18 Ekim 2019
Sayı: KB 2019/38

İşgal harekatı devam ediyor
Suriye’den ve Rojava’dan kirli ellerinizi çekin!
Emperyalistlerin icazetiyle işgal
Sermaye iktidarının ve yandaşlarının işgal hesapları
Polis ablukasına rağmen işgal protestoları
İşçi sınıfının çıkarı, sermayenin savaşının karşısında durmaktır!
İşçi sınıfı AKP’nin beka savaşına karşı çıkmalı!
MESS dayatmalarına, sendikal ağalık düzenine karşı birliğimizi güçlendirelim!
Sendikal ağalık düzenini parçalayalım / 2
Teslim Demir’in anısına... / 2 - H. Fırat
İbrahim Kaypakkaya adının anımsattıkları - Garbis Altınoğlu
Kerem ya da devrimci adanmışlığın gençleri
“Biriken tepki ve öfkeyi eylemlere akıtalım, 25 Kasım sürecinden daha örgütlü çıkalım!”
Emperyalistler yenilecek, direnen halklar kazanacak!
Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!
Zindan direnişlerinde ölümsüzleşenler kavgamızda yaşıyorlar!
“Size güvenerek, onurluca direniyorum!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Biriken tepki ve öfkeyi eylemlere akıtalım, 25 Kasım sürecinden daha örgütlü çıkalım!”

 

25 Kasım’a yaklaşırken İşçi Emekçi Kadın Komisyonları temsilcileri ile gelişmeleri, kadınlara yansımaları ve çözüm yöntemleri üzerine sohbet ettik...

- İşçi Emekçi Kadın Komisyonları (İEKK) olarak, içinden geçtiğimiz süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Sürecin kadın işçi ve emekçilere yansımaları nelerdir?

1. İEKK temsilcisi: Ekonomik sorunlar en yakıcı hali ile yaşanıyor, krizin sonuçları daha da katmerli hale geliyor. İktidarın sürüklediği bir savaştayız. Savaşın ekonomiye etkisi bir yanı, yaratılmaya çalışılan şoven, milliyetçi atmosfer diğer yanı. Tırmandırılan bir gericilik ve baskı rejimi var. Yaşamımız bunların gölgesinde geçiyor. Şüphesiz ki savaşın, saldırganlığın, sosyal yıkımın sonuçları en çok kadın işçi ve emekçileri etkiliyor.

Türkiye özellikle son 17 yılda AKP iktidarı ile her geçen gün daha da fazla hissedilen gericilik sarmalında yaşıyor. Gericilik kadınlar üzerinden saldırı ve kanıksatma hamleleri ile normalleştirilmeye çalışılıyor. AKP ve sermaye devleti eli ile kadınlara yönelik saldırılar seri hale getirilmiş durumda. İstanbul Sözleşmesi iptal edilmeye çalışılıyor. Sınırları olsa da uluslararası bir yaptırım ortadan kalksın istiyorlar. Arabuluculuk Yasası, Nafaka Kanunu gibi düzenlemeler hızlıca uygulamaya geçirilmeye çalışılıyor. Bir tarafta çıkartılan yasalar bir tarafta da kadınlar açısından işlemeyen yasalar var. Kadınları katledenler aklanıyor, çocuk istismarcıları aklanıyor. Yasalarda olan hali ile bile koruyucu, önleyici hiçbir şey yok. Tüm yaşananlar ve yeni uygulamalar ile yaşanacaklar kadının erkeğe bağımlılığını bakileştiren, boşanmaların önüne geçen, şiddeti artıran sonuçlar doğuracaktır.

2. İEKK temsilcisi: Kadın işçi ve emekçiler olarak yaşamda çok çeşitli sorunlarla karşı karşıyayız. Patronların aşırı kâr hırsı nedeni ile ağır ve sağlıksız çalışma şartlarında, düşük ücretlere çalıştırılıyoruz. Ücretli köleliğin her türlü yöntemi üzerimizden silindir gibi geçerken, bir de kadın kimliğimiz üzerinden uğradığımız saldırılar var. Gülmemizden, giyimimizden başlayan, taciz-tecavüz-şiddet olaylarına kadar uzanan birçok olayla karşılaşıyoruz. İşyerinde de, evde de, sokakta da hayatımıza karışma, bedenimiz üzerinde hakimiyet kurma anlayışı sonucunda gerici söylemlere, şiddetin binbir türlüsüne maruz kalıyoruz.

