İçindekiler:

12 Mart 2021
Sayı: KB 2021/Özel-10

Rejimin “sosyal patlama” korkusu
Emekçi yoksullaştı, öyleyse kim büyüdü?
Yeni palavra: “İnsan Hakları Eylem Planı”
Polis ve bekçi ordusunun tahkimatı devam ediyor
Erbakan’ı anma töreninin düşündürdükleri
Levent Gültekin’e yönelik saldırı
Direnen işçilerden fabrika önünde 8 Mart
İzmir’de kitlesel ve coşkulu 8 Mart
Ankara’da 8 Mart
Bursa’da 8 Mart eylemleri
Paris Komünü 150 yaşında... Komün’ün bayrağı Dünya Cumhuriyeti’nin bayrağıdır! - Friedrich Engels
“Adı yüzyıllar boyunca yaşayacak, yapıtı da!”
Dünya genelinde 8 Mart eylemleri
Gıda sorunu, açlık ve israf
Biden yönetimi Ortadoğu’ya ne vadediyor?
DGB: Yaşasın özerk-demokratik üniversite mücadelemiz!
Hüseyin yoldaş ölümsüzdür!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Levent Gültekin’e yönelik saldırı
ve ötesi

H. Yağmur

 

Düzen partileri iki farklı ittifakta (Cumhur ve Millet) saflaşmış durumdalar. Cumhur İttifakı iktidar gücü olarak tahkimatını sürdürmek için paramiliter güçleri, yani sokak ayağını uzun süredir kullanıyor. Bunun son halkası gazeteci Levent Gültekin’e yapılan saldırıdır. Halk TV yorumcusu ve gazeteci Levent Gültekin TV binası yakınlarında 20 faşistin saldırısına uğradı. Faşist saldırının piyonları usulen de olsa hala daha gözaltına alınmadılar.

Gültekin, saldırının ardından Halk TV canlı yayınında yaşananları şöyle anlattı: “Kanala doğru yürürken iki gençle göz göze geldik. Takip ettiklerini fark ettim. Hızlanıp arayı açtım. Kanala yaklaşık 50-100 metre kala bu sefer 15-20 kişi sokağın dört bir köşesinden çıkıp aynı anda saldırdı…”

Levent Gültekin’e yapılan saldırı ne ilk ne de son saldırıdır. Son yıllarda gündeme gelenler gibi bu da AKP iktidarının, faşist güruhları kullanarak, sokakları muhaliflere dar etme politikasında ısrarının açık göstergesidir. Bugüne kadar düzen muhalefeti ve muhalif medya içinde yer alan kişilere/kurumlara yönelik saldırılar konusunda AKP iktidarı ve emrindeki yargı üç maymunu oynadı. Faşist beslemeler ya yakalanamadı ya da göstermelik gözaltların ardından serbest bırakıldılar. “İyi çocuklar” diye lanse edilen faşistler arkalarındaki AKP iktidarının gücünün verdiği pervasızlıkla hareket ettiler. AKP iktidarı ve yargısı tarafından korunacaklarını, kollanacaklarını biliyorlardı. Nitekim CHP liderine yönelik saldırı karşısında bile AKP yargısı saldırganları korumak için mesai yapmıştı. Saldırının merkez üssü olan AKP iktidarı yargının da patronuydu.

Kontra faşist güçler AKP iktidarının onayı ve desteğiyle saldırılarda sınır tanımıyorlar. İlerici sol siyasi yapılara, HDP’ye, özelde Boğaziçi öğrencilerine genelde öğrenci gençliğe ve işçi direnişlerine yönelik terör ayyuka çıkmış bulunuyor. Farklı kesimlerden çok sayıda kişi ve kurum faşist teröre maruz kalıyor.

Faşist saldırganlara kol kanat geren AKP iktidarını üzmemek için tüm hünerini sergileyen mahkemeler hala da AKP-MHP ikilisini mutlu edemiyorlar. Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, evinin önünde silahlı bir grubun sopalı saldırısına uğruyor. Bu saldırıyı faşistlerin, Ülkü Ocaklarında görev yapan elamanların yaptığına dair belgeler ortalığa saçılıyor. Yargı usulen de olsa beş faşistle ilgili olarak tutuklama kararı veriyor. Kararı veren mahkeme faşist MHP tarafından tehdit ediliyor. Sonuç olarak, tutuklanıp cezaevine konulan 5 faşist, 20 gün sonra tahliye ediliyor. Bu bile AKP iktidarı ile faşist saldırıların, faşist saldırıları görmezden gelen yargının yerlerde sürünen halini göstermeye yeter de artar bile!

Sermaye düzeninin hükümetleri her daim devrim ve sosyalizm davasına düşmanlıkta sınır tanımadılar. Devrimcilere yönelik gözaltı ve tutuklama terörünü sistematik olarak uyguladılar. Katliamların altına imza attılar.

