25 Eylül 2020
Sayı: KB 2020/Özel-15

Pandemi ve toplumsal mücadele
Yayılmacı hevesler ve yaşanan hezimet
Her şey saray rejiminin bekası için!
Suçun failleri emekçileri suçluyorlar!
Süleyman Soylu yine “iş başında”!
Nazi yöntemleri ile ayakta kalmaya çalışıyorlar!
DEV TEKSTİL Genel Meclis toplantısının sonuç metni
“Eninde sonunda Sinbo’ya sendika girecek”
TEKSİF Genel Merkez Kurulu’na doğru...
Aksaray İşçi Birliği Temsilciler Kurulu toplandı
Suphi’nin Örgütünün Faaliyetleri - Cemil Seydahmetov
Kürt partileri arasında gerilim ve emperyalizm
ABD’nin “anarşist” şehirleri
Yabancı Meclisi seçimleri ve Essen deneyimi
Sudanlı kadınlar mücadelede ön saflarda!
Kadın düşmanı politikalar sürekli gündemde!
Geleceğimizi ellerimize alalım!
Ulucanlar katliamı ve direnişi 21. yılında!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Nazi yöntemleri ile ayakta kalmaya çalışıyorlar!

 

Gerici-faşist AKP-MHP iktidarı, dışarda ve içerde izlediği politikalarla bataklığa saplandı. Salgınla birlikte daha da derinleşen ekonomik kriz işsizliği tırmandırdı, yoksulluğu yaygınlaştırdı. Dış politikada ise başta Suriye’de olmak üzere, Akdeniz’de, Libya’da yürütülen “neo Osmanlıcı” hayallere dayalı saldırgan politika tam bir hezimetle sonuçlandı. Yayılmacılık, ekonomik çöküş ve pandeminin kontrolden çıkması, rejimin meşruiyetini ve seçmen desteğini kaybetmesine neden oluyor.

AKP çöküşünü durdurmak için bir yandan faşist baskı ve zorbalığı artırırken, bir yandan da şoven milliyetçiliği ve din istismarcılığını pervasızca körüklüyor. Yalana dayalı iğrenç propagandaları topluma dayatmak için burjuva medyanın neredeyse tümünü ele geçiren AKP, sosyal medyada ise binlerce maaşlı trol çalıştırıyor. Artık yalan dışında topluma söyleyeceği bir şey kalmayan kokuşmuş bir iktidar var işbaşında.

AKP yönetimi her sıkıştığında ortaya yeni bir yalan atıyor. Görev başında bekleyen saray beslemesi kalemşorlar, bu yalanı yutturabilmek için yazıp-çiziyorlar. Buna rağmen bu çürümüş rejimin güç kaybı durdurulamıyor. Yalanlar etkisini giderek yitiriyor. Çöküşü engelleyebilmeleri için yeni yollar bulmaları gerekiyor. Bu yönde atılan son adımlardan biri, Resmî Gazete’de yayımlanan bir kararname ile saraya bağlı İletişim Başkanlığı bünyesinde “Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanlığı”nın kurulması oldu.

Saray tarafından oluşturulan bu yeni aparat “iç ve dış tehditleri analiz edecek”, “devletin menfaatleri doğrultusunda ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak stratejik iletişim politikalarını belirleyecek”, “Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yürütülen psikolojik harekat, propaganda ve algı operasyonu faaliyetlerini belirleyerek her tür manipülasyon ve dezenformasyona karşı faaliyette bulunacak...”

Yeni kurulan bu propaganda dairesi, eşiyle birlikte aldıkları çifte maaşlarla gündeme gelen, hazine arazisine kaçak yapı inşa eden ve gazeteciler bunu ortaya çıkarınca, “terörle mücadele” ve “salgına karşı savaştaki başarımıza gölge düşürmek istiyorlar” diyerek demagoji yapan sarayın İletişim Daire Başkanı Fahrettin Altun’a bağlı olacak.

