İçindekiler:

12 Eylül 2021
Sayı: KB 2021/Özel-32

Düzenin açmazları ve devrimci hazırlık!
Çürüme ve kokuşmada yeni düzey!
Rekor büyüme balonu...
Yalan sermaye iktidarının fıtratında
Kaygıların gölgesinde okullar açıldı
MİB anketi: “Kazanana kadar grev!”
Metal TİS taslaklarında kadın işçiler yok!
Alba direnişçilerinden Petrol-İş yöneticilerine
“Sendikamızı yeniden inşa edelim!”
Tarihsel TKP’nin 1920 Programı’ndan...
Engels ve oportünizme karşı mücadele - A. Eren
Bağdat Konferansı ve çatışan çıkarlar!
11 Eylül’ün 20. Yılı...
“Artık bu sesi dünya da Taliban da susturamaz!”
Uyuşturucu bağımlılığı ve cemaatler
Saray rejimi ile Taliban paslaşması
Covid-19 vaka sayıları yükselişte
“Her ile bir üniversite” projesi çöktü!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Rekor büyüme balonu...

Asıl büyüyen sömürü ve yoksulluk!

Fikri Tomurcuk

 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hesabına göre, yılın ikinci çeyreğinde (Nisan-Mayıs-Haziran dönemi) ekonomi yüzde 21.7 büyüdü. Rakamlar açıklanır açıklanmaz, başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP sözcüleri, bu büyümenin rekor olduğunu, Türkiye’nin dünyada ekonomisi en hızlı büyüyen ülkelerden birisi olduğunu söylemeye başladılar.

Toplumsal desteğini günden güne yitiren, bu yüzden koltuğunu kaybederek işlediği büyük suçlar ve yaptıkları soygunların hesabını verme gününün yaklaştığını gören Erdoğan, hergün ortaya attığı yalanlar ve balon haberlerle bu gidişi durdurmaya çalışıyor. Ancak bu yalanlar da, balonlar da kısa sürede patlıyor. Erdoğan bu yüzden sürekli yeni bir yalana sarılmak için çabalayıp duruyor.

İkinci çeyrekteki rekor büyüme balonunun da bunlardan farkı yok.

Birincisi, TÜİK’in büyüme rakamlarının hiçbir güvenirliği kalmamış durumda. TÜİK’in 2016 yılında milli gelir hesaplama yönteminde yaptığı değişiklikler, bu konunun uzmanı bilim insanları tarafından kökten eleştiriliyor.

Buna son dönemde bir de enflasyon hesabından kaynaklanan sorunlar eklendi. Çünkü TÜİK’in enflasyonu olduğundan düşük hesaplaması, otomatik olarak büyüme hızını da olduğundan yüksek hesaplamasına zemin hazırlıyor.

Büyüme hesaplanırken, ilk aşamada milli gelir cari fiyatlarla hesaplanıyor. Hesaplamanın ikinci adımında cari fiyatlarla hesaplanan milli gelirin üzerindeki enflasyon köpüğü alınarak gerçek büyüme bulunuyor. Ancak enflasyon gerçek duruma göre çok daha düşük hesaplanınca, milli gelir hesabındaki enflasyon köpüğünün tamamı değil küçük bir kısmı atılıyor. Böylece atılmayan enflasyon köpüğü ile şişirilmiş bir balon büyüme hesabı ortaya çıkıyor.

Ayrıca bu yüzde 21.7’lik büyümenin doğru olduğunu kabul etsek bile, ortada bir başarı hikayesi yok. Çünkü ekonomi geçen yılın ikinci çeyreğinde yüzde 10.4, ondan bir önceki yıl da yüzde 1.6 küçülmüştü. Art arda gelen iki yıllık sert küçülmenin ardından yüksek bir büyüme oranının gelmesinde olağanüstü bir durum yok. Her ekonomik küçülme döneminin ardından gelen olağan bir hareket bu. Öte yandan pandemi sonrası ekonomilerin açılmasıyla bu yıl tüm dünyada büyüme hızları sıçrama yaptı. Dünyanın ortalama büyüme hızı da daha önce pek görülmeyen düzeylerde.

Bu yılın ikinci çeyreğindeki büyüme TÜİK hesabıyla yüzde 21.7 olmasına karşın 2018 yılının ikinci çeyreğine göre üç yıllık toplam büyüme sadece yüzde 7.35. Bu ise yüzde 2.4’ün altında bir yıllık ortalama büyümeye karşılık geliyor. Bu da Türkiye’nin uzun dönem ortalama büyüme hızının ancak yarısı kadar.

