4 Eylül 2020
Sayı: KB 2020/Özel-12

Yıkım politikalarına karşı örgütlü mücadele!
Libya’daki son gelişmeler ve Türkiye
Barolar yine iktidarın hedefinde
Salgın değil, asıl tehlike kapitalizm!
Bakanların şirketleri servetlerini katladı
Barış Atay’a saldırı ve devrimci sorumluluk
“Doğamızı ve tarihimizi kurtaralım”
Sosyal medya yine AKP iktidarının hedefinde
Yusufeli Barajı’nda yaşananlar…
Dardanel’de rekor büyüme
150 yılın aynasında devrim reform diyalektiği
ABD’de Cumhuriyetçi Parti kongresi
‘Mississippi Yanıyor’ ve ‘nefes alamıyorum’
Doğu Avrupa solu ve Belarus’taki gelişmeler
IG Metall’in önerisi ve gerçekler
Soluduğumuz zehirli hava: Kapitalizm
Dünyada eylem ve protestolar
“Gerçek yaşamda seyirci yoktur”
Proleter sanatın yorulmaz savaşçısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sosyal medya yine
AKP iktidarının hedefinde

 

AKP iktidarı denetleyemediği her alana saldırıyor. Uzun süredir bu alanlardan birisini de sosyal medya oluşturuyor. Zira, dinci-faşist rejim bu mecrada kendi bekalarını tehdit eden bir hareketlilik olmasından korkuyor. Bundan dolayı her fırsatı kollayarak, sosyal medyanın denetimini arttıracak adımlar atıyor, sansür saldırısı başta olmak üzere yeni saldırıları gündeme getiriyor.

Sosyal medya, toplumun günümüzde salgının da etkisiyle artan sorunlara dair ortak sözünü söyleyebildiği, eylemler örgütlediği bir alan haline geldi. Neredeyse her gün bir tacizcinin, tecavüzcünün serbest bırakıldığı şu günlerde, sosyal medya üzerinden ortaya konulan tepkilerle birlikte sokaklarda örgütlenen eylemler, tacizcilerin ve tecavüzcüler tutuklanmasını sağlıyor. Ya da Haziran Direnişi gibi büyük toplumsal hareketliliklerde sosyal medya, insanlar arasında hızlı bir şekilde iletişimi sağlaması açısından önemli bir rol oynuyor. Elbette AKP iktidarı da sosyal medyanın gücünü görüyor ve iktidarını tehdit edecek boyuta gelmesinden korktuğu için de saldırılarını hayata geçirmek için adeta çırpınıyor.

Son olarak sosyal medyaya yönelik “sansür” yasa teklifi, 29 Temmuz’da AKP-MHP koalisyonunun onayıyla meclisten geçirildi. Bu yasa ile birlikte sosyal medya platformlarının Türkiye’de temsilci bulundurması isteniyor. Böylelikle sosyal medyada rejimi rahatsız eden bir gelişme olduğunda, baskı yapacakları bir muhataplarının olması hedefleniyor. En çok kullanılan sosyal medya hesapları olan Facebook, Twitter, İnstagram gibi sosyal medya platformlarının temsilcileri böylelikle tehdit edilebilecek, “el altında bulundurularak” denetlenebilecek.

İnsanların, kısmen de olsa kendilerini ifade edebildikleri yerler olan sosyal medya platformlarına dair AKP iktidarının saldırıları elbette bununla bitmiyor. AKP iktidarının birkaç aydır üzerinde düşündükleri ancak tepkilerden kaynaklı hayata geçiremedikleri bir saldırı tasarısı daha var. Yapılmak istenen değişiklik ile, sosyal medyaya girenlerin T.C kimlik numarasını vermesi zorunlu hale getirilmesi hedefleniyor. Böylelikle paylaşım yapanlar kolayca fişlenebilecek, muhalif seslere yönelik baskı, gözaltı ve tutuklama furyası daha da yaygınlaşacak. Düşünülen değişiklikte, 7 yıl önce yapılan ve o dönemde 18 yaşından küçük olduğu için cezai ehliyeti olmayanların paylaşımları dahi, 7 yıl sonra “suç” ve “Cumhurbaşkanlığına hakaret” davasına dönüştürülebilecek.

Baskıyla, zorbalıkla sistemi ayakta tutmaya çalışan AKP iktidarı, elbette toplumda biriken hoşnutsuzluğun ve öfkenin farkında. Rüşvetle, rant ve talan ile devletin maddi olanaklarını kendi çıkarları için kullanan iktidar, buna karşı oluşabilecek muhalif sesleri susturmak için saldırılarını arttırıyor. Sosyal medya da bu saldırıların hedefinde. Bizlerin de yapması gereken, AKP iktidarının saldırılarına karşı tepkiyi daha güçlü örgütleyebilmek ve bu tepkileri sokağa taşıyabilmektir. Ancak birlikte hareket ettiğimizde, sosyal medya alanlarına ve ifade özgürlüğümüze karşı gerçekleştirilen saldırıları püskürtebiliriz.

