23 Ağustos 2019
Sayı: KB 2019/30

AKP-Erdoğan diktasından yeni kayyım darbesi...
İşçi sınıfı ve emekçiler rejimin savaş histerisine karşı direnmeli!
Savaş çığırtkanlığı ve “güvenli bölge” hesapları
Türkiye’nin genelinde doğa katlediliyor
Sermaye, AKP, sendikal bürokrasi...
Sendikal bürokrasiyi parçalamak için mücadeleyi yükseltelim!
Birleşik sınıf hareketi için mücadeleye!
Petrol-İş Sendikası Genel Kurulu yaklaşırken...
Bir işçi direnişi daha sendika bürokrasisi eli ile bitirildi!
Yine Petrol-İş, yine satış!
TİS süreçleri, ekonomik kriz ve sınıf mücadelesi üzerine
Keşmir’de yeni gerilim
Ortadoğu’da güç dengeleri değişiyor, siyonist rejim diken üstünde
Yunanistan’da liberal reformizmin yarattığı hayal kırıklığı
Son nefesine kadar devrimin bir emekçisi ve sıra neferi
“Hep seninle olacağız sevgilimiz, annemiz, büyük annemiz, yoldaşımız, Zeliş’imiz...”
YTÜ öğrencileri ne istiyor?
Kapitalist devletlerin karanlık yüzü: Tarikatlar
Sınıf bilincinden yoksun olmak ve Suriyeliler
Hacı Bektaş-ı Veli’yi Anma Etkinlikleri üzerine…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

YTÜ öğrencileri ne istiyor?

 

Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Davutpaşa Kampüsü’nde “Millet Bahçesi” açılmak isteniyor. TOKİ projenin ihale tarihini 5 Eylül olarak açıkladı. YTÜ’nün ranta ve talana açılacak olması nedeniyle, “Millet Bahçesi” kararına öğrenciler tepkili.

Peki neden?

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde senelerdir çözülmeyi bekleyen temel birçok sorunu var. Kanun Hükmünde Kararnameler ile akademik birikimin tasfiyesi sonucu birçok akademisyen işinden edildi. Ve dolayısı ile eğitim daha da niteliksizleşti. Akademik kadronun yanı sıra var olan eğitim imkanları da bir hayli kısıtlı. Birçok teknik bölümün bulunduğu YTÜ’de laboratuvarlar pratik eğitim için önemli bir yerde duruyorken, niteliksiz koşullar düzeltilmiyor. 34 bin öğrenci kapasitesine sahip YTÜ’de yalnızca 2 bin kişilik kapasiteli kütüphane/çalışma alanı var. En temel ihtiyaç olan yurtlarda ise tablo farklı değil. Yine YTÜ’nün kapasitesine göre yetersiz ve çok pahalılar. Rektörün “özel misafirlerinin” ağırlandığı etkinliklere paralar akıtılırken, öğrencilerin kol-kulüp etkinlikleri söz konusu olunca hiçbir bütçe ayrılmıyor. Aynı zamanda etkinliklere yasaklamalar getiriliyor.

Tablo böyleyken acil bir ihtiyaçmış gibi sunulan “Millet Bahçesi” ne üniversite çevresindeki halkın ne de öğrencinin yararınadır. AKP’nin seçim vaatlerinden biri olan bu bahçe sermayedarlar için açılan rant alanıdır. Ayrıca rektör tarafından yapılan ve “üniversite ve toplumun kaynaşması” gibi ibarelerin yer aldığı açıklamalar rant amaçlarını perdelemek için söylenen sözlerden başka bir şey değildir. AKP hükümeti “dindar ve kindar bir nesil” yaratma uğruna eğitim sistemine yönelik türlü saldırılar gerçekleştirmekte. Bunun en büyük ayağını da üniversitelere dönük saldırılar oluşturmakta. Üniversiteler sermayenin arka bahçeleri haline gelmiş vaziyetteyken, eğitim öğrenci-toplum çıkarına değil sermaye çıkarına işliyorken bir anda gündeme alınan “Millet Bahçesi” projesi de toplum yararına bir amaç gütmemektedir.

Ne oldu?

Proje tepkiler büyümesin diye dönem açılmadan başlatılmak istendi fakat yine de büyüyen öfkenin önüne geçemediler. YTÜ’ye yönelik bu saldırıya karşı farklı üniversitelerden öğrencilerin katıldığı forum gerçekleştirildi. Saldırılara dönük böylesi bir forumun, farklı üniversitelerden dayanışma amaçlı gelen birçok öğrenci ile gerçekleştirilmesi anlamlıydı. Forumda “Millet Bahçesi” projesi ile sermayenin rektörlük eliyle neyi amaçladığı tartışıldı. AKP’nin son dönemde rant uğruna gerçekleştirdiği saldırıların bir devamı olduğu vurgulandı. YTÜ’lü öğrenciler okulun öncelikli sorun alanlarından bahsetti. Bu sorunlar çözülmezken, projenin yapılmak istenmesindeki temel amaç üzerine tartışıldı.