Erdoğan iktidarının bugün “tarihi rekor” diye sunduğu büyümenin gerçek yüzü bu. Türkiye’nin ortalama büyüme hızının ancak yarısı kadar olan bir büyüme hızı, Türkiye’de ve dünyada en yüksek büyüme hızı diye yutturulmaya kalkılıyor.

Erdoğan 2009 yılında da küresel krizin Türkiye’yi “teğet geçtiğini” söylemiş ve bu yalanı sürekli tekrarlamıştı. Oysa 2009 yılında Türkiye ekonomisi tarihinin en sert küçülmelerinden birini yaşamış, işsizlik oranı rekor kırmıştı. Yani kriz teğet değil delip geçmişti.

Asıl rekor emekçinin payındaki düşüşte

Bu yılın ikinci çeyreğinde yaşanan asıl önemli olgu, milli gelirden emekçinin aldığı paydaki büyük düşüş. 2020 yılının ikinci çeyreğinde gayrı safi yurtiçi hasıladan (GSYH) emekçilerin aldığı pay yüzde 33.05 düzeyindeydi. Bu yılın ikinci çeyreğinde emekçilerin payı yüzde 29.53’e düştü. Bir yılda ortaya çıkan 3.52 puanlık kayıp, çok yüksek bir düşüş ifade ediyor. Emeğin GSYH’dan aldığı pay yılın ilk çeyreğinde de 3.71 puan düşmüştü. Bu iki rakam TÜİK’in 1998’e kadar uzanan yeni milli gelir serisindeki en yüksek iki düşüş. Yani bu yılın ilk yarısında emeğin milli gelirden aldığı paydaki düşüş, rekor kırmış durumda.

Buna karşın sermayenin GSYH’dan aldığı pay bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 58.37’den yüzde 62.57’ye tırmandı. Sermayenin payında bir yılda meydana gelen 4.20 puanlık sıçrama da rekor düzeyde.

Ana sektörlerde emeğin payında yaşanan düşüşün daha yüksek düzeye çıkması sorunu daha da derinleştiriyor.

Ekonominin bel kemiği olan imalat sanayiinde emekçilerin imalat sanayiinde yaratılan katma değerden aldığı pay 8.31 puan birden düştü. 2020’nin ikinci yarısında imalat sanayiinde yaratılan katma değerden emekçilerin aldığı pay yüzde 39.53 iken bu yılın ikinci yarısında yüzde 31.22’ye kadar düşerek büyük bir çöküş yaşadı. İmalat sanayiinde emeğin payında meydana gelen 8.31 puanlık düşüş de bir rekor olarak tarihe geçti.

Sanayinin toplamında emeğin payındaki düşüş de 7.31 puanla rekor düzeyde. Toplam sanayide emeğin payı yüzde 36.38’den yüzde 29.07’ye düştü.

Milli gelir ve istihdamda büyük ağırlığı bulunan toptan ve perakende ticaret, ulaştırma ve lojistik ile turizm ve lokantacılık sektörlerinin toplamında yaratılan katma değerden emekçilerin aldığı pay 6.48 puanlık rekor kayıpla yüzde 33.94’ten yüzde 27.46’ya düştü.

Kamu ağırlıklı sektörler olan kamu yönetimi, savunma, güvenlik, eğitim ve sağlık sektörlerinde bile emeğin payında 4.21 puanlık bir kayıp var. Diğer hizmet sektörlerinde emeğin payında meydana gelen düşüş de 5.41 puanı buldu.

Bu veriler TÜİK hesabıyla gerçekleşen yüzde 21.7’lik büyümenin arkasında rekor hızla artan bir emek sömürüsü olduğunu ayan beyan ortaya seriyor. Yüzde 21.7’lik büyüme emekçi sınıflar için refah değil daha fazla sömürü ve yaygın bir yoksullaşma getiriyor.

Patronlar kârlarını artırmak için Covid-19 salgın koşullarında sömürüyü vahşice artırdılar. Erdoğan rejimi de kararları ve uygulamalarıyla sermayenin çıkar ve ihtiyaçlarına yanıt verdi. Baskı rejimini tahkim ederek sömürünün katmerlenmesine gereken desteği sundu.