Kadına yönelik şiddet, 10 yıl öncesine göre 15-20 kat artmış durumda. Eylül ayının kadın cinayetleri raporuna göre en az 53 kadın katledilmiş. Çocuk istismarı, çocuk gelinlik vb. konulardaki veriler korkunç boyuta ulaşmış durumda. Ve bakıyoruz yaptırım yok. Toplumsal bilincin değiştirilmesini geçtik, tüm bu yaşananların normalleştirildiği açıklamalar sıralanıyor.

1. İEKK temsilcisi: Bir de emperyalist savaş ve saldırganlık gerçeği var. Ortadoğu’da halklar zulüm altında. Türk devleti barış diyerek yine bir savaş başlattı. Sadece bir haftada kan gölüne döndü girilen bölgeler. Ortadoğu’ya bakıyoruz, savaş bölgelerine bakıyoruz, buralarda da en çok mağdur olanlar kadınlar ve çocuklar. Katlediliyorlar, tecavüze uğruyorlar, satılıyorlar. Bir de kaybettikleri sevdiklerinin, ailelerinin, evlerinin topraklarının acıları...

Hangi gündeme hangi örneğe baksak, ilk hedef olan, en çok etkilenen kadınlar oluyor. Bunların yanı sıra bir de yok sayılma, ev-çocuk-temizlik-yemek eksenli bir hayata sıkıştırılma, bugünün dünyasında bile yaşanabiliyor.

2. İEKK temsilcisi: Geçmişten bu yana sermaye ucuz işgücüne ihtiyaç duyduğunda veya erkekler savaş dönemlerinde cepheye sürüldüğünde kadınlar üretimin, çalışma hayatının her alanına çekiliyorlar. Ancak sonrasında gerisin geri “asli görevlerine” gönderilme politikalarının öne çıkartıldığını görebiliyoruz. Ekonomik kriz dönemlerinde ilk işten çıkartılanlar genellikle kadın işçiler oluyor. İşlerini kaybetmeyenlere ise daha ağır çalışma koşulları, güvencesiz çalışma, daha düşük ücretler, mobbing, esnek çalışma biçimleri, kayıt dışı çalışma dayatılıyor. İşten atılma korkusu, ev geçindirme kaygısı her türlü baskıya ve iş yüküne boyun eğmeye neden oluyor.

Kriz patlak verdi. Kapitalist patronların ilk tehdidi küçülmeye gidileceği ve işten çıkartmaya başvurulacağı oldu. Her kriz döneminin söylemleri bunlar. Kimi yerde kriz bahanesi ile ücretsiz izinler yaygınlaşıyor. Ayrıca patronlar konkordato veya iflas gibi yollarla sermaye devletinin desteğine başvuruyor, zararları ve borçları devlet bütçesinden karşılanıyor. Patronları krizden, bizden kesilen vergiler ve fonlarda biriken paralar kurtarıyor. İşçilerin payına işsizlik, daha çok vergi, daha çok hayat pahalılığı düşüyor. Özelinde de biz kadın işçilere... Yedek işgücü olarak görülen kadın işçiler ilk işten çıkartılanlar oluyor.

Krizi yaratanlar kapitalistler olduğu halde krizin faturası her seferinde işçi ve emekçilere ödettirilmeye çalışılıyor. Sınıf bilincinin geriliği, emekçilerin örgütsüzlüğü koşullarında bunu başarmakta güçlük de çekmiyorlar.

- Kadına yönelik şiddet ile ilgili dünya ve Türkiye’deki duruma dair neler diyebilirsiniz?

1. İEKK temsilcisi: Kadına yönelik şiddet noktasında Türkiye’nin bilançosunu kısa da olsa ifade ettik. Hepimiz gün be gün yaşıyor, haberlerde görüyoruz. Eskisine göre daha fazla ve üstü örtülemez durumda. Ama kadına yönelik şiddet sadece Türkiye’nin veya geri kalmış ülkelerin sorunu değil. Maalesef... Dünyanın en ileri, refah seviyesi en yüksek ülkelerine bakıyoruz, kadınların yaşadıkları hak gaspları, şiddet olayları çok yüksek oranlarda. Bu örnekler dünyanın her yerinde ikincil olmanın, cinsel ezilmişliğin, kadınların haklarında eşitsizliğin, her boyutu ile şiddet yaşandığının ispatı.

