşı verdiği mücadeleye denk bir mücadele olamayacağını” net bir şekilde ifade eder. Çünkü kadın işçilerin mücadelesi, “kendi sınıfının erkeğiyle birlikte kapitalist sınıfa karşı verdiği mücadeledir... Proleter kadın, kendi sınıfının erkeğiyle el ele vererek kapitalist topluma karşı mücadele etmektedir” der.

Ona göre burjuva kadın hareketi “bir burjuva sınıf hareketidir ve öyle kalacaktır. O, burjuvazinin feodal toplumun egemen ve yönetici tabakalarını alaşağı ettiği ve burjuvazinin egemen siyasi iktidara yükseldiği kurtuluş mücadelesinin son filizidir.” Aynı zamanda burjuva kadın hareketinin, “burjuva düzeninin reforme edilmesi için, cinsiyetin cinsiyete karşı mücadelesine yoğunlaştırılan, geniş emekçi kadın kitleleri üzerindeki yanıltıcı, felç edici etkisini” haklı olarak eleştirir ve kadın işçileri uyarır.

Clara küçük-burjuva feminizmine de aynı sınıfsal bakışla yaklaşır. Ancak SPD için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. SPD bünyesinde Marksizmden uzaklaşan eğilimlerin temsilcileri, kadın sorununda da sapmalar yaşamaktadır. Daha çok öğretmenler ve o dönemin “beyaz yakalıları”ndan oluşan ve sosyal söylemler kullanan küçük-burjuva feministleriyle yakın ilişkileri vardır. Bunlar Yeni Ahlakçılar diye bilinen Anneliği Koruma ve Cinsel Reformlar Birliği aktivistleridir. Oy hakkı, eşit haklar, kürtaj hakkı, kolay boşanma hakkı gibi konularda kampanyalar yürütmekte ve sendikal faaliyetlere katılmaktadırlar. Tezgâhtarları ve ev işçilerini örgütlerler. Kadın işçiler için konferanslar düzenlerler. SPD ile Hür Sendikaları delege göndermeye ve düzenledikleri gösterilere davet ederler. Bu çağrılar Zetkin tarafından hep reddedilir.

Clara, feminist hareketin sosyalist kadın hareketi üzerinde nüfuz kazanma ve onu amaçlarından saptırma çabasına karşı hep mücadele etmiştir. Çünkü o sınıf bilinci olmayan Kadın işçilerin burjuva feminist hareketin etkisinde kalarak ufkunun daralmasını, gelişiminin engellenmesini ve mücadeleden sapmasını istemiyordu.

Clara SPD içindeki liberal eğilimlere karşı mücadelesinde “Eşitlik”i etkin bir şekilde kullanırken, gündelik basında ve toplantılarda da bu iç mücadeleyi sürdürüyordu. Bu açıdan Lily Braun ile sürdürdüğü tartışmalar bilinmektedir. Lily Braun doksanlı yılların ortalarında burjuva kadın hareketinden sosyal demokrat harekete geçmiş, partinin reformist kesiminin de desteğiyle, burjuva kadın hareketi ile kadın işçi hareketini birleştirmeye çalışmıştır.

Bu çerçevede bir başka örnek şudur: 1895’te kadınların örgütlenmesini yasaklayan Dernekler Kanunu’nun kaldırılması için bir kampanya yürütülmektedir. Çeşitli örgütlenmelerin birlikte yürüttüğü bu kampanya sırasında, radikal feministlerden Minna Cauer ve Lilyvon Gizycki ile SPD üyesi Adela Genrhard tarafından bir dilekçe kaleme alınır. SPD’nin merkez yayın organı Vorwarts (İleri) dilekçeyi bir destekleme bildirisi ile birlikte yayımlar ve parti üyelerinden dilekçeyi imzalamalarını ister. Clara Zetkin “Eşitlik”e dilekçeyi yayınlamak zorunda kalır ancak şu notu ekler: “Biz, işçi sınıfının sınıf bilincine sahip her üyesine bu dilekçeye kesinlikle karşı çıkmak gerektiğini hatırlatırız.” Bu tartışma sonucunda Clara’nın, radikal feministleri destekleme eğilimde olan Wilhelm Liebknecht ile polemik içeren bir makalesi Vorwarts’ta yayınlanır. Engels V. Adler’e yazdığı bir mektupta, “Clara haklı ve çetin uzun bir savaşımdan sonra makalenin kabul edilmesini sağladı. Bravo Clara!” diyerek ona olan desteğini belirtir.

