İçindekiler:

1 Ekim 2023
Sayı: KB 2023/16

Sınıfa karşı sınıf!
MESS TİS sürecinde görüşmeler başlıyor.
Hakkımız olanı söke söke alma zamanı!
Saray rejimi Kıdem Tazminatı'na göz dikti.
Bir burjuvanın timsah gözyaşları.
Saray rejiminin ABD "çıkarması"
CHP'de "gericilik" krizi
Gerici faşist rejim mülakattan vazgeçmiyor
Tepeden tırnağa çürümüşlüğün belgeleri!
Diyanet: Siyaset, çürüme, şatafat
Sivas katliamı davası "zamanaşımı" gerekçesiyle kapatıldı
Devrime ve sosyalizme adanmış yarım yüzyıl!
Çin- Suriye "stratejik ortaklığı"
"Transatlantik Eğilimler 2023" raporu
"Af örgütü" raporu: Devlet şiddeti artıyor
"Avrupanın yüzkarası" olarak mülteci politikaları
Gültekin Malcı işine geri döndü!
İşçi sınıfı kazandı, dayanışma kazandı!
Sol parti/ Die Linke'de yeni yol ayrımı!
Dağlık Karabağ'da çatışma ve küresel güçler
İnfaz düzenlemesi ve kadın cinayetleri
Eğitimde dinci gerici dönüşüm
Çocuk iş cinayetinde katledildi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Dağlık Karabağ’da çatışma ve küresel güçler

A. Vedat Ceylan

 

19 Eylül’de Azerbaycan Ermeni nüfusun çoğunluğu oluşturduğu Dağlık Karabağ’a saldırdı.

Yaklaşık 24 saat süren kapsamlı işgal saldırısında Dağlık Karabağ’da yaşayanlar teslim olmaya zorlandı. Dağlık Karabağ’ın yetersiz savunması, Türkiye ve Siyonist İsrail tarafından modern silahlarla donatılan Azerbaycan ordusunu durdurabilmesi zaten mümkün değildi.

Rusya’nın “arabuluculuğu” ile çarşamba günü “ateşkes” sağlandı. Ateşkese rağmen, bölgeden ihlal ve Azerbaycan ordusunun bazı yerleşim yerlerinde sivillere saldırdığına dair haberler gelmeye devam ediyor. Savaşta yerlerinden edilen siviller Ermenistan’a doğru göç ederken yollarda saldırıya uğruyor. Şimdiden binlerce kişinin Karabağ’ı terk ettiği belirtiliyor.

Nedir bu Dağlık Karabağ sorunu?

Azerbaycan devlet sınırları içinde yer alan Karabağ, süreç içinde küçültüle küçültüle 18 bin kilometrekareden 4392 kilometrekareye düşürüldü. Dağlık Karabağ (Artsakh) bugün Kura ve Aras nehirleri arasında yer alan bu 4392 kilometrelik alanın bir bölümünü oluşturuyor. 

Tarihte Osmanlı İmparatorluğu, Çarlık Rusya’sı ve İngiliz sömürgeciliği bu bölgede hüküm sürdü. Sözü geçen imparatorluklar tarafından bölgenin zengin etnik yapısı istismar edilerek halklar sürekli kışkırtılarak birbirlerine kırdırıldı.

1917 Ekim Sosyalist Devrimi’nin zaferinden sonra bölgede emperyalistlerden miras kalan milliyetçi boğazlaşmalar sona erdi.

1 Aralık 1920’de, Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi Kafkas Bürosu başkanlığında Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya Komünist Partisi temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda sorun ele alındı. Toplantı sonrası Azerbaycanlı Komünistler, Nahçıvan, Zangezur ve Dağlık Karabağ bölgelerini Ermenistan’a bırakarak, Müslümanlarla Ermeniler arasındaki tarihsel kavgaya son verdiklerini ilan ettiler.

