Sermaye medyası ihanet hançerini bileyliyor!
Yeni Binyıl gazetesi, Türk-İşli sendika ağalarının İLO tatilini, Türk-İş bu ne iş? diyerek manşet yaptı. İLOnun Cenevredeki toplantısına, işveren temsilcilerinin 8, Türk-İşin ise 45 kişilik heyetle katılacağı yazıldı. Geziye katılacak sendikacıların tek tek isimleri verildi. Bu gezi için tam 250 bin dolar (150 milyar) harcama yapacakları deşifre edildi. Sendika ağalarının bu tür gezilerde toplantılara bile katılmadıkları, sendika harcırahlarıyla hovardalık yapıp geri döndükleri ifade edildi.
Evet yazılanlar doğrudur ve sadece küçük bir kesittir. İşçi sınıfının sırtına kene gibi yapışmış olan sendika ağaları, işçilerin parasını işte böyle har vurup harman savuruyorlar. Sözde istikrar programı için, sözde enflasyona karşı mücadele için, sözde tasarruf tedbirleri için işçi sınıfı adına fedakarlık nutukları atanlar, günde binlerce dolar harcırahlarla bayram ediyorlar.
Onlar bunu hep yapıyor ve her fırsatta yapıyorlar. Maaşları soygun, harcamaları soygun, yollukları soygun, tazminatları soygun...
Ama pek olağan olmayan, sermaye medyasının tüm bunları manşet yapması. Amaçları ne? Sermaye medyası sendika ağalarını neden hedefe koymuş görünüyor?
Asıl hedefleri sendika ağaları değil. Amaçları TİS sürecinde sendika ağalarına gözdağı vermektir. Eğer tabandan gelen mücadele basıncına yeterince göğüs germez ve bize TİS sürecinde zorluk çıkartırsanız, tüm pisliklerinizi ortalığa sereriz, sizi harcarız, mesajını gönderiyorlar. Yani ihanet hançerini bileyliyorlar.
Hepsi birbirlerinin pisliklerinden haberdarlar. Çaldıkları çırptıkları, yedikleri içtikleri, yattıkları kalktıkları ellerinde belgeli. Devletin istihbarat örgütleri bu işi de yapıyor. Medyanın çekmeceleri bu tür dosyalarla dolu. Ucundan şöyle bir gösterip, sonra geri çekiyorlar. Sınıf saltanatlarını sendika ağalarının desteğiyle sürdürenlerin buradaki asıl amaçlarının sendika ağalarının pisliğinden geri kalır yanı yok.
Bu pisliklerin hesabını işçi sınıfı kendi elleriyle sormadıkça, hançerleri sırtımızdan hiç eksik olmayacak.
Bugün Türk-İş bu ne iş! diyen sermaye medyasının aynı gazetelerinin, yarın işçiler sendika ağalarının yakasına yapışıp hesap sorduklarında, terör ve anarşi hortluyor, devletin polisi görev başına! vb. manşetleri atarak, Bayram Merallerin imdadına nasıl koşacaklarını hep birlikte göreceğiz.
İşveren TİS görüşmelerinde sosyal hakların gaspını dayatıyor...
Mamak Belediyesinde greve doğru...
DİSK/Genel-İş Sendikası Mamak-Altındağ Şubesi ile Mamak Belediyesi arasında 25.02.2000 tarihinde başlayan TİS görüşmeleri, 2,5 ayın sonunda, işverenin katı tutumu neticesinde tıkandı. Bunun üzerine görevli makam arabulucuyu resen atamıştır. Arabulucu yasal süresi içinde tarafları birçok kez biraraya getirmiş, ancak işverenin katı tutumunda bir değişiklik olmadığı için, birkaç yasal madde ile bunlara bağlı birkaç paragraf dışında, tıkanıklık çözülemedi.
Bunun üzerine DİSK/Genel-İş Sendikası 31 Mayıs Çarşamba günü grev kararı alarak işyerlerinde ilan etti. Grev kararı 60 gün içerisinde uygulanacaktır.
