2 Ağustos 2019
Sayı: KB 2019/29

Krizin birinci yılında TİS süreçleri…
Düzen siyasetinin “demokrasi” hamleleri
Faiz indirimi kimin içindi, sonrası ne olacak?
Ekonomik kriz de olsa Diyanet’e bütçe ayrılır
Günah keçisi ilan edilen Suriyeliler
Haklarımızı korumak ve taleplerimizi kazanmak için birleşelim!
MESS’in anketi, metal işçilerini yönlendirmeye çalışıyor
TİS süreçlerinde 3 yıllık sözleşme dayatması
Kıdem tazminatının gaspına hayır!
Petlas’ta görevden alma operasyonu ve ayrıntıları
Parti, merkeziyetçilik, ademi merkeziyetçilik ve önderlik - A. Murat
ABD Ortadoğu’da yeni felaketler peşinde koşuyor
Filistin yönetimi “Oslo Anlaşması”nı askıya aldı
Bu ülkeden Missouri geçti, F-35 gelmese ne olur!
Nafaka Kanunu’nda son perde ekimde
Sınıfının davası için dövüşen kadın metal işçisi Zeliha yoldaşı yitirdik!
Eğitim üzerine...
Yeni bir “tercih” dönemi
Sadece yaşanabilecek bir dünya istiyoruz!
Küçük bir çocuk ile şişman bir adamın katliamı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sınıfının davası için dövüşen kadın metal işçisi Zeliha yoldaşı yitirdik!

 

Kızıl Bayrak okurlarının “Z. Recber”, “Kadın Metal İşçisi” olarak tanıdığı, Almanya işçi sınıfının bir neferi olarak, IG-Metall sendikası içerisinde devrimci sınıf sendikacılığının geliştirilmesi için mücadele yürüten Zeliha Recber’i 27 Temmuz sabahı yitirdik.

Erken bir zamanda yakalandığı hastalığa karşı 35 yıldan fazla bir zamandır direnen Zeliha yoldaş, hastalığın ileri bir aşamaya sıçraması nedeniyle yattığı hastanede, 20 Temmuz’da yoğun bakıma alınmıştı. Doktorların yapacak bir şey kalmadığına dair açıklamasından sonra son günlerini evinde ailesiyle, ziyaretine gelen yoldaşları ve dostlarıyla geçirdi. Ölümle burun bunayken dahi devrime ve sosyalizme olan bağlılığının verdiği dirence sarıldı, ziyaretine gelen işçi yoldaşlarını yüzünde gülümsemesi eksik olmadan, çevresine neşe ve umut saçarak karşıladı. Ölümü metanetle beklediği son günlerindeki sohbetlerinde komünizmin mutlaka galebe çalacağını dile getirmekten vazgeçmedi.

Mücadeleye adanmış bir yaşamdan kesitler

Z. Recber, Cumartesi Anneleri’nin sesinin Avrupa’da duyurulması için başlatılan dayanışma eylemlerinin Stuttgart’taki örgütleyicisi ve F tipi saldırılarına karşı dayanışma hareketinin bir militanıydı. Türkiye’ye giden heyetin örgütleyicisi ve üyesi olarak öne çıktı.

Zeliha yoldaş, Tekel işçilerinin direnişi döneminde ise dayanışma hareketinin Stuttgart ayağının örgütleyicilerindendi. Aynı zamanda Tekel işçileriyle dayanışma için giden iki ayrı heyetin örgütleyicisi ve üyesiydi. Yine yurtdışında Greif direniş ve işgaliyle dayanışma hareketinin ve Metal Fırtınası’yla dayanışma hareketinin aktif öznelerinden biriydi. Bosch işçilerinin sesinin başta Stuttgart olmak üzere Almanya’daki Bosch işçilerine duyurulmasında yine bir öncü işçi olarak yer aldı. Rojava direnişinin militan bir dayanışmacısı oldu ve direnişin fabrikalara taşınması çabasıyla öne çıktı.

Zeliha yoldaş, uzun yıllardır yaşadığı Almanya’da da işçi sınıfının bir mensubu olarak, sınıf hareketinin ve çok yönlü mücadelenin içerisinde yer aldı. Yaklaşık 15 yıl boyunca çalıştığı Thyssen-Krupp işletmesindeki faaliyet ve eylemleri sınıf sendikacılığı mücadelesinin bir parçası olarak ele aldı. Bir dönem sendika temsilciliği de yaptığı işletmede, sınıf hareketinin dar sendikalist bir alana hapsedilmesine karşı sürekli bir mücadele yürüttü.

Stuttgart’ta S21 projesine karşı yükseltilen mücadeleyi sınıfsal bir perspektifle ele alarak eylem komitelerinde görevler üstlendi. Haziran/Gezi Direnişi’ni K21 hareketiyle buluşturmakta etkin bir çaba sarf etti.