İçinde bulunduğumuz dönemde saldırıların çapı çok daha büyüyor. Artık düzen muhalefeti, muhalif basını da dahil AKP iktidarının yanında olmayan her kesim şeytanlaştırılıyor. Düşman muamelesine maruz kalıyorlar. Faşist saldırılar AKP iktidarı tarafından alkışlanıyor. Hatta saldırıya uğrayanlar, örneğin Gelecek Partisi Genel Başkanı ölümle yüz yüze kaldığı saldırının ardından “rol yapmak”la, “artistlik yapmak”la suçlanıyor.

Faşistlerin nasıl korunduğunun somut örnekleri ortadadır. Örneğin Yeniçağ gazetesi Ankara temsilcisi Orhan Uğuroğlu, AKP iktidarının arkaladığı faşistlerin saldırısına uğradı. Gözaltına alınan 4 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Korkusuz gazetesi yazarı Ahmet Takan, Ankara’da evinin önünde beysbol sopalı saldırıya uğradı. Yargı, saldırgan Emre Aydemir’e 2 bin liralık para cezası vererek, adeta onu ödüllendirdi. Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ, 2019’da evinin önünde saldırıya uğradı. Saldırganlar 2 saatlik gözaltı sonrası ellerini kollarını sallayarak karakoldan çıktılar, yeni icraatlar için hazırlıklara başladılar.

Kemal Kılıçdaroğlu, asker cenazesine katıldığı Ankara Çubuk’ta linç girişimine maruz kaldı. Saldırgan faşist ödüllendirildi. Dahası kahraman muamelesi gördü. Evinin önünde toplanan 50 kişi Meral Akşener’i tehdit etti. Yargı saldırganların elini AKP iktidarının inayetiyle soğutmadı. Dava beraatla sonuçlandı. TİP Milletvekili Barış Atay, 4 kişinin saldırısına uğradı. Yakalanan 3 saldırgan 2,5 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiler. Faşistler tarafından kahraman ilan edilen saldırganların elleri soğutulmadı.

Faşistleri koruma ve kollama tutumunun merkez üssü AKP iktidarıdır. Kolluğun faşistleri koruyan ve kollayan tutumu, yargının son aylarda verdiği kararlar, AKP iktidarının muhalifleri yok etme, faşistleri koruma ve kollama politikasının en açık göstergeleridir.

Peki, faşist saldırılar neden artıyor? Çünkü AKP iktidarının altındaki toprak kayıyor. AKP iktidarda kalmak ve ömrünü uzatmak için faşistleri tepe tepe kullanıyor. Toplumsal desteği azalan AKP iktidarı baskı ve şiddet araçlarıyla her türden muhalefeti ezmek politikasına dört elle sarılıyor.

Faşist saldırıların hedefinde işçi ve emekçiler var. İşçi ve emekçilerin hak mücadelesinin, gelecek mücadelesinin önü kesilmek isteniyor. İşçi ve emekçilerin ekonomik-sosyal yıkım politikaları karşısında sessiz kalması, toplumsal olarak her türden muhalif yaklaşımın yok edilmesi, işçi ve emekçilerin sefalete teslim olması isteniyor.

Bugün faşist saldırıların merkez üssü olan AKP-MHP iktidarının yüzündeki demokrasi peçesi tamamen yırtılmıştır. Kirli planları, işçi ve emekçi düşmanlığı, muhalif sesleri baskı ve zor aygıtlarıyla susturma yaklaşımı ortalığa saçılmıştır. AKP iktidarının, faşist iktidar gerçekliği geniş kitleler tarafından bilinir hale gelmiştir. Kitleleri razı etme yaklaşımı işlevsel olan bir araç olmaktan çıkmıştır.

Her şey karşıtını içinde taşır. Kapitalist sömürü ve saldırganlık toplumsal tepkiyi büyütmekte, geniş toplumsal kesimlerde faşizme karşı öfke derinleşmektedir. Özelde Levent Gültekin’e, genelde muhaliflere yönelik saldırılar ilerici muhalif kesimlerdeki anti-faşist öfkeyi büyütüyor.

Emekçi kitlelerin AKP iktidarına yönelik tepkisi ekonomik krizi derinleştiren korona salgınıyla birlikte daha da büyüdü. İşsizlik, yoksulluk ve açlık karabasan gibi işçi ve emekçileri kuşattı. Küçük esnafların iflasları, neredeyse rutinleşti. Toplumsal desteğini yitiren gerici-faşist iktidarın ekonomik ve siyasi açmazı derinleşti. Bundan dolayı AKP-MHP rejimi her zamankinden daha pervasızca saldırıyor.

Faşist saldırılara karşı mücadelenin öznesi olmak, ilerici, devrimci öznelerle dayanışma içinde eylemler örgütlemeye çalışmak sınıf devrimcilerinin önemli görevlerinden biridir. Ayrıca kapitalist sömürü ve faşist kudurganlığa karşı söyleyecek sözü olan ilerici-devrimci yapılarla ortaklaşma zemini yakalamak için de çaba gösterilmelidir. Bu bağlamda sınıf devrimcileri, sömürüye karşı mücadeleyi faşist saldırganlığa karşı mücadele ile birleştiren çağrıları işçi sınıfına taşımalı, anti-faşist propaganda ve ajitasyona hız vermeli, kitle eylemleri örgütlemek için çaba sarf etmelidirler.