İçindekiler:

26 Eylül 2021
Sayı: KB 2021/Özel-34

Üniversiteler açılırken…
Gençliğe dair yalanlar ve gerçekler
Bu çürümüş düzeni barındırmayacağız!
Parasız, nitelikli, ulaşılabilir barınma!
“Barınamayanlar”a karşı yalanlar
Yüz yüze eğitimde önlem yerine boş vaaz!
İktidar sona yaklaştıkça saldırganlaşıyor
İşçi Emekçi Mitingi deklarasyonu
AdkoTurk ve Bel Karper işçilerine saldırı
Sinan ve Dersim - Baki Duman
EKİM - Teslim Demir
İki eğilim ve sosyalizm
Sosyal medya saldırısı Meclis’te
“Hapishaneler her kesimi ilgilendiriyor”
AUKUS paktı
“MED9 Zirvesi” ve Türkiye
Hayatı havalandıran Abdal
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Üniversiteler açılırken…

Gençlik hareketi, olanaklar, sorumluluklar

 

Bir buçuk yılın ardından üniversitelerde yüz yüze eğitim, biriken sorunlar eşliğinde tekrar başlıyor. Akademik takvime göre üniversitelerin büyük çoğunluğu Ekim ayının ilk günlerinde açılmış olacak.

Pandemi, eğitim sistemi ve gençlik mücadelesi

Gerici-faşist iktidarın pandemi sürecini yönetememesi üniversite gençliğinin bir dizi kayıp yaşamasına neden oldu. Bu kayıpların başında ise eğitim hakkının fiili olarak gasp edilmesi yer alıyor. Elbette pandemi öncesinde de yüksek öğrenim alanında bir dizi sorun yaşanıyordu. Verilen eğitimin niteliksizliği ve paralı olması, eğitim araç gereçlerinin, barınmanın, beslenmenin ve ulaşımın hem yetersiz hem de pahalı olması, diplomalı işsizlik ve gelecek kaygısı üniversite gençliğinin temel sorunları olarak öne çıkıyordu.

Yine akademiye dönük baskı politikaları, ilerici-sol birikimin üniversitelerden tasfiye edilmesi, siyaset yasakları, soruşturmalar, kayyım rektör atamaları vb. saldırılar da salgın öncesinde üniversite gençliğinin öne çıkan gündemleri idi.

Bütün bu sorunlar pandemi günlerinde katlanarak arttı. Okullar kapandı, online eğitime geçildi, eğitim sürecinin nasıl ilerletileceği sorunu ise üniversite yönetimlerinin üzerine bırakılarak belirsizliğe terk edildi. Pandemi, eğitim sisteminde yaşanan çürüme ve çöküşü tüm çıplaklığı ile gözler önüne serdi. Gençlik kitleleri, amaca uygun uzaktan eğitim vermekten bile yoksun üniversiteler tablosu ile karşı karşıya kaldı. Türkiye’nin hatırı sayılır üniversitelerinin bile doğru düzgün altyapıya sahip olmadığı görüldü. Akademi bileşenleri salgın günlerinde “ya eğitim ya sağlık” ikilemine terk edildi. Milyonlarca öğrencinin eğitim hakkı fiilen gasp edilirken, yüz binlercesi tamamen eğitimden koparıldı. Gelecekten beklentisi kalmayan birçok genç hayatına son verdi, onlarcası ise salgın nedeniyle hayatını kaybetti. Gençliğin haklar, özgürlükler ve gelecek kaygısı daha belirgin bir şekilde öne çıktı.

“Baskı ve gericilik tırmandırıldığı, hak ve özgürlükler ayaklar altına alındığı için, özgürlük özlemi ve gelecek kaygısı bugün gençlik içerisinde iki temel gündem olarak öne çıkıyor. Keyfi ihraçlar ve okuldan atmalar, siyaset yasakları, dinci-faşist çetelerin üniversitelerde önünün açılması, diplomalı işsizliğin boyutlanması, eğitim hakkının gasp edilmesi, gençliğin eğitimini sürdürebilmek için çalışmak zorunda kalması, eğitim araç gereçlerinin, barınmanın ve ulaşımın her geçen gün pahalılaşması, üniversite yönetimlerinin sermayenin ve devletin eline teslim edilmesi, eğitimin bilimsellikten uzaklaştırılması, tırmandırılan savaş ve saldırganlık politikaları, vb… Tüm bu sorunlar varıp gençliğin gelecek ve özgürlük talepleri ile ilişkileniyor.” (TKİP VI. Kongresi Belgeleri… Gençlik hareketi üzerine değerlendirme)

Pandemi döneminde artan sorunlar, gençlik içerisinde mayalanan öfkeyi çok daha büyüttü. Fakat, o dönem okulların kapalı olması, salgının yarattığı kaygı, pandemiyi fırsata çeviren iktidarın toplumsal öfkenin akacağı kanalları tıkamak için getirdiği baskı ve yasaklamalar gençlik içinde biriken öfkenin ilk günlerde tepkiye dönüşmesini frenleyen etkenler oldu. Özellikle okulların kapalı olması, üniversite gençliğinin yan yana geleceği ve tepkisini ortaya koyacağı zeminlerin altını fiilen boşalttı. Bu durum politik gençlik örgütlerinin sınırlı ama anlamlı çabasının hedef kitlesiyle buluşmasını da zora soktu. Geniş öğrenci kitlesi bu ilk günlerde tepkisini daha çok internet mecraları üzerinden ortaya koyuyordu.

