25 Ekim 2019
Sayı: KB 2019/39

Suriye halkları emperyalizm kıskacında!
Kirli pazarlığa dayalı “ateşkes”
Kürt halkı karşısında aynılar aynı yerde!
Zenginlerin dünyasında yoksullar savaşlarda ölür, zengin daha zengin yoksul daha yoksul olur!
Şovenizm zehri ırkçı linçleri tetikliyor
“Mücadelemizi hiçbir güç engelleyemez!”
TİS sürecinde metal işçisinin karşısında kimler var?
Emeğimizin karşılığı olmayan ücretler
“Eşit işe eşit ücret!” talebi ve sınıfın birliği
Sendikal ağalık düzenini parçalayalım / 3
Teslim Demir’in anısına... / 3 - H. Fırat
Emperyalist paylaşım pazarlıklarından “barış” çıkar mı?
Emperyalistlerin savaşında “gerçek yanılsaması”
Lübnan’da yeni vergi tasarısına karşı halkın tepkisi dinmiyor
Ekvador’da militan mücadelenin zaferi
Şili’de ulaşım zammının tetiklediği sosyal patlama
İspanya yargısının Katalan liderlere hapis cezası
Eğitim Hakkı Çalıştayı’nda buluşuyoruz!
Somalı madenciler: Mücadelemiz taleplerimiz karşılanana kadar sürecek
Yalan pınarı harekatı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kirli pazarlığa dayalı “ateşkes”

E. Bahri

 

Suriye’nin kuzeyine işgal saldırısı başlatan AKP-saray rejimi, farklı kesimleriyle burjuva gericiliğinin “fetihçi ruhu”nu uyandırdı. Bir asır önce tarihin çöplüğüne atılan Osmanlı’dan feyz alan bu ruh, ilk adımda bölge gerçekliğinin duvarına tosladı. Burjuva muhalefeti kuyruğuna takma konusunda başarıya ulaşan saray rejiminin Suriye topraklarını ilhak etme hedeflerine ulaşması ise kolay değil.

Demokratik Suriye Güçleri’nin sergilediği kararlı direniş, Suriye ordusunun devreye girmesi, birçok ülkede kitlelerin işgale karşı alanlara çıkması saldırının halklar nezdinde gayrimeşru olduğunu kanıtladı. Katar emiri dışında saldırıya doğrudan destek veren olmazken, iktidar mücadelesinde sıkışan Trump ise, AKP şefini hedef alan ağır hakaretler etmeye başladı. Hem işgale yeşil ışık yakan hem Ankara’daki işbirlikçilerini tehdit eden Trump, yardımcısını Ankara’ya göndererek T. Erdoğan’la geçici ateşkes imzalattırdı. Bu arada hem Trump’ın hakaretlerini de sineye çeken hem dayattığı anlaşmayı kabul eden AKP şefiyle müritleri, dünya nezdinde utanç verici bir duruma düştüler.

***

PYD önderliğinde kurulan özerk yönetimi yıkıp Rakka’ya kadar olan bölgeyi Suriye’den kopartıp alma histerisine kapılan saray rejimi, ABD’den gelen emirlere uyarak geçici ateşkes imzaladı. Buna rağmen AKP şefleri ateşkes diye bir şey olmadığını tekrarlayıp duruyorlar; fetih ruhunun tavsamasından korkuyor gibi bir halleri var. Belli ki işgal ettikleri alanla yetinmek istemiyorlar. Buna karşın daha ileriye gitmeleri ya da heves ettikleri gibi 440 km. uzunluğunda 30 km. derinliğinde bir bölgeyi işgal etmeleri olası görünmüyor. Buna rağmen hamasi nutuklara devam eden T. Erdoğan’la müritleri fetih histerisinin bulanık sularında yüzmeye devam ediyorlar.