Kadınlara oy hakkı ve diğer talepler

Clara, her zaman için işçi sınıfın bağımsız çıkarlarını gözeterek demokratik hak ve özgürlüklere ilişkin talepleri formüle etmiş ve mücadelesini yükseltmiştir. Dönemin öne çıkan talebi oy hakkı üzerine gerek enternasyonal bünyesinde gerek kendi partisinde verdiği mücadele buna örnektir.

II. Enternasyonal’in 1907 Stuttgart Kongresi’nde, Adler’in Avusturya Partisi’nin, seçim hakkı mücadelelerinde, burjuva partileriyle uzlaşma lehine kadınların oy verme hakkından feragat etmesini sınıf uzlaşmacı bir eğilim olarak eleştirir. Enternasyonalin tüm partilerinin, devrimci sınıf mücadelesinin bir parçası olarak seçim hakkı mücadelesi için kitlelerin seferber edilmesini ilkesel bir mücadele olarak yürütmekle yükümlendirmesi gerektiğini, “kadınlar için seçim hakkı” talebinden vazgeçilemeyeceğini açıklar.

Clara SPD’nin 1906 Mannheim Parti Kongresi’nde de, kadınların seçme hakkı üzerine raporunda, sosyalist kadın hareketi ile kadının burjuva kurtuluşu arasındaki ilkesel karşıtlığı bu talep üzerinden net bir şekilde koymuştur: “Proleter kadın... yalnızca iktisadi ve kültürel yaşam çıkarlarını savunmak için seçim hakkına ihtiyaç duymuyor, seçim hakkına örneğin kendi sınıfının erkek dünyasına karşı mücadele etmek için değil, bilakis her şeyden önce kapitalistler sınıfına karşı mücadele etmek için ihtiyaç duyuyor. Ve dolayısıyla o, burjuva topluma, kapitalist iktisat düzenine dayanak olmak için toplumsal reformu talep etmiyor. Hayır! Biz erkekle eşit politik hakları, bu toplumu devirmek, parçalamak için; yasal engellerle engellenmeden birlikte çalışmak için talep ediyoruz” demektedir.

Kuşkusuz Clara sadece oy hakkı ile yetinmemiş, emeğin korunması çerçevesinde diğer talepleri de mücadele konusu etmiştir. Editörlüğünü yaptığı “Eşitlik”te, çalışma süresinin kısaltılması, aynı işe eşit ücret, anneler ve çocuklar için koruma kanunları, fabrikalara kadın denetimcilerin yerleştirilmesi, üretimi evinde yapan kadın işçilerin koşullarının iyileştirilmesi, kadına tam politik eşitlik, kadına eşit eğitim ve serbest iş olanağı, uşaklık düzeninin kaldırılması, çocuk sömürüsünün bertaraf edilmesi gibi konular işlenmiştir.

Bilindiği gibi, Clara’nın önerisiyle 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde toplanan II. Enternasyonal’e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda “Uluslararası Kadınlar Günü” önerisi kabul edilir. 1911’de, “kadınlara oy hakkı” talebinin öne çıktığı, Clara’nın deyimiyle “Dünyanın şimdiye kadar gördüğü, kadının eşitliği için yapılan en görkemli gösterisi” yapılır. 1912 yılında ise yine oy hakkı talebinin önde olduğu kutlamalar polis saldırısıyla yanıtlanır. Bu durumu “kontrol dışı taşkınlıklar olarak damgalayan” reformist SPD çevreleri, “kadın günü kutlamalarının öldüğünü ilan eden” bir parti kararı alırlar. Ancak bu karar, parti yönetimini olağanüstü toplantıya çağıran Zetkin tarafından iptal ettirilir.