Ama hem dünyada hem de Türkiye’de birikmiş tepkiler açığa çıkıyor. İnancımız umut filizleri veriyor. Emine Bulut olayı tepkinin ortaya konulduğu bir örnek oldu. Kadın cinayetlerinin mahkeme süreçleri daha fazla takip ediliyor. Avrupa’da “eşit işe eşit ücret” için, kürtaj hakkı için eylemler gerçekleşiyor.

- Kriz dönemi içerisinde birçok TİS tamamlandı, kimi önemli TİS’lerin ön süreci yaşanıyor. İşçilerin gözünü diktiği MESS Grup TİS’lerinin görüşmeleri gerçekleşiyor. Kriz döneminde kadın işçilerin öne çıkan sorunları nelerdir? Sözleşmelerdeki talepler kadın işçiler açısından nasıl görünüyor?

2. İEKK temsilcisi: İEKK olarak, MESS sözleşme süreci ile ilgili açıklamamızı yaptık. Kısaca ifade etmek gerekirse, masaya oturan sendikaların sözleşme taslaklarında kadın işçilerin talepleri yok. Olan talepler de gerçek anlamı ile mücadele noktasına dönüştürülmüyor. Sözleşmelerde işyerinde kadınların yaşadıkları şiddeti önlemeye dönük kurullardan bahsediliyor. Çözüm yöntemleri o kadar ucube ki.

MESS Grup TİS süreci, sadece kadın işçiler açısından değil, tüm işçiler için talepleri karşılayacak taslaklardan da mücadele hattından da yoksun. MESS patronlarının da sendika bürokratlarının da kadın işçilerin sorunlarını çözmeyeceği açıktır.

Kadın işçilerin sözleşme sürecinde aktif, sözünü söyleyen, taleplerini belirleyen ve talepleri için mücadele eden bir şekilde hareket etmesi gerekiyor. MESS fabrikalarında kadını ve erkeği ile işçiler kendi işleyişlerini oluşturan ve kendi inisiyatifi ile işleten, kararlar alan, uygulatan, denetleyen bir düzeye gelmeli. Sözleşme taslaklarında elbette kadın işçilerin talepleri yer almalı. “Eşit işe eşit ücret”, “8 Mart’ın tüm işçilere ücretli izin olması”, “Regl izni”, “Kreş hakkı”, “İşyerinde yaşanan şiddet, taciz, tecavüz olaylarını önleyici tedbirler” başta olmak üzere kadın işçilerin talepleri için mücadele hattı oluşturulmalı. Bunlar tali değil, ana talepler olarak görülmeli.

- 25 Kasım’ın ön sürecindeyiz, kadın işçi ve emekçilerin sorunlarının çözümü için önerileriniz nelerdir?

2. İEKK temsilcisi: 25 Kasımlar, son yıllarda kadına yönelik şiddetin ve kadınların gericiliğe karşı öfkesinin aktığı eylemsel kanallardan biri oldu. Her geçen yıl yaşananların daha da boyutlanması, 25 Kasım sürecinin -eylemin ötesinde- kadınların örgütlenmesi açısından iyi değerlendirilmesi gerektiğine işaret ediyor.

Bu sene 25 Kasım sürecinde önümüzde duran sorumluluk, kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin güçlenmesini, biriken tepkinin açığa çıkmasını, gerçekleşen eylemlere akmasını ve süreçten daha örgütlü çıkılmasını sağlamaktır. İEKK olarak bulunduğumuz çalışma alanlarında bu sorumluluk ile davranmaya çalışıyoruz, 25 Kasım sürecine de bunu uygun hazırlanıyoruz.

1. İEKK temsilcisi: Faaliyetlerimizi sınıf eksenli kadın çalışmasına yoğunlaştırmış durumdayız. Yürütülecek bir kadın çalışması, kadının cinsel ezilmişlikten gelen özgül sorunları ile sınıfsal ezilmişliğini birleştirmelidir. Zira sınıfın ortak sorunları ve çıkarlarının ötesinde, işçi kadınların cinsel ezilme ve sömürülme konumundan gelen özgül sorunları ve ihtiyaçları var. Bunları içermeyen bir sınıf çalışması ile kadın sorunu çerçevesinde başarılı bir mücadeleyi örgütlemek mümkün değildir.

2. İEKK temsilcisi: Kadın işçilerin ve emekçilerin örgütlü bir güç olmasını sağlamak gerekiyor. Talepleri vurucu ve harekete geçirici bir şekilde işleyebilmek gerekiyor. Ve bizce kadın işçi ve emekçilerin yaşadıkları sorunların çözümü tüm işçi ve emekçilerin omuzlarındadır. Erkek işçi ve emekçilerin bilinçlenmesi ve ortak mücadele yürütülmesi gerekmektedir.