1992 yılından bu döneme kadar Mamak işçileri TİS ile ekonomik, sosyal ve diğer pek çok konuda kazanımlar elde etmiştir. Şimdi ise Fazilet Partili Belediye Başkanı Gazi Şahin, çalışanların bu kazanımlarını kökünden gaspetmek istiyor. Gaspedilmek istenen haklarımız şöyle;*
(...)
Sendika yönetimine eleştiriler...
Bu sürece nasıl geldiğimizi anlatmaya çalıştım. Peki bu sorunların bu aşamaya gelmesinde sendikamız Genel-İş ve Şube Yönetiminin hataları ve eksikleri yok muydu? Elbette ki vardır. Bir kez Genel-İş Sendikasının doğru dürüst bir TİS politikası yoktur. Genel-İş Sendikasının TİS Daire Başkanlığı, Mamak Belediyesindeki TİS görüşmelerinden bihaberdi. 2.02.2000 tarihinden bugüne kadar, hiç ama hiç TİS görüşmelerine katılmadı. Genel Başkan ve güruhu zaten Mamak işçisini gözden çıkarmışlardı. Öyle ki, 1999 yılında 9 ay maaş alamayan Mamak işçisi burunlarının dibindeyken, kendileriyle baş başa bırakılmışlardı. Ekim 99 yılında yapılan eylemde genel merkezden birilerinin eylem yerinde olmayışları tesadüf müdür?
Genel merkezin tutumu ve davranışı ortadadır. Ya şube yönetiminin ve özellikle şube başkanının eksileri, hataları yok mu? Elbette var.
En önemli eksikliklerden birkaç tanesini sırası gelmişken açıklamak istyorum.
-TİS süresi başlamadan önce, TİSi hazırlayacak ve sonuçlandıracak bir komisyonun kurulmaması,
-TİS süresince işçiyi gerek ekonomik gerekse psikolojik olarak greve hazırlayacak komitelerin oluşturulamaması (hala da bu komiteler oluşturulmadı),
-İşyerinde örgütlülüğü geniş anlamda sağlayacak olan işyeri meclislerinin oluşturulmaması,
-Gelişmelerin işçilere günübirlik anlatılmaması,
-Zaman zaman güven zedeleyici davranışlar sergilenmesi,
-Tek adam mantığının ön plana çıkartılması,
-Sendikalarla başka kurumları birbirine karıştırmaları,
-En önemlisi de arkadaşlıkların ve dostlukların basit çıkarlar uğruna feda edilmesi.
Önerilerim:
-Şubede ve işyerlerinde sendikal demokrasi işletilmelidir.
-Sendikal politikalarda farklı görüşte olanlara karşı ön yargısız yaklaşılmalı, onların deney ve birkimlerini demokratik ortamda sendikamıza yansıtmalarına imkan tanınmalı.
-Şubemizde eleştiri ve özeleştiri mekanizması gelenek haline getirilmeli ve kurumsallaştırılmalı. Farklı düşüncelere saygı götserilmeli, onların sendika içinde kendilerini ifade edebileceği imkanlar tanınmalı ve çoğunluk olma haklarının korunması sağlanmalıdır,
-Profesyonel sendikacılığı sorgulayan bir yerde olunmalı ve profesyonel olma hevesine kapılarak omurgasız duruma gelinmemelidir
-Sendikacılık bir meslek ve geçinme alanı olarak asla görülmemeli, bireysel çıkar ve menfaatler sendikal politikaların önüne çıkartılmamalı, sendika sınıf atlama aracı olarak görülmemelidir.
Kısaca; yapmamız gerekeni zaman geçirmeden ve en etkili bir şekilde yapmak, yapmamamız gerekenden hızla uzaklaşmak, açık, şeffaf, samimi, dürüst ve ilkeli olmak ve herşeyden önce kendini sınıfa adamak şarttır.
Bir Mamak Belediye işçisi
* Metnin işverence gasbedilmek istenen ekonomik, sosyal ve öteki haklara ilişkin nispeten uzunca bölümüne yer veremediğimiz için işçi okurumuzun bizi anlayışla karşılayacağını umuyoruz...
|