7 Şubat 2020
Sayı: KB 2020/06

Metal TİS’leri yine satıldı…
Birleşik Metal bürokratları Gebze Şube’yi böldü…
Şimdi söz sırası metal işçilerinde!
Reformist sol yayınlar Birleşik Metal ağalarının “satış sözleşmesi”ni göremedi
Metalde satış sözleşmesi ve çıkış yolu
Greif Direnişi öncülerinden... Greif Direnişi 6. yılında!
Tekstil işçisi köle değildir
AKP-saray rejimi: Kriz, çürüme, şiddet, savaş sarmalı
İdlib: Türk devletinin gömüldüğü bataklık!
‘Yerel Yönetimler Yasa Taslağı’ ve belediyeler üzerine…
Finlandiya’da Ocak 1918 Devrimi... - A. Eren
Finlandiya Devrimi - Eric Blanc
Trump’ın “barış planı”: Yüzyılın sahtekarlığı!
Filistin’de “asrın anlaşması”na ret!
Fransa’da genel grev gözlemleri
8 Mart’a giderken…
ABD’de gerçekleşen iki kitlesel mitingin düşündürdükleri
Eğitim haktır, geleceğine sahip çık!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Greif Direnişi öncülerinden...

Greif Direnişi 6. yılında!

 

Greif direnişçileri olarak aradan geçen 6 yıla rağmen mücadelemizi sürdürüyoruz. Şanlı direnişimiz 6 yılına yaklaşırken, bizlere açılan davalar hala devam ediyor. Bu davalar bizler için onur nişanıdır. Biz bu nişanı onurla taşıyoruz ve taşımaya devam edeceğiz.

Greif Direnişini yargılama hesabıyla fabrika yönetiminin açtığı davanın görülen son duruşmasında, o dönem patron tarafının Toplu Sözleşme temsilcisi olan finans müdürü, direnişçi işçilerin avukatlarının talebi üzerine mahkemeye gelmek zorunda kaldı. Avukatlarımızın bu Bay’a soracağı sorular vardı ve beyanlarını bizlerin karşısında ifade etmesini de özellikle istedik.

Bir kez daha patronun temsilcisinin ağzından direnişin meşruluğu kanıtlandı. Mahkemede, avukatımız ve bizlerin soruları ile adeta o günün hesabı bir kez daha soruldu. Özellikle “fabrikayı kapatırım, asla taşeronların kaldırılmasını kabul etmem” sözleri hatırlatıldı. Sonrasında, nasıl taşeronların kaldırıldığı, kapattık dedikleri fabrikayı nasıl bir ay sonra açtıkları soruldu. Sorulara “hatırlamıyorum” ve “bilmiyorum” diye kaçamak cevaplar vererek bizlerin haklılığını, meşruluğunu kendisi de kabul etmiş oldu.

Ancak ne var ki, patron temsilcisi bu tutumu takınırken o dönem üyesi olduğumuz sözde sendika DİSK Tekstil, Greif Direnişinin onların çarkına soktuğu çomağın etkisinden kurtulamamış durumda. Greif Direnişinin bürokrat takımında yarattığı korku devam ediyor.
Direnişçi işçileri, patrondan önce devlete, polise şikayet eden bu arsız hain takımının işçilere açtığı davaların sonuçlanmasına rağmen her türlü kirli yol yöntemle itiraz ediyorlar, davaların yeniden görülmesini sağlıyorlar. Tüm bunlar işçi sınıfından ve işçi sınıfının birliğinden korktuklarının bir göstergesidir, biz bunu biliyoruz. Korkuları da yersiz değildir. İşçiler bu hain takımının saltanatına son verecektir.
Mahkeme kapıları, baskı ve tehditleri bunu engelleyemeyecektir. Bu arsız DİSK Tekstil bürokratları patronlara hizmette kusur etmiyorlar. Kraldan daha kralcılar. Patron temsilcilerinin bile direnişin haklı ve meşruluğunu kabul etmek zorunda kaldığı bir durumda DİSK Tekstil’in başına çöreklenmiş ihanet şebekesi hala arsızlıkta sınır tanımıyor.
Bilsinler ki, onlar direnişimizin gücü ve meşruluğu karşısında mahkemelerde de yenilecekler…

Biz Greif işçileri o gün de, bugün de haklılığımızın, meşruluğumuzun onuru ile başımız dik yürüyoruz.
Greif Direnişi ve kararlı mücadelesi bir kez daha bizlere gösterdi ki, işçi sınıfının fiili meşru mücadele çizgisinden başka bir yolu yoktur.

Bizler çalıştığımız her alanda, taban örgütlülüğünü ve sınıf demokrasisini inşa ederek, umutla bu yolda yürüyoruz, yürümeye devam edeceğiz. Çünkü işçi sınıfının kurtuluşu ancak ve ancak kendi sınıfı ile omuz omuza vereceği sınıf mücadelesi ile mümkün olacaktır.

Yaşasın fili meşru mücadelemiz!

Yasanın işgal, grev, direniş!

 

Greif Direnişi öncüleri

Orhan PURHAN – Çoşkun ALSAÇ

 

 

 

 

 

Bütünlüğü içinde devrimci bir işçi eylemi!