AKP şefinin propaganda dairesinin kurulması üzerinde hassasiyetle durduğunu söyleyen Fahrettin Altun, hedeflerini şöyle sıralıyor: “Stratejik iletişim ve kriz yönetimi alanlarında tüm kamu kurum ve kuruluşlarının koordinasyonunu sağlayarak ulusal ve uluslararası boyutta savunmacı değil, proaktif çalışmalar ortaya koyacağız. Ülkemize yönelik kara propaganda, manipülasyon ve dezenformasyonla etkin mücadele edeceğiz.”

Kapitalist sistemde burjuva partiler, kapitalist sömürü düzenini topluma kabul ettirebilmek için yarışırlar. Bunu en iyi yapabilenler iktidara gelir. Bu sömürü düzeninden paylarını da alarak sermayenin çıkarları doğrultusunda çalışırlar. Bu geçmişte de böyledir, bugün de… Başarıları toplumu en iyi biçimde aldatabilmelerine bağlıdır. Tarihte bunun en “başarılı” örneği Almanya’da Hitler faşizmi döneminde sergilenmiştir.

Hitler 1933’te başa geldiğinde ilk iş olarak “Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı”nı kurmuştur. Başına da sağ kolu olan Joseph Goebbels’i atamıştır. Goebbels’in ilk işi Berlin’de Bebel Meydanı’ında Nazi karşıtı içerikli 20 bin kitabı yaktırmak olur. Goebbels, 1945’te Kızıl Ordu’nun Berlin’e girdiği döneme dek bu görevi sürdürür.

Yalanı kurumlaştıran Goebbels, bunu temel kurallara bağlamıştır. Kuralların bir kısmı şöyledir:

- İnsanların beyin tembelliğine dayanarak hareket edin.

- Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır.

- Bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, halk o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser.

- Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur. Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.

- Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin. Asla kabahat ve suç üstlenmeyin.

- Kendinizi savunmak yerine karşınızdakileri sürekli savunmada bırakın.

- Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın.

- Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak kolaydır…

Naziler Almanya’da medyayı ele geçirerek, bu kirli yöntemler doğrultusunda halka sürekli yalanlar söylemiş ve kara propaganda yapmışlardır. Faşizme karşı duran kesimleri ise katlederek, toplama kamplarına kapatarak tasfiye etmiş, Alman toplumunu büyük bir yıkıma ve çöküşe sürüklemişlerdir.

Bu tür kirli yöntemler, kapitalist sömürü düzeninin ayakta kalabilmesi için her ülkede farklı biçimlerde uygulanmaktadır. Bugün Türkiye’de yaşanan da budur. Sermaye iktidarının dümenini elinde bulunduran gerici faşist AKP-MHP iktidarı, hemen her alanda bir tıkanma yaşamakta ve bu gidişatı engellemek için gerçekleri tersyüz eden yalana dayalı propagandaya başvurmaktadır. Kurulan propaganda dairesi bunun son örneğidir. Bu daire ile çürüyen rejim hem içerde hem de dışarıda yerlerde sürünen imajını düzeltmeye ve muhaliflerine karşı kirli propaganda faaliyetini daha sistematik hale getirmeye çalışmaktadır.

Yalana dayalı propagandayla ayakta kalmayı hedefleyen saray rejiminin Nazilere özendiğinden kuşku duyulmamalıdır. Zira Goebbels’in tüm yöntemleri, hem de fazlasıyla bu rejim tarafından zaten kullanılmaktadır. Son atılan adımla ise kirli propaganda yeni bir düzeye çıkarılmak istenmektedir.

Ancak işçi ve emekçileri sadece yalan üzerine kurulu propagandalar ile yönetmek mümkün değildir. Derinleşen toplumsal eşitsizlikler sürekli öfke biriktirmekte ve tepkileri büyütmektedir. Bu yüzden işçi ve emekçileri kontrol altında tutmak için kullanılan bir diğer yöntem olan devlet terörü de tırmandırılmaktadır.

AKP bugüne kadar kitleleri uyuşturma yöntemlerini baskı ve terörle birlikte çok iyi kullanabildiği için iktidarda kalabilmiştir. Ancak bunun imkanları her geçen gün tükenmektedir. Elbette dinci-faşist iktidar kendiliğinden yıkılmayacak. Bunun için işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü mücadeleyi yükseltmeleri şarttır.