ABD’nin “güvenli bölge”yi kabul ettiğini öne süren besleme/yandaş medya, saray rejiminin yeni bir başarıya imza attığı yalanını pazarlıyor. Oysa Trump’ın yardımcısı Mike Pence’in AKP şefiyle yaptığı görüşmenin ardından sarf ettiği sözler, tersini anlatıyor. Pence’in “Türkiye eğer anlaşmaya varmasaydı, kendisine çok ağır yaptırımlar uygulanacaktı. Anlaşma sağlandığı için pazartesi itibariyle uygulanan yaptırımlar kaldırılacak” şeklindeki ifadeleri, efendi-uşak ilişkisinin dışa vurumuydu. Yuları Washington’a teslim etmiş bir rejimin şefleri hamasi nutuklar atabilir, ancak sıra icraata geldiğinde efendinin direktiflerine uymaya mahkumdurlar.

***

Suriye’nin yakılıp-yıkılmasından birinci derece sorumlu olan iki gerici gücün ateşkes anlaşmasına varması, emperyalist küstahlığın yeni bir göstergesidir. Zira bu zihniyet Suriye’nin iradesini yok sayıyor. Ankara’daki işbirlikçilerine saldırı için yeşil ışık yakan, ardından ateşkes imzalayan ABD bir kez daha uluslararası hukuku ayaklar altına almıştır. Sefil çıkarları için ülkeleri işgal eden, kıyımlar gerçekleştiren bu güçler, utanmadan “teröre karşı mücadele” safsatasını pazarlamaya da devam ediyorlar. Oysa kendileri devlet terörünün en kural tanımaz biçimlerini uyguluyorlar.

Fetih seferine çıkan saray rejiminin şefleri, anlaşma süresi bitince saldırının devam edebileceğini söylüyorlar. Kısa sürede onlarca sivil ölümüne, yüz binlerce kişinin yerinden yurdundan edilmesine yol açan saldırıyı sürdürmek için bahane arayan fetihçi zihniyet, halen savaşın bitirilmesinin önündeki temel engellerden biridir. Saray rejiminin çöküşünü geciktirmek, Kürt halkının kazanımlarını yok etmek, Suriye’den bir parça koparıp almak için çabalayan Türk sermaye devleti, bu emellerine ulaşabilmek için cihatçı çeteleri de pervasızca kullanıyor.

***

Gerici-saldırgan iki rejimin Suriye yönetimine rağmen Suriye topraklarında ateşkes imzalamaları halkların medet umacağı bir şey değil elbet. Her iki rejim de sefil çıkarları için anlaşmaya imza attı. Olayların seyri ise Esat yönetiminin, Demokratik Suriye Güçleri’nin, Rusya-İran ikilisinin alacağı tutuma göre şekillenecektir. Zira Suriye’de en etkili olan bu güçlerin tutumu kritik önemdedir.

Beklentiler, hesaplar, çıkarlar aynı olmasa da bu güçlerin tümü işgal saldırısının durdurulmasını istiyor. Göründüğü kadarıyla -PYD’deki Amerikancı bir kesim dışta tutulursa- ABD askerlerinin çekilmesi konusunda da mutabakat var. ABD askerlerinin çekildiği koşullarda ateşkesin akıbeti de Türk ordusunun işgal ettiği bölgelerden çekilmesi de bu güçlerin tutumuyla belirlenecektir. Saray rejimiyle ilişkilerin bozulmasını istemeyen Rusya belli bir süre için işgale göz yumsa da Türk askerinin Suriye topraklarında kalıcılaşmasına onay vermesi kolay değil.

***

Emperyalist güçler arası rekabet-pazarlık-hegemonya çatışmaları, her zaman halkların başına belalar açmış, halen de açmaktadır. Bundan dolayı Ortadoğu halkları yüz yıldır devam eden çatışma-savaş girdabından çıkamaya muvaffak olmadılar. Hegemon güçler değişse de temel sorunlar baki kalmıştır.

Oysa halklar emperyalistlerle işbirlikçilerinin dayatmalarına katlanmak zorunda değiller. Birleşik mücadele/
birleşik direnişle yeni bir Ortadoğu yaratılabilir. Halkların birleşik direnişiyle emperyalistler bölgeden atılabilir, suç ortakları alaşağı edilebilir, halkların kardeşçe yaşayabileceği bir Ortadoğu inşa edilebilir.