 

 

 

 

 

Dört bir yanda Dünya Barış Günü

 

1 Eylül Dünya Barış Günü’nde ülkenin dört bir yanında gerçekleştirilen eylemlerle AKP-MHP iktidarının savaş politikaları protesto edildi, barış için birlik ve mücadele vurguları yapıldı. İstanbul, İzmir, Bursa’nın da aralarında olduğu pek çok kentte eylemler yapılırken, Ankara’da 10 Ekim Katliamı’nın yaşandığı gar önündeki eyleme polis saldırdı. Diyarbakır, Urfa, Adana’da eylemler polisin baskı, engelleme ve saldırılarına maruz kaldı.

İstanbul Emek Barış Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla Kadıköy İskele’de bir araya gelindi. Eylemde açılış konuşmasından sonra söz HDP Milletvekili Ebru Günay’a bırakıldı. Günay’dan sonra İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Osman Küçükosmanoğlu basın açıklamasını okudu. 1 Eylül’ün tarihçesine değinilen açıklamada, emperyalist güçler arası çekişmelerin ve rekabetin arttığına ve dünya üzerinde savaş tehlikesinin her zamankinden fazla olduğu bir dönemden geçildiğine işaret edildi. Savaş coğrafyasında bulunan ülkemizde de iktidarın her geçen gün savaş, baskı ve militarizmi tırmandırdığı ifade edilen açıklamada “Ülke ekonomisinin kaynakları toplumsal ihtiyaçlar için değil silahlanmaya harcanıyor. Bu karamsar tabloyu tersine çevirmenin yolu eşitlik, özgürlük ve barış mücadelesinden geçiyor” vurgusu yapıldı. Ayrıca ölüm orucundaki devrimci avukat Aytaç Ünsal’ın taleplerinin kabul edilmesi ve derhal serbest bırakılması istendi.

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısı ile Gündoğdu Meydanı’nda bir araya gelindi. İzmir Valiliği insan zinciri eylemini yasakladı. Polis, yasağa rağmen oluşturulan insan zinciri ile Gündoğdu Meydanı’na eylem için gelen kitle arasında kaldı. Polisin alandan çekilmesiyle birlikte Gündoğdu Meydanı’nda düzenlenen açıklamada basın metnini KESK Şubeler Platformu dönem sözcüsü Veysel Beyazadam okudu.

Ankara’da 10 Ekim 2015’te “Emek, Barış ve Demokrasi” mitingine yönelik IŞİD saldırısında 103 kişinin katledildiği gar önünde beyaz kurdelelerle “barış zinciri” oluşturulmak istendi. Fakat Ankara Valiliği’nin yasağını gerekçe gösteren polis eylemi engelledi. HDP milletvekillerinin de aralarında olduğu kitleye polis saldırdı, bir kişi yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı. Polis basının da fotoğraf çekmesini engellemeye çalıştı.

Bursa Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından Kent Meydanı’nda eylem gerçekleştirildi. “1 Eylül Dünya Barış Günü kutlu olsun” pankartının açıldığı eylemde basın açıklamasını Bursa Tabip Odası Başkanı Alpaslan Türkkan okudu. Kapitalizmin sınırsız bir sömürü arzusuyla işlediği ifade edilen açıklama, barış ve kardeşliğin egemen olduğu bir dünya özlemi dile getirilerek son buldu.

BDSP ve Kayseri İşçi Birliği’nin de içinde yer aldığı Kayseri Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri Eğitim-Sen binasında açıklama yaptı. Eğitim Sen Şube Başkanı U. Sedat Ünsal’ın okuduğu açıklamada, tüm halkların eşit, özgür, insanca ve kardeşçe yaşayacağı bir dünyayı kurmak için omuz omuza mücadele çağrısı yapıldı.

Diyarbakır’da Şeyh Said Meydanı’ndan Urfa Kapı’ya kadar oluşturulmak istenen “İnsan Zinciri”, valiliğin pandemi önlemleri bahanesiyle engellenmek istendi. Barış zincirinin engellendiği yerde yapılan etkinlikte Leyla Güven konuşma yaparak HDP’nin yayınladığı barış deklarasyonuna destek çağrısı yaptı.

Adana Emek ve Demokrasi Güçleri’nin Taşköprü’de yapmak istediği “Barış Zinciri”ne pandemi bahanesiyle polis izin vermedi. Bunun üzerine kitle Atatürk Parkı’nda polis ablukası altında açıklama yaptı. Polis, erbane ve balonları alana almadı.

Urfa’da merkez Haliliye ilçesinde bulunan Ali Şelli Parkı’ndan Ahmet Bahçıvan İş Merkezi’ne kadar uzanacak “Barış zinciri” eylemi gerçekleştirilmek istendi. HDP il binasında toplanıldıktan sonra binadan çıkan kitle polis ablukasına alındı. Engellemelere rağmen kitle Ali Şelli Parkı’na kadar alkış ve sloganlar eşliğinde yürüdü. Parkta yapılan açıklama sırasında polis kitleye saldırdı. Kitle saldırıya “Direne direne kazanacağız!” sloganıyla karşılık verirken, HDP yöneticilerinden gözaltına alınanlar oldu.