1. İEKK temsilcisi: Kadının ezilmişliği, sınıflı toplumların tarihsel bir ürünüdür. Dolayısıyla kadın sorunu basitçe erkek ile kadın arasındaki özel bir sorun olmayıp, toplumsal ve sınıfsal nitelikte bir sorundur. Kadın sorununda gerçek ve kalıcı çözüm için bu sorunun toplumsal niteliğini ve içeriğini kavramak temel önemdedir. Kadınların kurtuluşu mücadelesinin çizgisi açısından sorunun kaynağını anlamanın kritik olduğunu düşünüyoruz. Patronlar, sermaye düzeni hedef alınmadan yürünen yol çıkmaz sokağa varıyor.

 

 

 

 

Şule Çet davası: İntihara dair bulgu yok

 

Şule Çet cinayetinde Çağatay Aksu ve Berk Akand’ın tutuklu yargılandığı davanın 4. duruşması 16 Ekim’de Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Ankara Kadın Platformu bileşenleri tarafından adliye önünde yapılan açıklamanın ardından başlayan duruşmada tanık ifadelerinden sonra bilirkişi heyeti adına Prof. Dr. Çağlar Özdemir söz aldı. Çet’in ölümünde intihar bulgusu olmadığını belirten Özdemir, Aksu ve Akand’ın ifadeleri üzerine, “Dosyanın geneline bakıldığında sıyrıklar ve maddi bulgular cinsel saldırıya işaret ediyor. Gazi Üniversitesi psikiyatri bölümü Şule’nin intihar edecek bir ruh halinde olmadığını da raporladı” dedi.

Akand’ın iddia ettiğinin aksine olay yerinde Çet’in düşmesini engelleme yönünde bir belirtinin olmadığını ortaya koydu. Çet’in bedeninin bulunduğu noktanın serbest düşmeye uygun olmadığını belirtti.

Mahkeme heyeti kararında Aksu ve Akand’ın tutukluluk halinin devamına hükmederek davayı 20 Kasım’a erteledi.

 

 

 

 

Helin Palandöken mezarı başında anıldı

 

2017 yılında okulunun önünde katledilen 17 yaşındaki lise öğrencisi Helin Palandöken 13 Ekim’de İstanbul’un Tuzla ilçesindeki Aydınlı’daki mezarı başında anıldı.

Anmada yapılan konuşmalarda aradan 2 yıl geçmesine rağmen hâlâ onlarca kadının öldürülmeye devam edildiği vurgulandı. Emine Bulut ve Nadira Kadirova cinayetlerine özellikle değinilen konuşmada kadın cinayetlerini önlemek için yetkililerin hiçbir önlem almadığı söylendi. “Ölen kadınların parklara, sokaklara isimlerinin verilmesini değil onların yaşamasını istiyoruz” denildi. Suriye’deki savaşa da değinilerek barış vurgusu yapıldı.

Helin’in babası Nihat Palandöken ise bireysel silahlanmaya değinerek bireysel silahlanmanın önüne geçilmesi için imza kampanyası yürüttüğünü, ama yetkililerin bunu dikkate almadığını söyledi. Anmada Mor Dayanışma adına da konuşma gerçekleştirildi.

 

 

 

 

Gebze’de İEKK kahvaltısı

 

İşçi Emekçi Kadın Komisyonu (İEKK) 13 Ekim’de Gebze’de kahvaltı düzenledi. Ortak yapılan kahvaltının ardından, öncelikle kadın cinayetleri, kadına yönelik taciz-tecavüz ve şiddet üzerine konuşmalar yapıldı. Sorunun temel kaynağının erkek egemen sistemi ayakta tutan kapitalist sistem olduğu, mücadelenin bu eksende ele alınması gerektiği söylendi. Aile içinde, fabrikada kadına yönelik şiddete karşı mücadele içinde emekçi kadınları özgürleşeceği ortaya kondu.

Hemen hemen bütün katılımcıların söz aldığı sohbette, herkes kendi yaşadıklarından ve yaşamından örnekler verdi. Yaklaşmakta olan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü vesilesiyle bir araya gelmenin ve mücadeleye katılmanın önemi vurgulandı.

Bundan sonra düzenli toplanma ve ortak bir şeyler yapma kararı alınarak etkinlik sonlandırıldı.