Ayrıca dayanışma amaçlı ODTÜ Kavaklık direnişinden gelen öğrenciler de söz alarak bu projeye karşı örgütlenecek kampanyanın nasıl olması gerektiğine dair deneyim aktarımı gerçekleştirdi. Forum üniversiteler kapalı iken, gençlik örgütlerinin öncüsü olduğu “üniversite öğrencileri” çağrısı ile gerçekleşti.

Tartışmalarda YTÜ’ye öğrenci dışında kişilerin girmesi ve bunun yaratacağı “güvenlik sorunları” ön planda idi. Bu tartışmalı yaklaşımın gerisinde ideolojik (elitist) bir tutum yer almaktadır. Zira bilimin, üniversitenin topluma açık hale getirilmesi, toplumun ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirilmesi (elbette sadece tarlası, arsası, binaları ve bahçesi ile değil) gençlik mücadelesinin temel taleplerinden birisini oluşturuyor. AKP iktidarının derdinin bu olmadığını ise söylemeye bile gerek yok. Burada yapılmak istenilen üniversiteleri bütünüyle topluma açmak, onun ihtiyaçlarına göre düzenlemek değildir. AKP iktidarı üniversiteleri birer rant alanı olarak görmekte, attığı her adıma ise bu rant politikaları yön vermektedir. Dahası, bunu yaparken ne toplumu ne de üniversiteyi düşünmektedir. Bu yanıyla sorunu salt “dışarıdan gelecek kişilere” ve bunun yaratacağı “güvenlik sorunlarına” endekslemek, buraya sıkıştırmak ideolojik açıdan sorunludur. Elitizm de bunun görünürdeki yanı olarak karşımızda durmaktadır.

Forumda tartışma konusu olan bir diğer tutum ise “sadece YTÜ öğrencileri konuşsun” yaklaşımı idi. Bu türden yaklaşımların üniversite gençliğini hedef alan bir dizi saldırı karşısında gençlik mücadelesini zayıflatmaktan ve bölmekten başka bir sonuç yaratmadığını deneyimlerimiz üzerinden biliyoruz. Tersi her durumun ise, yani hangi üniversite ya da okulda yaşanırsa yaşansın gündeme gelen bir saldırı ve karşısında gelişen direnişin hızla toplumun gündemine girdiğinde ortaya çıkardığı güçlü sonuçları da deneyimlerimiz üzerinden biliyoruz. ÖDTÜ örneğinde olduğu gibi.

Üniversite öğrencilerinin sadece kendi okullarında değil, akademi alanının bütünü üzerinden yansıyan her türlü gelişme, sorun ve saldırılar karşısında mutlaka sözü olmalı. Dahası, parçası olduğu toplumun her türlü sorununa duyarlı olmak, toplumsal-siyasal gelişmeler karşısında tavır almak ve harekete geçmek bu toprakların gençlik mücadelesinin temel bir yönünü oluşturmaktadır. Yine 6. Filo eylemleri ya da Vietnam kasabı Kommer’in arabasının yakılması örneğinde olduğu gibi.

Özetle “YTÜ’deki sorunu sadece YTÜ öğrencileri konuşsun” demek yanlıştır. Kaldı ki AKP iktidarının üniversitelere dönük saldırısı bir bütün olarak karşımızdadır. İÜ’den Boğaziçi Üniversitesi’ne, ODTÜ’den YTÜ’ye üniversiteler abluka altındadır. YTÜ’de yapılacak rant ve talan saldırısı bir bütün olarak üniversite öğrencilerini ve bileşenlerini ilgilendirmektedir.

Sonuçta “sadece YTÜ öğrencileri söz alsın” sorunu forum esnasında pratik olarak aşıldı. Forum 19 Ağustos’ta rektörlüğe dilekçe verme ve basın açıklaması yapma kararı alınarak sonlandırıldı.

Ne yapmalı? Söz-yetki-karar hakkı üniversite bileşenlerine!

Üniversitenin temel bileşenlerine sorulmadan alınan bu karar tepeden inme bir karardır. Üniversitenin asıl bileşeni çalışanları, akademisyenleri ve öğrencileridir. Dolayısıyla söz, yetki ve karar hakkı da üniversite bileşenlerinindir. Üniversiteye dönük bu saldırılara karşı mücadeleyi büyütmek, bu saldırıyı toplumun geniş kesimine duyurmak temel sorumluluklarımızdandır. Geçen sene İstanbul Üniversitesi’nde gerçekleşen bölünme karşıtı eylemler ve bu sene ODTÜ Kavaklık direnişi bizlere yapılması gerekeni göstermektedir. İlk olarak bu rant ve talan politikası tüm üniversiteye teşhir edilmelidir. İkincisi bunu eylemli bir tepki ile birleştirebilmek gerekir. YTÜ öğrencilerinin sürece katılımını sağlamak, taraflaştırmak gerekir.

Eğitim hakkımıza sahip çıkmak için,

Nitelikli- ücretsiz barınma, ulaşım, yemek hakkı için,

Sermayenin rantına ve talanına dur demek için,

Söz, yetki, karar üniversite bileşenlerine!

Devrimci Gençlik Birliği

Ağustos 2019