17 Ocak 2020
Sayı: KB 2020/03

Emperyalizme ve bölge gericiliğine karşı halkların birleşik direnişi!
Yurtta sömürü çarkları, cihanda savaş tamtamları
Saraydaki hesap Ortadoğu’ya uymuyor
“İstanbul’un en önemli gündemi Kanal İstanbul değil, depremdir!”
Kangrene dönüşen işsizlik sorunu
Lastik fabrikalarında TİS süreçleri…
Birleşik sınıf hareketi için mücadele!
İÜ’de işten çıkarılan işçiler: “İşimizi geri istiyoruz”
TKİP VI. Kongresi tutanakları… Sınıf çalışması ve politik müdahalenin sorunları
Amerikan emperyalizmi ve Ortadoğu halkları
Gelişmeler ışığında kapitalizm ve savaş
Avustralya’da orman yangınları ve sonuçları
Berlin’de kitlesel LLL yürüyüşü
“Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için eğitim hakkı çalıştayı” sonuç deklarasyonu
Operasyonun arka planı
Bir bedellinin anıları
İşçi yoldaşımız*: İvan Vasilyeviç Babuşkin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi yoldaşımız*: İvan Vasilyeviç Babuşkin

 

Babuşkin, çarcı uşağın hayvanca vahşiliğine kurban düştü. Ama o, ölürken hayatını adadığı davanın ölmeyeceğini, bu davanın onlarca, yüz binlerce, milyonlarca kişi tarafından sürdürüleceğini, işçi sınıfından gelmiş başka yoldaşlarının aynı dava için öleceklerini, onların muzaffer olana dek savaşacaklarını biliyordu.”

Lenin, Babuşkin’in ölümünün ardından yaptığı bir konuşmada böyle anlatıyordu işçi sınıfının işçi önderini.

İvan Vasilyeviç Babuşkin... Metal işçisi, öncü bir Bolşevik, işçilerin muhabiri, Sovyetler Birliği’nin kuruluşuyla taçlanacak devrimin sıra neferi... Babuşkin’in mücadele dolu hayatında kazandığı sıfatlardan bazıları bunlar.

1873’te Vologda’nın bir köyünde doğan Babuşkin, 1891’e kadar metal fabrikalarında torna işçiliği yaptı. Rusya bu sıralarda derinden bir dönüşüm içindeydi. Kapitalist üretim ilişkileri kentleri sarıyor, özel mülkiyet düzeninin mülksüzleştirdiği köylüler kentlerin baldırı çıplaklarını oluşturuyordu. İşte, değişmeye başlayan bu toplumsal zemin içinde işçi sınıfının ideolojisi cisimleşmeye başlıyor, Rusya’nın metropollerinde sınıf partisinin çekirdekleri, marksist işçi grupları oluşuyordu. 1894’te Babuşkin de bunlardan birine, Lenin’in etkinlik alanındaki bir marksist işçi çevresine girdi. Sınıfın bağrından çıkardığı bu doğal öncüsü o günden itibaren bileğini, kafasını, ruhunu işçi sınıfının iktidar mücadelesine verdi. 1895’e gelindiğinde Petersburg İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği’nin aktif bir üyesiydi. Fabrikalarda çalışmalar yürütüyor, işçi eğitim grupları kuruyordu. Bir Rus devrimcisi olarak çarlık zindanlarını o da tattı. Ancak mücadelede dur durak yoktu. Sürgün edildiği Yekaterinoslav’da Yekaterinoslav İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği’ni örgütleyenlerden biriydi. Ekim 1898’de Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi (RSDİP) Yekaterinoslav Komitesi’ni oluşturdu.

Rusya’da yerel grupları birleştirecek, merkezi devrimci partiyi büyütecek, güçlendirecek bir yayın ihtiyacı doğmuştu. İşte “Iskra” (Kıvılcım), “Kıvılcım ateş çıkaracaktır” şiarıyla bu doğrultuda yayına başladı. Babuşkin de bu gazetenin en aktif muhabirlerinden biriydi. Öyle ya Iskra için ortaya konan her çaba devrimci partinin, dolayısıyla devrimci mücadelenin duvarına eklenen bir tuğlaydı. Babuşkin, aynı zamanda yerel illegal yayınlar çıkararak çalışmayı güçlendiriyordu.

1902’deki tutuklanışına kadar pek çok işçi kentinde çalışma yürüttü. 1902’de hapishaneden kaçarak dilini dahi bilmediği Londra’ya geçti ve oradan Iskra’nın redaktörlüğünü yaptı. Aynı yıl Ekim ayında Rusya’ya geri döndü. Bu arada Rusya’da köleliği aratmayan çalışma şartları Çarlık rejiminin zorbalığı ile birleşiyor, işçi ve emekçiler içinde köleliğe ve despotizme karşı mücadele azmi büyüyordu. Sendikalar kitleselleşiyor, grevler yaygınlaşıyor, sınıf siyasallaşıyordu. Bu şartlar içinde Babuşkin ve yoldaşları sadece Çarlığın açık zorbalığı ile değil, sol içindeki ekonomizm vb. zararlı akımlar ve Zubatov sendikacılığı** ile de mücadele ediyorlardı. Lenin Babuşkin’in bu konudaki mücadelesini şöyle özetliyordu: “Babuşkin, devrimden 10 yıl önce, işçilerin Sosyal Demokrat Parti’sini yaratmaya başlayan işçi sınıfının savaşçılarından biridir. Böylesi savaşçıların, proleter kitleler arasındaki yorulmaz, kahramanca, sebatlı çalışması olmasaydı, RSDİP bırakın 10 yılı, 10 ay yaşayamazdı.”

