İçindekiler:

26 Eylül 2021
Sayı: KB 2021/Özel-34

Üniversiteler açılırken…
Gençliğe dair yalanlar ve gerçekler
Bu çürümüş düzeni barındırmayacağız!
Parasız, nitelikli, ulaşılabilir barınma!
“Barınamayanlar”a karşı yalanlar
Yüz yüze eğitimde önlem yerine boş vaaz!
İktidar sona yaklaştıkça saldırganlaşıyor
İşçi Emekçi Mitingi deklarasyonu
AdkoTurk ve Bel Karper işçilerine saldırı
Sinan ve Dersim - Baki Duman
EKİM - Teslim Demir
İki eğilim ve sosyalizm
Sosyal medya saldırısı Meclis’te
“Hapishaneler her kesimi ilgilendiriyor”
AUKUS paktı
“MED9 Zirvesi” ve Türkiye
Hayatı havalandıran Abdal
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Yüz yüze eğitimde önlem yerine
boş vaaz!

 

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, İstanbul’da depreme karşı yenilenen Şile Necda Moralıgil İlk ve Ortaokulu’nun açılış törenine katılarak eğitim alanındaki duruma dair konuşma yaptı. Yüzyüze eğitimin “milli güvenlik meselesi” olduğunu iddia eden sarayın bakanı, bir süre önce Covid-19 nedeniyle kapatılan hiçbir okulun olmadığını iddia etmişti. Oysa virüsün birçok okulda saptandığı ve bazı okullarda eğitime ara verildiği bilgisi basına yansımıştı. Çözüm üretmek yerine gerçeklerin üstünü örtmeye çalışan bu bakanın da, sarayın diğer elemanları gibi, halka yalan söylemekten çekinmediği anlaşılmıştı.  

 MEB Bakanı konuşmasında şunları da söyledi: “Okulları artık kapalı tutma lüksümüz yok. Okulların yüz yüze eğitime ara vermesinde istediğiniz kadar dijital platformları verimli bir şekilde kullanabilirsiniz ama okul sadece öğretmenin gerçekleştirildiği mekanlar değildir. Öğrencilerimizin Psikososyal gelişimlerini tamamladığı, ortak çalışmalar üretebildiği, sıcak yemeklerin yenildiği, kültür, sanat ve spor aktivitelerinin yapıldığı mekanlar. Dolayısıyla yüz yüze eğitimin yerine ikame edilecek hiçbir mekanizma yoktur. Ama bu, şu demek değildir; dijital platformlardan vazgeçeceğiz. Hayır ama yüz yüze eğitime devam ederken sürekli dijital platformlardan da destek alacağız.”  

Bu iddialı ama altı boş sözlerinin devamında ise, okullarda virüsün yayılmasını önlemek için alınması gereken tedbirler hakkında bilgi vermesi gerekirken, rakamlar sıralamakla yetindi. Sarayın bakanı konuşmasının devamında şunları söyledi: “Türkiye’de 18 milyon öğrenci, 1,2 milyon öğretmen, 100 binin üzerinde idari personel ve 150 bin servis şoförü ile rehberlik destek elemanı var. Kabaca 20 milyon insanın varlık alanı bulduğu bir sistemden bahsediyoruz. Bu sistemi yüz yüze eğitime maksimum düzeyde devam ettirebilmek için vaka bazlı, okul bazlı bir yöntemle süreci yönetmeye çalışıyoruz. Bizim 57 bin 180’i devlet okulu olmak üzere 71 bin 320 okulumuz var. 850 bin dersliğimiz var.”

“Milli Güvenlik Meselesi” olarak gördüğü eğitim sisteminin sağlıklı koşullarda yüz yüze devam edebilmesi için gerekli önlemleri almayan iktidar, MEB Bakanı’nın ifade ettiği 20 milyon insanın geleceği ve sağlığını hiçe sayıyor. Bakan, sadece pozitif olan öğrenci veya öğretmenlerin bulunduğu sınıflar bazında harekete geçeceklerini ifade etmişti. Oysa MEB Bakanı’nın sözlerinden de anlaşılacağı gibi, okul ortamları sınıflar bazında izole edilmiş ortamlar değil. Bakanın değimiyle okullar: “Öğrencilerin Psikososyal gelişimlerini tamamladığı, ortak çalışmalar üretebildiği, kültür, sanat ve spor aktivitelerinin yapıldığı mekanlar.”

Yani okullar, doğal olarak eğitimin tüm bileşenlerinin iç içe olduğu ortamlardır. ‘Sınıf bazlı’ alınacak biçimsel “önlemler” ile salgının yayılmasının önüne geçilemez.

