27 Eylül 2019
Sayı: KB 2019/35

Geleceği, sınıf mücadelesi tayin edecektir!
AKP’nin yandaş sermayeyi kurtarma hamleleri
Siyonist işgalin harcı Türkiye’den
AKP’den yeni “yargı reformu” aldatmacası
“Yatırımlar çakıldı, işsizlik tırmandı, kredi talebi düşük”
Ulucanlar Katliamı’nın ve direnişinin 20. yılı
Hugo Boss İzmir, “Yardım Fonu” ile neyi amaçlıyor?
Çok yönlü saldırıları birliğimizi güçlendirerek püskürtelim!
Petrokimya İşçileri Birliği: Hangi su ile hangi kiri yıkayacağız şimdi?
Sınıf devrimcilerinden kıdem tazminatı gündemli etkinlikler
Çin Halk Devrimi’nin zaferinin 70. yılı!..
Dört bir yana yumruk sallamayalım - Mao Zedung
İran-ABD gerilimi ve artan savaş tehlikesi
Yemen halkının Suudi saldırganlığına karşı direnişi meşrudur!
Afganistan’da emperyalist işgal ve Taliban kabusu devam ediyor
FFF hareketi ve devrimcilerin sorumluluğu
Gericiliğin hedefinde İstanbul Sözleşmesi var!
“Her üniversite mezunu iş sahibi olacak diye bir şey yok!”
Düzenin “mutluluk” safsatasına kanmayalım
Devrimci samimiyet ve eleştirinin örneği: Rosa Luxemburg
Rus toplumunun aynası: İlya Repin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ulucanlar Katliamı’nın ve direnişinin 20. yılı

 

Sermaye devletinin devrime ve devrimcilere yönelik saldırılarının öncelikli hedefi hapishanelerdeki devrimci-komünist tutsaklardır. Bu öncelik tek başına fiziki koşullardan, yani deyim uygunsa “elinin altındaki” tutsaklara rahatça saldırabilmesinden kaynaklanmıyor. Sermaye devletine teslim olmayan tutsaklar, başka hiçbir şey yapamayacak olsalar bile, teslim olmayarak, direngen duruşlarıyla devrime ve devrimcilere moral aşılıyorlar.

Devrimcilerin tutsak düşmesi, devrim mücadelesine bir darbedir. Fakat teslim olmayan tutsaklar, devrimci mücadeleye vurulan bu fiziki darbeyi moral olarak telafi ettikleri gibi, mücadeleye daha fazlasını da katıyorlar. Bu şekilde hapishaneler devrimci mücadelede engel yaratan bir barikat olmaktan çıkıyor.

Hücre saldırısı hapishaneleri devrimci mücadeleye karşı bir barikat haline dönüştürme hedefiyle gerçekleştirildi. Sermaye devleti teslim alamadığı tutsakları katlederek hücre saldırısını gerçekleştirdi.

Hücre saldırısının resmi miladı 2000 yılındaki 19-22 Aralık katliamlarıdır. Ama fiili miladı Ulucanlar Katliamı’dır. Aradan 20 yılın geçtiği Ulucanlar Katliamı komünistler ve devrimciler için Ulucanlar direnişidir. Çünkü komünist ve devrimci tutsaklar 26 Eylül 1999’da Ulucanlar Hapishanesi’nde ölümü halaylarla karşılayacak direngenlikle dik durdular, teslim olmadılar.

Hücre saldırısı fiziki olarak hedefine ulaştı. Ancak sermaye devletinin gerçek hedefi tutsakları teslim almaktı. Bu gerçekleşmedi, gerçekleşmeyecek de. Çünkü bugün hücrelerdeki tutsaklar, Ulucanlar’da teslim olmayıp ölümsüzleşen tutsakların yolundan gidiyorlar.

Katliamın bahanesi koğuş işgali

Ulucanlar Hapishanesi’nde normal kapasitesi 50-60 kişi olan 5. koğuşta en az 70-80 kişi kalıyordu. ‘96’dan beri yeni bir koğuş talebi vardı tutsakların. Hapishane idaresi yeni bir koğuşu devrimcilere verme imkanına sahip miydi?

Sürekli bu imkan yok denmesine rağmen 6. koğuşun işgal edilmesinden sonra bir koğuş açmanın imkanının olduğu somut olarak ortaya serildi.

Ulucanlar’da koğuş işgali, 3 yıllık talebin sürekli reddedilmesinden sonra gerçekleşti. Bu birincisi. İkincisi ise sermaye devleti koğuş işgaline katliam yapmadan son verebilirdi. Ama sermaye devletinin amacı koğuş işgaline son vermek değil, komünist-devrimci tutsakları katletmekti.

26 Eylül sabahı katletmek için geldiler. Çatılara elleri silahlı askerler dizildi. Doğrudan tutsakları katletmek amacıyla silahlar ateşlendi. Komünist tutsak Ümit Altıntaş ve Abuzer Çat ile Zafer Kırbıyık açılan ilk ateşle vuruldular ve ölümsüzleştiler.

Komünist tutsak Habip Gül’ün katledildiği Ulucanlar Hapishanesi hamamı bir işkencehane olarak kullanıldı. İsmet Kavaklıoğlu da bu işkencehanede katledildi.

Önder Gençaslan, Halil Türker, Aziz Dönmez, Ahmet Savran ve Mahir Emsalsiz Ulucanlar’da ölümsüzleşen diğer tutsaklardı.

Devrimci irade teslim alınamaz!

Ulucanlar Hapishanesi’nde gerçekleştirilecek katliamın sadece bir bahanesiydi koğuş işgali. Ulucanlar Katliamı’nda tam bir vahşet gerçekleştirilmişti. Ümit Altıntaş ilk ölümsüzleşenlerden biri olmasına rağmen vücudunda tekme izleri vardı. Bu tekme izleri katillerden bazılarının kişisel kininin değil, başta tutsaklar olmak üzere devrimcilere korku yüklü bir mesaj verme isteğinin bir ürünüydü.

Tutsaklar asıl mesajı yoldaşlarından aldılar. 19-22 Aralık saldırısında Ulucanlar’daki yoldaşları gibi ölümüne direndiler, teslim olmadılar. ON’ların teslim olmadan direnme mesajı hapishanelerdeki direniş bayrağını daha yukarılara çıkardı. Devrimci iradenin teslim alınamayacağını dosta da düşmana da gösterdi.

Muharrem Kurşun

 

 

 

 

Güzel Ana mezarı başında anıldı

 

Cumartesi Anneleri’nden Güzel Şahin 2. ölüm yıldönümünde, mezarı başında anıldı. 20 Eylül’de Güzel Ana’nın Maltepe Gülsuyu’ndaki mezarı başında, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi tarafından anma yapıldı.

Güzel Şahin’in yakınları ve dostları ile insan hakları savunucularının katıldığı anmada, İHD İstanbul Şube yöneticisi Leman Yurtsever konuşma yaptı. Güzel Ana’nın çocuklarının yanı sıra herkes için mücadele ettiğine değinen Yurtsever, mücadeleden hiçbir zaman vazgeçmediğini vurguladı. Güzel Şahin’in kızı Meral Şahin de mücadeleyi devrimle taçlandıracaklarını vurguladı.

Cumartesi Anneleri’nden Hanım Tosun da söz alarak Güzel Ana ile İHD’de tanıştığından bahsetti. Tosun “Bizler Güzel Ana’nın insan hakları mücadelesini devam ettireceğiz” vurgusu yaptı.