İçindekiler:

14 Mayıs 2022
Sayı: KB 2022/18

Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği
Rezaletler ve riyakarlıklar serenomisi
Göçmenin ekonomi politiği
Düzen siyaseti ve İmamoğlu'nun otobüsü
"Güvenlik" harcamaları
Özelleştirmeler ve kağıt krizi
2022 1 Mayıs'ının ardından...
Sermayeye teşvik
Acarsoy işçileri röportajı
Katliamın 8. yılında madenciler anıldı
Gençlik hareketi ve partinin gençlik çalışması
Faşizmin yenilgisinin 77. yılı...
Almanya'da savaş ve silahlanmaya karşı kampanyalar
Sol Parti'de neler oluyor?
Sri Lanka'da emekçilerin direnişi
"68 gençlik hareketinin kolektif ruhu"
Çocuk işçi sömrüsü
İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Çocuk işçi sömürüsü katlanarak artıyor!

 

Bu düzende çocuklar katlediliyor, tacize ve istismara maruz bırakılıyor, çocuk işçiliği ile ağır bir sömürüye maruz bırakılıyor. İşçi emekçi çocukları açlık, yoksulluk ve sömürü ile çocukluklarını geçiriyor.

Yayınlanan verilere göre 2022 yılının ilk üç ayında en az 8 çocuk katledildi, 6 çocuk işçi iş cinayeti ile katledildi, kayıtlara 65 çocuk istismarı geçti. Üstelik bu yalnızca bilinen veriler. Gerçek tablonun ne kadar daha ağır olduğunu tahmin etmek ise zor değil.

TÜİK: 2021’de 7190 çocuk doğum yaptı!

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), “Doğum İstatistikleri, 2021” verilerini yayımladı. Açıklanan verilere göre toplam 7 bin 190 çocuk doğum yaptı.

Bunun 117’sini 15 yaş altı çocuklar oluşturdu. 18-19 yaş grubunda 32 bin 91 kişi anne olurken 44’ü dördüncü çocuğunu dünyaya getirdi. Doğum yapan çocuk sayısı ise 2012’de 24 bin 666’ya ulaşarak rekor kırdı.

Diğer veriler açıklamada şu şekilde yer aldı:

“*Canlı doğan bebek sayısı 1 milyon 79 bin 842 oldu

 Canlı doğan bebek sayısı 2021 yılında 1 milyon 79 bin 842 oldu. Canlı doğan bebeklerin %51,3’ü erkek, %48,7’si kız oldu.

*Toplam doğurganlık hızı 1,70 çocuk oldu

*Toplam doğurganlık hızı, bir kadının doğurgan olduğu dönem olan 15-49 yaş grubunda doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade etmektedir.

*Toplam doğurganlık hızı, 2001 yılında 2,38 çocuk iken 2021 yılında 1,70 çocuk olarak gerçekleşti. Yani, bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2021 yılında 1,70 oldu. Bu durum, doğurganlığın nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10’un altında kaldığını gösterdi.

*Toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu il 2021 yılında 3,81 çocuk ile Şanlıurfa oldu. Bu ili 3,18 çocuk ile Şırnak, 2,78 çocuk ile Mardin izledi.

*Toplam doğurganlık hızının en düşük olduğu il ise 1,21 çocuk ile Kütahya oldu. Bu ili 1,25 çocuk ile Bartın, 1,26 çocuk ile Zonguldak izledi.”

MESEM ve çocuk işçilik

2021-2022 eğitim öğretim yılında MEB’in çocuk emeği sömürüsünü derinleştiren bir diğer uygulaması ise Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) oldu. MESEM, ilköğretimi bitiren bir öğrencinin dahil olduğu, 4 yılın sonunda ise meslek lisesine denk bir eğitim diploması aldığı bir eğitim programı. Ancak bu programa göre öğrenciler 4 gün işletmelerde çalışırken haftanın 1 günü ise okula gidiyor. Öğrencilerin işletmelerde çalışması karşılığında asgari ücretin çok altında bir ücret öğrenciye işveren tarafından ödeniyor. İşverene ise bu ücret devlet tarafından işsizlik fonundan ödeniyor. Yani MESEM uygulaması patronlar, sermayedarlar için adeta bulunmaz bir fırsat. Zira neredeyse hiçbir denetim olmadan, ucuz işgücü ile üretime devam ediyorlar.