Tutuklama ve mücadele dolu aylar yılları kovalarken, Babuşkin, Rus devrim tarihinde bir kırılma noktası olan 1905 Devrimi’ne aktif olarak katıldı. Devrimin ardından Sibirya’da çalışma yürütmeye başladı. Sibirya’daki asker ve Kazak sovyetlerinin kuruluşuna öncülük etti. O dönem RSDİP Irkutsk ve Çita Komiteleri’nin üyesiydi. Buradaki siyasi hareketliliğin farkındaydı ve yoğun bir propaganda ve örgütlenme çalışmaları yürütüyordu. 18 Ocak 1906’da beş yoldaşıyla beraber Çita’dan aldıkları silahları götürürken Çarlık generallerinden Paul von Rennenkampf’a bağlı askerler tarafından yakalandı. 6 devrimci, göstermelik bir yargılama dahi yapılmadan Misovsk istasyonunda kurşuna dizildiler. Babuşkin de, yoldaşları da yakalandıkları andan itibaren Çarlık askerlerine kimlikleri hakkında hiçbir bilgi vermemiş, kayıtlara “kimliği belirsiz teröristler” olarak geçmişlerdir. Katledilenlerden birinin Ivan Vasilyeviç Babuşkin olduğu ancak 1910 yılında ortaya çıkarılabildi. Diğer 5 devrimcinin adlarını ise Bolşevik Partisi bile bilmiyordu.

Ne Babuşkin’in ne de diğer devrimcilerin çabaları boşa değildi. Onların fedakârca ilerlettikleri kavga Ekim Devrimi ile zafere ulaştı.

Bugün de uğruna canlarını verdikleri dava bu topraklarda da yeni Babuşkinlerin omuzlarında sürüyor.

Y. Leyla

 

* Babuşkin’in bazı bildiri ve mektuplarında kullandığı imza.

** Avrupa devrimci hareketinden öğrenen Çarlık rejimi Rusya’da da yükselen dalgayı sadece çıplak zorla bastıramayacağının farkındaydı. Bu yüzden truva atları hazırlıyordu. Zubatov adında bir gizli polise kurdurulan sendika ile işçileri denetim altında tutmaya çalışıyordu.

 

 

 

 

Sessizliği çığlığa dönüştürmek bizim elimizde!

 

Vahşi kapitalizmin bugün insanlığı getirdiği durum çok vahim. Savaşlar, intiharlar, açlık ve sefalet...

2020 yılına girerken dünyamızın tablosu son derece karanlık. Kapitalizm ayakta kalmak için krizlerinin faturasını emekçilere kesmeye çalışıyor. Baskı ve terörün yanısıra gerici savaşları tırmandırıyor.

“Özgürlükler ülkesi” ABD’nin Ortadoğu’da savaşı körüklemesi, Fransa’da devam eden eylemlerde polisin insanlara azgınca saldırması, Şili’de süregelen devlet terörü, Türkiye’de yoksulların kendini öldürmesi, vb…

Dünyada bunlar yaşanırken, kapitalistler daha çok kar elde etmek için faşist saldırganlığı tırmandırıyor. Bu saldırı kimi zaman devletin kolluk güçleri ile kimi zaman ise milliyetçilik duygularını kabartarak oluyor. Türkiye’de hak arayan insanlara amansızca saldırılıyor, muhalif insanlar tutuklanıyor.

Ancak bunlar bir müddet için insanları durdurabilir, geri çekebilir. Bugün Türkiye halklarının sessizlik içinde olmasının sebebini önce kendimize sormalıyız. Çünkü bu insanlar kendiliğinden ses çıkartmayacak, biz devrimciler onları harekete geçirebileceğiz. İşçilerin öğretmenleri, fabrikasında bulunan sınıf devrimcileridir. Günde 12 saat çalışarak, geri kalan saatlerini uyuyarak geçiren bir işçiden, kendiliğinden devrimci olması beklenemez. Bugün “halkımız çok sessiz” diye yakınıyorsak, yakınmayıp bırakıp devrimciler olarak elimizi taşın altına koymalıyız. Okullarda, fabrikalarda üzerimize düşeni yapmalıyız. Ancak bu şekilde karanlığın getirdiği sessizlik çığlığa dönüşecektir.

Sol güçlerin atalet içinde olduğu bu dönemde, devrim ve sosyalizm propagandasını güçlendirmek için elimizi taşın altına koymalıyız. Bunu yapmadığımızda, kendiliğinden hiçbir şey olmayacaktır.

Umut Ulaş