Clara, kadınların sınıf mücadelesine çekilmesi mücadelesinin bir parçası olarak kadınlar ile erkekleri birleştiren tek sendikayı savunuyordu. Ancak dönemin erkek egemen sendikaları ve feministlerin ayrı örgütlenme istemleri ile de mücadele etmek zorundaydı. Zira o dönemin feministleri kadınları ayrı sendikalarda örgütlenmeyi tercih ediyorlardı. Örneğin erkek ve kadın öğretmenler ayrı sendikalarda örgütlüydüler ve kadın tezgâhtarlara karşı erkek tezgâhtarlar birliği vardı.

“Eşitlik” ve Clara

Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) kadın gazetesi olan “Die Gleichheit” (Eşitlik) 1891’de kuruldu. Clara Zetkin 1892’de “Eşitlik” dergisinin redaktörlüğünü üstlendiğinde, sosyalist kadın hareketi hedefli ve planlı bir önderlikten yoksundu. Parti ile bağı daha zayıftı. Clara ile birlikte bu dergi, sosyalizm mücadelesini büyüten ve kadınları örgütleyen bir işlev kazandı. Clara 1917’ye kadar derginin editörlüğünü yaptı.

Derginin hedef kitlesi, başta tekstil, konfeksiyon, gıda sanayi, ev içi sanayi, ciltçilik ve kadınların etkin olduğu diğer işkollarında çalışan kadınlar ve o dönemin beyaz yakalılarıdır. Clara, “Okuyuculara” başlıklı köşede “Eşitlik” hakkındaki görüşünü şöyle açıklar:

Gleichheit, ister kafa, isterse kol emeklerini satsınlar, işçi sınıfının en ileri unsurlarına hitap eder. Onları teorik açıdan bilinçlendirmeye çabalar; tarihsel gelişme yasalarını anlaşılır kılmaya çalışır, işçi sınıfının özgürlük savaşına bilinçli biçimde kalmakla yetinmemeleri, aynı zamanda yoldaşlarını eğitmekte, aydınlatmakta ve onları kesin bir amaca yönelmiş savaşçılar olarak yetiştirmekte etkili olmaları için yetenekli kılmaya çabalar.”

Clara, “Eşitlik” üzerinden sosyalist kadın hareketine marksist bakışaçısıyla yön vermeye çalışmaktadır. Ancak 1904 yılında SPD liderliğinin basıncıyla alınan bir kararla “Eşitlik”in çizgisinde zorunlu bir değişiklik gerçekleşir. Daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmak için “kadınları ev kadını ve anne olarak kabullendirmeye ve eğitmeye yardımcı olmak ve çocuklarına iyi bir okuma malzemesi sağlamak” amacıyla bir ek çıkartılmaya başlanır. “Annelerimize ve Ev Kadınlarımıza” ve “Çocuklarımıza” adlarını taşıyan ekler dönüşümlü olarak çıkar. Clara bu “zorunlu” değişikliği işçi çocuklarının eğitimini sosyalist pedagoji doğrultusunda değerlendirmeye çalışır.

Ancak bu değişiklik sadece “geniş kitle” kaygısının ürünü değil, Clara’nın SPD içindeki reformist eğilime karşı duruşuyla da bağlantılıdır. Aynı zamanda, kadın işçi çalışmasının ihtiyaçları çerçevesinde, kadın işçilerin öncülerine yönelik sosyalist eğitim ve örgütleme çalışmasına verilen öncelik de değişmektedir.

1917 yılına gelindiğinde, Clara ile SPD arasındaki bakışaçısı farklılıklarının derinleşmesiyle, “Eşitlik”in redaksiyonu, partinin siyasi çizgisi ile çakışmadığı gerekçesiyle Clara Zetkin’den alınır. Zira Clara’nın “Eşitlik” aracılığıyla yaptığı emperyalist savaş karşıtı propagandası SPD ile uyuşmamaktadır. Parti yönetiminin oportünist tutumu eleştirilmektedir. “Eşitlik” militarizm ve emperyalist savaş karşıtı bir yayın organı olarak, silah sanayicileri ile burjuvazinin şovenist politikalarını teşhir etmektedir.

(Devam edecek...)