Uluslararası ölçekte geriye gidiş

GSYH verileri içeride sömürü ve yoksullaşmanın arttığını gösteriyor. Uluslararası ölçekte ise Türkiye ekonomisi yıllardır süren bir irtifa kaybı yaşıyor.

Erdoğan 2011 seçimlerinde 2023 hedefleri balonunu ortaya attı ve bunu yıllardır ağzına sakız yaptı. Buna göre 2023 yılında Türkiye ekonomisi 2 trilyon dolarlık büyüklüğe erişerek dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olacaktı. Kişi başına gelir de 25 bin doları bulacaktı.

Geldiğimiz yerde Erdoğan’ın 2023 hedeflerinin yalandan ibaret olduğu net olarak ortaya çıktı.

İkinci çeyrek sonu itibarıyla yıllık toplam GSYH miktarı 765 milyar dolara ulaştı. 2023 hedeflerinin ilan edildiği 2011 yılında GSYH 838 milyar dolar düzeyindeydi. Geldiğimiz yerde GSYH, 2011 yılına göre artmak bir yana daha da geriye gitti. Bugünkü GSYH miktarı, 2008 yılının gerisinde.

Erdoğan şimdi ilan ettiği 2023 hedefinin 2 trilyon dolar olduğunu unutturmaya çalışıyor ve bir de utanmadan “Önümüzdeki yıllarda ekonomik büyüklüğümüzü 1 trilyon doların üzerine taşıyacağız” diyerek bunu başarı olarak yutturmaya kalkıyor.

Erdoğan’ın 25 bin dolar kişi başına gelir balonu da fiyasko ile söndü. Kişi başına gelir şu anda 9 bin 120 dolar ile 2007 yılının yani 14 yıl öncesinin bile gerisinde. Ancak bu hesap da tam doğru değil. Çünkü bu hesaba Suriyeliler başta olmak üzere Afrikalı ve Asyalı göçmenler dahil değil. Oysa kişi başına gelir hesabına, Türkiye’de yaşayan tüm nüfusu katmak gerekiyor. 5 milyon dolayındaki göçen nüfusunu da eklersek kişi başına gelir 8 bin 600 dolara düşüyor. Kişi başına gelir de 14 yıl öncesinin altına inmiş durumda.

Türkiye ekonomisinin uluslararası ölçekte geriye gitmesi, ekonomik kırılganlıklarını ve risklerini artıran bir faktör. Dolar olarak milli gelirin düşmesi, cari açığın ve dış borçların milli gelire oranının yükselmesine yol açıyor.

Nitekim Türkiye’nin milli geliri uluslararası ölçekte irtifa kaybederken dış borçları yükselmeye devam etti. Erdoğan’ın 2023 hedeflerini ilan ettiği 2011 yılında Türkiye’nin dış borçları 304.88 milyar dolardı. Dış borçların GSYH’ya oranı da yüzde 36.4 düzeyindeydi.

Şimdi bu rakamlar yarı yarıya artmış durumda. Elimizdeki en son veriler olan birinci çeyrek rakamlarına göre, Türkiye’nin dış borçları 448 milyar dolar ile GSYH’nın yüzde 61.6’sını buldu. Dış borç oranı 2001 krizindeki düzeyi bile aştı ve rekor düzeye çıktı.

Sonuç olarak rekor büyüme balonunun cilasını kaldırdığımızda, altından yıkım anlamına gelen gerçekler ortaya çıkıyor: Geniş kitleler için ne refah artışı ne de zenginleşme var. Büyüyen bir şey varsa, o da sömürü ve yoksulluktaki artıştır, gelir dağılımındaki bozulmadır. Uluslararası ölçekte olan ise ekonomik küçülme ve dış borçlanmada rekordur.

 

 

 

 

 

DİSK-AR: Yasak kalktı,
işsizlik fırladı!

 

DİSK-AR Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Temmuz 2021 dönemine ait dar tanımlı Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) sonuçlarını açıklaması üzerine geniş tanımlı işsizlik raporunu “Yasak kalktı, işsizlik fırladı!” vurgusuyla açıkladı.