Biz onu umutsuzluğun ve alt kimliklerin sınıfsal kimlikleri kemirdiği, savrulmaların yaygın olduğu bir dönemde, sınıf bilinçli bir işçi olmasının da verdiği dirençle, kapitalist sisteme ve onun ürettiği haksızlıklara karşı mücadelesiyle tanıdık. Zeliha yoldaş, çeşitli alanlardaki mücadeleleri sınıf ekseninde ele alarak, devrim ve sosyalizm davasının bir militanı olarak hep ön saflarda bulundu.

Son günlerinde Kızıl Bayrak aracılığıyla Türkiye işçi sınıfına selamlarını iletmemizi isteyen Z. Recber, kendi davası için savaşmış bir insan olmanın onuruyla aramızdan ayrıldı.

Onu eylem alanlarındayken de ölüme karşı mücadele ederken de hep yüzünde eksik olmayan gülümsemesiyle, eğilip bükülmeden korkunun ve ölümün üzerine yürüdüğü haliyle hatırlayacağız. Anısı ve mücadelesi önünde saygıyla eğiliyoruz.

Kızıl Bayrak / Stuttgart

 

 

 

 

11. Kalkınma Planı...

Güçlü ailenin içinde yerini unutmayan kadının istihdamı

 

11. Kalkınma Planı, ilk bakışta kadınlara ve kız çocuklarına dair maddeleriyle göz kamaştırıyor. Söz konusu maddelerde kadınların eğitimden iş hayatına, çalışma yaşamında daha aktif ve söz sahibi olabilecekleri konumlara gelebilmelerinden kadına yönelik şiddete kadar bir dizi konuya yer veriliyor. Planın amacı ve sermaye eksenli yaklaşımı göz ardı edildiğinde, AKP-Erdoğan iktidarının kadın haklarını gözettiği bile sanılabilir. Oysa dikkatle bakıldığında, kadının toplumdaki yeri, istihdamı ve iş yaşamındaki güvencesi üzerine kurulan parıltılı cümlelerde bile, sömürü politikaları ve kadına biçilmiş toplumsal görevlerin altının çizildiği görülecektir.

11. Kalkınma Planı’nın 2019-2023 dönemi için kadınlara dair hedeflerine bakıldığında bu daha iyi anlaşılacaktır.

Planın “Nitelikli insan, nitelikli işgücü” başlıklı kısmındaki 541. maddesinde, “Ailenin güçlendirilmesine yönelik politikalar, toplumsal bütünleşme ve sosyal riskleri azaltmaya dönük kamu politikalarının en etkililerinden ve en önemlilerindendir. Onbirinci Kalkınma döneminde; aile politikalarının tüm paydaşlarının dahil olduğu katılımcı bir yaklaşımla oluşturulması, aileye yönelik hizmetlerin kalitesinin, yaygınlığının ve etkisinin arttırılması yönünde önemli politika ve tedbirler hayata geçirilecektir” deniliyor. Bu yaklaşım, aile merkezli bir müdahale ve bunun ihtiyaçları doğrultusundaki adımların öncelikli olduğunu içermektedir.

“İstihdam ve çalışma hayatı” başlıklı bölümün 570.2 nolu maddesi benzer bir yaklaşımı şu cümle ile ifade ediyor: “Kadınların işgücüne ve istihdama katılımlarının arttırılmasını teminen bakım hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması başta olmak üzere iş ve aile yaşamını uyumlaştıran uygulamalar dinamik bir biçimde hayata geçirilecektir.”

Toplamında kadınlar ile ilgili maddelerde, kadınların iş yaşamında daha fazla yer almalarının, eğitimdeki ve teknolojideki ilerlemelerden faydalanmalarını sağlayacak eğitim süreçlerine katılımlarının teşvik edileceği; güçlü toplumun güçlü kadınlar ile yaratılabileceği vb. vurgular var. Fakat cümlelerin alt metni okunduğunda aslında güçlendirilmeye çalışılanın aile kurumu olduğu görülüyor. Dahası aile kurumu içerisindeki kadının konumu “göz önüne alınarak”, yani bu konuma dokunulmayarak her şeyin planlanmak istendiği anlaşılıyor.

11. Kalkınma Planı, gerçekte sermayenin sorunlarına çözüm üretme planıdır. Sürmekte olan kriz döneminde sermayenin buna ihtiyacı vardır. Kadının istihdamda olma talebinin öne çıkmasının temel mantığı da yine sermayenin dönemsel ihtiyaçlarına dayalıdır. İşçi ve emekçilerin yaşam seviyelerini refah düzeyine çekmek, çalışma koşullarında iyileştirmeler yapmak veya kadınların toplumsal yaşamın birçok alanında özgürleşerek yer almalarını sağlamak gibi bir amaç yoktur ortada. Planda yer alan “güçlü kadın ile güçlü toplum” ifadesi, “güçlü aile ile güçlü toplum” tezinin bir yansımasıdır esasında.