Bu durumu değiştiren ve önemli bir kırılma yaratan gelişme Boğaziçi Direnişi oldu. Boğaziçi öğrencileri pandemi öncesinde de gençlik mücadelesinin önemli bir dinamiği idi. Okul içerisinde kol, kulüp, topluluk vb. çalışmaları ya da üniversite dayanışması gibi zeminlere sahip olan Boğaziçi öğrencileri, pandemi günlerinde okullarında idiler. Boğaziçi öğrencileri tüm bu olanaklar sayesinde, okullarına AKP’li kayyım rektör atanması karşısında anlamlı bir inisiyatif geliştirip, eylemli bir çıkış gerçekleştirdiler. Çok yönlü sorunlar karşısında öfke biriktiren gençlik kitlelerini bir araya getiren Boğaziçi Direnişi ve gençlik hareketi bir kez daha toplumun gündemine girmeyi başardı. Aynı zamanda gençlik içerisinde ne denli güçlü bir mücadele potansiyelinin geliştiğini de gözler önüne serdi.

İçerisinden hareketi ileriye taşıyacak kolektif bir önderlik çıkaramayan ve Boğaziçi Üniversitesi dışında kalıcı mevziler oluşturamayan gençlik hareketi bugün için geriye çekilmiş bulunuyor. Fakat gençlik hareketi adına yeni dönem çok daha güçlü çıkışları mayalayacak sorunlarla açılıyor.

Yeni dönem, olanaklar, sorumluluklar

Son yıllarda gençlik hareketi politik gençlik örgütlerinin mücadelesinin sınırlarına değin gerilemiş durumda idi. Fakat bir süredir eğitim sürecinin şu ya da bu alanında yaşanan sorunlar ya da öne çıkan toplumsal gündemler üzerinden yer yer kitlesel eylemlerle kendisine çıkış yolu arıyor. Boğaziçi Direnişi bunun en güncel örneği oldu.

Şimdi yüksek öğrenimde yeni bir dönemin başındayız ve üniversite gençliği pandemi sürecinde biriktirdiği öfke ile okullarına dönecek. Hem de çökmüş durumda olan eğitim sisteminden kaynaklanan yeni sorunlar yumağı ile karşı karşıya kalacak. Gerek devam eden pandeminin ortaya çıkardığı alt yapı sorunları, kayıp zamanın telafisi ve alınmayan pandemi önlemleri gibi sorunlar gerekse barınma, ulaşım, beslenme, ders araç ve gereçleri konusunda yaşanan yetersizlikler öğrenci gençlik içerisinde mücadele arayışını daha ileri bir noktaya taşıyacaktır. Bugün için gençlik örgütleri şahsında kendisini ortaya koysa da barınma sorunu üzerinden yaşanan gelişmeleri bu olgunun ilk işareti saymak gerekiyor. Öyle ki, gerici-faşist iktidar dahi bu durumun farkında ve eğitim alanında yaşanan sorunları gündemine almak zorunda kalıyor. Sınırlı da olsa gelişen tepki ve eylemleri karalama yoluna gidiyor. Deyim yerindeyse suç üstü yakalanmışçasına her seferinde kendini vuran şuursuz açıklamalar yapıyor.

Özetle, eğitim alanında yaşanan çöküş ve kaos sadece üniversite gençliğinin değil, burjuva siyasetinden ilerici-sol güçlere kadar bütünüyle toplumun gündemine oturmuş bulunuyor.

***

Öte yandan, eğitim alanında yaşanan gelişmeler ve üniversite gençliği içerisinde giderek olgunlaşan mücadele potansiyelleri sınıf devrimcilerinin ve devrimci gençlik örgütünün omuzlarına da bir dizi sorumluluk yüklüyor. Söz konusu sorumlulukların başında ise üniversite gençliği içerisinde öne çıkan mücadele dinamikleriyle bağ kurmak yer alıyor.

Bu açıdan, yeni dönemde gençlik mücadelesinin önünü açacak ve ileriye taşıyacak potansiyellere sahip olan üniversitelerdeki mücadeleci güçleri kazanma bakışıyla bağ kurup, onlara dayanarak mevzi tutmak yakalanması ve yoğunlaşılması gereken en kritik halkadır. İkincisi, bir yandan gençlik çalışmasının zeminlerini yeni kentlere doğru genişletmek, öte yandan halihazırda çalışmanın olduğu yerlerde okul merkezli faaliyeti derinleştirerek kalıcı hale getirmektir. Bu ikili görev önümüzdeki dönem içerisinde başarılı bir şekilde hayata geçirilirse hem olası kitlesel çıkışlara içeriden mevzilenmiş bir şekilde müdahale etmenin imkanları oluşacaktır hem de devrimci gençlik çalışması sıçramalı bir şekilde gelişecek, bugünkü darlık kırılıp aşılacaktır.

Bunun kendisi sınıf devrimcileri adına her şeyden önce gençlik hareketini dikkatle izlemeyi, çıkan olanakları inisiyatifli bir şekilde değerlendirmeyi ve gençlik çalışmasını her alanda ve her açıdan güçlendirmeyi gerektirmektedir.