MEB söz konusu programı “çocukların eğitime ve çalışma yaşamına kazandırılması, meslek kazandırılması, genç işsizlik oranının düşürülmesi nitelikli işgücü vb…” diyerek sunsa da, söz konusu program çocuk işçiliğin devlet eliyle yaygınlaştırılması ve çocuk sömürüsüne yasal kılıf hazırlanması olarak karşımıza çıkıyor. Üstelik geçtiğimiz günlerde MESEM yönetmeliğinde yeni bir düzenleme yapılarak çocukların okula gittiği tek günde patronlara adeta altın tepsi de sunuldu. Haftanın bir günü okula gitme şartına rağmen okula gitmeyen ve devamsızlık yapan öğrencinin devamsızlıkları adeta yok sayılıyor. Bu da patronların, çocuk işçinin okula gittiği bir günü dahi gasp edebilmesi anlamına geliyor.

MESEM’e dahil olan öğrencilerin haftada bir gün okulda aldığı kültür dersleri ise giderek daha niteliksiz hale geliyor. Haftanın bir günü verilen eğitimlerde dini eğitim ve edebiyat eğitimi zorunlu tutulurken matematik, fen bilimleri vb. kültür dersleri temel düzeyde dahi öğretilmiyor.

Eğitimciler MESEM’e giden öğrencilerin yoksul işçi ve emekçi çocukları olduğunu, gitmeye mecbur bırakıldıklarını, sistemin bu haliyle sürdürülmesinin büyük bir felaket olacağını söylüyor.

Şu an MESEM’e kayıtlı öğrenci sayısı ise 410 bin. Sermaye iktidarı bu rakamı 2023 yılında 1 milyona çıkarmayı hedefliyor.

MEB, bu hedefi ile ilgili resmi sitesinde Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in ifade ettiği şu verileri ve hedefleri paylaşıyor:

“Mesleki eğitimde yaptığımız dönüşümde önceliğimiz; eğitim, üretim, istihdam döngüsünü güçlendirmek. Bu kapsamda attığımız adımlardan bir tanesi de döner sermaye kapsamında meslek liselerinde yapılan üretim kapasitesini artırmaktı. Bu kapsamda 2021 yılında elde edilen gelir, 2020 yılına göre yüzde 131 artarak 1 milyar 162 milyon liraya yükselmişti. 2022 yılında hedefimiz; 1,5 milyar liralık üretim ve hizmet sunumu kapasitesine ulaşmak. Bu yılın ilk üç ayının sonuçları bu hedefe de kolay bir şekilde ulaşacağımızı gösteriyor. 2022 yılının ilk üç ayındaki gelirler toplamı, 2021 yılının aynı aylarına göre yüzde 225 artarak 333 milyon 490 bin liraya yükseldi.”

MESEM kapsamında sömürünün en ağır olduğu ve en fazla gelirin üretildiği üç şehir ise Ankara, İstanbul ve Gaziantep. Okullar bazında yapılan üretim sıralamasında ise 7 milyon 933 bin liralık üretimle Ankara Sincan Fatih Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin birinci, Gaziantep Şehit Kamil Beylerbeyi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin 7 milyon liralık üretimle ikinci ve İstanbul Büyükçekmece Kumburgaz Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin de 6,5 milyon liralık üretimle üçüncü oldu.

Sermaye iktidarı çocuk işçiliği MESEM ile adeta yasallaştırdı ve yaygın hale getirdi. İşsizlik verileri düşecek, iş garantisi var diyerek topluma sundukları ise çocuk emeğinin en ağır biçimde sömürüsüdür. İşçi ve emekçi çocuklarının eğitim sisteminin dışına itilmesidir. Sermayedarlara çocuk işçileri denetimsiz bir biçimde en ağır şekilde sömürme yetkisi verilmesidir.

***

Kapitalist sistem çocuklara çocuk olma hakkını tanımıyor. Onları en ağır biçimde sömürüyor, katlediyor, istismara maruz bırakıyor, açlığa ve yoksulluğa mahkum ediyor! Çocukların neşe içinde türkülerini söyleyebileceği bir düzen ancak kapitalist sistemin yıkılması ile mümkün olacak!