Karar SBKB Merkez Komitesi’ne ulaşır ulaşmaz, Pravda gazetesinde 4 Aralık 1920’de yayımlandı. O dönemde Milliyetler Komiseri olan Josef Stalin söz konusu kararı, “tarihte eşi benzeri görülmemiş bir gelişme” olarak nitelese de kararın hayata geçmesi bölgedeki gelişmeler nedeniyle mümkün olamadı.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) bayrağı altında 16 Cumhuriyet ve onlarca özerk alan ve bölge olmasına rağmen, halklar barış içinde bir arada kardeşçe ve özgürce yaşayabiliyordu. O koşullarda hangi özerk bölge ve alanın hangi cumhuriyete “bağlı olduğu” çok da önemli değildi.

Bu tarihsel gelişme, ancak Ekim Devrimi gibi büyük bir tarihsel sıçramanın ulusal sınırları aşarak yarattığı siyasal kültür ve toplumsal barışla mümkün olabilirdi. Nitekim SSCB dağılmaya yüz tutuncaya kadar da öyle oldu.

SSCB’nin dağılması ile “tarihin sonu” ilan edildi ve başını ABD’nin çektiği emperyalist egemenlik altında “savaşların son bulacağı” propagandaları yapıldı. Oysa eski SSCB halkları arasında milliyetçi boğazlaşmalar tam da o yıllarda yeniden başladı. İlk olarak Azerbaycan-Ermenistan savaşı SSCB’nin dağılmasından kısa süre sonra başlatıldı. O savaşta üstün gelen Ermenistan Azerbaycan’ın bazı bölgelerini işgal etmişti.

2020’de savaş yeniden patlak verdi. “Dağlık Karabağ Savaşı” diye anılan o savaş Ermenistan’ın yenilgisiyle sonuçlandı ve Karabağ’ın bazı bölgeleri Azerbaycan’ın eline geçti. Geri kalan kısım 10 Kasım 2020 tarihli ateşkes anlaşması çerçevesinde Rus “Barış Güçleri”nin denetimine verildi.

Rusya’dan “yeterli desteği” alamadığını iddia eden Erivan yönetimi dümeni Avrupa ve ABD’den yana kırmaya karar vermiş olacak ki, AB’nin (Avrupa Birliği) söylemleri ve ABD’nin telkinleri eşliğinde Ermenistan ve ABD 11-20 Eylül tarihleri arasında Ermenistan’da “Eagle Partner 2023” adı altında ortak bir askeri tatbikat gerçekleştirdiler.

Tatbikatın bitmesine bir gün kala, 19 Eylül’de Azerbaycan Dağlık Karabağ’a saldırdı. Ermenistan’ın ABD’ye yanaşma çabası anında bela getirmiş görünüyor. Zira ABD işe karışmadığı gibi, batıya yanaşan Nikol Paşinyan hükümetine kızgın olan Rusya da olaya müdahale etmedi. Türkiye-İsrail destekli İlhan Aliyev rejiminin, Amerikan askerleri Ermenistan’da iken bu pervasız saldırıyı başlatması, Joe Biden yönetiminin savaşa yeşil ışık yaktığına işaret ediyor. 

Azerbaycan saldırıyı, “bölgede anayasal yapıyı yeniden tesis etmek” olarak duyurdu ve “antiterör operasyonu” diye adlandırdı. Emperyalistlerin riyakarlığını örnek alan Aliyev hanedanlığı, gerçekleri tersyüz eden “antiterör operasyonu” adını kullanarak saldırganlığına güya kılıf uydurdu.

***

Dağlık Karabağ’da yerleşik nüfusun çoğunluğunu Ermeniler oluşturuyor. Nitekim 1988 yılında Dağlık Karabağ’da yapılan referandumda Ermenistan’a bağlanma kararı çıkmıştı.

Referandum sonrası iki ülke arasında restleşmeye yol açan kriz, Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte sertleşerek savaşa dönüştü.

Rusya’nın desteğini arkasına alan Ermenistan Azerbaycan’a bağlı Laçin, Kelbecer, Zengilan, Kubatlı, Fuzuli, Ağdam, Cebrayıl gibi kentleri ele geçirdi. Dağlık Karabağ Ermenistan’a bağlandı ve Dağlık Karabağ Cumhuriyeti kuruldu. Ne var ki bu “cumhuriyet” Ermenistan dahil, hiçbir ülke tarafından resmi olarak tanınmadı.