 

2014 yılında Greif çuval fabrikasında yaşanan işgal eylemini konu alan “Greif Direnişi işçi sınıfı hareketinin devrimci geleceğidir!” başlıklı değerlendirmenin bir bölümünü okurlarımıza sunuyoruz. Okurlarımız değerlendirmenin tamamına www.kizilbayrak45.net adresinden ulaşabilirler.

Buraya kadar söylenenlerin de açıklıkla gösterdiği gibi, Greif Direnişi bütünlüğü içinde devrimci bir politik işçi eylemi oldu. O herşeyden önce temel istem olarak taşeron sistemini hedef alması ile politikti. Taşeron sistemi dünya ölçüsünde işçi hareketine vurulmuş bir prangadır ve Greif işçileri kendi cephelerinden ona meydan okuyarak ortaya çıkmışlar, bunu da 44 taşerona bölünmüş bir fabrikada birleşik örgütlü bir güç yaratarak ve eyleme geçirerek somutlamışlardır.

Greif Direnişi seçtiği eylem yolu ve yöntemiyle de tümüyle politikti. Greif direnişçileri daha en baştan düzenin yasalarını değil fakat sınıf mücadelesi yasalarını esas aldıkları tüm açıklığı ile ilan ettiler ve fabrika işgali biçimindeki eylemlerini de buradan gelen bir meşruluk temeline oturttular. Böyle yapmasalardı eğer, kendilerini önceleyen yüzlerce örnekte olduğu gibi, sendika ağalarının “yasal süreç” denilen sonu gelmez oyalama ve aldatma girişimlerinin edilgen bir nesnesi olarak kalacak, sonuçta en iyi durumda üç kuruşa satılacaklardı. Ama yarattıkları örgütlülük ve sahip oldukları devrimci önderlik sayesinde, gözüpek bir inisiyatifle ortaya çıktılar ve 60 gün boyunca büyük bir Amerikan tekeline ait bir fabrikayı eylemlerinin kalesi olarak elde tuttular.

Greif Direnişi’nin devrimci politik niteliğinin bir başka göstergesi, kullandığı şiarlardı. Bu şiarlardan fabrika duvarını en vurucu biçimde süsleyeni sermaye egemenliğini hedef alıyor, bir öteki Haziran Direnişi üzerinden ülkenin genel toplumsal muhalefeti ile politik ve moral bir bağlar kuruyordu.

Greif direnişçileri daha en baştan Türkiye işçi sınıfı hareketi tarihinin tümü devrimci kazanımlarını sahipleniyor, kendini bu mirasın bugünkü taşıyıcısı olarak görüyor, bu arada tümüyle haklı nedenlere dayalı olarak, kendini DİSK’i gerçekten DİSK yapan tüm mücadele değerlerinin bugünkü temsilcisi ilan ediyordu. Bildiri ve açıklamalarındaki bu tarih bilincini, aynı şekilde enternasyonalist sınıf bilinci tamamlıyordu.

Greif Direnişi’nin devrimci nitelikteki bütün bu politik özelliklerini örgütlenme alanındaki pratiği tamamlıyordu. Greif Direnişi’ne kadarki standart uygulama, bürokratik bir yapı olarak sendikal aygıt ve genellikle yönetimi tutan bürokratlar tarafından atanmış, dolayısıyla sıkı sıkıya denetim altında tutulan işçi temsilcilerinden ibaretti. Greif örneği bu yapının parçalanması, sendikal örgütlenmenin fabrika zeminine oturtulması, tüm işçi kitlesinin örgütlü bir yapı olarak kucaklanması, böylece devrimci inisiyatif ve eylem kapasitesinin açığa çıkarılması, işçi iradesinin söz, yetki ve karar düzeyinde egemen kılınması, tüm bunların bütünsel bir ifadesi olarak fabrika biriminin sınıf hareketinin sağlam bir kalesi haline getirilmesi oldu.

Ve herkesin bildiği bir sır olarak açıklamak gerekir ki, bütün bunlar Greif Direnişi’nin devrimci bir önderliğe sahip olması sayesinde oldu. Başka türlü de olamazdı; zira Greif bütünlüğü içinde bir devrimci işçi eylemi örneği idi. Devrimci sınıf önderliğinin uzun ayları bulan sabırlı, inatçı, yöntemli ve yaratıcı çabalarının bir ürünüydü. Greif Direnişi, devrimci sınıf önderliği ile sınıf hareketinin bağrında potansiyel olarak her zaman var olan örgütlenme, inisiyatif ve eylem enerjisi birleştiğinde nelerin başarılabileceğini tüm açıklığı ile göstermiş oldu.

Bütün bu özellikleriyle Greif Direnişi, hiç değilse 12 Eylül sonrası dönemden beri örneği görülmemiş türden bir fabrika direnişidir. Bütün bu özellikleriyle Greif Direnişi, Türkiye işçi sınıfı hareketi tarihinde gerçek bir çığırdır. Ve bütün bu özellikleriyle Greif Direnişi, Türkiye işçi sınıfı hareketinin devrimci geleceğidir.