Sarayın bakanı, “Yüz yüze eğitimin yerine ikame edilecek hiçbir mekanizma yoktur.” diyor. Eğitim alanına dair gerekli bütçeyi ayırmayanların böyle bir açıklamayı yapması ikiyüzlülükten başka bir şey değil.

AKP-MHP iktidarının resmi açıklamasına göre, Covid-19 salgını, Türkiye’de 2019 Mart’ında görülmeye başladı. Aradan geçen bir buçuk yıl içinde salgın koşullarına uygun sağlıklı bir mekanizma oluşturulup farklı önlemler alınabilirdi. Oysa saray rejimi, okullarda yüz yüze eğitim başlayana kadar hiçbir ciddi çalışma yürütmedi. Kokuşmuş sermaye iktidarı her alanda olduğu gibi eğitim alanında da sınıfta kaldığını kanıtlamış oldu. Yandaş olmayan bilim insanlarının uyarılarına kulak tıkayanlar, gelinen yerde eğitim alanında büyüyen kaosun önüne geçemiyorlar. Salgın döneminde de toplum sağlığını hiçe sayan iktidar, bu tutum ve politikasını eğitim alanında da sürdürmeye ve on milyonların sağlığını riske atmaya devam ediyor. 

 

 

 

 

 

“En az 40 bin öğrenci okula gidemedi”

 

Öğrenci Veli Derneği (Veli-der) yüz yüze eğitimin başlamasının ardından her hafta yayımladığı raporun 3’üncüsünü 25 Eylül’de açıkladı. Açıklama 26 ilde bin 19 sınıfın bu hafta içinde eğitime uzak kaldığı karantinaya alınan toplam sınıf sayısının ise bin 630’a yükseldiği aktarıldı. Veli-der bu süreçte en az 40 bin öğrencinin eğitime uzak kaldığını ifade etti.

“En az 1630 sınıf karantinada”

Veli-der’in video yayınlayarak duyurduğu açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Yalnızca 26 ilden bize ulaşan bilgi doğrultusunda bir değerlendirme yaptığımızda; en az 1019 sınıfın daha karantinaya alınmış olduğunu gördük. Dolayısı ile; okulların açılışından bugüne kadar en az 1630 sınıfın karantinaya alındığını tespit etmiş bulunuyoruz. MEB’ in yayınladığı son istatistiklerde, Türkiye ortalaması, derslik başına düşen öğrenci sayısı 26 olarak açıklanmıştı. Bu veri üzerinden bir değerlendirme yaptığımızda; alınmayan önlemler nedeniyle en az 40.000 öğrenci yüz yüze eğitime devam edememektedir. Millî Eğitim Bakanlığı, kapatılan hiçbir okulun olmadığını açıklamış idi. Öğrenci Veli Derneği olarak biz de, 2. Hafta raporumuzda Ordu Aybastı Fen Lisesi’nin kapatıldığı bilgisini sizlerle paylaşmıştık. Bu bilgi de doğrulandı. Bu hafta da Giresun’dan derneğimize ulaşan velilerin verdiği bilgi doğrultusunda; Giresun Şebinkarahisar Fen Lisesi’nin bütün sınıflarının kapatıldığı bilgisine ulaştık. Giresun Şebinkarahisar Fen Lisesi’ndeki 216 öğrencinin 111’ inin pansiyonda kaldığı, 61 öğrenciye pozitif tanısı konulduğu, pansiyonun üst katında pozitif tanısı konulan öğrencilerin pansiyonda kalarak uzaktan eğitime devam ettiği, diğer öğrencilerin de pansiyonda kalmaya devam ettiği bilgisi konusunda yetkilileri acilen açıklama yapmaya çağırıyoruz.”

“Kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz”

Velilerin her geçen gün kaygılarının arttığı ifade edilen açıklamada şöyle denildi:

“Alınmayan önlemler nedeniyle, çocuklarımızın sağlığına ilişkin endişelerimiz, her geçen gün daha da derinleşiyor. Endişeliyiz. Öfkeliyiz. Salgında 1,5 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen, gerekli önlemler alınmadan okulların açılmasını, çocuklarımızın eğitim hakkının, biz velilerin, çocuklarımızın, öğretmenlerin sağlığının riske atılmasını kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz.”

“MEB’i uyarıyoruz”

Alınması gereken önlemlerin ısrarla alınmadığını vurgulayan açıklamada “Çocuklarımıza, biz velilere, öğretmenlere pozitif tanısı konulmasından, yaşamlarımızın riske atılmasından tüm karar alıcılar sorumludur” denildi ve MEB, gerekli önlemleri alınması noktasında uyarılarak talepler sıralandı.