İki ülke arasında süren düşük yoğunluklu savaşa, 1994 yılında Rusya’nın arabuluculuğunda “ateşkes anlaşması” imzalanarak “son verildi”. 2020 yılı savaşına kadar silahlar neredeyse hiç susmadı. İki ülke arasında kısa süreli çatışmalar devam etti. 2020 yılında Azerbaycan-Ermenistan arasında 44 gün süren savaşta Azerbaycan Kelbecer, Zengilan, Kubatlı, Cebrayıl Laçin, Ağdam ve Fuzuli gibi kentleri geri aldı. 9 Kasım 2020’de 44 gün süren savaş sonrası Rusya, Ermenistan ve Azerbaycan arasında varılan anlaşmada Dağlık Karabağ ile Ermenistan arasında tek kara bağlantısı olan Laçin Koridoru’nun güvenliği “Rus Barış Güçleri”nin denetimine verildi. Azerbaycan anlaşmaya uymayarak, Aralık 2022’de Ermenistan’la Karabağ arasındaki tek kara bağlantısı olan Laçin Koridorunu fiilen kapattı. Gemi azıya alan Azerbaycan, “Azeri toprağı” olarak gördüğü Dağlık Karabağ’ı işgal etmek için hazırlık yapıyordu. Laçin Koridoru’nun kapatılmasıyla savaş adeta ilan edilmiş ve “geliyorum” demiş oldu. Bölgede yaşayan halkı açlıkla “terbiye” etme, baskıyla “dize getirme” politikası uygulanmaya başlandı. “Uluslararası Toplum” diye tabir edilen ABD ile Batılı emperyalistler ise bu insani drama karşı bir iki “kınama” açıklaması hariç, sessiz kaldılar. Azerbaycan konjüktürel durumun elverişli olmasını fırsat bilerek 19 Eylül’de saldırıya geçti. Azerbaycan’ın “nihai” amacı; Dağlık Karabağ’ın özerk statüsünü işgal ederek ortadan kaldırmak ve büyük çoğunluğu oluşturan Ermeni nüfusu göçe zorlayarak bölgenin demografik yapısını değiştirmektir. Azerbaycan’ın “antiterör operasyonu” sonlandırılmış olsa da artçı sarsıntıları devam ediyor. Güvenlik kaygısı taşıyan sivil halk ise bölgeyi terk etmek için yollara düşmüş durumda.

Azerbaycan’da kendi “tek adam rejimini” kuran Aliyev’in Tayyip Erdoğan’la yaptığı görüşmenin ardından saldırı emri vermesi dikkat çekti. Yani Türk devleti Dağlık Karabağ krizinde sadece taraf değil, sorumludur da aynı zamanda. Nitekim AKP şefi Erdoğan, daha çok taviz vermesi için Ermenistan’ı doğrudan tehdit etti.  Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaş, Kafkasya’da yaşanan “yeniden paylaşım” dalaşının bir parçasıdır. Dünya genelinde sertleşerek süren “yeniden paylaşım” dalaşının bu bölgedeki yansımasıdır. 

Dağlık Karabağ’da emperyalist güçler ve Türkiye gibi yayılmacı bölge devletleri krizin esas sorumlularıdır.

SSCB’nin dağılmaya yüz tuttuğu süreçte milliyetçilik ve ulusal boğazlaşmalar birbirini izledi. Çatışmalar, katliamlar ve halkların yerlerinden edilerek göçe zorlanması devreye sokuldu ve bugün yaşanan kanlı tablonun temeli atıldı. Dağlık Karabağ ise bu tablonun sadece küçük bir parçasıdır.

Tersi de mümkün ve mümkün olduğu SSCB döneminde görüldü de. Ancak kapitalist egemenlik geri gelince savaşlar da kaçınılmaz oldu. Halkların kardeşliğinin yeniden tesisi de ancak kapitalizm belası def edildiğinde yeninden mümkün olacaktır.

Halklar kendi geleceklerine kendileri özgürce karar vermedikleri ve kardeşçe bir arada yaşama kültürünü geliştirmedikleri sürece ulus, devlet, millet sarmalında o ya da bu emperyalist hesap ve dalaşların “kurbanı” olmaktan kurtulamayacaklardır. Bu ölümcül döngüyü kırmak için ise halkların birleşik anti-emperyalist mücadeleyi yükseltmeleri zorunludur.