“Geniş tanımlı işsizlik Temmuz 2019’dan Temmuz 2021’e 1 milyon 790 bin kişi artarak 8 milyon 421 oldu” denilen raporun sunumunda şu ifadeler yer aldı:

“Haziran 2021’de işten çıkarma yasağının kalkmasının ardından dar tanımlı işsiz sayısında patlama yaşandı. Temmuz 2020’de mevsim etkisinden arındırılmış (MEA) dar tanımlı işsiz sayısı 4 milyon 449 iken Temmuz 2021’de 3 milyon 902 bine düştü. TÜİK Temmuz 2021 dönemi gösterge işsizlik oranı olarak ifade ettiği MEA dar tanımlı işsizlik oranını yüzde 12,0 ve TÜİK’in âtıl işgücü olarak adlandırdığı, DİSK-AR’ın ise geniş tanımlı işsizlik olarak ifade ettiği oranı ise yüzde 23,6 olarak açıkladı. Mevsim etkisinden arındırılmış (MEA) geniş tanımlı işsizlik (âtıl işgücü) oranı son bir aylık dönemde ise 1,2 puan arttı. Geniş tanımlı işsizlik Temmuz 2019’dan Temmuz 2021’e 1 milyon 790 bin kişi artarak 8 milyon 421 olarak hesaplandı.”

“TÜİK Temmuz’da 4 ayrı işsizlik oranı açıkladı”

Raporun sunumunun devamında şu ifadeler kullanıldı:

“TÜİK Temmuz 2021 döneminde 4 ayrı işsizlik oranı açıkladı:

İşsizlik 1: Gösterge işsizlik oranı (mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı) yüzde 12,0

İşsizlik 2: Zamana bağlı eksik istihdam ile işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 16,3

İşsizlik 3: İşsiz ile potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 19,6

İşsizlik 4: Âtıl işgücü (geniş tanımlı işsizlik) oranı yüzde 23,6”

Rapordan özet bulgular

DİSK-AR’ın raporundaki bulguları özeti ise şöyle ifade edildi:

“Fesih yasağı kalktı, işsizlik fırladı: MEA dar tanımlı işsizlik oranı bir ayda 1,2 puan arttı!

Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 29,6!

Türkiye işsizlikte AB üçüncüsü!

Geniş tanımlı ve dar tanımlı işsizlik arasındaki fark 11,6 puan!

Neredeyse her 3 genç kadından biri işsiz!”

 

 

 

 

 

Türkiye Kamu-Sen’den Ağustos ayı açlık sınırı

 

Türkiye Kamu-Sen Araştırma Geliştirme Merkezi 2021 Ağustos ayına ait asgari geçim endeksi sonuçlarını açıkladı.

TÜİK’ten alınan Ağustos 2021 fiyatlarına göre yapılan araştırma sonucuna göre tek kişinin yoksulluk sınırı 4.352,58 TL, 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 9.095,37 lira olarak hesaplandığı belirtilen araştırma sonuçları şöyle sırlandı:

“*Sonuçlar, dört kişilik bir ailenin asgari geçim haddinin bir önceki aya göre 144,66 TL, %1,62 oranında arttığını göstermektedir. Çalışan tek kişinin açlık sınırı ise bir önceki aya göre 41,34 TL, %1,23 oranında yükselmiş ve 3.390,06 lira olarak hesaplanmıştır.

*Türkiye’de 4 kişilik bir ailenin ortalama gıda ve barınma harcamaları toplamı ise Ağustos ayında 3.389,01 lira olarak tahmin edilmiştir.

*Yapılan araştırmada, 4 kişilik bir ailenin sağlık kuruluşlarının belirlediği gibi sağlıklı bir biçimde beslenebilmesi için gerekli harcamanın Ağustos 2021 verilerine göre günlük 72,757 lira olduğu belirlenmiştir.

*Ailenin aylık gıda harcaması toplamı ise 2.182,71 lira olmuştur. Ağustos 2021 itibari ile ortalama 5.212,37 TL ücret alan bir memurun ailesi için yaptığı gıda harcaması, maaşının %41,88’ini oluşturmuştur.

*Türkiye İstatistik Kurumu verilerinde 1.206,30 lira olarak belirlenen kira gideri ise Ağustos 2021 ortalama maaşının %23,14’üne denk gelmiştir. Buna göre bir memur, ortalama maaşının %65,02’sini yalnızca gıda ve barınma harcamalarına ayırmak zorunda kalmıştır. Diğer ihtiyaçlarını karşılamak için ise maaşının %34,98’i kalmıştır.

*Ortalama ücretle geçinen bir memur ailesinin ulaşım, sağlık, eğitim, haberleşme, giyim gibi diğer zorunlu ihtiyaçlarını karşılaması için Ağustos 2021 maaşından geriye yalnızca 1.823,269 TL kalmıştır.”